Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/281 E. 2021/1040 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/281 Esas
KARAR NO : 2021/1040

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/10/2019
KARAR TARİHİ : 28/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Müvekkili ……. Reklam ve Tabela San. Tic. Ltd. Ştinin baskı işleri ve tabelacılık sektöründe faaliyet göstermektedir. Toptan işleri olduğu gibi, mesleğin niteliği gereği, müşteriye özel tabela/baskı tasarımı yapma, meydana getirme ve montaj safhalarında hizmet verdiğini, bu kapsamda müvekkil şirket ile davalı …….. arasında bir ticari iş ilişkisi kurulmuş ve müvekkil şirket tarafından bir tabela tasarım-imal-montaj işi üstlenildiğini, davalı … yetkilisi, şirket merkezi için bir tabela tasarım-imal-montaj işi için müvekkil şirket ile görüşme gerçekleştirdiğini, taraflarca belli başlı hususlarda anlaşmaya varıldığını, sonrasında da bu hususlar üzerinde karşılıklı eklemeler/düzenlemeler yapılmak suretiyle neticesinde iş onayı alındığını, ve müvekkil şirket tarafından iş bitirildiğini, …… Sağlık Şirketi yetkilisi …… ile telefon ve e-posta vasıtasıyla görüşüldüğünü, farklı tasarımlar içerisinden “600cm x 300cm Led Aydınlatmalı …… Tabela” seçildiğini, bunun üzerine Müvekkil Şirket tarafından teklif düzenlendiğini, söz konusu teklif …… Sağlık Yatırımları A.Ş. Proje Müdürü Mimar …… tarafından “UYGUNDUR” notu düşülmek suretiyle imzalandığını, teklif metninde, peşin ödeme alınacağı belirtilmiş, ancak herhangi bir peşin ödeme alınmadan, davalı şirketin ticari itibarı ve mali durumu gözetilerek, ticari hayatın olağan akışına uygun olarak, ödemenin tamamının tahsili, işin bitimine ertelendiğini, Tabela Teslim Tutanağı ile birlikte 21/03/2015 tarihinde KDV dahil 34.125,60-TL’lik İrsaliyeli Fatura da yine ……. ‘a teslim edildiğini, 21/03/2015 tarihinde teslim edilen faturaya, Davalı Şirket tarafından, 30/03/2015 tarihinde Noter vasıtasıyla itiraz edildiğini, Davalı Borçlu Şirket tarafından kendilerinin borçlu olduğu bilinmesine rağmen, bizzat kendileri tarafından “var olduğu” İKRAR EDİLEN haklı alacağımızın önüne geçebilmek için, tamamen kötü niyetli bir şekilde icra takibine itiraz edilmiştir.” gerekçesiyle işbu nedenlerle, haksız İTİRAZIN İPTALİ ile takibin devamına karar verilmesi, itirazında kötü niyet olan borçlu aleyhine %20’den az olmamak üzere KÖTÜNİYET TAZMİNATI’NA hükmedilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı borçlu karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Davacı tamamlandığı iddia edilen tabela tasarım-imal-montaj işi için davacı firma ile görüşme gerçekleştirildiği, sözleşme bulunup bulunmadığı, işle ilgili gerçekleştirdiği iddia olunan görüşmelerde kim tarafından ne gibi eklemeler ve düzenlemeler yapıldığı ve nihai olarak hangi koşullarda anlaşma sağlandığı, hangi tarihte kim tarafından iş onayı verildiğinin ispatı gerekmektedir. Davacının salt fatura alacağı olduğunu beyan etmesi tek başına yeterli değildir. Kaldı ki uyuşmazlık konusu faturaların da ne zaman tebliğ edildiği ispat olunamadığı gibi söz konusu faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edilmiştir. İşbu faturaların müvekkile tebliğ edilmemiş olması, süresi içerisinde faturalara itiraz edilmis olması faturalar hususunda mutabakata varılamamış olması ve müvekkilin faturada belirtilen hizmetleri ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmektedir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 67. Maddesine göre alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında tabela montaj- imal, tasarımına ilişkin ticari ilişki bulunup bulunmadığı, hizmetin davacı tarafından verilip verilmediği, ticari ilişki kapsamında alacak borç miktarı noktasında uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
Çatalca İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine 34.125,60 TL asıl alacak ve 13.219,22 TL işlemiş faizin tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.

Mahkememizce yapılan yargılamada ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapmak üzere bilirkişiden rapor alınmıştır.Davacı tarafın, davalı tarafa düzenlemiş olduğu faturayı kayıtlarına aldığı ve BS formunda bildirdiği tespit edilmiştir.Davacı tarafın düzenlemiş olduğu fatura incelendiğinde, Davalı adına teslim alan ve imza atan kişinin “……” olduğu görülmüştür. ……’ın ilgili dönemde imza yetkilisi olmadığı görülmüş. Ayrıca 21.03.2015 tarihli “ Tabela Teslim Tutanağı” görülmüş olup tutanağa Davalı adına imza atan kişinin “……” olduğu görülmüştür. Davalı taraf, Davacı yanın düzenlemiş olduğu faturayı kabul etmemiş ve Beyoğlu ….. Noterliği vasıtasıyla 30.03.2015 tarihinde itirazda bulunduğu tespit edilmiştir. Düzenlenen faturanın tarihi 21.03.2015 olduğu ve Teslim Alan bölümünde imza olduğu görüldüğünden, faturanın davalı tarafından teslim alındığı varsayıldığında, davalının ilgili faturaya süresi içerisinde 30.03.2015 tarihinde itiraz ettiği görülmüştür. Teknik yönden yapılan incelemede fatura bedelinin hizmet bedeli olarak kadri maruf olduğu tespit edilmiştir.
Davalının iddiası, davacıyla yapılan sözleşmeyi imzalayan, mail yazışmalarını yapan ve dava konusu işe ilişkin faturayı teslim alan ……’ın yetkili temsilcisi olmadığı, bu nedenle dava konusu alacağın kendisinden talep edilemeyeceği yönündedir.
Davalı tarafın, davacıdan bir takım tasarım ve tabela hizmetleri aldığı tespit edilmiştir. Bu tespit dikkate alındığında, davalının işyerine montajı yapılan ve dava konusu tabela tanımına uyan hizmetin hangi anlaşmaya göre alındığının ve bedelin de neye göre belirlendiğinin davalı tarafından ispat edilmesi gereken bir husustur. Gerçekten de ispat kuralına ilişkin TMK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vaktaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Davalı tarafından, davacının iddia ettiği sözleşmeye uygun tabelanın başka bir firmadan temin edildiğine ilişkin herhangi bir delil sunmadığından, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin davalının kendisini bağlamadığını iddia ettiği e-posta yazışmaları ve sunulan sözleşme neticesinde kurulmuş olduğunun kabulü gerekir. Eser sözleşmesinin herhangi yazılı
şekle tabi olmaması, HMK. m. 199 hükmünde yer alan “uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir” yönündeki düzenleme de bu sonucu desteklemektedir.
E-posta yazışmalarını yapan, sözleşmeyi imzalayan ve faturayı teslim alan ……’ın, davalı şirket adına hareket eden ticari vekil sıfatına sahip bir kimse olduğunun da kabul edilmesi gerekmektedir. Gerçekten de, ticari vekilin tanımını öngören TBK. m. 551 hükmüne göre: “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir. Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez”.
Görüldüğü üzere, ticari vekillerin taciri temsil yetkisi bulunmakla birlikte, bu yetki, ticari mümessilin yetkisi kadar geniş değildir ve esas itibariyle, tacirin arzu ve iradesi ile istenildiği kadar sınırlandırılabilir. Ticari vekil, TBK. m. 551’den yararlanılarak, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın, tacir tarafından, ticari işletmenin bütün işleri veya bazı işlemleri için temsil yetkisi verilen kişidir, şeklinde tanımlanabilir (Oğuz İmregün, Ticaret Hukukunun Genel İlkeleri, İstanbul 1995, s. 153).
Ticari vekiller, tacir veya ticari mümessil tarafından açık veya zımni irade beyanı ile atanabilirler (Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, Konya 2001, s. 264). Bunlar ticaret siciline tescil ve ilan olunamazlar. Bu anlamda, verilen görev, ticaret hayatında genel kabul gören uygulamaya göre sözkonusu kişiye belli bir temsil yetkisinin verilmesini de gerekli kılıyorsa, tacir zımnen ticari vekil atamış sayılır. Örneğin satış mağazasının kasasında oturan görevli, satılan malların bedelini tacir adına tahsil etmeye de yetkilidir (Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, Ankara 1995, s. 166-167). Yine, ticari vekillerin sahip oldukları temsil yetkisinin kapsamı kendilerine bırakılmış olan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir. Örneğin satış mağazalarında görevli memur ve müstahdemleri, o mağazaların olağan satış işlemlerinin hepsini yapmaya yetkili sayılırlar (TBK. m. 552). Dolayısıyla ticari vekil niteliğinde, toptan, yarı toptan ve perakende satış yapan mağaza memur ve müstahdemleri o mağazanın olağan satış işlemlerinin hepsini yapmaya, bunlarla ilgili faturaları imzalamaya, ihtar ve bayanları yapmaya, ihtar ve beyanları —ayıp ihbarı gibi- kabule yetkilidirler (Poroy/Yasaman, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 1998, s. 172; Arkan, s. 168; Karahan, s. 265).
Ticari vekile ilişkin sözkonusu hüküm ticari vekil ile tacir arasındaki sözleşmeyi herhangi bir şekil koşuluna bağlamadığından, tacirin ticari vekili sözlü olarak da görevlendirmesi mümkün ve geçerlidir. Hükümde yer alan ve ticari vekillerin yapabileceği işler olarak gösterilen mutad muamele ve işler, işletmenin maksat ve konusunu elde etmek için yapılması gereken tüm iş ve işlemler olduğu kabul edilmektedir. Nitekim TBK. m. 551 hükmünde ticari vekilin ancak açık bir yetki ile yapabileceği işler sınırlı olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla somut olayda, yukarıda da ifade edilmiş olduğu üzere, davalının e-posta yazışmaları ve yapılan sözleşmeyle örtüşecek şekilde tabela hizmeti aldığı anlaşıldığından, e-posta yazışmalarını ve sözleşmeyi yapan, faturayı teslim alan ……’ın davalı şirketin ticari vekili olduğunun ve yaptığı işlemlerin davalı … bağladığının kabulü gerekir. Aksi bir düşünce, tacirler adına işlem yapan ve ticari vekil konumunda olan, bir mağazadaki kasiyerin para alması işlemi, banka şubesindeki gişe elemanlarının yaptığı işlemler gibi ticari hayatın gündelik bir çok işleminin; şirket adına işlem yapmaya yetkili olmayan kişiler tarafından yapıldığı ve şirketi bağlamadığı iddiasının her zaman ileri sürülebilmesi anlamına gelir ki; böyle bir düşüncenin hukuk ve mantık ilkeleriyle de bağdaşmadığı şüphesizdir. Dolayısıyla davacı tarafından yapılan işlerin bedellerinin ödenmesi gerekir.
Ayrıca, sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen TBK. m. 77 hükmüne göre: “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur”. Aynı şekilde vekaletsiz iş görmeye ilişkin TBK. m. 529 hükmüne göre: “İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır. İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir”. Nihayet tacirin ücret hakkına ilişkin TTK. m. 20/1 hükmüne göre de: “Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir”. Sözkonusu hükümler dikkate alındığında da davacının yapmış olduğu işlerin karşılığının davacıya ödenmesi gerektiği açıktır.
Açıklanan nedenlerle; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin e-posta yazışmaları ve dava konusu sözleşme neticesinde kurulmuş olduğu kabul edilmiştir.E-posta yazışmalarını ve sözleşmeyi yapan kişinin, davalı şirket adına hareket eden ticari vekil sıfatına sahip kişi olduğu, bu nedenle davacının vermiş olduğu hizmetlerin bedelinin ödenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Ekte şirketi temsilen …… ve davalı şirket tarafından teklif formunun imzalandığı, sözleşme gereği üretim yapıldığı ve hizmetin sunulduğu, ticari vekil olarak değerlendirmek gerektiği, dava konusu hizmete ilişkin onay yetkisi bulunmasa ve hakkında açılan davalar bulunsa da sözleşmenin geçerli olduğu, hizmetin verildiği sabit olup asıl alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Temerrüt olgusu ispatlanamadığından işlemiş faiz talebinin ise reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının Çatalca İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 34.125,60-TL asıl alacak üzerinden İPTALİNE, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına, işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Hükmedilen alacağın %20’i olan 6.825,12-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 2.331,11TL ilam harcından peşin alınan 571,82TL harcın mahsubu ile bakiye 1.759,29TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 44,40TL Başvuru Harcı, 571,82TL Peşin Harç olmak üzere toplam 616,22TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine göre alınan 1.320,00TL arabulucu ücretinin kabul red oranına göre hesaplanan 951,44TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
6-Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine göre alınan 1.320,00TL arabulucu ücretinin kabul red oranına göre hesaplanan 368,55TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
7-Davacı tarafından sarf edilen 2.250,00TL bilirkişi ücreti, 183,00TL posta masrafı, olmak üzere toplam 2.433,00TL den kabul red oranına göre hesaplanan 1.753,67TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.118,84TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
10-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/12/2021
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır