Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/259 E. 2023/555 K. 13.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/259 Esas
KARAR NO : 2023/555

DAVA : İtirazın İptali (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/03/2023
KARAR TARİHİ : 13/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Borçlu şirket yetkilisi tarafından elindeki numune gösterilmek sureti ile ve kendilerine ait mermer ocağında aylık 2.000–2.500 ton üretim yapıldığını, çıkan ürün kalitesinin iyi ve güzel olduğu şeklinde müvekkilinin kandırılması üzerine taraflarınca 26.03.2018 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkili şirketin, sözleşme gereği üzerine düşen sorumluluk ve yükümlülükleri yerine getirerek 300.000,00-USD gibi büyük bir ödemeyi davalı tarafa yaptığını, sözleşmenin imzalanmasından ve ödemenin yapılmasından sonra müvekkili şirketin, davalı tarafa ait mermer ocağına defalarca müşteri götürmesine rağmen davalı borçlu tarafından ekonomik değeri olan herhangi bir ürün sunulmadığını, müvekkilinin saha elemanlarının da defalarca davalı şirket ocağına gittiğini, gerekli, yeterli ve ekonomik değeri olan üretim yapılıp yapılmadığını kontrol ettiklerini, herhangi bir üretim yapılmadığını tespit ettiklerini, yaşanılanlar yetmezmiş gibi daha vahimi ise ocak ruhsatının davalı …. tarafından 2019 itibari ile düşürüldüğünü, ocak ruhsatının düşürülmesinin dahi müvekkilinin kandırıldığını, mağdur edildiğini gösterdiğini, sözleşme şartlarının davalı tarafça yerine getirilmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından yapmış olduğu 300.000,00-USD ödemenin, 208.084,78-USD’ı davalı borçlu şirketten alınmış ise de 91.915,22-USD bakiye alacak kaldığını, davalı borçlunun 300.000,00-USD’nin, bakiyesi olarak kalan 91.915,22-USD nın uzun bir süre ödenmemesi üzerine de taraflarınca İstanbul …. Noterliğinin 01 Aralık 2022 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini, söz konusu ihtarnamenin davalı borçluya 04.12.2022 tarihinde tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen bakiye 91.915,22-USD’nin müvekkili şirkete ödenmediğini, sonrasında davalı borçlu tarafından Afyonkarahisar … Noterliğinin 09.12.2022 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, akabinde taraflarınca Bakırköy …. Noterliğinin 21.12.2022 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, bu ihtarname ile; davalı borçlunun Afyonkarahisar … Noterliğinin 09.12.2022 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesindeki iddia ve ithamlarınızı kabul etmediklerini, bakiye 91.915,22-USD alacağının ödenmemesi halinde hukuki ve ceza-i olarak yasal yollara başvurucaklarının bildirildiğini, söz konusu ihtarnamenin 21.12.2022 tarihinde tebliğ edildiğini, bu ihtarnameye rağmen de müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, ihtarnameye rağmen bakiye bedelin ödenmemesi üzerine bu kere Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasından 91.915,22-USD anapara ve ihtarnamenin tebliğinden sonra işleyen 232,68-USD faizi olmak üzere toplam 92.147,90-USD alacağın (fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden) – 1.728.528,71-TL tahsili için icra takibi başlatılmışsa da davalı-borçlu söz konusu takibe de itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının borca ilişkin beyan ve itirazlarının gerçeğe aykırı olduğunu, kötüniyetli olduğunu, itiraz üzerine taraflarınca zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, 10/01/2023 tarihinde arabuluculuk görüşmesinin anlaşamama yönünde son bulduğunu, takibe konu alacağın 26.03.2018 tarihli sözleşmeye istinaden müvekkil tarafından ödenen 300.000,00-USD’lik bedelden, bakiye kalan 91.915,22 -USD olduğunu, takip tarihinde 1 USD=18,75-TL olması nedeni ile talep edilen alacağın 1.728.528,71-TL olduğunu, davalı borçlunun, haksız ve kötüniyetli olarak icra takibine itiraz ederek takibin durmasına sebep olduğundan davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini arz ve izah edilen nedenlerle takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, itirazın iptali ve takibin devamını sağlamak için iş bu itirazın iptali davasını açtıklarını, açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle, davanın kabulüne, Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü …. Esas Sayılı takibe yapılan haksız ve kötüniyetli itirazın iptali ve takibin devamına, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeni ile davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı aleyhine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından “Cari Hesap Bakiyesi” sebebine dayalı olarak 91.915,22 USD asıl alacak ve 232,68 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 92.147,90 USD alacağın tahsili istemiyle icra takibi başlatılldığını, müvekkili şirket tarafından yetkiye ve borca itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, bunun üzerine davacı tarafından itirazın iptali istemiyle işbu davanın açıldığını, davacı tarafından yetkili icra dairesinde usulüne uygun icra takibi başlatılmadığını, müvekkili şirketin şirket merkezinin Afyonkarahisar’da olduğunu, davaya konu 26.03.2018 tarihli sözleşmenin, İzmir’de tanzim edildiğini, sözleşme ile müvekkil şirketin Isparta ili Eğirdir ilçesindeki mermer ocağında bulunan mermer ürünlerin davacı firmaya satışı düzenlendiğini, sözleşmenin ifa yerinin mermer ocağının bulunduğu yer olan Isparta’nın Eğirdir ilçesi olduğunu, taraflar arasında HMK ve TTK düzenlemelerine uygun olarak yapılmış yetki sözleşmesi olmadığını, borç alacaklının ikametinde ödenecek borçlardan olmadığını, bu nedenlerle, müvekkili şirket yönünden icra takibine müvekkilinin yerleşim yeri olan Afyonkarahisar İcra Dairesi ve/ya sözleşmenin ifa yeri olan Eğirdir İcra Dairesinin yetkili olduğunu, Bakırköy İcra Dairesinin yetkisiz olduğunu, icra dosyasına süresi içerisine ibraz ettikleri itiraz dilekçelerinde, müvekkili şirket yönünden icra takibine Afyonkarahisar İcra Dairesinin yetkili olduğu belirtilerek usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunulduğunu, dolayısıyla somut olayda davacı tarafından yetkili icra dairesinde usulüne uygun olarak başlatılmış bir icra takibi bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın dava dilekçesinde, davalı şirket yetkilisi tarafından davacı tarafa elindeki numunelerin gösterilerek ocaktan 2000-2500 ton üretim yapıldığını, çıkan ürün kalitesinin iyi ve güzel olduğu şeklinde söylemlerde bulunularak davacı tarafın kandırıldığı, bunun neticesinde davacının 300.000USD gibi büyük bir ödemeyi yaptığı şeklinde beyan ve iddialarda bulunulduğunu, davacı tarafın dava dilekçesindeki bu beyanları ile davalının kendisini aldatması sonucu sözleşme düzenlendiğini iddia ettiğini, davacı taraf, sözleşmeyi aldatma sonucu yapmış ise bu durumda TBK 39.maddesi gereğince 1 yıllık yasal süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmesi gerektiğini, dava konusu sözleşmenin 26.03.2018 tarihinde düzenlendiğini, sözleşmenin düzenlenmesinden bu yana 5 yıl geçtiğini, bu süre zarfında davacının aldatıldığına veya sözleşmenin esaslı noktalarında yanılgıya düştüğüne dair beyan ve iddiası olmadığını, sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmediğini, davacının aldatma iddiasının hukuki olmadığını, müvekkili şirkete ait mermer ocağı 2015 yılının Aralık ayından itibaren faaliyete geçtiğini, ocağın faaliyete geçmesinden kısa bir süre sonra 2016 yılından itibaren davacı şirket çalışanı olan eksperlerin hemen hemen her ay düzenli olarak müvekkili şirkete ait ocağa gelerek ocakta satışı yapılan ürünlere baktıklarını, ürünler üzerinde inceleme ve analizler yaptıklarını, çıkarılan ürünlerden numune aldıklarını, bu durumun iki sene boyunca bu şekilde devam ettiğini, 2018 yılında yapılan … Fuarında, müvekkili şirketin stant açtığını, burada davacı şirket yetkililerinin, müvekkili şirkete ait standa gelerek şirket yetkilileri ile görüşme yaptıklarını, bu görüşmede, müvekkili şirkete ait ocağı uzun süredir takip ettiklerini, çıkartılan ürünleri incelediklerini, ürünleri beğendiklerini, ürünlerin satış ve pazarlaması için anlaşma yapmak istediklerini söylediklerini, taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde anlaşma sağlandığını, devamında davacı şirket tarafından 26.03.2018 tarihli “Sözleşme” başlıklı akit hazırlandığını ve burada taraflarca imzalandığını, müvekkili şirketin, mermer ürünlerden davacıya numune götürerek ürünlerinin satış ve pazarlamasını yapmasını davacıdan istemediğini, davacı şirketin, müvekkili şirkete ait ocakta 2 yıl boyunca inceleme ve analiz yaptığını, ürünleri beğendiğini ve bunun neticesinde müvekkili şirkete gelerek ürünlerin satış ve pazarlama işlemlerini yapmak için kendisinin talip olduğunu, davacı tarafın iddia ettiği şekilde, müvekkilinin davacıya gerçeğe aykırı beyanlarda bulunarak davacıyı aldatması veya kandırması gibi bir durum söz konusu olmadığını, ayrıca davacı dilekçesinde 300.000 USD gibi çok büyük bir ödeme yaptığından bahsetmiş ise de, söz konusu tutar yapılan işe göre cüzi bir miktar olduğunu, müvekkili şirket tarafından çıkartılan mermerin kaliteli ve piyasada nadir bulunan bir taş olduğunu, tonunun ortalama 300-350 USD’ye satıldığını, 1.kalite ürünlerde bu bedelin 600 USD’ye kadar çıktığını, dolayısıyla davacının ödediği miktarın ortalama olarak 2 sevkiyat neticesinde karşılanabilecek bir miktar olduğunu, müvekkili şirketin davacıya ödemesi gereken herhangi bir bedel bulunmadığını, taraflar arasında sözleşmenin düzenlendiği aşamada davacı şirketin, hazır müşterilerinin olduğunu, kısa süre içerisinde çok yüksek miktarlarda ürün satışı yapacaklarını beyan ve taahhüt ettiğini, buna istinaden sözleşmenin düzenlenmesinden sonra müvekkili şirket, davacı şirketin ödediği tutar ile mermer ocağında iyileştirmeler, düzenlemeler yaptığını, yeni makineler ve ekipmanlar aldığını, davacının ödediği miktar ile ocağa yatırım yaptığını ve üretim kapasitesini daha da arttırdığını, müvekkilinin ahde vefa ve akitle bağlılık ilkeleri gereğince sözleşme hükümlerini aynen yerine getirdiğini, mermer ocağında gerekli düzenlemeleri, değişiklikleri ve ilaveleri yaptığını, sözleşme şartlarına uygun olarak mermer üretimi yaptığını, üretilen mermerleri ocakta satışa ve teslime hazır hale getirdiğini, davacı şirketin, sözleşmenin düzenlendiği 29.03.20218 tarihinden bu güne kadar geçen sürede, mermerlerin pazarlamasını yapmadığını, ürün teslim almadığını, hiç satış yapmadığını, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacı tarafın, müvekkili şirkete keşide ettiği ihtarnamelerinde ve dava dilekçesindeki beyanlarında, ocakta ekonomik değeri olan bir ürün sunulmadığını, yeterli ve ekonomik değeri olan üretim yapılmadığını iddia etmiş ise de; Ürünlerin ekonomik değerinin olmadığı iddiası yönünden, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede “anlaşma genel ruhsat sahasından üretilecek olan tüm üretim/ürünleri kapsamaktadır.” şeklinde düzenleme getirildiğini, bu düzenlemeye göre, sözleşmede satışı yapılacak ürünlere ilişkin herhangi bir nitelendirme yapılmadığını, üretimi yapılan bütün ürünlerin davacı tarafından pazarlama ve satışının yapılacağının kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin ürettiği mermerlere ilişkin olarak, davacı tarafından herhangi bir tetkik ve tespit yapılmadığını/yaptırılmadığını, ürünlerin özellikleri ve kalitesi ile ilgili herhangi bir rapor aldırılmadığını, ürünlerin ekonomik değeri olmadığı kanaatine nasıl ve ne şekilde varıldığının belirsiz olduğunu, ürünlerin istenilen özellikte olmadığına dair müvekkili şirkete herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığını; yeterli miktarda üretim yapılmadığı iddiası yönünden ; taraflar arasında düzenlenen sözleşmede asgari bir üretim miktarı belirlenmediğini, bu nedenle davacı tarafın “yeterli” ve “gerekli” şeklindeki beyanlarından kastedilen üretim miktarının ne olduğu ve bu miktarların neye göre belirlendiğinin belirsiz olduğunu, sözleşmenin akdedilmesinden sonra davacı tarafın, müvekkili şirkete ait ocak üretilen mermerlerin pazarlamasını yapmadığını, hiç ürün satmadığını, ürün talep etmediğini, davacının talep edip de müvekkili şirketin üretim miktarını karşılayamadığı herhangi bir sipariş bulunmadığını, davacının ürün satışı yapmadığı ve ürün talep etmediği bir konumda, üretilen ürünlerin yeterli miktarda olmadığını ileri sürmesinin abes olduğunu, bu nedenlerle, davacının iddialarının esastan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeye uygun özellik ve miktarda üretim yaptığı, akdi ilişkiden doğan yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğinin sabit olduğunu, akdi ilişkiden doğan edimlerini yerine getirmeyen tarafın davacı olduğunu, bu açıklamalardan görüleceği üzere, taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince, davacı tarafından ödenen 300.000 USD depozito bedelinin karşılığında müvekkili şirketin ödemesi gereken herhangi bir bedel olmadığını, taraflarınca kabul edilmemekle birlikte aksi varsayılsa dahi, sözleşme hükümleri gereğince 300.000 USD depozito bedelinin karşılığı mermer olarak ödenecek olup, nakit olarak ödenmesi gereken tutar olmadığını, bu nedenle davacı şirketin nakti alacağı olmadığını, nakit alacak talep etme hakkı olmadığını, bu nedenlerle davacının davasının reddine karar verilmesini talep ettiklerini, taraflar arasında sözleşmenin akdedilmesinden sonra müvekkili şirket tarafından ocakta üretime başlanıldığını, üretimi yapılan ürünlerin ocakta satışa ve teslime hazır olduğunun davacıya bildirildiğini, bu hususta davacıya defalarca bildirimde bulunulmasına rağmen, davacı tarafın hiç ürün satmadığını, üretimi yapılan ve ocakta hazır halde bekleyen mermer ürünlerin satışının yapılmaması nedeniyle bu ürünlerin zayi olduğunu, zayi olan mermer ürünlerden dolayı müvekkili şirketin 250.000 USD civarında zararı olduğunu, müvekkili şirketin sözleşme öncesinde devam eden bir ticareti varken, davacı şirket ile yapmış oldukları anlaşma gereğince sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirebilmek için işletmede ve ocakta yeni yatırım ve ilaveler yaptığını, sözleşmenin düzenlenmesinden sonraki süreçte yüksek miktarda personel giderleri, bakım giderleri ve ocak giderleri olduğunu, ancak ocakta mermer satışı olmaması nedeniyle bu giderlerin hiçbirisinin geri dönüşü olmadığını, bundan dolayı da müvekkili şirketin 4.000.000,00 TL civarında zarara uğradığını, müvekkili şirketin uğramış olduğu zararlarının tazmini için davacı aleyhine ayrıca dava açılacağını, bu aşamada dava ve talep haklarını saklı tuttuklarını, açıklanan nedenlerle; davacı tarafından yetkili icra dairesinde usulüne uygun ve geçerli icra takibi başlatılmamış olması nedeniyle davanın reddine, esastan yoksun bulunan ve ispatlanamayan davanın reddine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, yargılama giderleri ve vekil ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı toplam 92.147,90 USD’nin tahsili için ilamsız takip talebinde bulunulduğu, süresinde 04.01.2023 tarihinde itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Davalı vekili tarafından süresi içerisinde sunulan cevap dilekçesinde davalı şirketin merkezinin Afyonkarahisar’da olduğu, 26.03.2018 tarihli sözleşmenin İzmir’de tanzim edildiği, sözleşmenin ifa yerinin Isparta İli, Eğirdir İlçesi olduğu, taraflar arasında yetki sözleşmesi yapılmadığı, borcun alacaklının ikametinde ödenecek borçlardan olmadığı, davalının ikamet yeri veya sözleşme ifa yeri, icra dairesinin yetkili olduğu, davacının usulüne uygun başlatmış bir icra takibi bulunmadığı, usul ve esasa ilişkin beyanları ile davanın reddi gerektiğini belirttiği anlaşılmıştır.
2004 Sayılı İİK’nun 50 maddesi, icra dairesinin yetkisinin belirlenmesinde 6100 Sayılı HMK’nun yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapar. HMK’nun 6/1 maddesinde genel yetki kuralı düzenlenmiş olup, bu hükmün takip hukukundaki sonucu; takibin yapıldığı tarih itibariyle takip borçlusunun yerleşim yeri icra dairesinin yetkili icra dairesi oluşudur. Öte yandan sözleşmelerden doğan borçlardan uyuşmazlıklara ilişkin özel yetki kuralını içeren HMK’nun 10 maddesi uyarınca; sözleşmeden doğan borçların takibinde, takip konusu borcun ifa yeri icra dairesi de yetkili kabul edilmektedir. İşte para borçlarının alacaklının ikametgahında ifa edileceğine TBK’nun 89 maddesi, ancak sözleşmeden doğan bir para borcunun ifasının talep edilmesi halinde, dolayısıyla HMK’nun 10 maddesinde düzenlenen özel yetki kuralının uygulama alanı bulması durumunda yetkinin belirlenmesinde esas alınabilecektir.
Davacının iddia ettiği alacak sözleşme uyarınca ödenen bedelin kalan kısmının ödenmesi talebi olup HMK’nun 10 maddesinde düzenlenen özel yetki kuralının, dolayısıyla TBK’nun 89 maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Bu alacağın tahsili amacıyla başlatılan takipte yetkili icra dairesi genel yetki kuralına göre belirlenecektir. İİK’nun 50 maddesi atfı ile HMK’nun 6 maddesi uyarınca yetkili icra dairesi davalı/takip borçlusunun ikametgahı olan Afyonkarahisar İli icra daireleridir. Takip ise davacının ikametgahı olan Bakırköy İcra Dairesi’nde başlatılmıştır. İtirazın iptali davalarında, usulüne uygun bir takibin mevcudiyeti, dolayısıyla takibin yetkili icra dairesinde başlatılmış olması özel dava şartı olup, davalı/takip borçlusu tarafından yasal süre içerisinde sunulan borca itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine de itiraz edildiğinden, mahkemece dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulüne uygun bir icra takibi başlatılmaması dava şartı eksikliği sebebiyle usulden REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürülükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcının 20.876,31 TL peşin alınan harçtan mahsubu ile ‭20.696,41‬-TL bakiye harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki bulunan AAÜT uyarınca yararına maktu 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.320,00 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
7-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,

Dair, tarafların yokluklarında, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.13/06/2023

Başkan ….
e-imzalıdır.
Üye ..
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip ….
e-imzalıdır.