Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/503 E. 2018/843 K. 09.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 02/07/2008
KARAR TARİHİ : 09/07/2018
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 09/07/2018
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 01/07/2011 tarih … Esas sayılı müstemir yetkiye ilişkin kararnamesi doğrultusunda … Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığında ve Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimlerinin katılımı ile gerçekleştirilen toplantı sonucunda yapılan paylaşım neticesinde tevzien mahkememize gönderilen Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesini …. Esas sayılı dava dosyası mahkememizin … Esasına kayıt edilmiş olmakla; Mahkememizde yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin 02.07.2008 harç tarihli dava dilekçesinde özetle ; davalı şirketlerin de içinde bulunduğu Kombassan Grubu tarafından Almanya başta olmak üzere birçok ülkede “yatırılan paraların karşılığında yüksek faiz verileceği ve paraların istendiği her an geri çekilebileceği sözleri verilerek bir banka gibi davranılmak suretiyle binlerce Türk vatandaşından bir anlamda mevduat toplandığını, söz konusu para toplama işlemlerinin önceleri şirket tarafından bu iş için görevlendirilen kişiler tarafından yürütüldüğünü, bu konuda SPK, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve TBMM bünyesinde kurulan araştırma komisyonu tarafından rapor hazırlandığını ve bu şirketlere para yatıran insanların ne şekilde kandırıldıklarını, bu faaliyetin ne şekilde yürütüldüğünü açıkça ortaya konulduğunu, 2000 yılından itibaren SPK tarafından grup şirketleri yöneticileri hakkında yasal işlemler yapılması nedeniyle yürütülen bu yasadışı faaliyete kılıf uydurmaya çalışıldığını, bu amaçla önceleri para tahsili anında verilen makbuzların toplanmaya başlandığını, yerlerine üzerlerinde “… DURUM BELGESİ”, “…. SENEDİ TAKİP FORMU”, “…. SATIŞ BELGESİ” ibaresi bulunan ve şirkette ne kadar paralarının bulunduğunun belirtildiği belgelerin tasarruf sahiplerine teslim edildiğini, yürütülen yasa dışı faaliyetler nedeniyle SPK tarafından şirket yetkilileri hakkında suç duyurularında bulunulduğunu ve davalar açıldığını ifade ettiğini, davacılara davalı şirket tarafından ulaşılarak, paralarının tamamını istedikleri her an geri çekebilecekleri ve yüksek oranda faiz verileceği açıkça ifade edilmek suretiyle şirket temsilcileri tarafından kendilerinden DM bazında tahsilat yapıldığını, davacılardan tahsil edilen 95.465 DM karşılığında kendisine 25.02.2000 tarihli, üzerinde “… DURUM BELGESİ” ibaresi bulunan bir belge verildiğini, davacıların paralarını geri çekmek istediğinde ise defalarca davalı şirketlere telefon ederek geri ödeme yapılmasını talep etmelerine rağmen hiçbir sonuç alamadıklarını, tüm ihtarlara rağmen yatırılan paraların iade edilmemesi üzerine davacılar adına davalılara 20.02.2008 tarihinde Beyoğlu … Noterliği vasıtası ile ….. yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, davalılara verilen süre içerisinde herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi, ihtarnameye de cevap verilmediğini, bu nedenle davacılardan kanunlara aykırı bir şekilde tahsil edilen paraların kendisine söz verildiği gibi geri ödenmesi amacıyla dava açma zorunluluğu doğduğunu, TTK hükümleri nin ihlal edildiğini, davalıların kanunlara açıkça aykırı olduğunu bilerek mevduat toplaması ve daha sonra bu faaliyetleri kılıfına uydurmak için hisse senedi satımı yapılmış gibi göstermesi basiretli iş adamı gibi davranma mükellefiyetini ihlal ettiğini, davalılar SPK m.7 hükmünü de ihlal ettiğini, bundan başka davalı şirketin SPKn m. 30 ve 31 de gösterilen aracılık faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin esaslara aykırı davrandığını, Kombassan grubu tarafından yapılan usulsüzlükler SPK ve Diğer Resmi Kurum raporlarında açıkça anlatılmakta, holdingin ekonomik koşullara göre dağıtılması mümkün olmayan bir oranda faaliyet sonuçlarından tamamen bağımsız olarak kar dağıttığı tespit edildiğini, Holding A.Ş. ve Kombassan İnşaat ve Tarım A.Ş. arasında hisse senetlerinin satışı veya kar dağıtımı uygulamasında herhangi bir ayrım yapılmadığını, diğer şirket hisse senetlerini alan kişilerin holding hisse senetlerini satın aldıklarını düşündüklerine ilişkin SPK raporundan alıntı yapıldığını, davalıların izinsiz olarak yürüttükleri aracılık faaliyeti ile SPKn’nun çizdiği çerçeve dışında faaliyet göstererek denetimi önlemeyi amaçladıklarını çeşitli tarihlerde düzenlenen SPK ve Diğer Resmi Kurum raporlarından alıntılar yaparak davalıların yaptıkları işlemlerin usulsüz olduğunun tespit edildiğini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Kombassan Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerinin çete suçu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmasını istediğini, kurul tarafından hisse senetlerinin SPK’dan izin alınmadan halka arz edildiğini, SPK’ya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, şirket kayıtlarının gerektiği gibi tutulmadığı ve izinsiz aracılık faaliyeti yürütüldüğü tespit edilerek SPK tarafından suç duyurusunda bulunulduğunu, davacılar ile davalı şirketler arasında kanuna uygun surette kurulmuş bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davacılara yatırdıkları para karşılığında verilen makbuzun daha sonra kendilerinden geri alınarak, yerine “… Durum Belgesi” adlı bir belge verildiğini, söz konusu belge incelendiğinde bu şirket adına imza atan kişinin şirketi temsil ettiğine dair bir ibare bulunmadığı gibi, şirket kaşesinin de kullanılmadığını, her şeyden önce şirket adına hareket eden temsilcilerin ad, soyad ve imzalarının yanı sıra şirket kaşesini de kullanması gerektiğinin Ticaret Hukuku’nun en önemli kuralları arasında yer aldığını, buna göre TTK m.41 uyarınca her tacirin hukuki muamelelerinde ticaret unvanlarını kullanmaya ve bu unvan altında imzalamaya mecbur olduklarını, bu nedenlerle davalıların malvarlığı üzerine alacak miktarı kadar tedbir konulmasına karar verilmesini, dava dilekçesinde açıklanan sebeplerle davalılar tarafından davacılara SPK, TTK, Bank ve diğer kanunların ilgili hükümleri doğrultusunda geçerli bir hisse senedi devri yapılamayacağının tespit edilmesine, dava dilekçesinde açıklanan nedenlerden ötürü davacıların davalı şirketlerde hukuka uygun surette kurulmuş bir ortaklığın bulunmadığının tespit edilmesine, yapılacak tespitler sonucunda davacılardan “yatırılan paranın tamamının istendiği her an geri çekilebileceği” ve “karşılığında yüksek oranlarda faiz verileceği” garantileri ile tahsil edilen ve 25.02.2000 tarihi itibariyle davalılarda bulunan 95.465 DM (48.810,48 Euro) karşılığı 93.237,78 YTL’nin en yüksek avans faizi ile birlikte geri ödenmesi ile yargılama masrafları ile avukatlık ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilinin 25.07.2008 havale tarihli cevap dilekçesi ile ; davalılardan Kombassan İnşaat Tarım A.Ş.’nin ikametgahının Konya ilinde olması nedeniyle bu davalı aleyhindeki davada Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu bu nedenle mahkemenin yetkisizliği ile davalılar arasında mecburi veya ihtiyarı dava arkadaşlığı bulunmadığı gerekçesiyle her bir davalı hakkındaki davanın tefrik edilmesine karar verilmesini, davacıların tüm taleplerinin reddi gerektiğini, davacılar ile davalı şirketler arasında ortaklık ilişkisi bulunduğunu, davacıların davalı şirketlerde pay sahibi olması nedeniyle TK 329 ve 405′ in uyulama alanı bulacağını, bu itibarla hisselerin TK 329 uyarınca davalı şirket tarafından geri alınmasının veya TK 405 gereğince hisse bedellerinin davacılara iade edilmesinin mümkün olmadığını, davacıların iradesi doğrultusunda, ödediği bedel karşılığında ve dava dilekçesinde de belirtildiği üzere hisse senetleri teslim edilerek davalı şirkete ortak olduğunu ve paylarının ortaklık pay “ben ortak değilim, ortaklığım geçersizdir” iddiasının ileri sürülmesi iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gibi TK’ya da aykırı olduğunu, davalı ile diğer davalı … arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığından, bu davalılar yönünden ikame edilen davanın husumet nedeni ile reddedilmesi gerektiğini, TK 417’nin pay defterine kayıtlı bulunan hisse senedi sahibinin ortak sıfatı taşıyacağını hüküm altına aldığını, davacılar şirketlerin SPKn mevzuatına aykırı bir şekilde pay senedi ihdas etmediklerini, böyle olsa bile bunun müeyyidesinin hisse senetlerinin geçersizliği değil, ortağın o hisse senedine bahşedilen hakları kullanamaması olduğunu, bu bağlamda davacıların davalı şirketlere ortak bulunması nedeniyle davadaki taleplerine TK 329’un hukuki engel oluşturduğunu, davacıların kendisinin kandırılarak, hile ve desiselerle ortak yapıldığını, bu nedenle ortak olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin iddialarının da hukuki değerinin olmadığını, bir an için TK 329 ve 405’in yürürlükte olmadığı düşünülse bile davacılar hileye dayanarak sözleşmeyi bozmak istediği takdirde, BK 31’e göre davacıların bu hakkını sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren işleyen bir yıl içinde kullanması gerektiğini, davacıların bu davayı yaklaşık 8 yıl sonra ikame ettiğinden davanın hak düşürücü süre yönünden de reddini zorunlu kıldığını, kaldı ki, davacıların hiçbir şekilde kandırılmadığını, hileye maruz bırakılmadığını, kendi talebi doğrultusunda davalı şirkette pay sahibi olduğunu, öte yandan davacıların haksız eylem kuralları gereğince de, verdiğini geri alma yönündeki talebinin, geçersizliği ileri sürdüğü sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren işleyen bir yıl içinde ileri sürülmediğini, davacıların bu davayı yaklaşık sekiz yıl sonra ikame ettiğinden davanın haksız fiil kurallarına istinaden, hak düşürücü süre yönünden de reddinin zorunluluk arz ettiğini, davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, şirket ile ortaklar arasındaki davaların BK m.l26’ya göre beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davacıların 27.03.2000 tarihli işleme dayanarak talepte bulunduğundan, taleplerinin zaman aşımına uğradığını, bu gerekçe ile de davanın reddedilmesi gerektiğini, davacılar vekilinin davacıların 48.810,48 EURO bedelin dava tarihindeki YTL karşılığının tahsiline yönelik talebinin de hukuki bir dayanağının bulunmadığını, zira davacıların alacak talebinin şirket kayıtları ile örtüşmediği gibi davacılar ile davalı arasında, yabancı paranın aynen ödeneceği konusunda yapılmış bir anlaşmanın da mevcut olmadığını, kaldı ki, davacıların haksız fiil kuralları gereğince talep edebileceği miktarın, davacıların malvarlığında meydana gelen zarar ile sınırlı olduğunu, bir diğer anlatımla, sözleşme tarihindeki DM’nin YTL değeri ile sınırlı olduğunu, davalıların davacılara herhangi bir borcu bulunmadığından bu konudaki taleplerinin de reddi gerektiğini, davacılar vekilinin, dava dilekçesine ekli olarak ibraz ettiği ortaklık durum belgesinin taraflarına tebliğ edilmediği için bu belgeye ilişkin savunma haklarını saklı tuttuklarını, ancak söz konusu belgelerde şirketi temsile yetkili kişilerin imzaları mevcut değil ise, davalılar da bu belgelerden dolayı sorumlu olmayacaklarını, davanın konusunu oluşturan ihtilafta öncelikle, davacılar ile davalı şirketler arasında, ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı sorusunun cevaplanması gerektiğini, bu sorunun cevabının davalı şirket defterlerinin incelenmesi sonucunda açığa çıkacağını, nitekim davacıların davalı şirketlerde, ortaklık kaydı bulunduğu ve bu nedenle de TTK 329. maddesi gereğince, davacıların hisse senedi bedelini talep edemeyeceğinin açıklığa kavuşacağını, eğer yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda, davacıların pay defterinde kayıtlı bulunmadığı ortaya çıkarsa, bu takdirde, haksız fiil kurallarının, BK 31 ve diğer kuralların uygulanıp uygulanmayacağı, davanın süresinde açılıp açılmadığının tartışılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle, davalılar aleyhinde ikame edilen davanın reddine, ve mahkeme masrafları ile ücreti vekaletten davacılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış olup, her ne kadar davacı taraf, açmış bulunduğu dava ile … Grubuna verdikleri yüksek faiz vaadi ve istendiği anda iade sözü doğrultusunda 95.465,00-DM yatırdığını ve bunun karşılığı ortaklık durum belgesi aldığını, geri çekmek istediğinde iade edilmediğini belirterek, yatırdığı paranın iadesini talep ve dava etmişse de; davacıların … İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş ortaklar pay defterine göre 140 adet hisse senedine sahip oldukları, pay senedi sahibi olarak ortaklık ilişkisinden doğan talep haklarının BK 126 maddesi çerçevesinde zaman aşımına uğradığı, ayrıca davalı tarafın kendilerine yatırdıkları bedelin istedikleri zaman çekilebileceği garantisi vermiş olmaları nedeniyle, hilenin varlığından söz edilse dahi hileye dayalı davanın ortaklık ilişkisinin doğmasından itibaren bir yıl içinde açılması gerekir. Olayımızda bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu da tespit olunmuştur. Ceza zaman aşımına tabi tutulmuş olması düşünülse dahi, ceza zaman aşımı dolmuştur. Huzurdaki dava açılış itibari ile istirdat davası olup bu hali ile değerlendirildiğinde, davacının davalı şirketin muhasebe kayıtlarına göre kurucular arasında bulunmadığı, sermaye artırımına iştirak etmek sureti ile de pay sahibi olmadığı ve davalı şirketlere hisse alımı karşılığı para yatırma iddiasını geçerli belgelerle ispatlayamadığı, ancak davacının davalı şirkete para yatırdığı iddiasının kabul edilmesi halinde dahi, aradan geçen 8 yıldan fazla süre nazara alındığında talebinde süresinde yapılmadığı aşikardır. Ayrıca davalı …’ın davacının davalı şirkete ortaklığının gerçekleşmesi ile ilgili doğrudan etkili olduğu da tespit edilememiştir. Bu nedenle açılan istirdat davasının yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin TTK 336 vasıtasıyla davalı …’a da yönlendirilemez. Hal böyle olunca mahkememizce davacı davasının yasal süreler içinde açılmaması ve davacıların yasal durumları değerlendirilerek davacı davasının reddine karar verilmiş, iş bu kararın davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …HD … esas … karar sayılı ilamında özetle; “davalı taraf bir yandan davacıların davalı şirketlerin ortağı olduğunu bildirirken diğer yandan yatırılan paranın istendiği an geri alınabileceğini inandırıp, güven telkin edilen ve yurt dışında yatırdığı parasını alamayacağını anlaşılması üzerine iş bu davayı açtığı ileri sürülen davacılara karşı paranın yatırılış tarihine göre zaman aşımı definin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığı, ayrıca bir kısım davalılar hakkındaki davanın tefrikinin de yerinde olmadığı, tarafların sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle” yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, Yargıtay bozma ilamı kapsamında daha önce dosyası tefrik edilen davalılar yönünden Konya … ATM … esas …. karar sayılı ilamıyla birleştirme kararı vererek dosyayı mahkememize göndermiş, böylece mahkememizce tüm davalılar yönünden değerlendirme yapılmıştır.Davacılar tarafından davalılar aleyhine 25/02/2000 tarihli makbuz ile yapılan 95.465-DM (48.810,48-EURO) karşılığı olan 93.237,78-TL’nin tahsilini talep ettiği, davalı tarafın ise söz konusu ödemenin şirket ortaklığı amacıyla yapıldığını, şirket ortaklığı kapsamında yapılan ödemenin talep edilemeyeceğini, ayrıca müvekkili şirket tarafından davacılara kısmi ödeme de yapıldığını, söz konusu ödemelerin mahsup edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Her ne kadar davalı taraf talep edilen alacağın zaman aşımına uğradığını ve davacılara yapılan kısmi ödemenin mahsubunu talep etmiş ise de, Yargıtayın bozma ilamında belirttiği üzere davalı tarafın yatırılan paranın her an geri istenebileceği güvenini yaratarak para toplaması ve daha sonra paranın iadesi istendiğinde zaman aşımı süresinin dolduğunun ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinden zaman aşımı itirazının yerinde olmadığı; davalı tarafın yapılan kısmi ödemelerin mahsubu yönündeki talebinin ise dosyaya sunulan ödeme belgesi fotokopilerindeki tarihlerin davacılar tarafından dava konusu yapılan alacağın dayanağını teşkil eden 95.465-DM ödemeye ilişkin belgenin düzenlendiği tarih olan 25/02/2000 tarihinden önce olduğu dikkate alınarak söz konusu ödemeler gerçek olsa dahi mahsup edilemeyeceği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; benzer olaya ilişkin Konya … .ATM … esas … karar sayılı ilamın ve bu ilamın onanmasına ilişkin Yargıtay ….HD … esas … karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere davalıların istenildiğinde derhal ve işlenmiş kar payı ile birlikte iade edileceği taahhüdüyle davacılar gibi birçok şahıstan para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, ancak taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, davalıların zaman aşımını def’ini ileri sürmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, davacılardan dosyaya sunulan belgeye göre 95.465-DM karşılığı 93.237,78-TL para alındığı, söz konusu paranın kendilerine iade edilmediği, davalı şirket yöneticisi olan …’ın haksız fiil eylemi kapsamında BK 50 ve TTK 321/son maddesi gereğince sorumlu tutularak davacı tarafın davalı şirketlerin ortağı olmadığının tespiti ile 93.237,78-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan asıl ve birleşen davanın KABULÜ ile;
a)Davacıların davalı şirketlerin ortağı olmadıklarının TESPİTİNE,
b)93.237,78-TL’nin dava tarihi olan 20/06/2008 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 6.369,00-TL ilam harcından peşin alınan 1.258,80-TL harcın mahsubu ile bakiye 5.110,21-TL harcın davalılardan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan 5.623,80-TL (Yargılama gideri ayrıntısı “Tevzide dava açma gideri: 1.265,00-TL, temyiz masrafı: 143,30-TL, tebligat-posta gideri: 316,95-TL, bilirkişi ücreti:3.750-TL, keşif harcı-araç ücreti: 148,55 -TL”) yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
4-Davacılar vekili için AAÜT’ne göre belirlenen 10.208,96-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde ve istek halinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,

Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2018

Katip … ¸e-imzalıdır

Hakim … ¸e-imzalıdır