Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1071 E. 2022/201 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/1071 Esas
KARAR NO : 2022/201

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 09/12/2021
KARAR TARİHİ : 21/02/2022
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2022
Davacı tarafından mahkememizde açılan davada yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı ……. Hazır Giyim Tur. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. arasında 01.02.2021 tarihinde “Üretim Sözleşmesi” ve “Kira Sözleşmesi” şeklinde sözleşmeler imza edildiğini, buna göre müvekkili şirketin, davalı şirkete kendi fabrikasında bir yer kiraya verdiğini, davalı şirketin de müvekkili için üretim yapacağını, davacı şirketin üretim yapması için bazı makineleri davalının kullanımına tahsis ettiğini, bu makinelerin mülkiyetinin davacı şirkete ait olmakla anılan tarihlerde davalı şirketin yalnızca kullanıcı durumunda olduğunu ancak 29.06.2021 günü davalı şirket aleyhine Büyükçekmece ……. İcra Dairesi …. Talimat dosyası kapsamında bir fiili haciz gerçekleştirilmiş olduğunu, müvekkili şirkete ait olan makinelerin muhafaza altına alındığını, davalı şirketin zilyetliğinde iken haczedilen makinelerin tamamının müvekkili şirkete ait olduğunu, bu durumun haciz tutanağında da müvekkili şirket yetkililerince dile getirildiğini, istihkak iddiasının haciz tutanağına işlendiğini, neticeten işbu İİK. 96 gereğince istihkak iddiasını asıl icra dosyası olan Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün …… E. sayılı dosyasına sunmak istediklerinde dosyanın haricen tahsille infaz edildiğini ve muhafaza altına alınan malların ise davalı şirkete iadesi için talimat dosyasına tensip yazıldığını gördüklerini, müvekkiline ait olan makinelerin davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirketin kötüniyetli olarak, müvekkili şirketin haczedilen malları üzerindeki hakimiyetini sonlandırmaya çalıştığını, davalı şirketin borçlu sıfatıyla taraf olduğunu, davalı tarafın bu dilekçe ile haczedilen malların kendisine ait olduğunu ifade ettiğini, dosyaya iki adet gerçeğe aykırı fatura ibraz ettiğini, işbu faturalarda makinelerin her birinin bedelinin 300,00-TL olduğunun gösterildiğini, oysa haczedilen makinelerin bedelinin, piyasa şartları doğrultusunda, bu fiyatta olmasının mümkün dahi olmadığını, bu nedenlerle davalı tarafça, dava konusu mallara el atılmış olduğundan ihtiyati tedbir kararı verilerek taşınırların öncelikle dava sonuna kadar yediemin sıfatıyla müvekkili şirkete teslim edilmesine karar verilmesini, neticeten istihkak davasının kabulü ile taşınırların, mâlik olan müvekkili şirkete ait olduğunun tespiti ile davalı tarafın haksız el atmasının sonlandırılmasını ve makinelerin müvekkili şirkete teslimine karar verilmesini, yargılama masrafı ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, taşınır mal mülkiyetine el atmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Somut olaya bakıldığında; eldeki davanın mutlak veya nisbi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan sözedilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görevi kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir. Davacı şirketin talebinin ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, mülkiyet hakkına dayandığı ve tarafların tacir olmasının uyuşmazlığın ticari dava olmasını sağlamayacağı, (Yargıtay 8. HD 2019/699 E., 2020/4277 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 2 HD 2020/1224 E., 2021/196 K. Sayılı ilamı) HMK’nın 2.maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde genel görevli mahkemeler olan asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla; davanın görev şartı yokluğundan reddi ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM-Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-HMK 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Kararın kesinleştiği tarihten itibaren HMK’nın 20. maddesi gereğince iki haftalık süre içinde talep edilmemesi davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın resen ele alınmasına,
4-Harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemede karara bağlanmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır