Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/636 E. 2023/527 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/636 Esas
KARAR NO : 2023/527

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/07/2022
KARAR TARİHİ : 12/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında … tarihleri arasında gerçekleşecek olan “…. Fuarı’na katılım hususunda sözleşme yapıldığını, davacı tarafların belirlediği 10.780,26 USD tutarındaki fuar katılım ücretini anlaşmaya uygun olarak alacaklının kabul ettiği ödeme yoluyla ifa ettiğin ancak davalı taraf işbu tarih itibariyle üzerine düşen edimi yerine getirmediğini, fuar organizasyonunu gerçekleştiremediğini, davacı tarafından Bursa … Noterliğinin 22/04/2022 Tarih, …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiği ve ödenen bedelin iadesinin talep edildiği ancak davalı tarafça iade yapılmadığından Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. numaralı dosyası ile davalı aleyhine takibe geçildiğini ancak davalı tarafın itirazı sebebiyle takibin durduğunu belirterek davacı vekili davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.
CEVAP;Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında … tarihleri arasında gerçekleşecek olan …. Fuarına katılım hususunda sözleşme yapıldığını COVİD-19 salgını nedeniyle fuarın haklı sebeplerle ileri bir tarihe ertelendiğini, sözleşmede yer alan hükümler gereğince davalı şirketin fuarı haklı gerekçelerle erteleme hakkına sahip olduğunu, yapılan erteleme ile, katılımcıların hakları aynen korunacak olması, aynı şartlarda fuarın gerçekleştirilecek olması nedeniyle fuar katılım bedelinin iade edilemeyeceği hususununda kararlaştırıldığı, davacı, …. ile yapılan protokolün çerçeve sözleşme olduğunu, bu nedenle katılım sözleşmelerinin ilgili maddelerinin geçersiz olduğunu iddia ettiğini ayrıca davacı tarafından ödemelerin yapıldığına ilişkin iddialara açıkça itiraz ettiklerini belirterek davalı vekili davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava fuar katılım sözleşmesine istinaden davalı tarafın edimini yerine getirmemesi sebebiyle sözleşmeden dönülmesi ve ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talebine ilişkindir. Davacı taraf davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyası ile 10.780,26 USD asıl alacak 13,29 USD işlemiş faiz toplamı 10.793,55 USD üzerinden takip başlattığı ,davalının borcu olmadığı savı ile süresinde takibe ve icra dairesinin yetkisine itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının 2004 Sayılı İİK’nun 67. Maddesi uyarınca yasal bir yıllık hak düşürücü süre içinde ve dava değeri 10.793,55 USD üzerinden açıldığı anlaşılmakla ;
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Davacı “…. tarihlerinde düzenlenecek … Fuarı “na katılım bedeli olarak davalıya ödediği 10.780,26 USD fuar katılım bedelinin sözleşmeden dönülmesi sebebiyle tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlattığı anlaşılmıştır.
Davacının sözleşmeden dönme iradesini Bursa .. Noterliği’nin 22.04.2022 tarih …. yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı tarafa 26/04/2022 tarihinde tebliğe ettirdiği,üç iş günü sonrası 30.04.2022 tarihinde davalının temerrüde düştüğü anlaşılmıştır
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Taraflar arasında …. tarihlerinde düzenlenecek …. Fuarı katılım sözleşmesi akdedildiği,
Davacının iş bu sözleşme kapsamında fuar katılım ücreti olarak 10.780,26 USD ödediği ve de yapılan ödemelere ilişkin taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı ,
Davalı tarafa cevap dilekçesi ibraz etmekle fuarın iptal edilmediğini ertelendiğini ve de sözleşmenin 2.maddesi uyarınca fuar tarihini değiştirme hakkı olduğunu ayrıca Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan incelemenin kendileri lehine sonuçlandığını savunmuştur.
Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen deliller ve de TOBB fuar takvimi incelendiğinde erteleme tarih aralığında başkaca fuarların yapıldığı/yapılabildiği ancak cevabi müzekkerede fuarın iptal ediliği bilgisinin verildiği görülmüştür.
Gerçekleştirilmesi planlanan fuarın Covid-19 Pandemi sebebi ile ertelendiği, iş bu dava tarihinde halen yapılmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında sözleşme serbestisi ilkesi gereğince akdedilen sözleşmeden kaynaklı edimini davacının yerine getirdiği ancak davalının covid-19 pandemi sebebi ile edimini yerine getirmediği /getiremediği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı yan sözleşmenin 2.maddesi uyarınca fuar katılım tarihinde değişiklik yapma hakkına sahip ise de bu maddenin sözleşmenin ifası -ifa imkansızlığı-mücbir sebep konuları ile birlikte değerlendirilmesi gerekir.
“Türk Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesinin 2. Fırkasında;”Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.”
Türk Borçlar Kanunu’nun 177. Maddesinde; “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel adet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” hükümleri bulunmaktadır.
Yargıtay HGK 2017/90 esas ve 2018/1259 karar sayılı kararında; Mücbir sebebi şu şekilde tanımlamıştır: “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcunun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, ön görülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.”
Yargıtay 13 Hukuk Dairesi 2013/16898 esas ve 2014/18895 karar sayılı kararında; “…tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra çok önemli surette, çarpıcı ve öngörülmez bir biçimde adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar. Değişen bu koşullar karşısında TMK 2. Maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğar.”
Dava konusu somut uyuşmazlığın temeli Covid-19 salgını nedeniyle iptal edilen fuar ve bu kapsamda ödenen bedelin iadesidir. Söz konusu küresel salgın sürecinde en çok değerlendirme bulacak ihtimallerden birisi aşırı ifa güçlüğüdür.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve 2017/13-515 Esas, 2019/1233 Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Akitlerin ifasını şartların değişmemesine bağlayan fikir (clasula rebus sic stantibus) gerçeğe tam olarak uygun değilse de, ahde vefa prensibine kesin ve sıkı sıkıya bağlılığında her zaman adil olmadığı görülmektedir. Bugün İsviçre-Türk hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, uyuşmazlıklara dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır (Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Dersleri,Cilt 1, 4.Bası, İstanbul 1987, s.123; Serozan, R.: Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme 3.Cilt, İstanbul 1994, s.164; Kaplan, İ.: Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara 1987, s.112; Burcuoğlu, H.: Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s.4; İsviçre Hukuku için Bkz. Eugen Bucher, Schweizer Isch’es Obligationenrecbt Allgemeiner Teil, 2.Bası, Zürich 1988, s.385 vd. Henri Deschenaux, Le Titre Preliminaire Du Code Civil,Fribourg 1969, s.183).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.T.C.SAKARYABÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİDOSYA NO: …. KARAR NO : … KARAR TARİHİ: 17/12/2021

Taraflar arasında fuar katılım sözleşmesi akdedildiği ve belirlenen zamanda küresel salgın sebebi ile yapılamadığı açıktır.,Bu itibarla işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması şartının, bir başka deyişle öngörülemeyen dış bir olayın meydana gelmesi olgusunun gerçekleştiği ve borçludan kaynaklanmamış olduğu, bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olduğu, dolayısıyla işlem temelinin çöktüğü, ayrıca sözleşmenin aynı koşullarla ifası mümkün bulunmadığına göre, ilk iki erteleme tarihi davacı tarafça kabul edilmiş ve dava tarihi itibari ile de davalı tarafından herhangi bir engel olmamasına rağmen yapılmadığı ,ertelemenin davacı tarafça kabul edilmediği ,kaldı ki kabul etmesinin de davacıyı sözleşmeyle bağlı tutmanın mümkün ve hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede davalı yana fuar tarihini değiştirme/yeniden düzenlenme imkanı sağlanmış ise de,mevcut durum şartları değerlendirildiğinde küresel salgın sebebi ile beklenmeyen hal kavramının gerçekleştiği ve de davalının ediminin aşırı ifa güçlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği bu hali ile davacının sözleşmeden dönme ve ödediği bedeli geri isteme talebinin yerinde olduğu, her ne kadar imkansızlık geçici nitelikte olup, kural olarak borcu sona ermesine neden olmaz ise de,ifanın muayyen bir zamanda yapılacak olması veya ifa zamanının alacaklı için önem taşıdığı hallerde borcun sona ermesi sonucunu doğurduğu kabul edilmeli alacaklı taraf aksi hale mahkum edilmemelidir.
Bu sebeple davacının ödediği bedeli istirdat talebi yerinde olup ,usul ekonomisi gereği bilirkişi incelemesine başvurulmaksızın resen işlemiş faiz alacağı 13,29 USD hesaplanarak (30.04.2022 temerrüt tarihi – 05.05.2022/2022 takip tarihleri arasında 5 gün için 10.793,55 USD x %9 yasal faiz / 365 x5 = 13,29 USD ) davacı tarafça takipte talep edilen asıl alacak ve işlemiş faiz talebi yerinde görülerek davalı borçlunun Bakırköy …. İcra Dairesinin …. E. Sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynen devamına ve de İİK 67/2 uyarınca alacağın likit oluşu ve borçlunun itirazında haksız çıkması sebebiyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM;Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Davalı borçlunun Bakırköy …. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynen devamına,
3-Hüküm altına alınan asıl alacak yönünden takip tarihindeki kur üzerinden hesaplanan 159.584,80 TL üzerinden davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 13.101,5101 TL karar harcından daha önce mahkememiz dosyasına yatırılan 80,70 TL peşin harç ve 3.180,04 tamamlama harcı olmak üzere toplam 3.260,74 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.840,7701 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 29.769,24 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından mahkememiz dosyasına yatırılan 80,70 TL peşin harç, 3.180,04 tamamlama harcı, 80,70 TL başvurma harcı,11,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 3.352,94 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 67,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.560,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
9-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin e-duruşma ile yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/06/2023

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır