Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/460 E. 2021/484 K. 08.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/460 Esas
KARAR NO : 2021/484

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2019
KARAR TARİHİ : 08/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin gıda sektöründe önde gelen firmalarından biri olduğu, davalı taraf müvekkile ait olmayan bir imzayı taşıyan 30.06.2018 tanzim tarihli 30.06.2018 vade tarihli 20.000,00 TL bedelli çekin karşılığının bankada bulunmaması üzerine, Bakırköy ….. ATM. …… D. İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı aldığı, akabinde Bak. ….. İcra Müdürlüğü …. E. sayılı dosyadan icra takibi başlattığı, takibinde de müvekkil şirket ile birlikte …… ve ……’in sahibi olduğu ……. Grup İnşaat Ltd. Şti.’ye borçlu olarak gösterdiği, takibe konu çekte bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığı, takip dosyasının borçlusunun müvekkili olmadığı, dosya borcunun tahsili amacıyla ……. Grup Ltd. Şirketi’nin adresine haciz için gidilmiş olduğu, işbu sebepler neticesinde müvekkiline aidiyeti mevcut olmayan çekin tedavülde olduğu, Bu menfi tespit davasına konu çek üzerindeki imza müvekkiline ait olmadığı, bu hususu dilekçelerinin ekinde sundukları imza sirkülerinden de anlaşılacağı, müvekkil ile davalı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmamakta olduğu, bu hususun ticari defterlerin incelenmesi ile de anlaşılacağı, dava konusu çek müvekkil tarafından imzalanmadığı, çek üzerinde yer alan müvekkile hiçbir şekilde ait olmadığı, sahtecilik ve imzaya itiraz defileri mutlak defilerden olduğu, sahtecilik ve imzaya itiraz defilerinin mutlak defi olduğu ve herkese karşı ileri sürülebileceği yerleşik Yargıtay içtihatlarında da kabul edildiği, Yargıtay …… HD’nin 14.04.2016 tarihli, 2016/3080 E.-2016/6653 K. sayılı ilamında; “Sahtecilik defi mutlak defilerden olup herkese karşı ileri sürülebilir. Bu durumda mahkemece davacının iddiası üzerinde durularak çeklerdeki imzanın davacı tarafa kesin olarak ait olup olmadığı tespit olunarak (yeni bir inceleme ile) davacıların bu çeklerden bir borçlarının olup olmadığının belirlenmesine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” denildiği, Yargıtay 11. HD’nin 12.04.2016 tarihli ve 2015/8515 E.-2016/4024 K. sayılı ilamında; “Kambiyo senetlerinde sahtecilik defi iyi niyetli hamil de olmak üzere herkese karşı ileri sürülebilen mutlak defilerden olduğundan, davacı tarafça ileri sürülen sahtecilik iddiasının mahkemece araştırılmadan hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.” denildiği, Yargıtay 11. HD’nin 22.02.2016 tarihli ve 2015/2070 E.-2016/2713 K. sayılı ilamında; “Dava, çek sebebiyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, çekteki keşideci imzasının kendisine ait olmadığını ileri sürülmüştür.. Dava konusu çekteki keşideci imzasının davacıya ait olmayıp oğlu … ait olduğu tarafların ve mahkemenin kabulündedir. İmza inkarı mutlak def ilerden olup herkese karşı ileri sürülebilir. Bu durumda mahkemece davacının imzalamadığı bir çekten dolayı sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.” denildiği, Yargıtay 19. HD’nin 10.02.2016 tarihli, 2015/7771 E. ve 2016/2045 K. sayılı ilamında; “Dava ve takip konusu çekin davacının iş yerinden çalındığı, çekin arka yüzündeki davacı şirkete atfen atılı imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığının tespit edildiği, mutlak defi olan sahtelik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceği, davalı şirket yetkilisinin savcılıkta alınan ifadesine göre davalı şirket adına atılı imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı… ” denildiği, hususları iddia ve beyan edilerek; dava konusu çek üzerindeki imzalar müvekkiline ait olmadığı ve sahte olarak imzalandığı iddia edilerek, müvekkili şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmektedir.
Davacı taraf 16/04/2020 tarihli ıslah dilekçesi sunarak imza inkarından dönerek ödeme yapıldığı iddiasında bulunmuştur.
Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket oto kiralama ve satış işi ile iştigal eden ve bulunduğu piyasanın önde gelen saygın firmalarından biri olduğu, müvekkil şirketin, dava dışı ……. Grup Ltd. Şti yetkilisi …… ‘e araç kiraladığı ve ödeme karşılığında icra takibine konu çek ……. tarafından müvekkiline verildiği, 30.06.2018 tarihli çek gününde hesapta bakiye olmadığı için ödeme alınamayarak karşılıksız yazıldığı, müvekkil defalarca ödemeyi ….. ‘den istemesine rağmen tahsilatı yapamadığı, bahse konu çekin kambiyo senedine özgü takip ile icra takibine konulduğu, icra takibi yapılırken çekte cirosu olan davacı şirket aleyhine de borçlu olması sebebi ile işlem yapılıp takibin kesinleştirildiği, Davacı/borçlu kötü niyetli olarak, takibi sürüncemede bırakmak için işbu huzurdaki davayı açtığı ve sahtecilik iddiasında bulunduğu, sayın mahkemece yapılacak imza incelemesinde çekteki imzanın davacı yetkilisine ait olduğu ortaya çıkacağı, müvekkil ile davacı arasında bir ticari ilişki mevcut olmadığı, müvekkil şirket kambiyo hukukuna göre iyi niyetli üçüncü kişi yetkili hamil konumunda olduğu, müvekkil …. ile davacı şirket arasındaki ticari ilişkinin içeriğini bilmediği kanunen iyi niyetli üçüncü kişi olması sebebi ile bilme zorunluluğu da olmadığı, davacının sahtecilik iddiası kamu düzeninden olup herkese karşı ileri sürülebileceği tartışmasız ise de davacının bu iddiasını kanıtlar nitelikte ve TCK anlamında sahtecilik suçunun mağduru konumu ile herhangi bir savcılığa şikâyette bulunmadığı hususlarını cevaben belirterek, davacı borçlunun davasının tümden reddi ile davacının % 20 den aşağı olmamak üzere inkâr/kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesi talep edilmektedir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, çek nedeniyle davacının borçlu olup olmadığına ilişkindir.
Bakırköy….. İcra Müdürlüğü …… esas sayılı dosyasında takibe konu edilen Keşidecisi ……. Grup .. Ltd Şti olan……. bank A.Ş ….. Yolu şubesine ait olan …… seri nolu 20.000,00TL bedelli çekteki lehtara atfen atılan ilk ciranta imzasının davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığına ilişkin talepte bulunulup 16/04/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile davacının çekten kaynaklanan borcu bulunmadığı iddiasında bulunduğu, buna göre davacının dava konusu çek nedeniyle borcunun bulunup bulunmadığı noktasında uyuşmazlık olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda; davacı şirketle, ……. Grup Ltd.Şti. 2017 yılı öncesinden başlayan ticari ilişki bulunduğu, bu ticari ilişkinin 2017 ve 2018 takvim yıllarında da sürdürüldüğünün göründüğü, söz konusu ticari ilişkiden davacının, ……. Grup Ltd.Şti.’ye çeşitli tarihlerde birçok mal ve/veya hizmet sattığı, buna karşılık ……. Grup Ltd.Şti’nin davacıya çeşitli tarihlerde ödeme yaptığının göründüğü, ……. Grup Ltd.Şti.’nin, davacıya ödeme yaptığı 01.01.2017, 01.01.2017, 20.09.2017, 20.10.2017 ve 10.12.2017 tarihlerinde, sırasıyla, bu tarihler itibariyle davacının, borçlu olduğunun göründüğü, davacının, bu borçlu durumunu 30.03.2017, 15.05.2017, 20.10.2017 ve 10.12.2017 tarihlerinde düzenlediği faturalarla kapattığı, 30.06.2018 vade tarihli 20.000,00 TL Mik. çekin, düzenleme tarihinden itibaren (30.06.2018) davacının ……. Grup Ltd.Şti. en fazla borçlu göründüğü tutarın, 20.09.2017 tarihi 3.421,76 TL olduğu, bu borcun ……. Grup Ltd.Şti’nin, 20.09.2017 tarihinde davacıya yaptığı 20.000,00 TL’lik ödeme fazlasından kaynaklandığı, davacı şirketin 2018 yılı

sonu itibariyle ……. Grup Ltd.Şti’den 2.113,92 TL alacaklı olduğu, davalı şirket defter ve belgelerini bilirkişi incelemesine sunmadığı için davalı şirket ile davacı şirketle ticari ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660; 18.02.2015 gün ve E:2013/19-1362, K:2005/826 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır.
Diğer yandan 6102 Sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” denilmiştir. Belirtilen kanun hükmü uyarınca davacının, kendisinin yetkili hamili olduğunu ve yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlaması gerekmektedir.
Somut davada, çeki elinde bulunduran davalı hamil, çekin altında yatan temel ilişkiyi ispatlamak zorunda olmadığı gibi, taraflar arasında ticari ilişki bulunmaması, çekler nedeniyle doğan alacağın talep edilebilmesine engel değildir. Aksine düşünce kambiyo senedinin mücerretliği ilkesini ortadan kaldırmaktadır. Somut olayda da; çekin ticari ilişki kapsamında davalıya verildiğinin tespit edilemediği, ancak çeki ciro yoluyla diğer cirantadan devralan davalı hamilin kötüniyetli hareket ettiği ispatlanamamıştır. Çekle ilgili davalının çeki iktisabında da kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğu anlaşılamamıştır. Buna göre; çekin illetten mücerret olduğu, senetten ayrı olarak temel ilişkideki edimlerin yerine getirilmediğinin davalıya karşı ileri sürülemeyeceği, hamile karşı sorumluluğunun devam ettiği anlaşılmıştır.
Buna göre; kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğu, kötüniyet ve ağır kusur yönünden ispat külfetinin davacı tarafta olduğu, ticari defterler üzerinde yorum yapılarak borcun olmadığının kabulünün mümkün olmadığı, yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Davacının kötüniyetle hareket ettiği ispatlanamadığından davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30TL ilam harcından peşin alınan 397,61TL harcın mahsubu ile bakiye 338,31TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansının bilirkişi ücreti ödendikten sonra taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/06/2021
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır