Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/920 E. 2021/791 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/920 Esas
KARAR NO : 2021/791

DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 14/04/2010
KARAR TARİHİ : 12/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı -Karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında konusu Üsküdar ilçesi 2008-2009 yılı cadde ve sokakların aydınlatılması ihalesi ile ilgili olarak bir sözleşme kurulduğunu, bu sözleşmenin 2009 yılına ilişkin ortaklık sözleşmesinin noterlikten geçirildiğini, 2008 yılına ait sözleşmenin ise taraflar arasında imza edildiğini, taraflar bu ortaklık sözleşmesine dayalı olarak görev dağılımı yaptıklarını buna göre kar ve gider dağılımının yarı yarıya olacağının belirlendiğini, ancak davalının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, müvekkilinin sözleşme kapsamında bir kısım ödemeler yaptığını, müvekkilinin tüm çabalarına rağmen davalından herhangi bir karşılık alamadığını, bu nedenle taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin feshini ve tarafların birlikte aldığı ihaleye ilişkin karın tespiti ile müvekkiline düşün payın davalı tarafça dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı -Karşı davacı vekili cevap dilekçesinde ve karşı dava dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın müvekkili aleyhine haksız ve kötü niyetli olarak açıldığını, müvekkilinin taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesini dayalı olarak üzerine düşün yükümlülükleri yerine getirdiğini, taraflar arasındaki iş ortaklığının 2008 yılına ait olup, 2009 yılına ait işle hiç bir alakasının bulunmadığını, Üsküdar ilçesi 2009 yılı cadde ve sokak aydınlatma işinin ortalığının her hangi bir karın olmadığını 69514,35 TL zarar etiğini , bu zararın ortaklar arasında bölüşülmesi gerektiğini bu nedenlede taraflar arasındaki adi ortaklığın feshine fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak şartıyla karşı dava dilekçesinde belirtiğim ortaklığın zararının tespiti ile 10.000TL lik zararın davacı – karşı davalı tarafça müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davada, adi ortaklığın feshi ile bu ortaklığın feshinden davacının payına düşen kısım ile davacıya ödenmeyen kar payının belirlenip davalıdan tahsili, karşı davada ise adi ortaklığın feshi ile uğranılan zararın davacı karşı davalıdan tahsili istenilmiştir.
Mahkememizce tarafların sunmuş olduğu deliller ticari kayıtlar , hesap özetleri, çek fotokopileri, hak ediş raporları, ibraname, noterden onaylı ve tarafların adi şekilde yaptıkları iş ortalığı sözleşmeleri dosyamız arasına alınmış banka kayıtları, Şişli …….. İcra müdürlüğünün ……… E sayılı dosyası dosyamızı arasına alınmış , tarafların iddia ve savunmaları ve sunulan belgelere göre taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan ortaklık sözleşmelerine göre kar ve zararın tespiti amacıyla bilirkişi heyetinden rapor alınmış bilirkişi heyeti 25/09/2012 havale tarihli raporlarını dosyamıza sunmuşlardır .
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; “Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde dava ve cevap dilekçesi nazara alındığında taraflar arasında ortaklık sözleşmesi kurulduğu hususunda uyuşmazlık yoktur, uyuşmazlık bu ortaklık sözleşmesinin her iki tarafın talebi doğrultusunda feshinin gerekip gerekmediği ve ortaklığın kar ve zarar durumunun tespiti ile asıl dava ve karşı dava yönünden kar ve zararın bulunup bulunmadığı ve tarafların sorumlu olduğu miktarın ne olduğu hususundadır. Mahkememizce tarafların defter ve kayıtları ve sundukları belgeler ile birlikte bilirkişi heyetinden rapor alınmış , bilirkişi heyeti 25/09/2012 havale tarih raporlarında özetle “…. Asıl davaya ilişkin yapılan tespitlerde giderler sebebiyle tarafların paylaşacakları gelir payının bulunmadığını, bildirmişler, karşı dava yönünden ise ;toplam sunulan belgeleri göre 28.55,01 TL zararın bulunduğu ve 1/2 sinin 14.027,51 TL olduğunu belirtmişlerdir. Sunulan deliller ve bilirkişi rapor içeriği birlikte değerlendirildiğinde tarafların arasında uyuşmazlık konusu olmayan ortaklık sözleşmesi gereği alınan ihale sonucu sunulan belgelere göre karın bulunmadığı tespit edildiğinden davacı – karşı davalının ortaklık payına yönelik talebinin reddine karar verilmiştir. Yine sunulan belgeleri göre davalı-karşı davacının açmış olduğu zarara yönelik istemin ise bilirkişi rapor içeriğine göre; zararın bulunduğu tespit edildiğinden ve açılan davanın kısmi dava olması sebebiyle kısmi olarak talep edilen miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamındaki iddia ve savunmalar nazara alındığında taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin her iki tarafında fesih yönünde beyanda bulunmaları sebebiyle bu yöndeki talepler kabul edilerek taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinin feshine yönelik talepler kabul edilmiştir.” gerekçesiyle üçlü bilirkişi kurulundan alınan rapor hükme esas alınmak suretiyle davacı-karşı davalının açtığı davanın kısmen kabülüne, adi ortaklık sözleşmesinin feshine, ortaklık payına yönelik talebinin reddine, davalı-karşı davacının davasının kabulü ile adi ortaklık sözleşmesinin feshine, zarara yönelik talebinin fazlaya yönelik isteminin saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL zararın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin usule göre yargılama yapılması için mahkememizce verilen kararın Yargıtay …….. Hukuk Dairesinin ……… Esas ve …….. Karar sayılı ilamıyla kaldırıldığı anlaşılmıştır.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.
Bu durumda, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise “Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. md.)
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkememizce yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak re’sen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Mahkememizce bu usule göre hesaplama yapmak üzere dosya tasfiye memuru olarak belirlenen SMM …’ya teslim edilmiştir. Alınan raporlarda; taraflarca adi ortaklığın mal varlığı olduğu yönünde dosyaya herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı, dosyada da bu yönde bir verinin bulunmadığı, bu çerçevede Yargıtay bozma ilamında belirtilen yapılması gerekenlerden 1. ve 2. Sıradaki hususlar yönünden bir değerlendirme yapılamadığı, taraflar arasında akdedilen iş ortaklığı sözleşmesi nedeniyle yapılan işlerden dolayı toplam 18.578,50.- TL zarar edildiği ve huzurdaki dava yönünden davacının talep
edebileceği herhangi bir alacak tutarının bulunmadığı ortak bazında 9.289,25.- TL zararın oluştuğu, karşı dava yönünden karşı davalının sorumluluğuna yönelik iddialarla ilgili takdirin mahkemeye ait olduğu, hem ortaya çıkan zarardan ve hem de karşı davacının sair ödemelerini süresinde yapamamasından dolayı ödemiş olduğu ilave masrafların karşı davacının ihmalinden kaynaklanan nedenlerle gerçekleştiği hususunun mahkemenin takdirinde olduğu, karşı dava yönünden iadesi talep edilen ve avans olarak verildiği belirtilen 57.150,00.-TL tutarındaki bedelin taraflar arasındaki tüm ticari ilişkinin ortaya çıkartılması ve 2008 yılında karşı davacı …, karşı davalı … ve dava dışı Selami Yılmaz arasında toplam tutarı 639.406,70.- TL KDV tutarında olan başka bir iş ortaklığı sözleşmesinin neticesinin belirlenmesi ve tüm bunlardan sonra bir değerlendirme yapılmasının mümkün olabileceği belirtilmiştir.
İtirazlar üzerine mahkememizce bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Buna göre; Yargıtay Bozma İlamında: birinci aşamada, ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm mal varlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu hususlardaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmesi gerektiği, ikinci aşamada, ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nın 634 vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerlerinin bilirkişi marifetiyle saptanması gerektiği, belirtilmiştir. Taraflar arasında 24.02.2009 tarihinde akdedilen iş ortaklığı sözleşmesinin 10.maddesinin “bu işle ilgili malzeme temini, işgücü temini, imalatın yapılması ve hakedişin hazırlanması organizasyonu ………. Enerji Sistemleri tarafından, hakedişin hazırlanmasından sonra, hakedişin takibi onaylattırılması ve paranın tahsil edilmesi … tarafından yapılacaktır.” şeklinde olduğu görülmektedir. İş ortaklığının müstakil bir muhasebe sistemi bulunmadığı, muhasebe kayıtlarının davalının firma ………. Enerji Sistemleri’nin hesaplarında tutulduğu, davalı tarafından dava konusu işe ait mali kayıtlar ve dayanak belgelerin dosyaya sunulduğu görülmektedir. Dosya kapsamı itibariyle davalı-k.davacı tarafından dosyaya sunulan 10.03.2016 tarihli mal bildirimi ile iş ortaklığının bir mal varlığı bulunmadığının beyan edildiği, İş Ortaklığı’nın sermayesi 1.000,00TL olarak kararlaştırılmış ise de sermaye olarak konulan tutarı tevsik eden bir belge veya kayda dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Davalı-k. davacı tarafından iş ortaklığına ilişkin mal bildirimi ile mali kayıtlarda görüldüğü üzere iş ortaklığının bir mal varlığının bulunmadığı, İş ortaklığı sözleşmesi 10.maddesinde dava konusu işle ilgili malzeme temini, işgücü temini, imalatın yapılması ve hakedişin hazırlanması organizasyonunun davalı-k. davacının sorumluluğunda olduğu, diğer bir ifade ile dava konusu işin davalının aktifleriyle yapıldığı, anlaşılmaktadır. Taraflar arasında mal varlığı ve sermaye hususlarında bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır. İddia ve savunma, mali kayıtlar ve tüm dosya kapsamı itibariyle iş ortaklığının bir mal varlığı bulunmadığı, taraflar arasında kar-zarar paylaşımına yönelik bir anlaşma olduğu, netice olarak Yargıtay Bozma ilamında belirtilen birinci ve ikinci aşamada yapılması gereken hususların somut olayda uygulanamayacağı, sonucuna varılmıştır. Yargıtay ilamı gereği, üçüncü ve son aşamada ise, yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir. Üçüncü aşamada yapılması gereken hususlardan iş ortaklığının ödenmemiş bir borcu tespit edilememiştir. Bu