Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/512 E. 2018/352 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/512 Esas
KARAR NO : 2018/352

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 10/03/2014
KARAR TARİHİ : 04/04/2018
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 05/04/2018
Davacı tarafından mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 10/03/2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; dava konusu İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun …. sicil numarasında kayıtlı …. Tic. Ltd Şti’nin aynı zamanda kardeş olan davacı … ile … tarafından 1982 yılında eşit sermaye payları ile kurulduğunu, şirketin faaliyetinin kurulduğu tarihten itibaren verimli bir şekilde sürdürürken şirket ortakları bir araya gelerek 2008 yılında düzenledikleri protokol ile şirketi fiilen tasfiye ettiklerini ve her bir ortak kendi adına kurmuş olduğu şirketler üzerinden faaliyetlerine devam ettiğini, ancak zaman içinde aralarında oluşan rekabet kapsamında davalı ortak … davacı müvekkili … hakkında asılsız suç duyurularında ve iftiralarda bulunduğunu, bu kapsamda adli mercilerde davalar açıldığını, tarafların birbirlerine ihtarlar çektiğini, gelişen olaylar karşısında şirket ortağı olan …’ın kusurlu davranışları nedeniyle aralarında ciddi husumet oluştuğunu, tarafların aynı fabrika arsası üzerinde ticari faaliyetlerini sürdürme imkan ve ihtimali kalmadığını, ayrıca davalı şirketin, taşınmazlarını şirket ortakları tarafından kurulan şirketlere kiralama dışında herhangi bir ticari faaliyetinin de bulunmadığını, bu nedenlerle davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama aşamasında şirket ortaklarının bir araya gelip şirketi yönetememeleri nedeniyle mahkememizce şirkete mali müşavir …’in kayyım olarak atanmış, kayyımın dosyaya sunmuş olduğu beyan dilekçelerinde şirket ortaklarının fiilen bir araya gelip ortaklığı sürdürme iradeleri bulunmadığı yönünde görüş beyan etmiştir.
Davalı şirket vekili Av. … toplanan deliller ve düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda şirketin fesih ve tasfiyesini mahkemenin taktirine bıraktığını beyan etmiştir.
Yargılama devam ederken HMK 65.maddesi gereğince asıl davada feri müdahil olan şirket ortağı … vekili Av. … mahkememize sunmuş olduğu 26/05/2017 tarihli asli müdahale dilekçesinde özetle; dava konusu şirketin iki kardeş tarafından eşit hisselerde kurulduğunu, şirketin taraflar arasında yapılan 2008 tarihli protokole göre fiilen paylaşılarak tarafların kendi adlarına kurdukları şirketler vasıtasıyla ticari faaliyetlerini sürdürdüklerini, bu bağlamda şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi halinde müvekkili olan ortak …’ın mağdur olacağını, bu nedenlerle şirketin tasfiye edilmeksizin kısmi bölünmesine karar verilmesini veya diğer ortak …’ın %50 hissesine tekabül edecek payın şirket adına kayıtlı taşınmazın ilgili adına tescili suretiyle ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiş, asli müdahale harcı yatırılmak suretiyle HMK 65.maddesi gereğince asli müdahale dilekçesi ve istemi kapsamında değerlendirme yapılmıştır.
Mahkememizce duruşmada dinlenen tanıkların beyanları, taraf vekillerinin aşamalardaki beyanları ve dosyaya sunulan belge ve kayıtlarla birlikte dosya bilirkişi heyeti ….ile ….’a tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti düzenlemiş olduğu 01/02/2016 tarihli raporlarında “davacının TTK 636/3 maddesi gereğince fesih ve tasfiye talebinde bulunduğu, kapalı tip bir aile şirketi olan davalı şirketin %50 oranında eşit paya sahip oldukları, ortaklar arasındaki uyuşmazlık dolayısıyla şirketin ortaklarla devamının mümkün olmadığı, bu durumun TTK 636/3 maddesi kapsamında haklı sebep olarak kabul edilebileceği, ancak davacının fesih ve tasfiye talebinin mahkemece kabulünün zorunlu olmadığı, anılan madde kapsamında hakime tanınan yetkiye dayalı olarak davacının payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkartılmasına ve davalı şirketin tek ortakla devamına karar verilmesinin veya gayrı faal durumda olan şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini menfaatler dengesi açısından kabul edilebilir bir çözüm olabileceğini” teknik kanaatleri olarak belirtmişlerdir.
Bilirkişi …. ve …. tarafından düzenlenen 01/02/2016 tarihli rapordaki görüş ve müdahil ve asli müdahil … vekilinin şirketin kısmi bölünme şeklinde tasfiye istemi ve TTK 636/3.maddesi gereğince fesih ve tasfiye dışında duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi için dava konusu şirketin faaliyette bulunduğu mahalde mahkememizce keşif yapılmış, keşif mahallinde hazır bulunan bilirkişi heyeti … ve arkadaşları düzenlemiş oldukları 28/02/2018 tarihli raporlarında özetle: “dava konusu şirketin mevcut mal varlığı dikkate alındığında eşit oranda hissedar olan ortaklar yönünden çıkma payının dava tarihi itibariyle 62.077.905-TL, değerleme/keşif tarihi itibariyle 71.383.661-TL olduğunu, taraflar arasında düzenlenen protokole göre şirketin fiili olarak bölünerek tarafların ticari faaliyetlerini sürdürdüklerini, kısmi bölünmenin gerçekleşmesi yönünde tarafların anlaşması ve bölünme planının uygulanabilmesi imkan ve ihtimali anlamında teknik ve uygulanabilirlik açısından önemli kısıtlamalar ve zorluklar bulunduğunu”, teknik kanaatleri olarak belirtmişler, mahkememizce de düzenlenen bilirkişi raporlarıı yeterli görülerek hükme esas alınmıştır.
Teknik bilirkişi …. tarafından paraflanan dava konusu şirketin faaliyetini sürdürdüğü alanla ilgili düzenlenen krokiye göre şirket adına kayıtlı taşınmazların yerinin plan dahilinde gösterildiği, şirket ortakları tarafından asıl faaliyetin sürdürüldüğü 2 nolu binanın 1911, 1991 ve 1905 nolu parsellere tecavüzlü şekilde inşa edildiği ve söz konusu binanın aralarında ciddi anlaşmazlık ve husumet bulunan şirket ortakları tarafından birlikte kullanıldığı anlaşılmıştır.
Son oturumda hazır bulunan taraf vekillerinin beyanları ve bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporlara göre dava konusu şirketin mal varlığının önemli ölçüde maliki bulunduğu taşınmazlardan oluştuğu, davalı şirketin ticari faaliyetini fiilen sonlandırdığı için ortaklar yönünden belirlenen çıkma payının nakit olarak ödenmesinin fiilen mümkün olmadığı, bu bağlamda davacı ortağın çıkma payının nakit olarak davalı şirket tarafından ödenmesi mümkün bulunmadığı, ancak şirket sermayesini oluşturan taşınmazların satılmak suretiyle çıkma payının ödenebileceği bu kapsamda da söz konusu yöntemin aynı zamanda şirketin fesih ve tasfiyesi anlamına geleceği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Her ne kadar asli müdahil, davacı tarafın belirlenen çıkma payının, kendisine şirkete ait bir kısım taşınmazların adına tescili suretiyle ödenmesini talep etmiş ise de, öncelikle iki ortaklı ve eşit hisseli bir şirkette bir ortağın diğer bir ortağı ortaklıktan çıkarabilmesi için TTK 621/1-h maddesi gereğince genel kurulda karar alması gerektiği(Yargıtay 11.HD 2015/10688 esas 2016/4780 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere), dava konusu şirketin ortaklık yapısı itibariyle böyle bir kararın alınması hukuken ve fiilen mümkün olmadığından bu yöndeki istemin kabul edilemeyeceği; kaldı ki, dosyaya sunulan teknik bilirkişi …. tarafından paraflanan 30/03/2018 tarihli kroki ve vaziyet planına göre davacı tarafın fiilen kullandığı 2 nolu binanın bir kısmının aynı zamanda diğer ortak … tarafından kullanıldığı, söz konusu binanın 3 parsele aynı anda tecavüzlü olduğu, bu bağlamda şirketin maliki olduğu taşınmazların ortaklar adına tescilinin ve bu surette ortaklığın tasfiyesi veya davacının çıkma payının ödenmesi hukuken ve fiilen mümkün olmadığı mahkememizce kabul edilmiştir.
Ortaklar arasında mevcut husumete ilişkin dosyaya sunulan deliller kapsamında;
a)Şirket ortağı …’ın diğer şirket ortağı ve kardeşi olan …’ın kendisini darp ettiği iddiasıyla şikayette bulunduğu, Büyükçekmece…SCM’nin ….esas …. karar sayılı ilamıyla …’ın beraatine karar verildiği ve söz konusu kararın Yargıtayca onandığı,
b)Şirket ortağı ….’in, kardeşi olan ….’nın, kendisi adına sahte imza attığından bahisle şikayetçi olduğu, Büyükçekmece C. Başsavcılığının …. soruşturma sayılı evrakıyla imzaların sahte olmadığı, bilakis imzaların müşteki …’a ait olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği,
c)Şirket ortağı … tarafından diğer ortak …’a yönelik güveni kötüye kullanmak eyelminden dolayı şikayetçi olmuş, İstanbul C. Başsavcılığının ….soruşturma sayılı evrakıyla takipsizlik kararı verildiği; hususları hep birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasında ortaklığı yürütemeyecek derecede husumetin bulunduğu ve mevcut durumda şirket ortağı olan asli müdahil …’ın kusurlu taraf olduğu mahkememizce kabul edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu şirketin ortağı ve aynı zamanda kardeş olan davacı … ile müdahil … arasında resmi mercilere intikal etmiş olaylar kapsamında ciddi derecede husumet bulunduğu, mevcut husumet kapsamında tarafların ortaklığı sürdüremeyeceği, bu bağlamda taraflar bir araya gelerek 2008 yılında yapmış oldukları protokol kapsamında şirketi fiilen tasfiye ettikleri, şirketin fiili taksiminden sonra da aralarındaki husumetin giderek arttığı, dava konusu şirketin kuruluş amacına uygun herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin yegane faaliyetinin sahip olduğu taşınmazları ortaklar tarafından kurulan kendi şirketlerine kiralamadan ibaret olduğu, dolayısıyla şirketin herhangi bir çalışanı, tedarikçisi, alacaklısı veya borçlusu bulunmadığı, herhangi bir katma değer yaratmadığı, bu nedenlerle ortaklar arasında mevcut husumet kapsamında davacı tarafın haklı nedene dayalı olarak TTK 636/3.maddesi gereğince şirketin feshini isteyebileceği, mahkememizce yapılan araştırma, düzenlenen bilirkişi raporları ve şirkete ait taşınmazların fiili kullanımı kapsamında fesih ve tasfiye dışında TTK 636/3.maddesi anlamında duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm yolunun bulunmadığı, asli müdahilin tam veya kısmi bölünme yönündeki talebinin TTK 159 ve devam maddelerinde düzenlendiği, toplanan delillere göre yasada yer alan bölünme koşulları ve bölünmeye ilişkin iradenin ortaklar yönünden mevcut olmadığı kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Davacı …’ın davalı … TİC. LTD ŞTİ aleyhine açmış olduğu davanın KABULÜ ile İstanbul Ticaret Sicil Memurluğuna …. sicil numarasında kayıtlı …. TİC. LTD ŞTİ’nin TTK 636/3 maddesi gereğince FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye memuru olarak mali müşavir ….’ın görevlendirilmesine, tasfiye memurunun karar kesinleştikten sonra göreve başladığında kendisi için aylık 1.500-TL ücret taktirine, ücretin davalı şirket tarafından ödenmesine,
3-Tasfiye gerçekleştirildikten sonra tasfiye memuru tarafından yapılan tasfiye işlemlerinin rapor halinde mahkememize sunulmasına,
4-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 35,90-TL ilam harcından peşin alınan 25,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 10,70-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 5.639,15-TL (Yargılama gideri ayrıntısı “Tevzide dava açma gideri: 54,20-TL, tebligat-posta gideri: 584,95-TL, bilirkişi ücreti: 5.000,00-TL”) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı vekili için AAÜT’ne göre belirlenen 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde ve istek halinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
HMK 65.MADDESİ GEREĞİNCE ASLİ MÜDAHALE YÖNÜNDEN;
8-Asli müdahil …’ın davalılar ….SAN VE TİC. LTD ŞTİ ile … aleyhine açmış olduğu davanın sübuta ermediğinden REDDİNE,
9-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 35,90-TL ilam harcından peşin alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50-TL harcın asli müdahilden alınarak Hazine’ye irat kaydına,
10-Asli müdahilden tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … vekili için AAÜT’ne göre belirlenen 2.180,00.-TL vekalet ücretinin asli müdahilden alınarak iş bu davalıya verilmesine,
12-Davalı … vekili için AAÜT’ne göre belirlenen 2.180,00.-TL vekalet ücretinin asli müdahilden alınarak davalıya verilmesine,
13-Karar kesinleştiğinde ve istek halinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/04/2018
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır