Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/690 E. 2021/106 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/690 Esas
KARAR NO : 2021/106

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 07/10/2020
KARAR TARİHİ : 16/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davacının 4000 hisseli …… Oto Aksesuar Ltd.Şti’nin 2000 hissesine sahip şirket oratğı olduğunu, taraflar arasında muvazaa sözleşmesini takiben 2000 hisse devrinin gerçekleştiğini, bu sözleşmenin muvazaalı olduğunu, müvekkil şirketin hisselerini devretmek istemediğini, dava süresince davalı adına tescil edilmiş olan hisselerin üçüncü kişilere devrini önlemek maksatlı tedbir talebinin Noterler Birliğine, Ticaret Sicil İl Müdürlüğüne ve ilgili kurumlara müzekkere gönderilmesini, davanın tarafları arasında yapılmış olan şirket hisse devrinin iptaline hükmedilerek bu kararın şirketin kayıtlı olduğu Ticaret Siciline tescil edilmesine karar verilmesini , masraf ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: mahkememizin görevsiz olduğunu görev ve yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın görevli ve yetkili Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, davacı tarafın hukuka, yasaya, usule, olayın oluşuna aykırı haksız ve mesnedsiz ispatlamayan davasının öncelikle usulden bilahare esastan reddine, muvazaa iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirterek dava dışı şirket hisseleri üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, her türlü masraf ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine,
karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, hisse devir sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf kendisine ait 2000 hissenin tamamını şirketin diğer ortağı olan davalıya Bakırköy ……. Noterliğinde 24/05/2018 tarihinde resmi şekilde devretmiş olup bu devrin muvazaalı olduğunu iddia etmektedir.
Muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları hâlde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler (nisbi muvazaa). Yanlar, salt bir görünüş yaratmak için veya başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla sözleşme yapsalar da görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşme de şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.
Her ne kadar, muvazaayı düzenleyen BK’nın l8. maddesinde (TBK.19) ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmiyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.
Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb’an dava açan kişi Medeni Kanun’un 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı Kanun’un 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.l947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.
Somut olayda ise resmi şekilde yapılmış hisse devir sözleşmesi bulunduğu halde bu işlemin muvazaalı olduğunu ispat yükü davacıdadır.HMK’nin ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince de, “Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.” düzenlemeleri mevcuttur. Buna göre; muvazaa iddiasının davacı tarafça yazılı delille ispatı gerektiği, yemin deliline de başvurulmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30TL ilam harcından peşin alınan 853,88TL harcın mahsubu ile bakiye 794,58TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 7.300,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
6-İhtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren 1 ay içerisinde dava açılmamış olması halinde HMK’nun 392/2 maddesi gereğince teminatın yatıran taraf iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/02/2021
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır
*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.