Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/402 E. 2021/323 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/402 Esas
KARAR NO : 2021/323

DAVA : İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/05/2019
KARAR TARİHİ : 20/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul İli, …… İlçesi, …… Mahallesi,…… ada …… parsel sayılı taşınmazdaki ortak alan imalatlarının davalı ……. tarafından yapıldığı, söz konusu G Blokun davacı kooperatife ait olduğunun, davalı ……. ile davacı kooperatif arasında 06.06.2017 tarihli sözleşme akdedilmiş olduğunun, Bu sözleşme ile davalı …….; taşınmaz üzerindeki A dan G ye kadar olan blokların ortasında kalan bölümdeki kapalı otopark alanı ve bu alandan davacı kooperatife ait G Blok’a giden kısmın imalatını üstlendiği, 06.06.2017 tarihli sözleşmenin 2.maddesi işin zamanında bitmemesi halinde doğacak olan cezai durumu belirtmekte olduğu, sözleşme tarihi itibariyle 6 aylık sürenin sonu 06.12.2017 tarihi olarak belirlendiği, sözleşmede belirtilen 6 aylık sürenin bitmiş olmasına rağmen davalı ……. otopark imalatını bitiremediğini,(davalı tarafından sözleşme ile üstlendiği inşaat işleri hafriyat, betonlama,kalıp, iç saha kazıklan ve izolasyon) davalı tarafından yapılan kısmi imalatların ise eksik bırakıldığını, bu nedenlerle aylık gecikme tazminatları için başlatılan icra takiplerinin davalının itirazları sonunda durdurulduğunu belirterek haksız ve yersiz olan itirazın iptali ve icra takibinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı sözleşme gereği tüm edimlerini tam ve zamanında ifa etmesine karşın, davacının, sözleşme ve sözleşmenin atıf yaptığı tasdikli proje,ruhsat ve eklerine tam bir aykırılık içinde hareket etmiş bulunduğunu, davalı ……. tarafından sözleşme tarihinden önce yapılmış ortak otopark işleri ile ilgili olarak davacı payına düşen katılım bedeli 534.000.00 TL hesaplanmış ve taraflarca da mutabakata varılarak sözleşme kapsamında borç olarak yer aldığının, yine sözleşme tarihinden itibaren işveren sıfatıyla davalı ……. tarafından yapılacak ortak imalatlardan davacı payına düşecek kısımda 366.000,00 TL olarak tespit edilmiş ve borç olarak davacı hesabına kaydedildiğini, davacı söz konusu toplam 900.000.00 TL borcunun ödenmesi ise 6 ay olarak kabul edildiği ve inşaat süresince düzenlenecek hak edişler neticesinde yapılmak üzere orantısal olarak karara bağlandığını, ancak davacının sözleşme hükümleri gereğince üstlenmiş olduğu gerek imalat ve gerekse hak edişe bağlı edinimlerini yerine getirmediğini, buna karşılık Beyoğlu …… Noterliğinin …… sayılı ve 17.10.2017 tarihli ihtarnamesi gönderildiğinin, ayrıca davacı giriş kapısını açmadıkları, kendi işlerini zamanında bitiremeyip davalıya teslim etmedikleri, bu nedenle işlerin durduğunu, gelinen aşamada toplamda 81.551.53 TL’lik ödeme talimatıyla davalının sözleşme kapsamında alacağı bulunan 900.000.00 TL’den mahsuben yapılan ödemelerle betonarme inşaat işlerinin de davalı tarafından tamamlandığı, ancak; dış perde izolasyon için 27.000.00 TL ödeme talimatına karşılık toplamda 17.500.00 TL ödeme yapılmış olduğundan izolasyonun kısmı olarak tamamlanabilmiş olduğunun, kalan bedel olan 9.500.00 TL bedel ise bu güne kadar ödenmemiş olduğundan dış perde izolasyon ve dolgu işi davalı tarafından bitirilemediği belirtilmiş olup,davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir..
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ ve GEREKÇE :
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu sabit olup uyuşmazlık davalının edimini süresinde ve sözleşmeye uygun yerine getirip getirmediği, yerine getirilmemiş ise bu hususun davacının edimini yerine getirmemesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı bu kapsamda cezai şart alacağı bulunup bulunmadığı ile miktarı noktasında uyuşmazlık olduğu tespit edildi.
Somut olayda çözümlenmesi gereken öncelikli sorun, görevli mahkemenin belirlenmesidir.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 03/05/2016 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak asliye ticaret mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Maddedeki tariften anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre kooperatiflerin tacir kabul edilmesi ve tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutulması mümkün değildir.
6102 sayılı TTK’nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Benzer hükümler, 6762 sayılı eski TTK’da da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, taraflar konut yapı kooperatifi olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir.
Öte yandan, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan, HMK’nın 1/(1) maddesindeki düzenleme uyarınca, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup taraflarca görev hususu ileri sürülmese dahi mahkemece re’sen gözetilip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda da taraflar arasındaki ilişkinin hukuksal niteliği itibarıyla, bir eser sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların tacir olmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlıkta Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olup, davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülmesi mümkün değildir. (İzmir BAM 14. HD. 2018/366Esas ve 2020/481 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/9522 Esas ve 2017/1556 Karar sayılı ilamı, İstanbul BAM. 37. HD.’nin 2019/108 Esas ve 2019/1313 Karar sayılı ilamı)
Açıklanan nedenler ve yasal düzenlemeler kapsamında davaya bakmakla görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan, davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, görevli mahkemenin Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun belirlenmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile HMK 114/1-c ve 115 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-HMK 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde ve talep halinde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair, davalı …… vekilinin yüzüne karşı, davacı ile diğer davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.