Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1325 E. 2020/410 K. 07.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1325 Esas
KARAR NO : 2020/410

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/12/2018
KARAR TARİHİ : 07/10/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkilden tahsil edilen şimdilik 12.100,00-DM karşılığı 6.186,63-Euro’nun paranın tahsil edildiği 19.12.1998 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/A maddesi uyarınca devlet bankalarının yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilimiz ……. AŞ. ne ait hisse senetleri “hamiline yazılı hisse senedi” dir. Davacı ise bir başka şirketle irtibatlandırmaya çalışarak müvekkilimize karşı dava açmıştır. Bu talebin ve davanın müvekkilimiz açısından kabulü mümkün değildir.Davacının öncelikle elinde müvekkilimize ait hisse senedi olduğunu ispatlaması, hamil olduğunu müvekkilimize ihbar etmesi ve açtığı davada varsa elinde olan hamiline hisse senedi asıllarını mahkeme kasasına ibraz etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle ve usulden reddine karar verilmelidir.Davacı tarafından dikkatle seçilerek kullanılan kelimelerle mahkemenin algısını kasıtlı olarak aleyhe yönlendirmeye çalışılan bütün iddiaları asılsızdır.Gerçekle uzak yakın ilgisi olmayan iddiaların yer aldığı dava dilekçesinin ve davanın müvekkillerimizce kabul edilmesi mümkün değildir. Davacı tarafından dilekçesine dercedilen ilk beyanlarla, ardından gelen beyanlar birbirini çürütmektedir. Eğer davacı elinde müvekkilimize ait hisse senetlerinin asılları mevcutsa, (ki suretleri ibraz edilenlerin müvekkilimizle ilgisi bulunmamaktadır) bu durumda davacı ile davalı …… AŞ arasındaki ilişki şirketler hukukuna-hamiline hisse senedi alımına- dayalıdır. Davacının hisse senetlerinin sahibi ve şirkete hissedar olduğu, ancak müvekkilimize ait hamiline hisse senetlerini elinde bulundurduğunu, müvekkilimize bildirmekle açıklanmış olmaktadır.(daha önce senetlerin davacı elinde olup olmadığı, hisse senetlerinin hamiline olması nedeniyle devredip, etmediği- belli değildir.) Müvekkilimiz şirket 25.11.1996 tarihinde kurulduktan hemen sonra usul ve yasal gereklilikler doğrultusunda, 28.03.1997 tarihinde SPK ya başvurarak mevzuat çerçevesinde ortak sayısı itibarıyla kayıt altına alınması düzeyine eriştiğini bildirmiş ve 10.07.1997 tarih ve ….. sayılı kurul kararıyla kayıt altına alınmasına karar verilmiştir. Burada açıkça görüleceği üzere müvekkilimiz şirket SPK mevzuatına tabi olmuştur ve bütün işlemlerini SPK mevzuatına göre yürütmüştür. Müvekkilimiz şirket pay senedi çıkarmıştır. Üçüncü kişilere bu durum ilan edilmiştir. Üçüncü kişiler de bildirilen değerler üzerinden istedikleri miktarda pay senedi alma haklarını kullanmışlardır. Bütün şartları ile yasaya uygun gerçekleştirilen bu işlemi bir kısım kanun maddelerini dolanmak ve olaya hukuki açıdan değil, kişisel açıdan yaklaşarak batıl saymak mümkün değildir. Türkiye’deki çok ortaklı şirketlerle ilgili bütün bilgiler ortaklarına verilmiştir.
Davacının faizin başlangıç tarihi ve oranı açısından yerinde olmayan, fahiş taleplerinin de reddine karar verilmelidir. Öncelikle dava şartı yokluğu, husumet ve zamanaşımı yönünden reddine, Esasa girilmesi halinde alacak, faiz, faiz oranı ve faizin başlangıç tarihi yönünden reddine, davacı hakkında tazminat davaları açma haklarımızın saklı tutulmasına, Yargılama giderleri ile avukatlık ücretlerinin davacıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davacı taraf her ne kadar davalı şirkete ödediği bedelin tahsili noktasında mahkememizden alacak talebinde bulunmuşsa da yargılama sırasında 7194 Sayılı Kanunun 41. Maddesi ile yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edildiği ve ortaklık ilişkisi kurulduğu tespit edilmiştir.
Mezkur düzenlemeye göre;
25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 4- 31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.”
Dolayısıyla söz konusu düzenleme dikkate alındığında davacı tarafından yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış olduğu ve ortaklık ilişkisi kurulduğu tespit edilmiştir. Buna göre bu kapsamda kurulan ortaklık ilişkileri nedeniyle ve primli pay satışları nedeniyle açılan sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerektiğinden aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-7194 sayılı kanunun 41. Maddesine eklenen geçici 4. Maddesi uyarınca davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 54,40TL ilam harcından peşin alınan 640,45TL harcın mahsubu ile bakiye 586,05TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen herhangi bir masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/10/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.