Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1189 E. 2019/1190 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1189 Esas
KARAR NO : 2019/1190

DAVA : Haksız Rekabetin Tespiti ve Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/12/2017
KARAR TARİHİ : 06/11/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Haksız Rekabetin Tespiti ve Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Davalılardan …’i 06/03/2007 ile 01/09/2008 tarihleri arasında müvekkili şirkette satış ve pazarlama koordinatörü olarak çalıştığını, memleketine döneceğini belirtmesi üzerine müvekkilince iş akdinin fesih edilerek işçilik alacaklarının ödendiğini, ancak davalının işten ayrıldıktan sonra haksız rekabet içeren davranışlarda bulunarak, müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren davalı ……LTD. ŞTİ’ni kurarak müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkilinin kimya sektöründe faaliyet gösterdiğini, büyük emek ve masraflarla yaptığı Ar-Ge çalışmaları sayesinde oluşturduğu formüllerle müşterileri ile iş yaptığını, davalı şirketin herhangi bir emek harcamaksızın, müvekkilinin çalışanının, şirketten aldığı formülleri kullanarak, müvekkili ile haksız rekabet yaptığını, müvekkilinin başka personellerininde haksız rekabet oluşturan eylemlerinin tespit edilmesi üzerine iş akitlerinin sonlandırılarak davalar açıldığını, müvekkilinin eski personellerinin ayrıldıktan sonra, çalıştığı şirketlerle davalıların iş yapmak suretiyle haksız menfaat temin ettiklerini, müvekkili şirketten ayrılan bir kısım personellerinde ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaların haksız rekabet oluşturduğunu, bu kapsamda davalının 06/03/2007 tarihli iş sözleşmesi ile müvekkili şirketten satış ve pazarlama koordinatörü olarak çalışırken 01/09/2018 tarihinde işten ayrıldığını 16/09/2018 tarihinde kurulan diğer davalı şirket ile ticari faaliyete başladığını, davalı şirkete, diğer davalının kayın validesi …..’nun 02/10/2019 tarihinde hissedar olduğunu, 03/03/2010 tarihinde müvekkil şirketin eski çalışanı …..’i davalı şirkete ortak olduğunu, rekabet yasağı süresinin dolmasından sonra, 09/10/2013 tarihinde davalının eşi…. ile birlikte …’in davalı şirketin ortağı olduğunu, bu şekilde müvekkili şirketin reçeteleri ve müşteri portföyü ile davalı şirket üzerinden haksız kazanç elde edildiği, davalı …’in daha önce fiili ortak ve kurucusu olduğu, ardından resmi ortağı olduğu, davalı şirket vasıtasıyla müvekkili şirket çalışanlarından haksız menfaat temin ettiğini, davalı şirketin tüm çalışanlarının müvekkili şirketin eski çalışanları olduğunu, yapılan eylemlerin haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkili ile davalı … arasında düzenlenen iş sözleşmesinin 10.maddesinde müvekkiline ait portföy ve teknik bilgilerin kullanılmayacağını taahhüt ettiğini, sözleşmenin 25.maddesinde işten ayrılmadan 5 yıl içerisinde aynı sektörde faaliyette bulunamayacağının düzenlendiği, 28.maddesinde ise sır saklama yükümlülüğü ve rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde 250.000,00 euro cezai şart ödeneceğinin düzenlendiğinin, kararlaştırıldığını, davalının ticari defterlerinin incelenmesi halinden müvekkilinin tedarikçileri ve müşterilerine satış yapıldığını, anlaşılacağını, müvekkili ile davalı arasında yapılan rekabet etmememe sözleşmesinin TBK kapsamında geçerli olduğunu ileri sürerek şimdilik 10.000 euro cezai şart bedelinin faizi ile birlikte davalı …’den, davalıların haksız rekabeti nedeniyle uğranılan zararlar karşılığı 5.000TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, hükmün kiracı en yüksek 3 gazetede 1’er hafta arayla ilanına manevi zararlarına karşılık davalıların faaliyetini kınayan nitelikte karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını ve kötü niyetli olduğunu, kısmı davanını açılamayacağını, davacı ile davalı … arasındaki haksız rekabet koşullarını düzenleyen sözleşmede, 5 yıl sürenin ön görülmesi nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğunu, bu tür sınırlamaların 2 yıllık süreyi aşamayacağını, süre bakımından makul ve yer bakımından sınırlama içermeyen sözleşmenin geçersiz olduğunu, müvekkilinin doğduğundan beri İstanbul’da yaşadığını fesh sırasında memleketine döneceğine ilişkin beyanda bulunmadığını, davalı …’in 06/03/2007 ile 01/09/2008 tarihleri arasında çalıştıktan sonra dava dışı ….. firmasında çalışma üzere ayrıldığını, ve bu firmada çalışmaya başladığını, bu hususun SGK kayıtlarıyla sabit olduğunu, davacı şirket kurucularının da dava dışı yabancı şirkette 10 yıl süre ile çalıştıktan sonra bu şirketin formüllerini alarak kullandığını, davacı şirketin çalışanlarına mobing uygulaması nedeniyle, çalışanlarının işten ayrılama zorunda kaldıklarını, müvekkili şirkette çalışan ….’in 12/09/2012 tarihinde davacı şirketten zorla istifa ettirildiğini 10/01/2013 tarihinde başka bir şirkette çalıştığını, 21/11/2013 tarihinde müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, 30/12/2015 tarihinde işten ayrılarak 01/02/2016 tarihinde yeniden çalışmaya başladığının 10/08/2016 tarihinde yeniden işten ayrıldığını, davacı şirketten ayrılırken üretime ilişkin herhangi bir belge veya reçete almadığını, müvekkili şirketin hiçbir şekilde davacının formül ve ticari sırları ile iş yapmadığını, davacının herhangi bir üretimimin bulunmadığını, yurt dışında ithal ettiği ürünlerini sattığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; kısmi dava açılabileceğini, haksız rekabetin devam etmesi nedeniyle zaman aşımının dolmadığını talep süresinin 10 yıl olduğunu, yapılan sözleşmenini TTK’nın 444 ve devamı maddeleri gereğince geçerli olduğunu, hakimin süre ve bölge yönünden sözleşmeyi uyarlaması gerektiğini, davalı …’in 2 yıllık süre içerisinde haksız rekabete başladığını, bu süre içerisinde davalı şirketin paylarının davalı ve eşi tarafından alındığını, müvekkili şirketin çalışanlarını işe alarak haksız rekabet yapıldığını, müvekkili şirketin ciddi know-how yatırımı yaptığını, yaptığı ürünlere ilişkin markalarının bulunduğunu ileri sürerek, davanın kabulünü istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, davalı şirketin TTK’nın 56 ve devamı maddelerine aykırı şekilde, davalı …’in ise TBK’nun 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen, haksız rekabette dayalı eylemleri nedeniyle uğranılan zarar ve cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı taraf davalı …’in 06/03/2007 ile 01/09/2008 tarihleri arasında müvekkili şirkette satış ve pazarlama müdürü olarak görev yaptıktan sonra şirketten ayrıldığı, bu sırada kaynanası …..’na 01/11/2009 tarihinde kurdurduğu dava dışı şirket aracılığıyla haksız rekabette bulunmaması amacıyla cezai şart ve uğranılan zararın tazminini talep etmiş, davalı şirketten ise bu şirketin müvekkiline ait personeli çalıştırma ve müvekkilinin formülü ve müşteri çevresinin kullanmak suretiyle haksız rekabet oluşturan eylemlerde bulunduğunu ileri sürerek uğranılan zararın tazminini istemiştir.

Bu kapsamda öncelikle davacı ile davalı … arasında düzenlenen iş sözleşmesinin geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. 01/03/2007 tarihli iş sözleşmesinin 10. Maddesinde davalının üretim konusu ürünlerle ilgili herhangi bir bilgisinin bulunamadığı bilgileri davacı yanında çalışma ve eğitimlerinden elde ettiği, davacıya ait müşteri portföyü ve ürünleri kendisi ya da 3.kişiler lehine kullanamayacağı düzenlenmiştir. 12.maddede işçi, işverene bağlı olarak çalıştığı süre içerisinde, işverenin yazılı izni olmadan başka bir yerde çalışamayacağı, ortak olamayacağı belirlenmiştir. Sözleşmenin 11. Maddesinde de işçinin işvereninin üretim ve ticari sırlarını kullanılamayacağı belirlendikten sonra, 24 ve devamı maddelerinde yasaklar ve cezai hükümler düzenlenmiştir. Bu kapsamda sözleşmenin 24. Maddesinde işçinin işverenin sırlarını saklamakla yükümlü olduğu düzenlenmiş 25.maddede ise iş akdinin sona ermesinden sonra 5 yıl içerisinde aynı sektöründe faaliyette bulunan herhangi bir iş yerinde çalışmayacağı veya ortak olamayacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin 28.maddesinde, bu sözleşmenin 10-11-24ve 25.maddelerine aykırı hareket edilmesi nedeniyle 250.000 Euro cezai şart ödeneceği kararlaştırılmıştır.
TBK’nın 444.maddesinde rekabet yasağı düzenlenmiş olup işçinin, iş verene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde rekabet etmemem, başka bir işletme açmama veya ortak olmama borcunun yazılı olarak yüklenebileceği düzenlenmiştir. Maddenin 2. Fıkrasında ise rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye, müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte ise geçerlidir, düzenlenmesi bulunmaktadır.
TBK’nın 445.maddesinde rekabet yasağı işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlar içeremez ve koşulları dışında 2 yılı aşamaz. Hakim, aşrı nitelikteki rekabet yasağı, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve iş verenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi ile hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak koşuluyla, kapsamı ve süresi bakımından sınırlayabilir, düzenlenmesi bulunmaktadır. Devam eden madde de ise rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu, aykırı davranma ceza koşuluna bağlı ise ve aksine bir hüküm yoksa ön görülen miktarın ödenerek rekabet etme borcundan kurtulabileceği ancak aşan zararda işçinin sorumlu olacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede herhangi bir zaman veya bölge kısıtlaması bulunmadığ,ı davalı …’in iş akdinin iş veren tarafından sonlandırılmasından sonra dava dışı şirkette sigortalı olarak çalıştığı bu nedenle sözleşmenin haksız rekabete ilişkin koşulunun geçersiz olduğu, süre ve bölge yönünden herhangi bir sınırlama içermeyen sözleşmenin diğer delillerde dikkate alındığından mahkememizce sınırlandırılamayacağı anlaşılmıştır.
Mahkememizce delil listesinde bildirilen iş mahkemesi dosyaları, ayrılan işçilere ilişkin SGK bordroları getirtilmiş, davalı şirketin kuruluşu, diğer davalının şirkete ortak olduğu tarih ile diğer işçilerin ayrılma ve başlama tarihleri ile davalı şirketin davacıya ait üretim sırları ile müşteri portföyünü kullanmak suretiyle haksız rekabet oluşturulup oluşturulmadığı konusunda bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişi kurulu tarafından görevlendirilen kurulca ibraz edilen 09/01/2019 tarihli raporun incelenmesinde, davalı şirketin ana sözleşmesini 10/09/2008 tarihinde tescil 16/09/2008 tarihinde ilan edildiği, bu tarihten itibaren ticari ilişkiye başlandığı 06/08/2012 tarihinde davalının eşinin davalı şirket müdürü olduğu, davalının ise 03/12/2013 tarihinde şirket müdürü olduğu, daha önce davacı şirkette çalışan ….. nin 24/07/2015 tarihinde davalı şirkette çalışmaya başladığı işten ayrıldığı, bir kısım davacı çalışanlarının da daha sonra davalı şirkette çalışmaya başladığı belirlenmiştir. Teknik inceleme kısmında, davacıdan alınan ürün numunesi ile davalıdan alınan numunelerin birbirine benzemediği, davacının gizli formüllerinin kullanılmadığı, her iki şirketin tedarikçi listeleri arasında anlamlı bir benzerlik bulunmadığı, belirlenmiştir. Raporun sonuç kısmında 2008 ile 2017 yılları arasında daha önce davacının müşterisi iken, davalı tarafında faturalı satış yapılan şirketlerin tablosu düzenlenmiş olup 2013 yılında %3 dolayında olan oran sonraki iki yılda %1, 2016 yılında %4 2017 yılında ise %5,29 olduğu, alım satım ve tedarikçiler yönünden anlamlı bir benzerlik bulunmadığı belirlenmiştir.
İtiraz üzerine mahkememizce bilirkişi kurulundan itirazları karşılar şekilde 13/05/2019 tarihli rapor alınmış olup maddi tespitler yönünden herhangi bir değişiklik yapılmaksızın davacının olabilir tazminatı hesaplanmıştır.
Davalı tarafça sunulan 07/01/2019 havale tarihli Doç. Dr. …… tarafından düzenlenen bilimsel mütala (uzman görüşü) davalı tarafından sunulmuş olup incelenmesinde rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğu, tarafların aynı sektörde yer almaları ve benzer müşteri kitlesine hitap etmelerinin rekabet yasağı oluşturmayacağı, bu durumun sektörde çeşitlilik yaratarak müşterilerin seçme özgürlüğünün arttırdığı, her iki firmanın farklı reçete ile ürün sattığı gibi farklı müşteri ve tedarikçileri ile iş yaptıkları beyan edilmiştir.
Taraflarca gösterilen tanıklar mahkememizce dinlenmiş olup, davacı tanığı … beyanında özetle; davacı şirkette satış yetkilisi olarak çalıştığını, bu pozisyonda çalışan kişinin müşteri çevresine vakıf olabileceğini, davalının da bu kadar süre çalışması nedeniyle müşteri çevresini öğrenebileceğini, taraflara satmış olduğu ürünlerin aynı olduğunu, davalının ürün fiyatlarını ve müşteri çevresini bilmesi nedeniyle fiyat yönünden haksız rekabet yapmış olabileceklerini, davalı ile çalışmadığını, satış temsilcisinin kısmen ürünleri formülünü de öğrenebileceğini beyan etmiştir.
Davacı tanığı … beyanında özetle; davalının bir süre satış ve pazarlama müdürü olarak çalıştığını, eğitim aldığını, bu nedenle davalının müşteri portföyüne hakim olduğu gibi ürünlerin formülüne ilişkin eğitim de aldığını, …….’in ayrılmasından sonra kimya sektöründe çalışacağına ilişkin söylentiler yayıldığını bu nedenle davacı şirket yetkililerinin olayı takibe aldıklarını ancak davalının ticaret sicilinde ortaklığı bulunmaması nedeniyle sonuç alınamadığını bir süre sonra davalı … ile aynı dönemde şirkette çalışan …..’in davalı şirketin yetkilisi olduklarını öğrendiklerini, daha sonra da davalı şirkete 2009 yılından bu yana davalı …’in kayın validesinin ortak olduğunun öğrenildiğini, davacı tarafça üretilen ürünlerin tamamen formüle bağlı olarak müşterinin isteğine göre üretildiğini, reçete ile satıldığını, bir süre sonra aynı formülde ürünlerin davalı şirket tarafından daha ucuza satıldığının tespit edildiğini, bu nedenle davacı şirketin satışında %70’e yakın daralma olduğunu, davalı …’in birçok kez davacı şirket çalışanlarına iş teklif ettiğini bir kısım işçilerin de davalı şirkette çalışmaya başladığını, iş daralmasının ne kadar kısmının davalı şirkete gittiğini bilmediğini, beyan etmiştir.
Davalı tanığı ….. beyanında özetle; davalının çalıştığı pozisyon itibariyle ürün formülünün bilme imkanı olmadığını, davalının başka şirkette çalışmak üzere şirketten ayrıldığını, davalının, davacı şirketin formül ve müşteri çevresini bilmediğini, 2011 yılında davacı şirkette çalışırken, davalı şirketin ticari faaliyetlerini öğrendiklerini, davacı şirket yetkilisinin kendilerine, davalı şirkette çalışma imkanı vermemelerini ucuza mal satarak rekabet etmeleri yönünden terkinde bulunduğunu, ayrılma nedeninin davacı şirket yetkililere ile tartışması olduğunu, beyan etmiştir.
Davalı tanığı …. beyanında özetle; davacı şirkette 13 yıllık hizmetten sonra istifa etmek zorunda kaldığını, çalıştığı sürede davalı ile 2-3 kez görüştüğünü, davacının üretim bölümünde çalıştığını, bu nedenle müşteri ve pazarlama ile ilgili bilgisinin bulunmadığını, davalının başka bir şirkette çalışmak amacıyla davacı şirketten ayrıldığını, davacı şirket yönetim kurulu üyesi tarafından söylendiğini, işten ayrıldıktan sonra bir süre dava dışı …….’da çalıştığını, beyan ederek, ayrılan bir kısım davacı işçileri ilgili ayrılma nedenleri yönünde de beyanda bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı ile davalı … arasında düzenlenen iş sözleşmesindeki haksız rekabet hükümlerinin yer ve zaman bakımından sınırlama içermemesi nedeniyle TBK’nın 444 ve devamı maddeleri kapsamında geçersiz olduğu, yukarıda değerlendirilmiş olup bunun yanı sıra toplanan deliller bilirkişi raporu ve uzman görüşünde her iki şirketin ürettiği ürünler arasında haksız rekabet oluşturacak bir benzerlik bulunmadığı gibi tarafların müşteri portföyü ve tedarikçileri yönünden serbest piyasa ilkelerini aşar şekilde haksız rekabet oluşturabilecek bir benzerlik ve yakınılık görülmediği, davacı şirkette çalışan bir kısım işçilerin iş akitlerinin sona ermesinden sonra davalı şirkette çalışmasının, ürünler, tedarikçiler ve müşteri portföyü arasında anlamlı bir benzerlik bulunmaması nedeniyle haksız rekabet oluşturulmadığı, çalışmaların ana yasaca güvence altına alınan çalışma özgürülüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla davacının sabit görülmeyen davasının reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının sabit görülmeyen davasının reddine,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 44,40TL ilam harcından peşin alınan 853,88TL harç ve 1.210,00TL tamamlama harcı toplamı olan 2.063,88TL’nin mahsubu ile bakiye 2.019,48TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen bir masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 12.350,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/11/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.