Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/322 E. 2022/169 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/322 Esas
KARAR NO : 2022/169

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2020
KARAR TARİHİ : 14/02/2022
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/03/2022
Davacı tarafından mahkememizde açılan davada yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan dava dilekçesinde özetle; davalı …’in, müvekkili şirket bünyesinde iş sözleşmesi ile 27.03.2017 – 02.10.2019 tarihleri arasında en son Yazılım Uzmanı olarak çalışmış olduğunu, davalı müvekkili şirketle olan iş akdi ilişkisini 01.10.2019 tarihli el yazısı ile yazdığı istifa dilekçesi ile sona erdirdiğini, davalının, iş ilişkisi sırasında müvekkili ile iş sözleşmesi imzalamış olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasında imzalanan iş sözleşmesinin 10 numaralı “Fesih Sonrası Rekabet Yasağı” başlıklı maddesine göre davalının, özetle; işten ayrıldıktan sonraki 1 (bir) sene zarfında işveren tarafından görevlendirildiği veya görevlendirilmediği müşteri firmalar ile kendi namına, ortağı veya çalışanı olduğu üçüncü kişiler vasıtasıyla hiçbir ticari iş yapamayacağını ve/veya Marmara bölgesinde, görev tanımında Yazılım ve/veya Sistem Geliştirme, Bilgi Teknolojileri Danışmanlığı olan bir işe girmeyeceğini taahhüt etmiş olduğunu, özetle davalının, işverenin iş dalında iş kurmamayı, ortak olmamayı, rakip veya müşteri firmalarda çalışmamayı taahhüt etmiş olduğunu, sözleşmedeki taahhüdün ihlali halinde ise taahhüde uymayan davalının müvekkili şirketine 12 aylık brüt maaşı tutarında cezai şart ödeyeceği kararlaştırıldığını, bu taahhüdün ihlali halinde ise her türlü hukuki ve cezai sorumluluğu kabul ettiğini, bu şekildeki eylemlerinden dolayı firmanın uğrayacağı zarardan sorumlu olduğunu taahhüt etmiş olduğunu, hal böyleyken davalının, müvekkili şirketle akdetmiş olduğu rekabet yasağı maddesine aykırı olarak 02.10.2019 tarihinde müvekkili şirketle olan iş akdi ilişkisini tamamen kendi istek ve rızası ile haksız olarak istifa etmek suretiyle sona erdirmesinin ardından, müvekkili şirketin müşterisi olan ve ticari faaliyetin aynı olduğu “İtelligence Türkiye” isimli firmada aynı unvan ile ve aynı bölgede çalışmaya başladığını, davalının, müvekkili şirketin iş ve ticaret sırlarına fazlası ile vakıf durumda olduğunu, ayrıca davalının müvekkili şirketteki işinden istifa ettikten hemen sonra başladığı firma ile müvekkili şirketin aynı alanda ticari faaliyet yürütmekte olup davalının rakip firmada çalışmasının müvekkili şirketi büyük çapta olumsuz etkileyebileceğini, bu nedenlerle; davanın kabulü ile fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000-TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan cevap dilekçesinde özetle; davalı müvekkilinin, dava dilekçesinde iddia edilenin aksine, geniş bir anlamda yazılım uzmanı olmadığını, aksine tam olarak yaptığı işin, …… programının müşteri şirketlere entegrasyonu (montajı) olduğunu, montaj ustası olarak simgelenen müvekkilinin, yazılımın satımında veya geliştirilmesinde rol almadığını, sadece var olan yazılımı müşteri şirkete entegre ettiğini, somut olayda, işçi müvekkilinin yalnızca ilgili yazılımın montajını yapmakta olduğunu, müvekkilinin davacı şirketin talimatı doğrultusunda, davacı tarafından belirlenen şirkete giderek yine davacı tarafından belirlenen yazılımın entegrasyonunu sağlamış olduğunu, bunun dışında satış görüşmeleri veya müşteri çevresi hakkında bilgi edinmesinin mümkün olmadığını, yine mevcut uyuşmazlıkta ortada bir üretim sırrının olmasının da başka bir şirkete ait programın lisanslanarak kullanılması sebebiyle mümkün olmadığını bu nedenlerle; davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ ve GEREKÇE :
Dava, İşçinin rekabet yasağını ihlal etmesi nedeniyle kararlaştırılan cezai şart ve diğer zararların tazminine ilişkindir.
Mahkememizce dosya 11/06/2021 tarihli ara karar ile; bilirkişi …… ‘e tevdi edilmiş, bilirkişi düzenlemiş olduğu 10/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ” Taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün, TBK. m. 445/1 hükmünde yer alan “yer, zaman ve işlerin türü bakımından” uygun sınırlamalar içeren geçerli bir sözleşme olduğu, Taahhütnamenin, TBK. m. 444/2 hükmünde öngörülen “müşteri çevresi veya üretim sırları ile ilgili elde idilen bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması” şartını da taşıdığı, dolayısıyla dava konusu cezai şart tazminatının ödenmesi gerektiği, Cezai şart tazminatının fahiş olup olmadığının takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu, ancak işçi-işveren arası bu gibi sözleşmelerde, bu miktarda cezai şartın yüksek olmadığı taahhüdünden ziyade, Sayın Mahkemece hakkaniyet indirimi yapılmasının sözkonusu olduğunu” teknik kanaati olarak belirtmiştir.
TTK.’nın 4’üncü maddesi uyarınca Ticaret Mahkemeleri, her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanan hukuk davaları ile maddede gösterilen tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın diğer davalara bakmakla görevlidir. Somut uyuşmazlık her iki tarafın ticari işletmelerinden kaynaklanmamaktadır. Emsal nitelikteki Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2017 tarih 2015/41922 esas 2017/12383 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; davacı işveren davalı işçinin kendi işyerinden ayrıldıktan sonra verdiği taahhüte aykırı davranarak rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiğini ileri sürerek cezai şartın ödenmesini talep ederek eldeki davayı açmıştır. TBK.’nın 444. Maddesinde düzenlenen rekabet yasağı aslı yükümlülük doğuran bir sözleşme olmayıp iş akdine bağlı olarak fer’i nitelikte bir yükümlülük doğurmaktadır. Bu bakımdan, dava konusu rekabet yasağının dayanağı İş Kanunu kapsamında işçi sayılan davalının hizmet akdinden kaynaklanan sadaka borcu oluşturmaktadır. 4857 ve 5521 Sayılı Kanunların 1. Maddedeki hükmü gereğince hizmet sözleşmelerinden doğan bu gibi davaların iş mahkemelerince görülmesi gerektiği, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 9/e ve f bentlerinde haksız rekabete ilişkin süre ve zaman sınırı belirtilmiş olup TBK’nun 444. Md. Kapsamında geçerli nitelikte iş sözleşmesine dayanıldığı anlaşılmıştır.
İş sözleşmesine bağlı olarak çalışan işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönem için rekabet etmeme yasağının TBK’ nun 6. Bölümünde yer alan 444. ve devamı maddelerinde düzenlendiği, İş Mahkemeleri Kanunu gereğince Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuki uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiği, davanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmaması nedeni ile ticari dava niteliğinde olmadığı, taraflardan yalnızca birinin ticari işletmesi ile ilgili olması halinde davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, Mahkememizin görevinin tayininde Ticaret Kanununda düzenlenenler hariç uyuşmazlığa konu mal ve/veya hizmetin türünün ve ticari iş karinesinin etkili olmadığı Ticaret Kanununu ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediği(Hukuk Genel Kurulunun 16/09/2015 tarih, 2014/1026 Esas ve 2015/1765 Karar), uyuşmazlığın Mahkememizin görevine girmediği, 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanuna göre TBK’ nun hizmet sözleşmesine ilişkin 6. Bölüm düzenlenen hususlara ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklı davalara bakma görevinin İş Mahkemesine (İşM. m 5/1-a ) ait olduğu, mahkemenin görevli olmasının(HMK m.114/1-c) dava şartlarından olduğu, davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirdiği ve bundan önce iş akdinin son ermesinden sonra oluşacak rekabet yasağına ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki Yargıtay kararları hükmünü yitirmiş olduğundan görev şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. (İBAM 13. HD. 2018/1914 Esas ve 2019/692 Karar)
25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere iş mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. Madde de bu bölümde düzenlenmiştir.
İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarının Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. Maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. Maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. Maddesinde açıkça rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağının konusu işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu düzenlenmiştir.
Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamıştır.Buna göre olup iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olmayıp, İş Mahkemesinin görevli olduğu(İBAM 43. HD. 2020/1887 Esas ve 2020/254 Karar sayılı ilamı) anlaşılmakla davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM-Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-HMK 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli BAKIRKÖY NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde HMK’nun 20. Maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair, tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır