Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/28 E. 2022/249 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/28 Esas
KARAR NO : 2022/249

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/01/2017
KARAR TARİHİ : 01/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket yetkilisi ……’nin, ……. Konf. Ürün. San, ve Tic. Ltd. Şti.’nin kurucusu olduğunu, müvekkilin ülkenin son dönemlerde içinde bulunduğu ekonomik kriz dolayısıyla son aylarda maddi anlamda sıkıntılara düştüğünü ve çalışanlarının maaşlarını ödeme konusunda sıkıntıya girdiğini, müvekkilin, şirketin ticari itibarının kaybolmaması için ve esnaf çevresinde bu durumun duyulmaması için bankalardan kredi çekmeye yanaşmadığını, daha sonraları 28.09.2016 Çarşamba tarihli ……. Gazetesinde ……. Yatırım A.Ş.’nin bastırmış olduğu finansman zorluğu çeken firmalarla iş ortaklığı yapıyoruz, başlıklı ilanını gören müvekkilin, …… Yatırım A.Ş.’ne giderek yaşadığı maddi sıkıntıdan bahsettiğini, nakit ihtiyacı duyan müvekkilin bu görüşme sonunda …… Yatırım A.Ş.’nin müvekkili yöntendirdiği davalı şirket ve yetkili ile toplam 175.000,00 TL bedelli çekleri imzalamak karşılığında 80.000,00 TL nakiti almak konusunda anlaştıklarını, müvekkil ile davalı şirket arasında yapılan anlaşmaya göre; müvekkilin davalı şirketten mobilyalı konfeksiyon raf sistemi almış gibi gösterilerek hakkında toplam 175.525,00 TL fatura kesildiğini ve karşılığında müvekkilden adeti 12.500,00 TL, toplamı ise 175.000,00 TL olmak üzere toplam 14 adet çek alındığını, karşılıklı yapıları bu işlemlerden sonra çalışanlarının maaşını ödeyebilmek için nakit sıkıntısı yaşayan müvekkilin şirket hesabına davalı tarafın çalışanı olan ……. tarafından …… İnternet Bankacılığı üzerinden 79.212,50 TL gönderildiğini, yapılan bu işlemlerden 2 ay kadar sonra müvekkil şirketin işlerinin bir an için iyiye gittiğini ve hesabına aktarılan 79.212,50 TL’nin ……. hesabına geri iade edildiğini, bunun karşılığında 02.12.2016 tarihinde müvekkil şirket tarafından davalı şirkete iade faturası kesildiğini ve davalıya 4.650,00 TL faizi de elden teslim edilerek verildiğini, daha sonra davalı şirketin malları fade aldığını, müvekkil şirketin herhangi bir borcu olmadığını ve çekleri iade edeceğini belirtir bir yazıyı 02.12.2016 tarihinde müvekkil şirkete teslim ettiğini, ancak bugüne kadar davalı şirketin, çekleri iade edeceğiz diyerek müvekkili birçok kez oyaladığını ve çekleri iade etmediğini, davalı şirketin elinde bulunan çeklerin bedelsiz olduğunu, ayrıca davalı şirketin elinde bulunan 14 adet çekin vade tarihleri sırasıyla, 10.01.2017, 11.01.2017, 12.01.2017, 13.01.2017, 16.01.2017, 17.01.2017, 18.01.2017, 09.02.2017, 10.02.2017, 13.02.2017, 14.02.2017, 15.02.2017, 16.02.2017, 17.02.2017 olduğunu, davacı müvekkilin 10.01.2017 vade tarihli çekin alacaklısı olan …….Faktöring A.Ş.’ne ticari itibarını kaybetmemek için 12.500,00 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, müvekkil şirketin …….Faktöring A.Ş.’ne ödemek zorunda kaldığı 12.500,00 TL’nin istirdatına karar verilmesi gerektiğini, Neticeten; davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulüne, davalı taraf ile yapılan anlaşma dolayısıyla belirlenen yükümlülüğün davalı şirket tarafından kasten yerine getirilmemiş olması sebebiyle davalı şirkete herhangi bir borcun olmadığını tespitine, müvekkil şirketin ticari itibarını kaybetmemesi için ……. Faktöring A.Ş.’ne ödemek zorunda kaldığı 12.500,00 TL’nin istirdatına ve davaya konu olan diğer çeklerin …… Bankası …… Şubesine ibrazı halinde ilgili şubeye müzekkere yazılarak el koyma kararı ile birliktte ödemeden men yasağı getirilmesine, ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı tarafa müvekkil tarafından verilmiş olan çeklerin istirdatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Keşidecisinin davacı olduğu, 175.000,00 TL bedelli 14 adet çek nedeniyle davacının borçlu olup olmadığı, ödendiği iddia edilen bedelin istirdadının gerekip gerekmediği noktasında uyuşmazlık olduğu tespit edildi.
Mahkememizce ticari defter ve belgelerin incelenmesi sonucu alınan bilirkişi raporunda çeklerle ilgili davacının 50.000,00 TL’lik kısmı ödediğinden istirdadını talep edebileceği, 125.000,00 TL’lik kısmı yönünden davalıya borçlu olmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun …. ; 18.02.2015 gün ve ……. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır.
TTK’ nın 645. maddesinde “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine TTK 646. maddeye göre, Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür. Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.
Kıymetli evrakın en önemli özelliği mücerretlik ilkesidir. Mücerretlik, senedin tanzimine sebep olan asıl borç ilişkisinin (temel borç ilişkisi) senetten anlaşılmasına imkân bulunmamasıdır. Ancak mücerret senetler de bir temel münasebete dayanır. Bu tür senetlerle söz konusu hukuki münasebet arasında bir bağ kurulmamıştır. Senet hamili bir ihtilaf hâlinde alacağını kıymetli evraka dayandırabilir. Geçerli bir temel münasebetin bulunmadığına ilişkin defilerin dermeyanı ve ispatı meselesi borçluya yüklenmiştir. Bu prensibin en üst seviyede uygulandığı senet türü kambiyo senetleridir ( Öztan, F.; Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2013, s.36).
Kambiyo senetlerinden olan çek, Türk Ticaret Kanunu’ nda tanımlanmamıştır. TTK 780. Maddede belirtilen çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna., E/ Göç Gürbüz, D: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s:268).
Çek bir kıymetli evraktır. Her kıymetli evrak gibi çekte bir hak içerir ve bu hak çeklerde bir alacak hakkıdır. Çeke bağlanmış olan alacak hakkının istenebilmesi için çekin ibrazı şarttır. Başka bir kişiye devri de ancak çekin devri yoluyla sağlanabilir.
Düzgün bir ciro silsilesi ile hamil görünen kimseye meşru hamil denir ve bu kişi çekten doğan hakları kullanabilir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
TTK’ nın 677. maddesinde düzenlenen ve 818/1-c maddesi yollaması ile çekler hakkında da uygulanacak olan imzaların bağımsızlığı ilkesi, poliçeye atılan her geçerli imzanın (düzenleyenin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen, poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların geçersizliği ilkesi ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak tanımaz. Poliçeye imza koyan kişi diğer imzaların geçersiz veya sahte olmasının riskini de taşır. Sahte imza sahibini bağlamaz, ancak sahte imzanın sahibi, sonradan onay verirse senetten dolayı egemen olan görüşe göre sorumlu tutulabilir. Kamu güvenliğini haiz bir senedin dolaşım gücü böyle sağlanabilir. Maddeye göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar (P., Reha/ T., Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, İstanbul 2018, s: 178).
Çekten dolayı kendisine başvurulan kişi hamile karşı bir takım def’ileri ileri sürebilir. Bunlar çekten kaynaklı (çekte kendisine ait imzanın sahteliği, çekte tahrifat gibi) mutlak defiler ile TTK 687/1 maddesinde belirtilen şahsi (bedelsizlik iddiası gibi) defilerdir. Mutlak def’iler herkese karşı ileri sürülebilirken, şahsi def’iler ise ancak ilişkide bulunulan kişiye, kötü niyetli olması halinde hamile karşı ileri sürülebilirler. (TTK 687)
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Dava konusu olayda, davacı/borçlu, çeklerde yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Çek sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.
Dosyada mevcut belgelerin incelenmesinde; davaya konu edilen çeklerin davacının iddia ettiği üzere ödendiğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, kambiyo senetlerinin illetten mücerretlik özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, sözleşme gereği düzenlendiğinin kesin delillerle ispatı gerektiği, davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinin deliller kısmında yemin deliline açıkça dayanmamış olduğu, bu durumda yemin delilini hatırlatma olanağı bulunmadığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 201.maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın senetle ispatı gerekmektedir. HMK’nin ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince de, “Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.” düzenlemeleri mevcuttur.
Somut olayda davacı, dava konusu çeklerden dolayı borçlu olmadığını iddia ettiğine göre ispat külfeti davacıda olup bu yöndeki iddialarını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Davacı tarafından imzalanan bonodan dolayı borçlu olmadığının yazılı delille ispat edilmesi zorunlu olduğundan, davacının senedin ödendiğine ya da bedelsiz kaldığına dair yazılı delil sunmadığı, dava dilekçesinde yemin deliline açıkça dayanmadığı, ticari defter incelemesi ve ibraza ilişkin araştırma yapılmışsa da yazılı delil sunulmadığı, dava dilekçesi ekindeki “borcu yoktur” yazılı belgenin sunulması için de kesin süre verildiği halde gereğinin yerine getirilmediği, bu durumda ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmakla; davanın reddine karar vermek gerekmiş, neticeten aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 80,70TL ilam harcından peşin alınan 2.988,57TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.907,87TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır