Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/207 E. 2021/460 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/207 Esas
KARAR NO : 2021/460

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 14/08/2008
KARAR TARİHİ : 03/06/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 03/06/2021
Davacı tarafından mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yurt dışına çalışmak için gurbetçi olarak giden ve biriktirdiği kazancının değerlendirilmesi ve kârlı bir yatırıma dönüştürmek amacıyla davalılara bir belge karşılığında 495.322 DM karşılığı 483.715,36 TL’yi verdiğini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla bu alacağın 6.500,00 TL’lik kısmının ödenmesini talep ettiğini bunun sebebi olarak da para tahsil edilme anında ve sonradan davalı şirket temsilcileri tarafından paranın her istendiğinde geri alınabileceği ve yüksek oranda kâr verileceği taahhüdünde bulunduğunu, ihtiyaç sebebiyle parasını istediğinde bunun mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine dava açıldığını, davalıların eylemlerinin SPK, TTK kanunlarına aykırı olduğunu, bu kurumlardan alınan raporlarda davalı şirket grubunun yaptığı eylemlerin usulsüz olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin şirkete ortak olmak amacıyla değil, en az yıllık %20 kâr payı alınacağının taahhüdü sebebiyle parasını yatırdığını, bunun üzerine müvekkiline ve diğer mağdurlara ortaklık durum belgesi ve ya tahsilat makbuzu ibareli belge verildiğini, bu belgenin hukuka uygun ortaklık ilişkisini için yeterli olmadığını, müvekkiline hisse senedi teslimi yapılmadığını dolayısıyla davalı şirket ile müvekkili arasında kanun hükümlerine uygun kurulmuş bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, diğer davalıların da eylemleri sebebiyle müvekkillerinin zararından sorumlu olduğunu davalı …’ın diğer davalı şirketlerin paravan olarak kullanılması, … adına yatırım yapan müvekkilinin yatırımı konusunda kesinlikle bilgilendirilmediğini, dolayısıyla fazlaya dair hakları saklı kalarak geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespiti, davalı şirketin mevzuata aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne ve ödediği bedelin 6.500,00 TL’lik kısmının ödediği tarih itibariyle işleyecek ticari faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili vermiş olduğu cevap dilekçelerinde özetle; Davacı ile davalı … arasında ortaklık ilişkisi olduğunu, bu nedenle de davacının davalı şirketten TTK 329 ve 405.maddelerine göre hisselerin geri alınması ve ya hisse bedellerinin davacıya iade edilmesinin mümkün olmadığını bu konuda verilmiş yargıtay ilamları olduğunu, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, şirket ile ortaklar arasındaki davalar nedeniyle BK 126 maddesine göre 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu bu nedenle de davanın zaman aşımından reddedilmesi gerektiğini, davacının ortak olması sebebiyle hisse senedi bedelini talep edemeyeceğinden bahisle davanın esastan reddini talep etmiştir.
Dava dosyası mahkememize Bakırköy … ATM’den devren … ATM’ye geldiği ve mahkemelerin ayrılması sonucu da mahkememizdeki esas numarasını aldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların sunmuş oldukları deliller, davalı şirkete ait ticaret sicil kaydı celp edilmiş, ortaklık ve hisse senedi takip formu, nama yazılı hisse senedi örnekleri örnek yargıtay ilamları karar örnekleri dosyamız arasına alınmış, sunulan SPK raporları ve tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi amacıyla da davalı şirketin bulunduğu Konya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne bilirkişi incelemesi sonucunda talimat yazılmış, ilk bilirkişi raporu devren gelen mahkemede alınmış, 28/10/2009 tarihli bilirkişi … ve Hukukçu …’in düzenlediği raporlarını dosyaya sunmuşlardır. Bu rapora yapılan itirazlar ve dosyada yargılama aşamasında sunulan benzer dosyalara ilişkin verilen mahkeme ilamları göz önünde bulundurularak,… ve …’de Prof Dr. …, ticaret hukuku alanında uzman Yrd Doc Dr. … ve Yrd Doc Dr … 11/11/2013 havale tarihli raporlarını dosyaya sunmuşlardır.
Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının kısmi dava açtığı miktarın davalı şirkete her istendiğinde iade kaydıyla yatırılıp yatırılmadığı, davalıların bu yönde bir taahhüdünün olup olmadığı, davacının yatırdığını bildirdiği miktarı şirkete ortak olmak ve ya hisse senedi sahibi olmak amacıyla mı yoksa her istediği zaman geri alabileceği kârlı bir yatırım amacıyla ödünç kastı ile verip vermediği, davalının eylemlerinin hileli olup olmadığı, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı verilen paranın amacının ne olduğu ve sunulan belgelere göre iadesinin talep hakkının olup olmayacağı, davacının davalı şirkete ortak olup olmadığı, yatırım ilişkisinin mevzuata aykırı olup olmadığı ve hükümsüzlüğünün mümkün olup olmadığı hususlarındadır.
Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi amacıyla da davalı şirketin bulunduğu Konya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne bilirkişi incelemesi sonucunda talimat yazılmış, ilk bilirkişi raporu devren gelen mahkemede alınmış, 28/10/2009 tarihli bilirkişi … ve Hukukçu …’in düzenlediği raporda özetle; “… Davacının davalı şirketlerden … Holding A.ş ye 6310 adet hisse ile 12.620,00 TL ile şirket ortağı olup davalı şirketin kâr payı dağıtımı yapmadığını davacıların davalı şirketten hisse senedi bedeli hariç hiçbir alacağının bulunmadığını, hisse senedi bedellerinin davalı şirketin sermaye hesabında kayıtlı bulunduğunu…” belirtmiştir. Bu rapora yapılan itirazlar ve dosyada yargılama aşamasında sunulan benzer dosyalara ilişkin verilen mahkeme ilamları göz önünde bulundurularak, … ve …’de Prof Dr. …, ticaret hukuku alanında uzman Yrd Doc Dr. … ve Yrd Doc Dr …’dan alınan raporda özetle; “…Davalı şirkete ait payların iktisabının geçerli olup olmadığı konusunda yapılan incelemede bu senetleri şirketten, şirket yetkilisi olduğunu iddia eden kimseden ya da 3.kişiden devralındığını kabul eden kimseyi şirket ortağı saymak gerektiğini, davalı şirket pay defterinde pay sahibi olarak kaydı bulunan kimseyi elinde halen hisse senedi varsa ortak olarak kabul edileceğini beyan ettiğini TTK 490/3 maddesine göre davacının doğrudan şirkete para verdiğini ispatlayamadığını, davacının ortak olduğu kabul edilse bile ancak bedelleri tamamen ödendikten sonra çıkarılan hamiline yazılı hisse senedini edinen kişiden devren almış olabileceğini, bu nedenle ortaklığının devren iktisap şeklinde gerçekleştiğini, payların primli olarak ihraç edilip edilmediği ve davacının bu şekilde iktisabının olup olmadığı yönünde yapılan incelemede de bu durumun davacının şirkete ortak olduğunun ispatladığını, dolayısıyla bu şekilde bir ortak olunma söz konusuysa davacının şirkete bir miktar para verildiği ve bunu istenildiği zaman geri alınabileceği iddiası ile çeliştiğini, dosyaya sunulan belgelere göre davacının iktisabının aslen iktisap olduğunu ispatlayamadığı gibi davacının şirkete doğrudan bir ödeme yaptığını da ispatlayamadığını, davalı şirketin genel kurullarında alınmış herhangi bir kâr payı dağıtım kararı bulunmadığını, dosyaya sunulan belgelerde de kâr payı aldığına ilişkin bir belge sunulmadığını, davalı şirket yöneticilerinin hukuki sorumlulukları yönünde yapılan incelemede yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun TTK 306 maddesinde sayıldığını ve mütesesilen ve bazen de münferiden sorumlu oldukları hallerin düzenlendiklerini, ancak dosyada sunulan belgelere göre davacı tarafın izinsiz halka arz ve aracılık faaliyeti sonucunda hisse senedi iktisap ettiğini ve bu nedenle zarara uğradığını ispat edemediğini, şirket yetkililerinin sadece 336 maddenin 3.bendinde belirtilen şirket defterlerinin tutulmamasından dolayı sorumluluklarının söz konusu olabileceğini, bu yönden açılacak dava yönünden dahi 2 ve 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu ve ceza dosyalarında yapılan incelemede hukuk hakiminin değerlendirilmesine esas olacak herhangi bir maddi vakaya rastlanmadığını, izinsiz halka arz yapıldığı iddiasında ise bu eylemin en önemli sonucunun davalı şirketteki ortaklık sıfatının kabul edilmesi olduğunu, davacının bu iddiayı ileri sürmekle davalı şirketteki ortaklık sıfatını kabul ettiğini, zira bu yöndeki iddianın ancak ortaklar açısından söz konusu olabileceğini, davacının hisse senetlerini aslen iktisap ettiğini de ispatlayamadığını, izinsiz aracılık faaliyeti yapıldığı iddiasına ilişkin incelemede de; bu iddianın en önemli sonucunun yine davalı şirketteki ortaklık sıfatının kabul edilmesidir. Dolayısıyla davacı tarafın izinsiz olarak aracılık iddiasını ileri sürerek davacı şirketteki ortaklık sıfatını kabul anlamına geldiğini, hile yapıldığı iddiasına ilişkin değerlendirmede ise öncelikle hilenin muteber delillerle ispat edilmesi ve BK 125e göre belirlenen sürede davanın açılması gerektiğini, bu yöndeki iddianın da ispatlanamadığını, davacı ile davalı arasındaki ilişkinin sebepsiz zenginleşme teşkil edip etmediği hususunda ise; davacının herşeyden önce davalı şirketin mal varlığında bir çoğalmanın gerçekleştiğini ispatlaması gerektiğini…” belirtmişlerdir. Dosya kapsamında tespit edilen uyuşmazlık noktaları ve alınan her iki bilirkişi rapor içeriği birlikte değerlendirildiğinde mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık konularında özellikle itiraz üzerine alınan son bilirkişi raporunda madde madde ve gerekçeli bir şekilde açıklama yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda; davacının ortaklık ve hisse senedi takip formu senedine dayalı olarak şirkete yatırım amacıyla yatırdığını iddia ettiği parayı her istediğinde iade kaydıyla yatırdığını ve şirkete doğrudan yatırılmış bir paranın varlığını ispat için yeterli olmadığını, zira bu belgede hisse senetlerinin niteliği, seri numarası, tertibi bedeli gibi bilgilerin yer aldığı dolayısıyla bu belgenin bir ödünç sözleşmesinin değil ancak bir ortaklık sözleşmesinin kanıtı olabileceğini, verilen paranın da ortak olma niyeti ile sermaye payı olarak bir miktar para verdiğinin kanıtı olabileceğini, bu durumda bile davacının bedel iadesi yönündeki talebinin TTK 329a göre şirketin kendi paylarını temellük etmesi yasak olması ve ortağın da TTK 405’e göre sermaye payı olarak şirkete verdiği payı geri isteyemeyeceği kuralı gereği, davacının talebinin yerinde olmadığını, davacının iddiasında geçen ihraç primi pay alındığı iddiası ise şirkete bir miktar para verildiği ve istenildiği zaman geri alınabileceği yönündeki iddiasıyla çeliştiği, bir kısım davalılar yönünden ise TTK 336’da yer verilen sorumluluk halleri yönünden 3.bentteki aykırılık yönünden zaman aşımının dolduğunu, ceza dosyalarında hukuk hakimini bağlayacak maddi vakaların bulunmaması nazara alındığında davacının sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmesi için davalı şirketin mal varlığında bir zenginleşmenin gerçekleştiğini ispatlaması bu çerçevede davacı tarafından doğrudan davalı şirkete bir miktar para verildiği hususunun dosya kapsamında alınan bilirkişi rapor içeriği ve sunulan delillere göre ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, iş bu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … HD … esas … karar sayılı bozma ilamıyla “devletin resmi raporları çerçevesinde belgeleriyle ortaya konulmuş olup, yukarıda bilirkişi raporuna yansıtılan şirketin muhasebe kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonuçları ve davacının elindeki ortaklık durum belgesi ile birlikte değerlendirildiğinde, davacıdan da tıpkı diğer tasarruf sahiplerinden olduğu gibi mevzuat hükümlerine aykırı olarak, istendiğinde derhal ve işlemiş kar payı ile birlikte iade edileceği taahhüdü ile para toplandığı, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığı, davalı şirketin bu yolda oluşturduğu kayıtların usulüne uygun ve sağlıklı kayıtlar olmayıp tıpkı işbu davada davalı yanın savunmasına da yansıdığı üzere, herhangi bir sorumluluk durumunda TTK’nın 405. maddesine dayalı olarak iadeden kaçınma ve yasal olmayan şekilde para toplanması olgusunun örtülmesine yönelik eylem ve işlemlerden ibaret bulunduğu, hal böyle olmakla, davalı şirketin söz konusu eylem ve işlemlerinin, kül halinde, davacı ve onun durumunda bulunanlar bakımından davalı şirket yöneticileri tarafından görevlendirilen elemanlar marifetiyle ika edilen bir haksız fiil teşkil ettiği, davalı şirketin söz konusu haksız fiil ve onun sonuçlarından 6762 sayılı TTK’nın 321/son maddesi uyarınca sorumlu tutulması gerektiğinin kabulü zorunludur. Şu halde, mahkemece değerlendirme ve sonuç bakımından çelişkiler içeren bilirkişi heyeti raporu benimsenmek ve davalının “ortaklık” savunmasına itibar edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Yargıtay bozma ilamından sonra davacı vekili Bakırköy … ATM’ye sunmuş olduğu 05/03/2019 tarihli dava dilekçesi ile davalı şirket aleyhine müvekkilinden 260.800-EURO haksız tahsilat yapıldığını, bu bağlamda fazlaya dair hakları saklı tutulmak kaydıyla 477.215-TL alacak tahsilini talep etmiş, Bakırköy … ATM …-… EK sayılı ilamıyla dosyayı mahkememiz dosyası ile birleştirmiş, mahkememizce birleşen dosya 27/11/2019 tarihli karar oturumunda tefrik edilerek mahkememizin … esasını almıştır.
Her ne kadar davalı taraf talep edilen alacağın zaman aşımına uğradığını iddia etmiş ise de, Yargıtayın bozma ilamında belirttiği üzere davalı tarafın yatırılan paranın her an geri istenebileceği güvenini yaratarak para toplaması ve daha sonra paranın iadesi istendiğinde zaman aşımı süresinin dolduğunun ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinden zaman aşımı itirazının yerinde olmadığı mahkememizce değerlendirilmiştir.
Dosyada mevcut bilirkişi heyeti … ve arkadaşları tarafından düzenlenen 11/11/2013 havale tarihli raporun 7.sayfasında da belirtildiği üzere davalı şirket tarafından davacıdan toplam 260.800-EURO tahsil edildiği belirlenmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; benzer olaya ilişkin Konya … ATM … esas … karar sayılı ilamın ve bu ilamın onanmasına ilişkin Yargıtay … HD … esas … karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere davalıların istenildiğinde derhal ve işlenmiş kar payı ile birlikte iade edileceği taahhüdüyle davacı gibi birçok şahıstan para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, ancak taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, davalıların zaman aşımını def’ini ileri sürmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, davacının dosyaya sunulan belge ve bilirkişi raporunda belirtildiği gibi 260.800-EURO ödeme de bulunduğu, söz konusu paranın kendisine iade edilmediği, davalı şirket yöneticisi olan gerçek kişi davalıların haksız fiil eylemi kapsamında BK 50 ve eTK 321/son maddesi gereğince sorumlu tutularak davacı tarafın davalı şirketlerin ortağı olmadığının tespiti ile taleple bağlı kalınarak 6.500-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş, iş bu kararın bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … HD … EK sayılı ilamıyla;”Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’nun 41. maddesinde 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu ile yukarıda anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerektiği” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamı ve Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere; 7194 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılmasına dair kanunun 40.maddesi gereğince davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davada karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ile maktu vekalet ücretinin davalı ortaklık üzerinde bırakılmasına karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davada KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Peşin alınan 87,80-TL harçtan Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30-TL ilam harcından harcın mahsubu ile bakiye 28,50-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 2.128,80-TL (Yargılama gideri ayrıntısı “Tevzide dava açma gideri: 59,30-TL, tebligat-posta gideri: 481,00-TL, bilirkişi ücreti: 1.500,00-TL,temyiz masrafı: 163,70”) yargılama giderinin davalı … (…)dan alınarak davacıya verilmesine,

4-Davacı vekili için AAÜT’ne göre belirlenen 4.080-TL vekalet ücretinin davalı … (…)dan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde ve istek halinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/06/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.