Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/180 E. 2022/160 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/180 Esas
KARAR NO : 2022/160

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (İnançlı İşleme Dayalı Olarak)
DAVA TARİHİ : 17/06/2016
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/02/2022
Mahkememizde görülmekte olanTapu İptali Ve Tescil (İnançlı İşleme Dayalı Olarak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili B. Çekmece AHM’ye sunmuş olduğu 17/06/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; dava konusu Beylikdüzü ilçesi …… Mahallesinde kain …… ada …… nolu parselin müvekkiline ait iken, müvekkilinin de ortağı olduğu davalı şirketin bankadan kredi kullanabilmesi amacıyla taşınmazın inançlı işleme dayalı olarak 5 yıllığına davalı şirkete devredildiğini, 5 yıllık süre dolmasına rağmen şirket tarafından taşınmazın iade edilmediğini, bu nedenlerle inançlı işleme dayalı olarak davalı şirkete devredilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket adına duruşma gün ve saatini bildirir davetiyelerin şirketi temsilen kayyım tayin edildiğinden kayyımlara tebliğ edilmiş, davalı şirket temsilcileri tarafından dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunulmayarak yargılamaya yokluklarında devam olunmuştur.
İhbar olunan ve bilahare davalı yanında feri müdahilliğine karar verilen … vekili dosyaya sunmuş olduğu beyan dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında davacı tarafın inançlı işleme dayanak yapmış olduğu 03/03/2004 tarihli belgenin adi yazılı belge olduğunu, söz konusu belgenin her zaman düzenlenmesi imkan ve ihtimali bulunduğunu, iş bu belgeye dayalı olarak tapu iptal ve tescilin istenemeyeceğini ve bu bağlamda davalı yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Çekmece ……. AHM …… EK sayılı ilamı ile görevsizlik kararı vererek dosyayı mahkememize göndermiş ve yargılamaya mahkememizin …… esas sayılı dava dosyası üzerinden devam olunmuştur.
Dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının celp ve tetkikinde taşınmazın davacı …… oğlu … adına kayıtlı iken 03/05/2005 tarihinde davalı şirket adına tapuda satış gösterilmek suretiyle devredildiği ve taşınmazın halen davalı şirket adına tapuda kayıtlı olduğu, ayrıca taşınmaz üzerinde …… Bankasından kullanılan kredi kapsamında taşınmaz üzerinde ipotek kaydının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından davalı şirket aleyhine inançlı işleme dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açıldığı, inançlı işlemin dayanağını teşkil eden ve taraflarca inkar edilmeyen 03/03/2004 tarihli belgenin düzenlendiği tarih itibariyle şirket temsilcileri tarafından imzalandığı ve söz konusu belgenin davalı şirket yönünden bağlayıcı olup hüküm ifade ettiği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Davalı şirkete ait sicil kaydının celp ve tetkikinde inançlı işlemin dayanağını teşkil eden 03/03/2004 tarihli belgenin düzenlendiği tarihte şirkete temsile yetkili kişilerin … ile ……. olduğu ve her iki şirket temsilcisi tarafından belgenin imzalandığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; dava konusu taşınmaz davacı adına tapuda kayıtlı iken inançlı işleme dayalı olarak davalı şirkete devredildiği, davalı şirket temsilcileri tarafından imzalanan 03/03/2004 tarihli protokol başlıklı belgeye göre taşınmazın 5 yıl sonra davacı olan tapu malikine iade edileceğinin belirtildiği, celp edilen sicil kayıtlarına göre belgenin düzenlendiği tarih itibariyle belgeyi imzalayan ……. ve ……. ‘ün şirketi temsile yetkili kişiler olduğu, inançlı işlemin varlığının yazılı belge ile (kesin deliller) ispatlanması gerektiği (Yargıtay 14.HD 2016/8257 esas 2017/115 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere), bu bağlamda davacı tarafın inançlı işlemi yazılı (kesin) delille ispatlanmış olduğundan davalı şirket adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, iş bu kararın istinaf edilmesi üzerine İBAM ……. HD’nin esas, ……. Karar sayılı ilamıyla; “Somut olayda, davalı şirket ticaret sicil kayıtları ve şirketi temsile yetkili olanların imza sirküleri getirtilmemiştir. Dosyada bulunan ticaret sicil gazetesi örneklerinden davaya konu inanç sözleşmesinin yapıldığı tarihte davacının şirket yönetim kurulu başkanı, ……. ‘nın yönetim kurulu başkan vekili, ……’ün yönetim kurulu üyesi olduğu, şirketin, yönetim kurulu başkanı davacı ile başkan vekili ……. veya üye ……’den birinin imzası ile temsil ve ilzam edildiği anlaşılmaktadır. Davaya konu inanç sözleşmesinde davalı şirket adına atılı imzalardan birinin şirket yönetim kurulu başkanı olan davacı tarafından atıldığı sabit ise de diğer imzanın kime ait olduğu sözleşmede yazılı değildir. Mahkemece diğer imzanın kime ait olduğu tespit edilmeden ve imza sirküleri getirtilmeden şirket yönetim kurulu üyesi ……’e ait olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca dayanak sözleşmenin her iki tarafında da davacı yer almaktadır. Başka deyişle davacı hem inanan olarak hem da inanılan olarak davaya konu sözleşmede yer almaktadır. Bu durumda inanç sözleşmesinin usulüne uygun olarak kurulduğunun yan delilerle birlikte ispatı gerekir. Bunun içinde tarafların bildirdikleri delillerin toplanması sözleşmenin usulüne uygun olarak kurulduğunun ispatlanması gerekir. Söz konusu inanç sözleşmesi 03/03/2004 tarihinde imzalanmış olup, bu tarihte şirket yönetim kurulu üyeleri davacı ile ……. ve ……’den oluşmuş ise de, daha sonra 23/06/2004 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan davalı şirketin 07/06/2004 tarihli yönetim kurulu kararlarına göre şirket yönetim kurulu üyeleri istifa etmişler ve alınan karalar sonunda şirket yönetim kurulu başkanlığına …, yönetim kurulu başkan vekilliğine …… üyeliğe ise …… atanmıştır. Davaya konu taşınmaz ise, tapu kayıtlarına göre 03/05/2005 tarihinde davacı tarafından satış suretiyle davalı şirket adına tescil edilmiştir. Anılan inanç sözleşmesi adi yazılı şekilde yapılmış olup her zaman düzenlenmesi mümkün belgedir. Taşınmaz, inanç sözleşmesinin yapılmasından itibaren 1 yıl 2 ay sonra tapuda devredilmiştir. Bu arada davalı şirket yönetim kurulu ve şirketi temsile yetkili olanlar değişmiştir. Tapuda devir tarihinde davalı şirketi temsile yetkili olanlar tarafından imzalanmış bir inanç sözleşme bulunmamaktadır. Buna göre davaya konu taşınmazın inançlı olarak teminat teşkil etmek üzere davalı şirkete devredildiğini, bu devir işleminin o tarihteki şirketi temsile yetkili olanların bilgisi ve onayı ile yapıldığını ispat külfeti iddiayı ileri süren davacı taraftadır. Ayrıca tapuda yapılan resmi senette devir bedelinin satıcı davacı tarafından nakden ve peşinen alındığı yazılı olup, davacı da dava dilekçesinde vergi mevzuatı açısından bedelin davalı şirket adına davacı hesabına yatırıldığını, bu bedelin daha sonra davacı tarafından davalı şirkete geri ödendiğini bu hususun şirket kayıtları ile ispatlanabileceğini belirtmiştir. Mahkemece şirket kayıtları getirtilerek şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak devir bedeli olarak davalı şirketçe davacıya ödenen bedelin davacı tarafından şirkete iade edilip edilmediği, böylece yapılan devir işleminin inanç sözleşmesi kapsamında olup olmadığı araştırılmamıştır. Davacı söz konusu taşınmazı davalı şirketin kredi ihtiyacı nedeniyle kredi alabilmesi amacıyla inançlı şekilde davalı şirkete devrettiğini, taşınmazın şirket mal varlığında görünmesi nedeniyle şirketin kredi kullanabildiğini ileri sürmektedir. Tapu kayıtlarına göre anılan taşınmaz üzerine …… bankası tarafından 2009 ve 2013 yıllarında ipotek tesis edilmiştir. Bu nedenle yine şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sözleşme tarihi ile taşınmaz devir tarihlerinde davalı şirketin mali durumu tespit edilerek kredi kullanma ihtiyacı olup olmadığı, söz konusu tarihlere yakın tarihlerde kredi kullanıp kullanmadığı, tespit edilerek davacı iddiasının bu meyanda inanç sözleşmesinin gerçek olup olmadığı, adi yazılı belge olup her zaman düzenlenmesi imkanı bulunan davaya konu inanç sözleşmesinin sözleşmede yazılı tarihte yapılıp yapılmadığı veya davalı taraf savunmasında belirtildiği gibi muvazaalı olarak daha sonraki bir tarihte düzenlenip düzenlenmediği tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Kabule göre de, davalı şirket davaya süresinde cevap vermeyerek davacı iddialarını inkar etmiştir. Davalı şirket kayyımları daha sonra verdikleri dilekçe ile de davacının dayandığı inanç sözleşmesini kabul etmemişlerdir. Bu nedenle mahkemece eksik inceleme sonucunda dosya içeriğine, iddia ve savunmalara aykırı şekilde davaya konu inanç sözleşmesinin taraflarca inkar edilmediği kabul edilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını kaldırmıştır.
İBAM kaldırma kararı kapsamında celp edilen şirket kayıt ve defterleri ve banka kayıtları üzerinde inceleme yapılmak üzere dosya bilirkişi heyeti …… ve arkadaşlarına tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti düzenlemiş olduğu 17/01/2021 tarihli raporlarında özetle; “davalı taraf yasal defterlerinde davacı …’e devir bedelinin tamamının ödendiği, davacı …’ün tahsil ettiği devir bedelini geri ödediğine dair kayıt bulunmadığı, işlemin yapıldığı tarih itibariyle şirketin kredi kullanma ihtiyacının bulunmadığını” teknik kanaatleri olarak belirtmişler, mahkememizce de düzenlenen bilirkişi raporu yeterli görülerek hükme esas alınmıştır.
Her ne kadar davacı taraf taşınmaza ilişkin inançlı işlem kapsamında kullanılan kredinin kendi hesabına gönderildiğini ve kendisinin de hesabına gelen parayı bankadan nakit olarak çekip şirket hesabına yatırdığını iddia etmiş ise de; bu hususa ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı gibi bilirkişi incelemesinde de şirket kayıtlarında böyle bir paranın davacı tarafından şirket hesabına yatırıldığı tespit edilememiş, dolayısıyla davacı tarafın bu yöndeki beyanına mahkememizce itibar edilmemiştir.
Davacı tarafın davasına dayanak yapmış olduğu protokol başlıklı inanç sözleşmesinin 03/03/2004 tarihinde düzenlendiği, davalı şirketi temsilen protokolü iki kardeş olan … ile ……’ün imzaladığı, …’ün protokolü aynı zamanda taşınmazı devreden malik olarak imzaladığı, şirketi temsilde yetkili olan üçüncü kişi konumunda …… ‘ın imzasının bulunmadığı, bu hususların davacı tarafın da kabulünde olduğu, sözleşmeye konu taşınmazın tapuda devir tarihinin sözleşme tarihinden daha sonra 03/05/2005 tarihi olduğu halde protokolde “……. Gıda San. A.Ş. …’den devir alınan taşınmazın….” ibaresinin yer aldığı, dolayısıyla henüz devir yapılmayan taşınmaz yönünden devir alınan ibaresinin kullanılmasının söz konusu protokolün sonradan düzenlendiğine işaret ettiği, söz konusu protokolün şirket kayıtlarında yer almadığı, şirket ortağı olan …’nın şirketin tek mal varlığı olan ve fabrika binası olarak kullanılan taşınmaz kapsamında şirkete ortak olduğu, şirketin önceki temsilcilerinin sonradan düzenlenme imkan ve ihtimali bulunan protokole göre şirket taşınmazının inançlı işleme dayalı olarak devredildiğinin kabul edilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı mahkememizce değerlendirilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalı şirketin tek mal varlığı olan ve üzerinde faaliyetini sürdürdüğü Beylikdüzü İlçesi, ……. Mahallesinde kain ….. ada, ……. nolu parselin davacı tarafından davalı şirkete 03/05/2005 tarihinde satış yoluyla devredildiği, satış evrakında taşınmazın bedelinin 150.000,00TL olarak gösterildiği ve satış bedelinin tamamının taşınmaz maliki olan …’e ödendiğinin belirtildiği, satış sözleşmesinin davalı şirketi temsilen … ile ……’ün imzaladığı, davacı tarafın inançlı işleme dayanak yapmış olduğu protokolün ise satıştan önce 03/03/2004 tarihinde düzenlendiği halde, protokolde devir alınan taşınmaz ibaresinin kullanıldığı, oysaki protokolün düzenlendiği tarih itibariyle henüz taşınmaz devrinin yapılmadığı (devir işleminin yaklaşık 1 yıl 2 ay sonra yapıldığı), protokolü şirketi temsilen kardeş olan …… ve …’ün imzaladığı, şirket ortağı olan … tarafından ortaklıktan ayrılmak amacıyla Bakırköy …… ATM’nin ……. Esas sayılı davasından sonra iş bu davanın açıldığı, oysaki protokole göre taşınmazın iadesinin 5 yıl sonra yapılacağının belirtildiği halde iade koşullarının 03/05/2010 tarihinde gerçekleştiği, davacı tarafından bu tarihten yaklaşık 5 yıl sonra mahkememiz nezdinde iş bu davayı açmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve söz konusu protokolün de Bakırköy …… ATM’nin …… Esas sayılı davasından sonra düzenlendiği, nitekim adi belge niteliğinde olan 03/03/2004 tarihli protokolün her zaman düzenlenebileceği hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafından ispatlanamayan inançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil davasının reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan davanın SUBUTA ERMEDİĞİNDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 80,70TL ilam harcından peşin alınan 66.602,25TL harcın mahsubu ile bakiye 66.521,55TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 127.625,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/02/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.