nedenle iş ortaklığının kar-zarar durumunun tespiti sonucunda ortaya çıkacak kar veya zararın, iş ortaklığı sözleşmesinin 7 ve 8. maddesi gereğince ortaklar tarafından eşit oranda paylaştırılması gerekecektir.Netice olarak asıl davada; taraflar arasındaki İş Ortaklığına konu Üsküdar İlçesi 2009 yılı cadde ve sokakların aydınlatılması işi ile ilgili 8.767.56 TL zarar edildiği anlaşıldığından davacının kar olarak talep edebileceği bir tutarın bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Karşı Dava Yönünden Davalı-k.davacıya ait ………. Enerji Sistemleri firmasının alınan işle ilgili 69.514,35 TL zarar ettiği, bu zararın BK hükümlerine göre ortaklar arasında payları nispetinde bölüştürülmesi gerektiği, kar elde edileceği düşünülerek işlerin yapılması aşamasında davacıya toplamda 57.150,00 TL ödeme yapıldığı, ortaklığın tasfiyesinde bu tutarında nazara alınarak iadesi gerektiği, ayrıca davacıya toplamda 40.000,00 TL tutarında iki adet çek teslim edildiği, taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin feshi ile Üsküdar İlçesi 2009 yılı cadde ve sokakların aydınlatılması işinde ortaklığın uğradığı zararın tespiti ile karşı davaları yönünden şimdilik 10.000,00 TL” nin karşı davalıdan tahsili talep edilmiştir. Asıl dava değerlendirmesinde belirtildiği üzere iş ortaklığının 8.767,56 TL zarar ettiği, bu tutarın 7650” si (8.767,56 x 50)— 4.383,78 TL’nin, iş ortaklığı 7.maddesi gereği “bütün giderler öncelikle mevcut gelirden, yoksa taraflardan %50 – 50 pay edilerek ödenecektir” hükmü ile Yargıtay Bozma ilamında belirtilen “…. (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.” hususu gereği davacı-k. davalıdan tahsil edilip edilemeyeceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Bu rapora ilişkin itirazlar üzerine alınan ek rapor ve yeni bilirkişi heyet raporunda da aynı hususlar belirtilmiştir. Bu nedenle değerlendirmenin mahkememize ait olması da dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin itirazların reddine karar verilmiştir.
Alınan bilirkişi raporlarında asıl dava açısından kar olmadığından davacının davalıdan alacağı bulunmamaktadır. Her ne kadar ortaklık zararı bulunduğu tespit edilmişse de bu zararın davacı-karşı davalıdan tahsili için ortaklığı kendi kusuruyla zarara uğrattığının ispat edilmesi gerekmektedir. Davacıya yapılan ödemelerin dava konusu işle ilgili olup olmadığı da tespit edilememiştir. Ayrıca dinlenen tanık beyanlarını destekleyen başkaca bir delil dosyada bulunmadığından tanık beyanlarına da itibar edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle asıl dava ve karşı dava yönünden; taraflar arasındaki “…….. Aydınlatma” ihalesi ile kurulan adi ortaklık sözleşmesinin feshine, asıl dava yönünden davacının ortaklık payına yönelik talebinin reddine, karşı dava yönünden karşı davacının ortaklık zararının tahsiline yönelik talebinin reddine karar verilmiştir ve aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile;
a-Taraflar arasındaki “……. Aydınlatma” ihalesi ile kurulan adi ortaklık sözleşmesinin FESHİNE,
b-Davacının ortaklık payına yönelik talebinin REDDİNE,
2-Karşı dava yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile;
a-Taraflar arasındaki “………. Aydınlatma” ihalesi ile kurulan adi ortaklık sözleşmesinin FESHİNE,
b-Karşı davacının ortaklık zararının tahsiline yönelik talebinin REDDİNE,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN
3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30TL ilam harcından peşin alınan 17,15TL harcın mahsubu ile bakiye 42,15TL harcın davacı karşıda davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı karşı davacıya verilmesine,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan kendisini vekille temsil ettiren davacı karşı davalıya verilmesine,
6-Davacı karşı davalı tarafından sarf edilen 4.295,00TL den kabul red oranına göre hesaplanan 2.147,50TL’nin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine,
KARŞI DAVA YÖNÜNDEN
7-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30TL ilam harcından peşin alınan 17,35TL harcın mahsubu ile bakiye 41,95TL harcın davalı karşıda davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı karşı davalıya verilmesine,
9-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan kendisini vekille temsil ettiren davalı karşı davacıya verilmesine,
10-Davalı karşı davacı tarafından sarf edilen 1.550,00TL den kabul red oranına göre hesaplanan 775,00TL’nin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır