Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1034 E. 2021/693 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1034 Esas
KARAR NO : 2021/693

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 30/12/2019
KARAR TARİHİ : 21/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/10/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Müvekkil şirkete Yangın Emtia Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan …… Tekstil San. ve Tic. A.Ş.’nin “Beylikdüzü OSB, …. Mah. ……. San. Sit. ……. Cad. No: ……. Beylikdüzü – İstanbul” adresinde faaliyet gösterdiği işyerinde, 29.03.2019 tarihinde 2 No.lu davalı ……’ın maliki, 1 no.lu davalı ……. Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kiracısı olduğu komşu binada çıkan yangının sigortalı işyerine sirayeti sonucunda zarar meydana gelmiştir. Yangın olayına ilişkin…… Müdürlüğü tarafından düzenlenen Yangın Raporu’nda yangının çıkış sebebi olarak; “……. tekstile ait deponun sandviç panel kaplı çatısının bitişiğinde bulunan yangın merdiveninden veya binanın üst katlarından kimliği belirsiz kişi veya kişilerce söndü zannı ile atılan veya düşürülen yanar haldeki sigara izmaritinin müştemilatın çatısındaki boşluklardan veya herhangi bir delikten içeri düşmesi ve dahilindeki kolay yanıcı tekstil ürünlerini tutuşturması ile yangın başladığı, depo içerisindeki kolay yanıcı kumaş …… lastik sentetik türü malzemelerin yanması sonucu eriyik ve kolların depo zemininde bulunan bodrum kat aydınlatma pencerelerinden …… Plastik firmasına ait mukavvadan imal edilmiş kolay yanıcı karton koli yığınının üzerine düşerek yangın geliştiği, kolilerin yanmasıyla bodrum kat dahilindeki mamul, yarı mamul malları ve asma kattaki ofisleri sirayetle geliştiği kanaatine varmıştır. ” şeklinde beyanda bulunarak sigortalısına yaptığı ödemenin rücuan tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ……. Tekstil Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; “ 04.04.2019 tarihli yangın raporuna göre olayın meydana gelişinde müvekkil firmanın kasıt, kaza, kusur, ihmali neticesinde etraf işyerlerine herhangi bir zarar verildiğine ilişkin bir tespit yoktur. Aksine davacı taraf dilekçesindeki 5. bendinde de belirtildiği gibi, işyerimize ait deponun çatısının bitişiğinde bulunan yangın merdiveninden veya binanın üst katlarından kimliği belirsiz kişi veya kişilerce söndü zannı ile atılan veya düşürülen yanar haldeki sigara izmaritinin müştemilatın çatısının boşluklarından veya herhangi bir delikten içeri düşmesi neticesi tekstil ürünlerini tutuşturması şeklinde yangın raporundaki ifade tekrarlanmıştır. Bu da yangının çıkışı nedeninin müvekkil firma olmadığını açıklamaktadır. Ek-1’ de sunduğumuz yangın öncesi olay yerine ait resimden de görüldüğü gibi, itfaiye yangın raporunda belirtilen yangının oluş nedeni hayatın olağan akışına ve fizik kurallarına uymamaktadır. Delillerimiz meyanında ibraz edeceğimiz ve aleyhimize delil tespiti istenilen bütün değişik iş dosyalarına ibraz edilen bilirkişi raporlarında da yangının bu şekilde gelişmesinin hayali ve soyut olduğu, yangın olduğu yılın çok yağışlı olması nedeniyle yukarıdan atılan bir sigara izmaritinin depomuzun çatısından içeri girerek yangın başladığı ifadesi o yıl boyunca depoladığımız tekstil hammaddelerinin kar veya yağmur suyu neticesinde ıslanmaması karşısında doğrulanmamaktadır. Sayın Mahkemenizce değişik iş dosyalarının tetkik ve tarafınızca yaptırılacak bilirkişi tetkikatı sonucu depomuzda hiçbir elektrik tesisatının olmaması, yangın saatinde üretim faaliyetimizin olmaması, yani depoda herhangi çalışanımızın olmadığı aşikar olduğuna göre, raporda adı geçen yangın merdivenine o saatte kimlerin çıktığı ve hangi firmada, hangi işçilerin o saatte çalıştığı kriminal bîr olay haline gelmektedir. Tüm bu nedenlerden ötürü, müvekkile atfı kabil bir kusur veya ihmal söz konusu olmadığından tarafımıza rücuen açılan davanın reddini talep ediyoruz. Müvekkil firma aleyhine yangın nedeniyle çeşitli komşu işyerlerince açılan değişik iş dosyalarına ibraz edilen bilirkişi raporları ve itiraz üzerine tekrarlanan bilirkişi raporlarının tümünde yangının müvekkil firmadan kaynaklanmadığı ve başka firma ve firmalarda başlayarak tüm işyerlerine sirayet ettiği açıkça anlatılmaktadır. Hatta yangın bilirkişileri diğer davalı firma ve mal sahibinin de kusurlu olduğunu belirtmektedir.” şeklinde beyanda bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …… vekili dava dilekçesinde özetle; “Müvekkil yangına maruz kalan taşınmazın malikidir. Zarar alacaklısı firma …… Tekstil San. Ve Tic. A.Ş. müvekkilin kiracısıdır. Zarar alacaklısı firma da, taşınmazda meydana gelen 140.000 TL maddi zararını, davacı sigorta şirketinden tahsil etmiş, sigorta şirketi ise meydana gelen zararın tazmini açısından halefiyet hükümlerine göre müvekkile ve yangına sebebiyet veren ……. Tekstil San.ve Tic. Ltd. Şti. karşı icra takibi başlatmış, takibe tarafımızdan itiraz edilmiş ve işbu itirazın iptali davası açılmıştır. Müvekkilin malik olarak yangının meydan gelmesinde herhangi bir kusur ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Binada davacının iddia ettiği şekilde, yapımında bozukluk veya bakımında bir eksiklik söz konusu değildir. Yangının müvekkilin maliki olduğu binaya dair bir kusur ve sorumluluk gerektirecek bir yasal dayanak da bulunmamaktadır. BK.69 madde anlamında, binanın yapımında ve bakımında eksiklikler sözkonusu olmamakla, bu madde içinde değerlendirilebilecek şekilde yangının vuku bulmuş olması, genişlemesi verdiği zararın oranı veya başkaca bir tazminat gerektirecek bir malik sorumluluğu bulunmamaktadır” şeklinde beyanda bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın yangın nedeniyle davalıların kusuru bulunup bulunmadığı davacı tarafın ödenen sigorta bedelini davalılardan rücuan isteyip isteyemeceğine ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Öncelikle açıklığa kavuşturulması gereken husus davalıların yangının çıkmasında kusurunun bulunup bulunmadığı ve kusursuz sorumluluk hükümlerine göre illiyet bağının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Bodrum üzeri 4 katlı …… İş Merkezinin bodrum katında …… Plastik ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti. ve ……. İmalathanesi, zemin katında …… Kalıp İmalathanesi, binanın sol tarafındaki tek katlı müştemilatta ……. Tekstti San, ve Tic. Ltd. Şti. ve girişi binanın arka kısmında olan tek katlı müştemilatta ise ……. Detaylı Araç Bakım Merkezinin faaliyet gösterdiği işyerinde meydana gelen yangın ile ilgili dosya kapsamında yer alan raporların ve belgelerin incelenmesi neticesinde ;
…. Başkanlığı İtfaiye Dairesi Başkanlığı Avrupa Yakası İtfaiye Müdürlüğü 04.04.2019 Tarihli Yangın Raporunda; “Yanmanın ……. tekstile ait deponun sandviç panel kaplı çatının bitişiğinde bulunan yangın merdiveninden veya binanın üst katlarından kimliği belirsiz kişi veya kişilerce söndü zannı ile atılan veya düşürülen yanar haldeki sigara izmaritinin müştemilatın çatısındaki boşluklardan veya herhangi bir delikten içeriye düşmesi ve dâhilindeki kolay yanıcı tekstil ürünlerini tutuşturması ile yangının başladığı, depo içerisindeki kolay yanıcı kumaş, lateks, lastik ve sentetik türü malzemelerin yanması sonucu eriyik ve korların depo zemininde bulunan bodrum kat aydınlatma pencerelerinden …… Plastik firmasına alt mukavvadan imal edilmiş kolay yanıcı karton, koli yığınının üzerine düşerek yangının geliştiği, kolilerin yanması ile bodrum kat dahilindeki mamul, yarı mamul mallara ve asma kattaki ofislere sirayetle geliştiği kanaatine varılmıştır.” şeklinde ifade edildiği,
Bilirkişi Yangın Uzmanı ……’dan alınan 03.05.2019 Tarihli Bilirkişi Teknik Tespit Raporunda; “Yangının ……. Tekstil firması tarafından kiracı konumunda kullanılan deponun arka bölümündeki …… Detaylı Araç Bakım Merkezi tarafından kullanılan deponun duvarında sıva altı kare buat içinde (binanın ana elektrik tesisatı) kablo bağlantılarında oluşan (gevşek bağlantı) kısa devre ve ark oluşturarak yangını başlattığı” şeklinde ifade edildiği,
Büyükçekmece ……. Sulh Hukuk Mahkemesi 03.07.2019 tarihli Bilirkişi Heyeti Raporunda; “Aynı zamanda tespit isteyen tarafça (……. Detaylı Araç Bakım Merkezi ) kullanılan; iş yerinin depo tarafına bakan cephesinde buat ve kesilmiş kablolar tespit edilmiştir. Tespit talebi olay tarihinden 1,5 ay sonrasına ait olup yukarıda tespiti yapılan kesilmiş kablolar incelemelerimizin sağlıklı olarak yapılamamasına sebebiyet vermiştir. Buat üzerinde yapılan incelemelerde çok ince kablolar tespit edilmiş olup kısa devre emaresine rastlanmamıştır. Tespit isteyene ait iş yerindeki elektrik sayaç panosunda kaçak akım koruma rölesi (hayat koruma, yangın koruma) bulunmadığı tespit edilmiştir. Sayaç üzerinde 1,5 kw. demant güç tespit edilmiş olup tesisatta aşırı yüklenme gibi bir durum olamayacağı kanaatine varılmıştır.” şeklinde ifade edildiği görülmüştür.
Mahkememizce keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek rapor alınmıştır. Alınan bilirkişi heyet raporunda;
Yangının çıkış yerinin; ……. Mah. ……. Cad. Dış Kapı No: …. İç Kapı No:2 Beylikdüzü/İstanbul sayılı adreste yer alan ……. Tekstil Sanayi ve Ticaret LTD. ŞTİ. ‘ne ait tekstil emtia deposu ve ……. Tekstil firması deponun arka bölümündeki …… Detaylı Araç Bakım Merkezi işyerlerinin olduğu bölümden başlayarak geliştiği, en ağır hasarın burada olduğu,
Yangının Çıkış Sebebinin; a. …… Detaylı Araç Bakım Merkezi tarafından kullanılan deponun duvarında sıva altı kare buat içerisinde çok ince kabloların olması, kısa devre emaresine rastlanmaması, sayaç üzerinde 1,5 kw. demant güç tespit edilmiş olup tesisatta aşırı yüklenme gibi bir durum olamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde; yangının çıkış sebebinin ……. Detaylı Araç Bakım Merkezi tarafından kullanılan deponun duvarında sıva altı kare buat içerinde binanın elektrik tesisatı kaynaklı olduğuna dair kesin ve net bir hususun tespit edilemediği,
b. ……. Tekstil Sanayi ve Ticaret LTD. ŞTİ. ‘ne ait tekstil emtia deposunun üzeri yekpare olarak trapez saç sandviç panel ile kapatılmış olması, çatı üzerinde her hangi bir delik bulunması durumunda çatının altında bulunan tekstil malzemelerinin yağışlı havalarda malzemelerin üzerine yağmur sularının akacağı ve zarar vereceği hususları incelendiğinde; söz konusu yangının sigara izmariti kaynaklı olduğuna dair kesin ve net bir hususun tespit edilemediği belirtilmiştir.
6098 s. TBK’ nun 49. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, yine aynı kanunun 50. maddesinde; “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” şeklinde, yine aynı kanunun 51. maddesinde; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.” şeklinde, yine aynı kanunun 52. maddesinde; “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.” şeklinde, yine aynı kanunun 61. maddesinde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde, yine aynı kanunun 62. maddesinde; “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” şeklinde ve de yine aynı kanunun 69. maddesinde ise; “Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar. Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı; bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.  
Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Tandoğan, H.: Türk Mes’uliyet Hukuku, Ankara 1967, s.89). Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun öğesi, bir diğer ifade ile kurucu unsurudur (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2014, s. 571).  
Sorumluluk için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun, esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan sübjektif sorumluluk artık yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumluluk da ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Objektif ihtimam vazifesinin ihlali mülahazası gereğince; bir şeye veya şahsa karşı kendisine, kanuni bir ihtimam vazifesi yükletilen kimse, bu vazifeyi kusuru olmaksızın yerine getirmese dahi, bu yüzden doğan zarardan mesul olmalıdır. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir (Tandoğan, H.: Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara 1981, s.3-10; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1985,Cilt I,s. 671).
Öğretide kusursuz sorumluluk hâlleri “olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu” gibi ikili ayırıma tabi tutulduğu gibi; “hakkaniyet sorumluluğu-nezaret ve ihtimam gösterme yükümünden doğan sorumluluk-tehlike sorumluğu” şeklinde üçlü ayrım yapanlar da vardır. 
Kusursuz sorumluluk, genellikle olumsuz bir biçimde sorumlu kişinin kusurunu gerektirmeyen bir sorumluluk olarak tanımlanır. Burada sorumluluk, kusur yerine kanunun öngördüğü belirli bir olguya bağlanmıştır. Bu tür sorumluluğun kaynağı, sorumlu kişinin ya belirli kişi veya kişiler ya da bir eşya üzerinde sahip olduğu hakimiyet ilişkisidir. Bu hâllerde kişinin objektif nitelikteki gözetim ve denetim yapma yükümlülüğünün ihlali sonucunda sorumluluk doğmaktadır.
Bu noktada “yapı malikinin sorumluluğuna ” ilişkin olarak, kusursuz sorumluluk/ağırlaştırılmış sebep/ağırlaştırılmış objektif sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağında doktrinde ve uygulamada görüş birliği bulunmaktadır. Yapı malikinin sorumluluğu, bir kusur sorumluluğu olmadığı gibi tehlike sorumluluğu da değildir. Bu sorumluluk, niteliği itibariyle bir kusursuz sorumluluk türü olan özen (olağan sebep) sorumluluğudur.
TBK’nın 69. maddesinde (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 58. Maddesi), yapı malikinin giderim yükümlülüğü düzenlenmiş olup, anılan maddenin birinci fıkrasında; “Bir binanın veya diğer yapı eserinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararları gidermekle yükümlüdür” denilmektedir. Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenlere mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkânı sağlayarak onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir.
Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmaktadır. Sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk- bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır.
Bir bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesinin ilk şartı olan zararın, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden doğduğu ispatlanmalıdır. Burada ispat yükü zarar görene aittir.
Bununla birlikte sorumluluğun diğer şartı; zararla yapım bozukluğu veya bakım eksikliği arasında uygun illiyet bağının bulunmasıdır. Yani zararın yapımdaki bozukluktan veya bakımdaki eksiklikten dolayı meydana gelmiş olması gerekmektedir. Kanunda, bu illiyet bağının varlığı konusunda bir karine kabul edilmemiştir. Yapım bozukluğunu veya bakım eksikliğini ispat etmesi gereken zarar görenin, bir de illiyet bağının varlığını ispat etmesi gerekir. Ancak doktrindeki baskın görüşe göre, hâkim, zarar görenin bu konudaki ispat külfetini değerlendirirken fazla katı olmamalıdır (Ataay A.: Borçlar Hukuku Genel Teorisi, İstanbul 1995, s.348; Erten A.: Türk Borçlar Hukukuna Göre Bina ve İnşa Eseri Sahiplerinin Sorumluluğu, Ankara 2000, s.203; İmre Z.: Doktrinde ve Türk Hukukunda Kusursuz Mesuliyet Halleri, 1949, s.182; Tunçomağ K.: Borçlar Hukuku, İstanbul 1972, s.357; Baş E.: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Açısından Bina ve Yapı Eserlerinden Doğan Sorumluluk, s.110; Tandoğan H.: Türk Mes’uliyet Hukuku, s:193).
Hukuki sorumluluğu doğuran unsurlar arasında illiyet bağı büyük bir önem taşır. İlliyet bağı, sorumluluğun asli şartı, tazminat hukukunun temel ilkesidir. Bu şart olmaksızın bir kişinin sorumluluğu düşünülemez. İnsan düşüncesinin bir kanunu olan illiyet kavramı, zararla söz konusu davranış veya olay arasında bir sebep-sonuç bağının bulunmasını gerektirir. Hukukta, gerçekleşen zararla sorumluluğun bağlandığı olay veya davranış arasındaki sebep- sonuç ilişkisine, genel anlamda illiyet bağı denir (Eren F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s.558).
İlliyet bağı, temel ve niteliği ne olursa olsun, her türlü sorumlulukta büyük bir önem taşır. Bu yönden illiyet bağı, hukuki sorumluluğun olduğu kadar cezai sorumluluğun da temel şartlarından birini oluşturur. Hukuki sorumlulukta sorumluluk; ister sözleşme dışı sorumluluğa, ister sözleşme sorumluluğuna, ister kusur sorumluluğuna, ister kusursuz sorumluluğa, hatta tehlike sorumluluğuna dayansın, illiyet bağının varlığı mutlaka aranır. Bunlardan sadece kusursuz sorumlulukta illiyet bağı, kusur sorumluluğuna oranla daha fazla önem taşımaktadır. Zira burada illiyet bağı öne geçmekte, sorumluluk kusura değil, belirli bir olay veya tehlike ile gerçekleşen zarar arasındaki sebep-sonuç bağına dayanmaktadır (Eren,s.559).
Sözü edilen illiyet bağı, uygun illiyet bağıdır. Uygun illiyet bağı, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre sebebin, meydana gelen sonucu yaratmaya elverişli olmasıdır. Ancak bazı durumlarda, sebep, niteliği itibariyle gerçekleşen türde bir sonucu doğurmaya elverişli olmakla birlikte, ortaya çıkan ikinci bir sebep ilkini arkaya atmakta ve onu gerçekleşen olayda elverişsiz hâle getirmektedir. İlliyet bağının kesildiği bu gibi durumlardan birinin varlığı hâlinde yapı malikinin sorumluluğuna gidilemez.
İlliyet bağını kesen bu sebepler ise mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu düşünülemez. TBK’nın 69. maddesi kapsamında sorumluluğun doğabilmesi için illiyet bağının kesilmemiş olması gerekir.
Somut olayda; yangının çıkış sebebi olarak dosya kapsamında yer alan yangın raporu ve bilirkişi raporları arasında çelişkiler bulunduğu, dosya kapsamında yer alan raporların ve beyanlarının söz konusu yangının elektrik veya izmarit kaynaklı olduğuna dair net bir hususun tespit edilememesi nedenleri ile yangının çıkış sebebinin dosya kapsamında yer alan evrakların ve raporların incelenmesi neticesinde tespit edilemediği, dava konusu yangının çıkış sebebinin tespit edilememesi nedenleri ile meydana gelen yangına sebebiyet veren olaydaki kusur değerlendirmesinin yapılamadığı, yangının meydana gelişi ile davalılar ya da dava dışı 3.kişilerin eylemleri arasında uygun illiyet bağının kurulamadığı anlaşılmıştır. Davacı …… Sigorta A.Ş nezdinde dava dışı sigortalısı …… Tekstil San. ve Tic. AŞ’nin 01/02/2019-2020 tarihli …… sayılı poliçe ile yangın emtia abonman sigorta poliçesi mevcut bulunduğu, davacı sigorta şirketi tarafından 140.000 TL hasar tazminatının dava dışı sigortalısına 03/07/2019 tarihinde ödendiği ve ödeme dekontunun dosyada mübrez olduğu, davacı …… Sigorta A.Ş’nin sigortalısına yaptığı ödeme uyarınca TTK 1472. madde gereğince sigortalısının haklarına halef olduğu, yangının meydana gelişi ile davalılar ya da dava dışı 3.kişilerin eylemleri arasında uygun illiyet bağının kurulamadığı belirlenmiş olmakla, binaya ilişkin kusur ve kiracının kusuru tespit edilememiş olup davacının davalılara rücu edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine dair aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30TL ilam harcından peşin alınan 1.708,92TL harcın mahsubu ile bakiye 1.649,62TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre alınan 1.320,00TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.392,11,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/09/2021

Katip ……
¸e-imzalıdır

Hakim …….
¸e-imzalıdır