Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/24 E. 2023/296 K. 27.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/24 Esas
KARAR NO : 2023/296

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/06/2022
KARAR TARİHİ : 27/03/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :26/04/2023
Davacı vekili tarafından açılan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkilnin … Derneği (…) üyesi olduğunu, … tarihleri arasında düzenlenmesi taahhüt edilen “…. (…) Fuarı”, müvekkilinin üyesi olduğu … Derneği (…) ile … A.Ş. arasında 29.5.2018 tarihli “… Fuarı’nın Organizasyonuna Dair Sözleşme” ve bu Sözleşmeye dayanak alınarak imzalanan 20.8.2020 tarihli “…. Fuarı’nın Yapımına İlişkin Ek Sözleşme”yle belirlenen fuar tarihinin, fuar katılım sözleşmelerinin pandemi nedeniyle ifasının imkansızlığının tespiti ile bu sözleşmelerin Borçlar Kanunu uyarınca uyarlanması istemiyle açılan ve davalının kabulü nedeniyle konusuz kalan davalar sonunda, yine davalı tarafın tek yanlı iradesiyle belirlediği … tarihleri arasına ertelendiğini, ancak bu sözleşlemelerin, … tarafından: Fuar Koordinasyon Komitesinin yetki ve sorumluluğunda olan ve her biri gündeme alınmak suretiyle değerlendirilmesi gereken fuar süresi, fuar öncesi ve sonrasında tarafların yetki ve sorumluluklarında değişiklikler, fuar katılım ücretlerinde uyarlama gibi bir çok hususta davalı tarafın tek yanlı irade açıklamalarının olmasına rağmen, davalı tarafın Fuar Koordinasyon Komitesi toplantısının yapıldığına, gündemine ve toplantının sonucuna ait tutanakları imzadan kaçınarak Fuar Koordinasyon Komitesini işlevsiz bıraktığı, Davalı tarafın fuar yerini yine tek yanlı olarak “…. Merkezi”, fuar tarihini ise …. tarihleri olarak değiştirdiği, bu durumun ise davalının bünyesinde bulunduğu … resmi web adresinde ilan edildiği, Bu durumun müvekkili davacının üyesi olduğu … tarafından Beyoğlu …. Noterliği nezdinde düzenlenen 24.12.2021 günlü, … ve … yevmiye numaralı e-tespitler ile tutanak altına alındığı, davalı şirketin ilan ettiği yeni fuar yeri ve fuarın ifa tarihlerine ait tek yanlı değişikliklerin hukuksal geçerliliği olmaması nedeniyle fuarın … tarihleri arasında … Kavşağı, ….Merkezi, …, …. Fuar Merkezi (yeni adıyla …. Fuar Merkezi) 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 numaralı salonlarda gerçekleştirileceğini ispatlayıcı mahiyette …. Fuarcılık A.Ş ile … A.Ş arasında imzalı kira sözleşmesi / yer tahsisi belgesi ile desteklenen … A.Ş. kanuni temsilcileri tarafından imzalı garanti taahhütnamesinin …’e iletilmesinin noter aracılığıyla ve ihtarnameyle talep edildiği, Bu ihtarnameyle davalı tarafa tebliğ olunan hususların da yerine getirilmemesi üzerine bu defa … tarihleri arasında yapılması gereken fuarın süresinin kısaltılarak, hatta önceki deneyimlerle sabit olduğu üzere fuardan faydanın yoğunlukla sağlanacağı … gününün fuar süresinden çıkarılıp, fuarın … tarihlerinde gerçekleştirileceğinin duyurulduğu, Bunun da sözleşmeye aykırı olduğu, Fuarın gerek sözleşmeyle belirlenmiş …, gerek tek taraflı olarak ve usulsüz şekilde değiştirilen … tarihlerinde yapılacağının “Yurt İçinde Fuar Düzenlenmesine Dair Usul Ve Esaslar” kapsamında ilan edilen fuar ana takviminde gösterilmediği gibi ilan tarihi itibariyle sözü edilen takvime alınmasının ilgili mevzuat karşısında olanaksız olduğu, ayrıca …. Fuarcılık A.Ş ile davalı arasında imzalı kira sözleşmesi / yer tahsisi belgesinin olmadığı, istenilmesine karşın davalı tarafça üyesi olduğumuz …’e ısrarla sunulmadığı, fuar alanı işleticisi olan …. Fuarcılık A.Ş.nin ilan ettiği fuar takviminde sözleşmeye konu fuardan söz edilmediği, esasen 2021 yılında gerçekleşmesi gerekirken 2022 yılına ertelen fuar için her şeyden önce basiretli tacir sıfatıyla zamanında ve uygun koşullarla fuar alanın tahsisinin bile sağlanmadığı tespitlerine dayanan nedenlerle … ile … A.Ş. ile davalı arasında akdedilen tüm sözleşmelerin … tarafından tek yanlı olarak feshedildiğini ve müvekkilinin şirketinin de arasında olduğu … üyelerine duyurulduğunu, … ile arasındaki sözleşmeleri sonlanan davalı tarafın bu kez de adeta basiretsiz bir tacir gibi hiçbir haklı nedeni olmaksızın, 2022 yılının Şubat ayında düzenlemesi gereken fuarı bu defa 2022 yılının sonuna ertelediğini açıkladığını, Müvekkili ile davalı taraf arasındaki katılım sözleşmesinin … tarihleri arasında yapılacak fuara ait olduğunu, bu sözleşmenin kural olarak sözleşmenin katılımcının tek taraflı iradesiyle feshedilmesini engellediğini, bu durumun fuar organizasyonun zorunlu bir gereği olduğunda şüphe olmamakla birlikte, katılımcıya düzenleyicinin değiştirdiği tüm koşullara katlanmak yükümlüğü vermediğinin de açık olduğunu, nitekim sözleşmeyle katılımcının fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, unvanı gibi hususlarda “sektörün talebi, ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya düzenleyicinin kendi takdiriyle” yapılan değişiklikleri peşinen kabul ettiğinin belirtildiğini, sözleşmede gösterilen bu hallerin veya düzenleyicinin ancak yine bu koşullara dayanan takdiri dışında yapılacak değişikliklerin ise katılımcı tarafından itirazsız olarak kabulünün olanaklı olmadığını, tam bu nedenle sözleşmeyle katılımcının “fuardan çekilme hakkı” kabul edildiğini, diğer … davalı tarafın müvekkilinin üyesi olduğu … ile arasında olup, … tarafından feshi ihtar edilen Sözleşmenin; 11.3 maddesinde, bir sonraki yıl yapılacak olan fuar ile ilgili olarak herhangi bir neden ile fuarın yapılamaması, gecikmesi, yer ve tarih değişikliği gibi zorunluluklar ortaya çıktığı takdirde, fuar açılma tarihinden en az 90 gün (3 ay) önce davalının bu hususu ve alternatif önerilerini gecikmeksizin yazılı olarak Fuar Koordinasyon Komitesine bildirmesi, Komitenin bu yeni durumu görüşüp, değerlendireceği, oluşacak kararı ve alternatif yer ve tarih seçeneklerini sözleşmenin taraflarına bildireceği, bu tavsiye kararına göre …’in sözleşmeyi tek taraflı fesih dahil, sözleşmeyi devam ettirip, ettirmeme kararını yazılı olarak bildireceği, …’in sözleşmeyi sona erdirmeyi tercih etmesi ve iptal, gecikme veya değişikliğin ancak haklı ve kabul edilebilir nedene dayanması durumunda müvekkilinin hak ve alacak talebinde bulunamayacağının açıklandığını, 11.4 maddesinde, davalının fuarı yapmama kararı alması durumunda katılımcılardan topladığı tüm bedelleri geri ödemeyi taahhüt ettiği, katılımcılar ile arasındaki sözleşmelerin bu hükme aykırılık oluşturmadığı, katılımcılar tarafından ödenen bedellerin iade edilmemesi durumunda …’in cezai şart dahil maddi ve manevi zararını talep hakkının bulunduğunu, 11.5 maddesinde, davalının fuarın yapılamayacağı bilgisini fuar açılış tarihine 120 günden (4 ay) az süre kala bildirmesi durumunda ise … üyesi katılımcıların sözleşme karşılığı yaptığı ödemelerin yanı sıra masraflarının karşılığı olarak sözleşme tutarının %10’unu geçmeyecek oranda tazminat ödemeyi taahhüt ettiğinin ifade edildiğini, bu haliyle davalının katılımcılara karşı üstlendiği kimi yükümlülüklere ait kuralları içermesi, ayrıca Dernek üyeleri ile üye olmayanların fuar katılım ve diğer ücretlerini belirlemesi nedeniyle “… Fuarı’nın Organizasyonuna Dair Sözleşme” ile “…. Fuarı’nın Yapımına İlişkin Ek Sözleşme”nin müvekkili ile davalı arasındaki “katılımcı sözleşmesi”nin hem dayanağını, hem tamamlayıcı bir parçasını oluşturduğunun açık olduğunu, Müvekkilinin, üyesi olduğu … ile davalı arasındaki sözleşmelerin feshine neden olan haklı tespitler ve esasen bu sözleşmelerin ayrılmaz parçası niteliğinde bulunan “Katılmcı Sözleşmesi” gereğince, Davalının fuarın gerek sözleşmeyle belirlenmiş …, gerek tek taraflı olarak ve usulsüz şekilde değiştirdiği anlaşılan … tarihlerinde yapılacağının “Yurt İçinde Fuar Düzenlenmesine Dair Usul Ve Esaslar” kapsamında ilan edilen fuar ana takviminde dahi gösterilmemesi, kaldıki davalı … ilgili değişikliğin gerçekleştirildiği tarih itibarıyla sözü edilen takvime alınmasının da ilgili mevzuat karşısında olanaksız olması, ayrıca …. Fuarcılık A.Ş ile davalı şirket arasında imzalı kira sözleşmesi / yer tahsisi belgesi olmaması nedeniyle üyesi olduğu …’e anılan belgenin sunulamaması, fuar organizasyonunun taahhüt edilen yer ve zamanda, kurulumu ve boşaltılması dahil tüm aşamalarının verimli ve etkin şekilde gerçekleşeceğine ilişkin olarak, ticari hayatın gerektirdiği olağan öngürüleri bile ortadan kaldıracak ağırlıkta şüpheye yol açması, ayrıca ve esas olarak “sektörün talebi, ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdirine” dayanmadan, … tarihleri arasında yapılması gereken fuarın süresinin de kısaltılıp, hatta önceki deneyimlerle sabit olduğu üzere fuardan faydanın yoğunlukla sağlanacağı 27 Şubat Pazar gününü fuar süresinden çıkarıp, bu fuarın … tarihlerinde gerçekleştirileceğini duyurması ve yine davalı … yine kendi hür iradesi ile; fuar tarihinin bu kez aralık/2022 sonuna ertelemesi, anılan tarihin ise …. fuar merkezinin en az talep gören tarihini içermesi ve bu nedenle fiyatlama olarak en uygun tarih olması nedeniyle davalı … kendi çıkarlarına, katılımcıların ise zararına davrandığının açık karinesi olması, keza bahse konu tarihin yurt dışından gelebilecek ziyaretçiler yanında yurt dışı tedarikçilerin dini bayramlarına rastlaması nedeniyle katılımlarının çok sınırlı olduğunun fuarcılık ile ilgili asgari bilgi seviyesine haiz her bireyin bilgisi dahilinde olduğu dikkate alındığında fuara ait ticari amaç ve beklentimizle hiç bağdaşmaması karşısında müvekkilinin “fuardan çekilme hakkı” kullandığını İstanbul …. Noterliği 09.02.2022 tarihli, .. yevmiye sayılı ihtarnamesiyle davalı tarafa duyurduğunu, ayrıca davalının fuar katılım bedeli olarak tahsil ettiği 22.416,47 TL’nın bu ihtarnamenin tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde müvekkilinin banka hesabına iade edilmesi, aksi takdirde bu tutarın tahsili için gerekli yasal takip yollarına başvurulacağını, haklı nedenlerle fuardan çekilme nedeniyle “Katılımcı Sözleşmesi”ne dayanarak taraflarından cezai şart veya diğer bir yükümlüğün ifasının talep edilemeyeceğini, bu sözleşmeden doğan hak ve alacakları ile maddi ve manevi tüm zararlarımızın tazminini talep hakkı saklı olmak üzere belirtildiğini, davalının bu ihtara yanıt vermediği gibi, tahsil ettiği katılım bedelini iade etmediğini, bu durum karşısında müvekkili tarafından davalıya ödemiş olduğu çekişme konusu olmayan katılım bedeli ve ihtarname masrafının icra yoluyla davalıdan geri alınması için ilamsız icra takibi başlatıldığını, açıklanan tüm bu maddi ve hukuki duruma göre, davalı tarafın tahsil ettiği katılım bedelini müvekkiline iade borcu bulunduğunu, davalı borçlunun haksız ve mesnetsiz olarak takibe itiraz ettiğini haksız itirazının iptali ile takibe devam edilmesine karar verilmesi istemiyle bu davanın açılması zorunlu olduğunu, ayrıca Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.2.2021 tarihli, E:…, K:… sayılı kararıyla fuar tarihinin fuarı düzenleyenin tek yanlı iradesiyle değiştirildiği belirlenerek, katılımcının sebep olmadığı bu durumdan sorumlu tutulması hakkaniyete aykırı bulunup, katılımcının fuar düzenleyicisine verdiği çek bedelinin tahsili istemi yerinde görüldüğünü belirtmek gerektiğini beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlu şirketin %20 icra inkar tazminatı ödemesine, Mahkememizin uygun göreceği teminat mukabilinde yargılama sonuna kadar alacağımızın teminat altına alınabilmesi için ihtiyati haciz kararı verilmesine, yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davalıdan alınıp taraflarına verilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.

Dosyanın İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/11/2022 tarih, … Esas Esas, …. Karar tarihli görevsizlik kararı ile mahkememize gönderildiği ve mahkemenin … esas sayılı dosyasına kaydedildiği anlaşılmıştır.

Cevap: Davalı vekili İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin davasını yetkisiz mahkemede ikame ettiğini, mahkememizin yetkisine açıkça itiraz ettiklerini, taraflar arasında imzalı Yetki Sözleşmesi gereğince tarafların tacir olduğu da dikkate alındığında Yetkili Mahkeme Ve İcra Daireleri Bakırköy Mahkemeleri Ve İcra Daireleri olduğunu, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi gerektiğini, öncelikle davacı şirketin dava dilekçesinde … adlı derneğe üye olduğundan bahisle birtakım iddialar öne sürse de davacının tek başına basiretli bir tacir olduğunu, işlem ve eylemlerinden tek başına sorumlu olduğunu, bu kapsamda davacı şirketin dava dilekçesinde haklılığını kanıtlamayı bırakarak … adlı derneği yaptığı işlemleri vs açıklamaya çalıştığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında yapılan sözleşmenin sadece tarafları bağlayan bir sözleşme olduğunu, sözleşmede söz konusu derneğe ilişkin tek bir atıf dahi bulunmadığını, bu kapsamda dava dilekçesinde söz konusu dernek ile ilgili kısımların dikkate alınmaması, bu hususların ayrı bir yargılamaya muhtaç olduğunun izahtan vareste olduğunu, müvekkili şirketin, fuarın tarihini değiştirme hakkı bulunduğunu, fuar tarihinin değiştirilmesi katılımcılara sözleşmeyi fesih ve ödenen bedelin iadesi hakkı vermediğini, davacı şirket ile yapılan “Fuar Katılım Sözleşmesi”nin 2. Maddesinde; “Fuar Katılım Sözleşmesini imzalayarak işbu Form’da belirtilen Düzenleyici’nin organize ettiği sergi veya fuara katılmayı kabul eden katılımcı, bu imzadan sonra fuara katılmayı reddetse dahi Katılımcı’nın maddi ve manevi yükümlülükleri devam eder. Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, Katılımcı’nın fuar alanındaki yeri, DÜZENLEME TARİHLERİ, unvanı vb. hususlarda, Düzenleyici’nin, sektörün talebi, ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir. Katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder. Katılımcı, ancak Düzenleyici’nin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, Fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir ve Katılımcı’yı fuardan çıkarabilir.” hükmü yer aldığını bu duruma katılımcının itiraz etme hakkı olmadığı gibi, bu durum bir fesih sebebi de olamayacağını, bu sebeple davalı şirketin, Fuar Katılım Sözleşmesini feshetme ve yapmış olduğu ödemeleri talep hakkı bulunmadığını, sadece bu hususun dahi davanın reddini gerektirdiğini, taraflar arasında fuar katılım sözleşmesi bulunduğuna ilişkin herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, dava konusu fuarın iptal edilmediğini ertelendiğini yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacağını, burada irdelenmesi gereken taraflar arasındaki sözleşmenin 2. Maddesinin açık olduğunu, katılımcıya fesih yetkisi vermediğini, sözleşme özgürlüğü, bir akdi yapıp yapmama, içeriğini belirleme, akdin karşı tarafını seçme, akde son verebilme ve akdin şeklini belirleyebilme serbestisi anlamına geldiğini, kimse bir akdi yapmaya zorlanamayacağı gibi istediği bir akdi yapmaktan da alıkonulamayacağını, taraflar arasında özel hukuk hükümlerine tabi geçerli bir sözleşmenin (Fuar Katılım Sözleşemesi) mevcut olduğunu, davacı şirketin basiretli tacir olarak davranma yükümlülüğüne sahip olduğu hususunun ise izahtan vareste olduğunu, bu nedenle de “Fuar Katılım Sözleşmesi” nin 2. Maddesi tarafların serbest iradeleri ile kararlaştırdıkları hüküm olduğunu ve geçerli olduğunu, haksız şart olarak kabulünün mümkün olmadığını, kaldı ki söz konusu fesih hakkının olmadığına yönelik düzenlemenin sadece 2. Maddede değil sözleşmenin ön yüzünde de mevcut olduğunu, tarafların bağlayıcı olduğundan ve madde metin içeriğinden müvekkili şirketin gerekli görmesi halinde fuar tarihini değiştirme hakkı olduğunu, bu durumun katılımcıya fesih hakkı vermeyeceğinin açıkça düzenlendiğini, yapılacak inceleme ve yazılacak müzekkereler sonucunda da Fuar tarihinin mücbir sebep ile ertelendiği ve ertelenme ve yeni tarih ile ilgili gerekli bilgilendirmelerin yapıldığının ortada olduğunu, basiretli tacir gibi davranması gereken davacı tarafın sözleşmenin imzalanması sırasında sözleşmenin 2. maddesini bildiği, bu hükme göre de ödenen bedelin iadesinin talep hakkının olmadığını, ödeme yükümlülüğünün devam ettiğini ve ertelemenin taraflara sözleşmenin feshi hakkının da tanımayacağının düzenlendiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, yine aynı şekilde katılımcıya fesih yetkisi verilmediğinin ilk sayfada da açıkça yazıldığını ve kararlaştırıldığını, müvekkili şirkete karşı yine benzer fuarlar ile ilgili katılımcıların açmış oldukları davaların yerel mahkemelerce reddedildiğini, davacı şirket davasını ikame ederken söz konusu …. fuarının müvekkili şirket tarafından iptal edildiğini, yapılmayacağını, hiçbir hazırlık yapılmadığını ve tüm bunlara rağmen ödenen bedelin iade edilmediğini savunmuşsa da söz konusu fuarın müvekkili şirket tarafından iptal edilmediğini, müvekkili şirket edimlerini yerine getireceğini, söz konusu fuarın davacı şirkete de bildirilen tarihlerde aynı yerinde yapılacağını, söz konusu fuarın alalade bir fuar olmadığını, bu yıl 16ıncısı yapılacak olan katılımcısının ağırlıklı yabancı olduğu uluslararası bir fuar olduğunu, ancak söz konusu … fuarının yapılacak olduğu ilk tarih davacının da belirtmiş olduğu üzere … olsa da bu süreçte hem sektörden gelen hem de siyasi otoriteler tarafından alınan kararlar doğrultusunda erteleme süreci yaşandığını ve bugünlere gelindiğini, yargılama konusu uyuşmazlığın çözümünde en önemli hususun bu sürecin doğru anlaşılması olduğunu, müvekkili şirketin pandemi nedeniyle devlet tarafından alınan kararlar ve yayınlanan genelgeler nedeni ile fuarı ertelemek zorunda kaldığını, belirlenen tarihte yurt dışından misafirlerin pandemi nedeniyle katılamayacak olmaları nedeniyle fuar katılımcıları tarafından ertelenmesinin talep edildiğini, hatta bu hususta dava dilekçesinde adı sıkça geçen söz konusu derneğin erteleme talep ettiği ihtarnameyi de sunduklarını, müvekkili şirketin sektörden gelen talepler doğrultusunda fuarı .. tarihine ertelediğini, bahse konu fuarın taraflarca alınan ortak karar neticesinde ertelenmek durumunda kalınmasının sebebi olan ve ülkemiz de dâhil olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (CoViD-19) pandemisi (salgın hastalığı) sürecinin hayatın tüm yönlerine ve özellikle ticari faaliyetlere olan olumsuz etkisinin ne denli büyük olduğunun malum olduğunu, nitekim söz konusu pandemi sürecinin tüm dünya genelinde olduğu gibi taraflar arasında akdedilen sözleşme bakımından da açık bir mücbir sebep teşkil ettiği gerçeği üzerinde, fuar erteleme yönündeki ortak sektör iradesi ile de mutabık kalındığının açık olduğunu, bu kapsamda söz konusu fuarın ilk olarak … tarihine ertelenmişse de pandeminin belirlenen tarihte halen daha devam etmesi ve yüz binleri bulan vakalar sonucunda söz konusu fuarın bir kez da … tarihine ertelendiğini, fuarın iptalinin kesinlikle söz konusu olmadığını, 11 Mart 2020 tarihinde ülkemizde görülen Covid-19 vakaları ile birlikte başlayan süreçte sokağa çıkma yasakları nedeniyle ülke genelinde tüm toplantı, gösteri, konser vb. organizasyonların yasaklanması ve sektörden gelen talep doğrultusunda söz konusu fuar müvekkil şirket tarafından yapılamadığını bu sebeple fuarın … tarihine ertelendiğini, bu tarih her ne kadar henüz gelmemiş olsa da ülkemizde ve tüm dünyada pandeminin etkilerinin devam etmesi, Amerika, Avrupa ülkeleri ve diğer bazı ülkelerin Türkiye’yi kırmızı listeye alması yani Türkiye’ye seyahat kısıtlaması getirmesi, yine pandemi kaynaklı seyahat prosedürlerinin zorlaşması, aşı zorunluluğunun getirilmesi, karantina süreçleri, bu dönemde bilet fiyatlarının fahiş oranda artması gibi sebeplerden dolayı bu durumun fuara katılacak şirketlere bildirilerek fuara yurt dışından misafirlerin katılmasının çok önemli olduğunu, fuarların yapılış amacının yurt dışından müşteri kazanmak, yurt dışı pazarına açılmak olduğundan fuarın … tarihine ertelendiğini, hizmetin ertelenmesinde müvekkiline atfedilecek bir kusurun olmadığını, kaldı ki ilk seferde direkt olarak dernek tarafından talep edilen ertelemenin müvekkili şirket tarafından onaylandığını, halen daha erteleme nedenlerinin ortadan kalkmaması nedeniyle fuarın bir kez daha ileri bir tarihe ertelendiğini, söz konusu fuarın … Tarihinde … Merkezinde gerçekleştirileceğini, davacı şirketin iddia ettiği gibi bu ertelemenin keyfi sebeplerle yapılmadığını, dönemin gerektirdiği tedbirlerin müvekkili şirket tarafından alındığını, bu kapsamda tüm dünyada da aynı tedbirlerin alındığını, Müvekkili şirketin söz konusu fuarları yapabilmek için fuar alanını en az 1 yıl önceden kiraladığını, bunun için reklam ajanslarıyla anlaşmalar yapıldığını, personel alımı gerçekleştirildiğini, ses ve görüntü sistemleri için anlaşmalar yapıldığını, temizlik şirketleriyle anlaşmalar yapıldığını, bir fuarın organize edilme bedelinin milyonlarca lirayı bulduğunu, ayrıca Ticaret Bakanlığı, TOBB, Belediye ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlardan prosedür gereği izinlerin alındığını, söz konusu fuarın Covid-19 kaynaklı nedenlerle yapılamaması müvekkili şirketi de telafisi oldukça zor zararlara uğrattığını, fuarın sanki keyfe keder nedenlerle yapılmadığını ve bu durumdan müvekkili şirketin bir menfaati varmış gibi lanse edip müvekkili şirkete kusur ve kötüniyet hamledilmesinin mümkün olmadığını, bu hususta mahkemenin taraflar arasındaki menfaatler dengesini göz önünde bulundurması gerektiğini, bu hususta pandemi nedeniyle sıkışan fuar takvimi de dikkate alınması gerektiğini, davacı tarafın dilekçesinde belirtmiş olduğu ” fuar alanının tahsisinin bile sağlanmadığı” iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bu kapsamda TOBB, İTO ve ….’ye yazılacak müzekkereler sonucunda söz konusu fuarın fuar takviminde yer aldığının ve kiralama bedellerinin açıkça ödendiğinin anlaşılacağını, ilgili fuar için tarihlerin belirlendiğini, kiralama bedellerinin ödendiğini, tüm harcamaların aylar öncesinden yapıldığını, ertelenen fuarlar, sıkışık fuar takvimleri ve artan maliyetlere tarafların iştiraki ile katlanmasının sözleşme gereği olduğunu, bu nedenle müvekkilinin kusurundan kaynaklanmayan ertelemenin getirmiş olduğu külfetlere binaen katılımcıların ödedikleri bedellerin iadesi veya zarara uğramayan derneğe fahiş ödemelerin yapılması sonucunda bu durumun müvekkili şirketin mahvına yol açacağını, söz konusu fuarların ertelenmesinin tüm dünya genelinde geçerli bir sorun olduğunu, bununla ilgili 2022 yılında yapılması planlanan sektörün avrupadaki en büyük fuarı olan … Fuarının da 2023 yılına ertelendiğini, davacı taraf fuarın ertelendiği tarih olan … tarihi için en az talep gören tarihi şeklinde bahsetmişse de dünyanın en büyük … Fuarı olan … bir diğer uluslararası fuar olan .. tarihi olarak kış aylarına ertelendiğini, bu nedenle davacının bu iddiasının haksız davasına mesnet oluşturmak amacı taşıdığını, Ticaret Bakanlığı sitesinde yayınlanan covid-19 fuarlara ilişkin yazıdan da anlaşılacağı üzere 2022 başlarındaki tüm fuarların ertelendiğini, tüm bu nedenlerle davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, yapılması planlanan fuar ile ilgili ilk erteleme talebinin sektördeki firmalardan geldiğini, fuarın iptal edilmediğini, ertelendiğini, sözleşmenin ayakta olduğunu, ilk başta ertelemeye sebep olan nedenlerin aynen ve daha ağır bir şekilde devam ettiğinden son olarak bir ertelemenin yapıldığını, fuarlar ile ilgili hususun sadece ülkemizde değil Dünya genelinde var olduğunu, müvekkili şirkete kusur atfedilemeyeceğini, ilgili sözleşme gereği müvekkili şirketin fuar tarihlerini düzenleme yetkisinin olduğunu, tarafların tacir olarak bunu özgür iradeleri ile kararlaştırdığını beyanla yetkisizlik itirazının kabulü ile, dosyanın yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun huzurdaki davanın esastan reddine, davacı taraftan %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatının alınarak müvekkiline verilmesine, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava fuar hizmet sözleşmesi kapsamında istirdat talebine dayalı itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalı aleyhine İstanbul …. İcra Dairesinin … E Sayılı takip dosyası ile 22.416,47 TL asıl alacak 749,77 TL noter masrafı toplamı 23.166,24 TL üzerinden takip başlattığı ,davalının borcu olmadığı savı ile süresinde takibe itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının 2004 Sayılı İİK’nun 67. Maddesi uyarınca yasal bir yıllık hak düşürücü süre içinde ve dava değeri 23.166,24 TL üzerinden açıldığı anlaşılmakla ;
Davacı “…. (…) Fuarı”na katılım bedeli olarak davalıya ödediği 22.416,47 TL fuar katılım bedelinin sözleşmeden dönülmesi sebebiyle tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlattığı,aynı taleplerini İstanbul .. Noterliği’nin 09/02/2022 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile keşide ettiği görülmüştür.
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Taraflar arasında …. tarihlerinde düzenlenecek olan ” …” fuarına ilişkin fuar katılım sözleşmesi akdedildiği,
Davacının iş bu sözleşme kapsamında fuar katılım ücreti olarak 22.416,47 TL ödediği ve de yapılan ödemelere ilişkin taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı ,
Davalı tarafa cevap dilekçesi ibraz etmekle fuarın iptal edilmediğini ertelendiğini ve de sözleşmenin 2.maddesi uyarınca fuar tarihini değiştirme hakkı olduğunu ayrıca Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan incelemenin kendileri lehine sonuçlandığını savunmuştur.
Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen deliller ve de TOBB fuar takvimi incelendiğinde incelendiğinde erteleme tarih aralığında başkaca fuarların yapıldığı/yapılabildiği anlaşılmıştır.
… tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan fuarın Covid-19 Pandemi sebebi ile ertelendiği ,ilkin … sonrasında …sonrasında 2022 yılı sonuna ertelendiği iş bu dava tarihinde halen yapılmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında sözleşme serbestisi ilkesi gereğince akdedilen sözleşmeden kaynaklı edimini davacının yerine getirdiği ancak davalının covid-19 pandemi sebebi ile edimini yerine getirmediği /getiremediği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı … sözleşmenin 2.maddesi uyarınca fuar katılım tarihinde değişiklik yapma hakkına sahip ise de bu maddenin sözleşmenin ifası -ifa imkansızlığı-mücbir sebep konuları ile birlikte değerlendirilmesi gerekir.
“Türk Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesinin 2. Fırkasında;”Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.”
Türk Borçlar Kanunu’nun 177. Maddesinde; “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel adet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” hükümleri bulunmaktadır.
Yargıtay HGK 2017/90 esas ve 2018/1259 karar sayılı kararında; Mücbir sebebi şu şekilde tanımlamıştır: “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcunun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, ön görülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.”
Yargıtay 13 Hukuk Dairesi 2013/16898 esas ve 2014/18895 karar sayılı kararında; “…tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra çok önemli surette, çarpıcı ve öngörülmez bir biçimde adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar. Değişen bu koşullar karşısında TMK 2. Maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğar.”
Dava konusu somut uyuşmazlığın temeli Covid-19 salgını nedeniyle iptal edilen fuar ve bu kapsamda ödenen bedelin iadesidir. Söz konusu küresel salgın sürecinde en çok değerlendirme bulacak ihtimallerden birisi aşırı ifa güçlüğüdür.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve 2017/13-515 Esas, 2019/1233 Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Akitlerin ifasını şartların değişmemesine bağlayan fikir (clasula rebus sic stantibus) gerçeğe tam olarak uygun değilse de, ahde vefa prensibine kesin ve sıkı sıkıya bağlılığında her zaman adil olmadığı görülmektedir. Bugün İsviçre-Türk hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, uyuşmazlıklara dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır (Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Dersleri,Cilt 1, 4.Bası, İstanbul 1987, s.123; Serozan, R.: Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme 3.Cilt, İstanbul 1994, s.164; Kaplan, İ.: Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara 1987, s.112; Burcuoğlu, H.: Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s.4; İsviçre Hukuku için Bkz. Eugen Bucher, Schweizer Isch’es Obligationenrecbt Allgemeiner Teil, 2.Bası, Zürich 1988, s.385 vd. Henri Deschenaux, Le Titre Preliminaire Du Code Civil,Fribourg 1969, s.183).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.T.C.SAKARYABÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ …. HUKUK DAİRESİDOSYA NO: .. KARAR NO : … KARAR TARİHİ: 17/12/2021

Taraflar arasında fuar katılım sözleşmesi akdedildiği ve belirlenen zamanda küresel salgın sebebi ile yapılamadığı açıktır.,Bu itibarla işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması şartının, bir başka deyişle öngörülemeyen dış bir olayın meydana gelmesi olgusunun gerçekleştiği ve borçludan kaynaklanmamış olduğu, bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olduğu, dolayısıyla işlem temelinin çöktüğü, ayrıca sözleşmenin aynı koşullarla ifası mümkün bulunmadığına göre, ilk iki erteleme tarihi davacı tarafça kabul edilmiş ve dava tarihi itibari ile de davalı tarafından herhangi bir engel olmamasına rağmen yapılmadığı ,ertelemenin davacı tarafça kabul edilmediği ,kaldı ki kabul etmesinin de davacıyı sözleşmeyle bağlı tutmanın mümkün ve hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede davalı … fuar tarihini değiştirme/yeniden düzenlenme imkanı sağlanmış ise de,mevcut durum şartları değerlendirildiğinde küresel salgın sebebi ile beklenmeyen hal kavramının gerçekleştiği ve de davalının ediminin aşırı ifa güçlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği bu hali ile davacının sözleşmeden dönme ve ödediği bedeli geri isteme talebinin yerinde olduğu, her ne kadar imkansızlık geçici nitelikte olup, kural olarak borcu sona ermesine neden olmaz ise de,ifanın muayyen bir zamanda yapılacak olması veya ifa zamanının alacaklı için önem taşıdığı hallerde borcun sona ermesi sonucunu doğurduğu kabul edilmeli alacaklı taraf aksi hale mahkum edilmemelidir.
Bu sebeple davacının ödediği bedeli istirdat talebi yerinde olup noter masrafı talebi yargılama giderinden olmakla ; asıl alacak yönünden davanın kabulüne Davalı borçlunun İstanbul …. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın asıl alacak 22.416,40 TL iptali ile takibin aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine ve de İİK 67/2 uyarınca alacağın likit oluşu ve borçlunun itirazında haksız çıkması sebebiyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE – KISMEN REDDİNE,
2-Davalı borçlunun İstanbul …. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın asıl alacak 22.416,40 TL iptali ile takibin aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine ,
3-Hüküm altına alınan asıl alacak yönünden 22.416,40 TL üzerinden davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.531,26 TL karar harcından daha önce mahkememiz dosyasına yatırılan 279,80 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.251,46 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı kendisini davada vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini davada vekil olarak temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen miktar üzerinden hesaplanan 749,77 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 279,80 TL peşin harç,11,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 372,00 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 749,77 TL (noter masrafı) , 466,25 TL (tebligat ,posta, müzekkere ) yargılama gideri toplamı 1.216,02 TL ‘nin davanın kabul % 96,77 -red % 3,23 oranına göre hesaplanan 1.176,75 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan ( haklı çıkmış olduğu orana göre ) 3,23‬ TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.320,00 TL’ nin 1.277,364‬ TL’si davalıdan, 42,636 TL’si davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
11-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.
27/03/2023

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.