Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1205 E. 2019/306 K. 12.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1205 Esas
KARAR NO : 2019/306

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 05/12/2018
KARAR TARİHİ : 12/03/2019
KARAR YAZIM TARİHİ: 08/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yurtdışında çalıştığı dönemde kazandığı birikiminin değerlendirilmesi ve her istediği zaman geri alabileceği kârlı bir yatırıma dönüştürmek için davalılara bir belge karşılığında 1996 tarihinde 300.000 DM yatırdığını ve bu paranın yatırdığında paranın her istediği anda geri alabileceği ve yüksek oranda kâr edebileceği taahhüdünde bulunduğunu, davalının bankacılık kanun hükümlerini ihlal ettiğini, davalıların sermaye piyasası kanununa, diğer kanun hükümlerine aykırı olarak hisse senetlerinin izinsiz halka arz edildiğini, bu hususların resmi kurumlarca tutulan raporlarda açıkça belirlendiğini, müvekkilinin şirketin ortağı yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, davalıların müvekkiline ve diğer mağdurlara sadece ortaklık durum belgesi ve ya tahsilat makbuzu ibareli belge verdiğini, söz konusu paranın yıllık en az %20 kâr payı alınacağı ve paranın batma tehlikesinin olmadığını belirterek alındığını, müvekkiline verilen belgenin hisse senedi ve ya ortaklık belgesi olmadığını, bu nedenle de ortaklık ilişkisinden bahsedilemeyeceğini, müvekkiline teslim edilmiş bir hisse senedinin olmadığını, kanuna uygun surette kurulmuş bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığını bu nedenle de fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalılara verilen 300.000 DM’nin bugünkü karşılığı olan 292.970,24 TL’lik alacağının şimdilik 6.500,00 TL’lik kısmının ödendiği tarih itibari ile işleyecek ticari faizi ile müvekkiline ödenmesine, müvekkili ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitini ve yatırım ilişkisinin TTK, SPK bankalar kanununa ve diğer mevzuata aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı … İnş Tarım A.ş yönünden mahkemenin yetkili olmadığını, davalılar arasında mecburi ve ihtiyadi dava arkadaşlığının bulunmadığını, davacı ile davalı … İnş A.ş ve …… A.ş arasında ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, davacı, davalı şirketlerde pay sahibi olması nedeniyle uygulanması gereken kanun maddelerinin TTK 329 ve 405 maddeler olduğunu ve buna göre de hisse bedellerinin davacıya iade edilmesinin mümkün olmadığını, davacı ve diğer davalılar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığından ikame edilen davanın husumetten reddedilmesi gerektiğini, davacının ortaklık payı, şirket pay defterine kaydedildiğinden SPK ve TTK hükümlerine göre ortaklık sıfatını kazandığını, şirkette ortak olması sebebiyle de davadaki taleplerinin TTK 329 maddesine aykırı olduğunu, davacının kendisinin kandırılarak hile ve desislerle ortak yapıldığı yönündeki iddialarının da hukuki değerinin olmadığını zira BK 31 maddesine göre böyle bir iddianın da, hak düşürücü süre içerisinde talep edilmediğini, BK 126 maddesine göre de şirket ve ortaklar arasındaki davanın BK 26 maddesine göre 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğundan bahisle davanın öncelikle usulden aksi halde de esastan reddini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası mahkememize Bakırköy ….. ATM’den devren ….. ATM’ye geldiği ve mahkemelerin ayrılması sonucu da mahkememizdeki esas numarasını aldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların sunmuş oldukları deliller dosyamız arasına konulmuş, örnek yargıtay ilamları karar örnekleri dosyamız arasına alınmış, sunulan SPK raporları ve tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi amacıyla da davalı şirketin bulunduğu Konya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne bilirkişi incelemesi sonucunda talimat yazılmış, ilk bilirkişi raporu devren gelen mahkemede alınmış, 22/04/2010 havale tarihli raporda bilirkişi ….., bilirkişi….. raporlarını dosyaya sunmuşlardır. Bu rapora yapılan itirazlar ve dosyada yargılama aşamasında sunulan benzer dosyalara ilişkin verilen mahkeme ilamları göz önünde bulundurularak, …. ticaret hukuku alanında uzman Yrd Doc Dr. …..ve Yrd Doc Dr ….. raporlarını dosyaya sunmuşlardır.
Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının kısmi dava açtığı miktarın davalı şirkete her istendiğinde iade kaydıyla yatırılıp yatırılmadığı, davalıların bu yönde bir taahhüdünün olup olmadığı, davacının yatırdığını bildirdiği miktarı şirkete ortak olmak ve ya hisse senedi sahibi olmak amacıyla mı yoksa her istediği zaman geri alabileceği kârlı bir yatırım amacıyla ödünç kastı ile verip vermediği, davalının eylemlerinin hileli olup olmadığı, verilen paranın amacının ne olduğu ve sunulan belgelere göre iadesinin talep hakkının olup olmayacağı hususlarındadır.
Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi amacıyla da davalı şirketin bulunduğu Konya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne bilirkişi incelemesi sonucunda talimat yazılmış, ilk bilirkişi raporu devren gelen mahkemede alınmış, 22/04/2010 havale tarihli raporda bilirkişi ….., bilirkişi….. raporlarını dosyaya sunmuşlardır. Raporlarında özetle;”… Davacı …’ın davalı şirketlerden …… A.ş’ye 2241 adet hisse 4.482,00 TL ile, ….. İnş 1540 adet hisse ile 9.240,00 TL ile şirket ortağı olduğunu ve ortaklığının devam ettiğini, davalı şirketin ortaklara kâr dağıtımı yapmadığını davacıların davalı şirketten hisse senedi bedeli hariç herhangi bir alacağının bulunmadığını, hisse senedi bedellerinin davalı şirketlerin sermaye hesabında kayıtlı olduğunu, hileye yönelik iddiaların bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açıldığını anonim şirketlere verilen paranın ortak olma kastıyla verildiğinin kabulü gerektiğini ve bunun muteber delillerle ispat edilmesi gerektiğini…” belirtmişlerdir. Bu rapora yapılan itirazlar ve dosyada yargılama aşamasında sunulan benzer dosyalara ilişkin verilen mahkeme ilamları göz önünde bulundurularak, …de Prof Dr. ….., ticaret hukuku alanında uzman Yrd Doc Dr. ….. ve Yrd Doc Dr …..’dan alınan raporda özetle; “… Davalı …ş’nin ticari defterleri ve muhasebe kayıtlarında yapılan incelemede davacıdan doğrudan para tahsilatı yapıldığına dair bir para kaydına rastlanmadığını, 327 ortağın tespit edildiği fakat bu ortaklar arasında davacının ismine rastlanmadığı, şirketin ortaklar pay defteri incelendiğinde davacının toplam tutarı 4.482.000.000,00 TL bedelli hisse senedi sahibi olduğu, ancak davacının ortak olmuşsa bile ne zaman ortak olduğunun anlaşılamadığını, yine dava dışı ….. A.ş’nin ticari defterlerinde davacıdan doğrudan para tahsilatı yapıldığına dair bir kayda rastlanmadığı, ortaklar arasında ismine rastlanmadığını, ancak 1560 adet hisse senedi sahibi olduğunu, devirler sonucu bu hisse senetlerinin 1540 a düştüğünü, ortak olmuş ise bile bu şirkete de ne zaman ortak olduğunun tespit edilemediğini, davacının davalı şirketçe bir miktar paranın tahsil edildiği ve bunun geri verilme vaadi ile alındığını, değer itibari ile senetle ispat etmesi gerektiğini, dosyaya sunulan ortaklık durum belgesinin senet olarak kabul edilemeyeceğini, bu belgenin bir ödünç sözleşmesinin değil, ancak bir ortaklık sözleşmesinin kanıtı olabileceğini ve bunun da davacının davalı şirkete ortak olma niyeti ile sermaye payı olarak bir miktar para verdiğinin kanıtı olabileceğini ve ortak olmak için verdiği paranın iade edilmesinin mümkün olmadığını, sermaye payı olarak verilen miktarın geri istenemeyeceğini, davacının ortaklık durum belgesi dışında pay defteri ve hisse senedi belgelerine dayanan ortaklık sıfatının bulunduğunu, pay sahibi olarak kaydı bulunan kimsenin halen elinde hisse senedi varsa şirketin ortağı olarak kabul edilmesi gerektiğini, davacının SPK’ya davalı şirketler tarafından sunula CD’de yer alan listelerin davalı şirket tarafından hazırlandığı ve bu listelerin ortaklardan şirketlerce tahsil edilen paraları gösterdiğini ispat edecek bir delil sunamadığını, söz konusu kayıtların bilgisayar ortamında hazırlanmış olması sebebiyle her zaman değiştirilebileceğini, bu nedenle itibar edilemeyeceğini, davacının ayrıca şirketten hisse senedini iktisap ettiğini ispat edemediğini, iktisabın ancak devren olabileceğini, davalı şirketlerin genel kurullarında alınmış herhangi bir kâr payı dağıtım kararı bulunmadığını, davacının kâr payı aldığına ilişkin ispat kabiliyetine sahip muteber bir belgeye rastlanmadığını, davacının ihraç primli pay alındığı iddiası ile şirkete bir miktar para verildiği, istenildiği zaman geri alınabileceği iddiasının çeliştiğini, izinsiz halka arz iddiasının ileri sürülebilmesi halinde de davacının hisse senetlerini aslen iktisap etmiş olduğunu ispatlaması gerektiğini, böyle bir durum olsa bile halka arz edilen hisse senet bedellerinin talep edilemeyeceğini, davalı şirket tarafından hisse senetlerinin satımı karşılığında ortaklık vaadi ile toplanan paraların mevduat niteliği taşımadığı, davalı şirket tarafından toplama faaliyetlerinin hisse senetlerinin satımı karşılığında gerçekleştirildiği, para toplama faaliyeti sonucunda ortaklara kâr payı vaadinde bulunulduğu ve kâr payının tamamen şirkete ortak olmaktan kaynaklanan bir karşılık olduğu, paranın istendiğinde ve ya belirli bir vadede iade edilmek üzere toplandığı hususunun muteber delillerle ispatlanamadığını, davacının sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmesi için davalı şirketin mal varlığında bir zenginleşmenin gerçekleşmesi gerektiğini, davacı tarafından doğrudan davalı şirkete bir miktar para verildiği hususunun muteber delillerle ispatlanması gerektiği ve dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelere göre bu hususun ispatlanamadığını, ve 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu…” belirtmişlerdir.
Mahkememizce davanın reddine ilişkin verilen karar davacı vekilinin temyiz isteği üzerine Yargıtay Yüksek ….. Hukuk Dairesinin 21/03/2016 Tarih …. esas-… karar sayılı ilamı ile bozulmuş, davalıların karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava davacı tarafından kar payı vaadi ile davalı şirkete yapılan ödemenin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir. Davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve ortağın sermaye payı olarak koyduğu miktarın tasfiye gerçekleşmeden istemeyeceğini savunmaktadırlar. Ancak mahkememizce yapılan yargılama, bilirkişi raporunda tespit edilen maddi olgular, SPK ve TBMM’ce düzenlenen soruşturma ve araştırma raporları, emsal dosyadaki yüksek mahkemenin kararlılık kazanan uygulamaları dikkate alındığında davacı ile davalı şirket arasında gerçekte bir ortaklık hukukunun bulunmadığı, oluşturulan kayıtların davacı iradesini yanıltmaya yönelik ve TTK’nın 405. Maddesine dayalı olarak iadeden kaçınma olgusuna yönelik olarak düzenlenen işlemler olduğu, gerçekte ise davacı ve bir kısım yatırımcıların iradelerinin fesada uğratılarak kar vaadi ile para toplama eylemenini esasında haksız fiil oluşturduğu bu durumda eski TTK’nın 321/son maddesi gereğince haksız fiil sonucu şirketin sorumlu tutulması yanı sıra davalı yöneticilerinde davacı üçüncü kişiye haksız fiil sonucu verilen zararlardan sorumlu tutulması gerektiği anlaşılmakla davacının davasının kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay…. Hukuk Dairesinin 14/12/2017 Tarih …… ek sayılı kararı da bu yöndedir.)
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulü ile taleple bağlı kalınarak 6.500TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 444,01TL ilam harcından peşin alınan 87,80TL harcın mahsubu ile bakiye 356,215 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen 1.800,00TL bilirkişi ücreti, 349,75 TL posta masrafı, , 14,00 TL başvuru harcı, 87,80 TL peşin harç, 136,00TL temyiz yolu başvurma harcı, 27,70TL temyiz karar harcı olmak üzere toplam 2.415,25TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Sarf edilmeyen gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/03/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.