Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/128 E. 2021/176 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/128 Esas
KARAR NO : 2021/176

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/01/2018
KARAR TARİHİ : 09/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …… markasının Türkiye’de tekstil sektöründe tanınmasında, bilinmesinde bayi olarak faaliyet gösterdiği, ancak rakipleri olan diğer bayilerin müvekkiline karşı korunduğu/üstün duruma getirildiği, buna mukabil müvekkilinin bayilik haklarının hakkaniyete aykırı şekilde elinden alındığı, dolayısıyla ayrımcılık ve haksız rekabet yapılması suretiyle zarara uğratılan müvekkilinin mezkur eylemler nedeniyle maruz kaldığı zararın tazmini ve portföy tazminatı için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik (100.000 TL’si maddi, 100.000 TL’si manevi olmak üzere) 200.000 TL’nin davalıdan tahsiline, haksız rekabete yönelik eylemlerin engellenmesi, durdurulması ve hükmün TBK’nun 59. Maddesi gereğince yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı, beyan dilekçesinde özetle; tebligatın usulüne uygun olmadığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, senetle ispat zorunluluğunun bulunduğunu, aralarında acente, bayilik, tek satıcılık vb ilişkinin bulunmadığını, davacının bayi değil, rakip konumunda olduğunu, yedek parça satışının engellendiğine ilişkin iddiaların asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile portföy tazminatı istemine ilişkindir.
Taraflar arasında bayilik sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, davalı tarafından sözleşmenin haksız şekilde fesh edilip edilmediği, davacının davalı şirketin portföyünün gelişimine katkısı bulunup bulunmadığı, davalının haksız rekabet ve ayrımcılık oluşturan eyleminin olup olmadığının belirlenmesi , bu kapsamda var ise tazminat miktarı noktasında uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizce tanıklar dinlenilerek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 54/2 maddesi ”haksız rekabet”i; rakipler arasında veya tedarik eden- lerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” şeklinde tanımlanmış daha sonra TTK. 55. maddesinde uygulamada en sık görülen haksız rekabet hallerine, sınırlayıcı olmamak koşulu ile, örnekler vermiştir.
Haksız rekabet halleri arasında; sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, özellikle üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, hak etmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak, işçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek…” vs durumlar sayılmıştır.
TTK’nun haksız rekabete ilişkin “Hukuki Sorumluluk” başlığını taşıyan 56. Md. hükmüne göre:
” Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir.
Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir.
Yine TTK’nun 59 md. hükmüne göre: ‘Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemiyle, gideri hak- sız çıkan taraftan alınmak üzere, hükmün kesinleşmesinden sonra ilan edilmesine de karar verebilir, ilanın seklini ve kapsamını mahkeme belirler ”.
Davacının iddiası, davalının dört yıldan beri bayisi olduğu, davalıya ait marka ve ürünlerin Türkiye’de tanıtılması ve pazarlanması konusunda Türkiye’de bulunan 4 bayiden birisi olarak faaliyette bulunduğu, davalının ürünlerinin Türkiye’de tanınmasında büyük bir rol oynadığı, davalının bayilik sözleşmesine son vererek yedek parça ve diğer hizmetlerin diğer bayiler tarafından verileceğine ilişkin müşterilere telkinde bulunduğu, bu durumun haksız rekabete yol açtığı, ayrıca sözleşmenin haksız nedenle fesih edilmesi sonucu portföy tazminatına hak kazandığı, bu bakımdan haksız rekabetin önlenmesi ve haksız rekabet nedeniyle uğramış olduğu maddi ve manevi zararların tazmin edilmesi, ayrıca kendisine portföy tazminatı verilmesi yönündedir.
Davalının iddiası ise, taraflar arasında herhangi bir bayilik sözleşmesi bulunmadığı davacı ile dava dışı ….. şirketi arasında kurulan ilişkisinin bayilik sözleşmesi olup olmadığı ve bu sözleşme nedeniyle ….. şirketinin davacıya karşı bir yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı konusunda bilgisinin olmadığı, böyle bir ilişkinin kendisine karşı ileri sürülemeyeceği yönündedir.
Bu durumda öncelikle; taraflar arasında ihtilaf konusu olan taraflar arasında bayilik ilişkisinin kurup kurulmadığı, davalının bu ilişki aykırı davranışının bulunup bulunmadığı ve davacının portföy tazminatı talep edebilme şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının tespit edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay içtihatları ve TTK’nın gerekçesi dikkate alındığında portföy tazminatı talep etme şartları şu şekilde özetlenebilir:
– Taraflar arasında bayilik veya acentelik sözleşmesi gibi bir sözleşme bulunmalı ve bayiye ya da acenteye bırakılmış münhasır yetkiyi haiz bir bölge olmalıdır. Öğretide “inhisar” hakkı tek satıcılık sözleşmesine niteliğini veren unsur olarak görülür.
– Önemli bir müşteri kitlesinin kazandırılması gerekir. Portföy tazminatına hak kazanılabilmesi için gerek Türk öğretisi ve mahkeme kararlarında gerek model alınan İsviçre ve Alman literatür ve içtihatlarında iki şartın bir arada bulunması icap eder. Bunlar (1) İşletmeye önemli miktarda müşteri kazandırılması ve (2) Bu müşterilerin işletmeye bağlı olup onu istikrarlı bir suretle kazanç sağlamakta devam etmeleridir. Önemli müşteri kitlesi şartı hem 2007 sayılı Sigorta Kanununda hem de TTK’da yer almaktadır.
Tek satıcının veya acetenin gayretleri (yani, yatırımları, reklâm ve ilanları) ile önemli büyüklükte müşteri kitlesinin tek satıcı tarafından, işletmeye kazandırılmış olması gerekir. Kazandırma eski müşterilerin işletmeye sıkı sıkı bağlanması ve yeni müşteri kazandırılmış olmasını gerektirir. Ayrıca uzun yıllar süren ilişkilerde ciroda veya gelirdeki artışlar büyük önem taşımaz. Çünkü işletmenin büyümesi ve organizasyonunun genişlemesi doğal olarak müşteri getirir. Bunu sadece tek satıcıya bağlamak doğru değildir. Müşteri kitlesinin kazandırılmış olması yetmez, bu kitlenin büyüklük bakımından “önemli” olması icap eder. “Büyüklük” de ana bayinin büyüklüğü ile orantılı olmalıdır. Kazandırılan müşteri kitlesinin işletmeye bağlı bulunması, yani tek satıcı ayrıldıktan sonra da o müşteri kitlesinin işletmeyle iş yapmaya devam ettiğinin tek satıcı tarafından ispat edilmesi gereklidir.
– Portföy tazminatına hak kazanmanın şartlarından biri de, işletmeye kazandırılan müşteri kitlesinin, tek satıcının ayrılmasına rağmen, işletmeye bağlı kalmasıdır. Aksi halde kazandırılan müşteriye ulaşmak ve onu elde tutmak mümkün olamaz. Ulaşılamayan müşteri işletmenin müşterisi değildir. Bu şartın gerçekleşebilmesi için tek satıcıya düşen görevler de vardır. Görevin başında işletmenin müşterilerle temasını sağlayabilmesi için elindeki belgeleri (meselâ müşteri
adreslerini, faturaları, müşterinin davranışlarını gösteren yazışmaları, pazar değerlendirmesi yapan raporları) işletmeye vermesidir. Buna ”müşterilerin devri” de denilebilir. Tek satıcının da acente gibi pazar hakkında bilgi veren raporlar vermesi şarttır.
– Gerek acentenin gerek tek satıcının portföy tazminatına hak kazanabilmesi için somut olayın gerçeğine göre tek satıcının ya da acentenin bu talebi hakkaniyete uygun olmalıdır. “Hakkaniyet”, tanımlanması güç, soyut nitelik taşıyan bir kavramdır. Ancak hakkaniyetin birçok tazminatın veya kar payının ana şartı ve/veya tazminatın veya düzeyinin belirlenmesinde etken olduğu da şüphesizdir (Bkz. TK m. 113, 122, 202 vs.). Portföy tazminatının tayininde bu kavram sadece “kıdem”e göre belirlenmez. Kıdem yanında tek satıcının işletmeye uyumu ve bunun için gösterdiği somutlaşan gayretler, müşteri kazanmak için yaptığı fedakârlıklar, özellikle taşıma filosu kurmak, bayi ve adamlarını, teknik bakım servislerini ve adamlarını yetiştirmek için eğitim hizmetleri vermek, müşterileri ve müşteri memnuniyeti sağlamak için yapılan hizmetler ve pazar hakkında verilen raporların kalitesi ve düzeniyle tanımlanır.
Somut olayda haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebi ile portföy tazminatı talebi bulunduğu anlaşılmaktadır. İspat kuralına ilişkin MK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Dolayısıyla anılan hüküm uyarınca, davacının, taraflar arasında bir bayilik ilişkisinin bulunduğunu, bu ilişkinin davalı tarafından ihlal edildiğini geçerli delillerle ispat etmesi gerektiği açıktır. Davacı tarafından bu yönde herhangi bir geçerli delil sunulmadığı gibi dinlenen tanık beyanları dikkate alındığında, davacı ile dava dışı ….. şirketi arasında ticari ilişki bulunduğu, davacının ürünlerini bu şirketten temin ettiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan davacının, taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunduğu ve bu ilişkinin davalı tarafından ihlal edildiği yönündeki iddiası yerinde değildir. Taraflar arasında bayilik ilişkisinin bulunduğu kabul edilse dahi davacıya tekel hakkı tanınmış olduğuna ilişkin somut bir delil bulunmadığından, sözleşmenin sona ermesinden sonra da davacının önemli ölçüde kazandırmış olduğu müşteri kitlesinin davalıyla iş yaptığına ilişkin bir delile de rastlanmadığından portföy tazminatı talebi de yerinde olmamaktadır.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30TL ilam harcından peşin alınan 3.415,50TL harcın mahsubu ile bakiye 3.356,20TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 22.450,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.