Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/518 E. 2023/528 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/518 Esas
KARAR NO : 2023/528

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2022
KARAR TARİHİ : 12/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile davacı şirket arasında var olan ticari ilişki nedeniyle davalı şirket 18.01.2022 tarihinde davacı şirketten almış olduğu mallar karşılığında davacıya borçlanmış olduğunu, Davalı, alım-satım işleminden kaynaklan borcunu davacı şirkete zamanında ödeyememiş olduğunu, davacı şirket bu konuda davalıyı defalarca sözlü şekilde uyarmış fakat borç ödenmeyince davalı şirket hakkında takip başlatılmış olduğunu, davalının borca itiraz etmiş ve takibin durmuş olduğunu, bu sebeple işbu davayı açma zorunluluğu doğmuş olduğunu, Davalı hakkında Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibine konu 18.01.2022 tarihli 255.150,00-TL bedelli açık faturadan kaynaklı olarak davalı şirket tarafından 02.02.2022 tarihinde 6.750,00-TL ve 14.02.2022 tarihinde 63.000,00-TL kısmi ödemeler yapmış, bakiye kalan 185.400,00 TL’nin takip tarihine kadar ödenmemiş olduğunu, bu bakiye kalan alacağın tahsili amacıyla genel haciz yoluyla takip yapılmış ; davalı 28.04.2022 tarihinde borca itiraz ederek takibi durdurmuş olduğunu, davalı şirket tarafından davacı şirkete 04.04.2022 tarihli 185.490,00-TL bedelli iade faturası önderilmiş olduğunu, haksız olarak gönderilen bu iade faturasının davacı şirket tarafından Gaziosmanpaşa … Noterliğinin 05.04.2022 tarih … yevmiye numarası ile faturanın ve içeriğinin kabul edilmediği belirtilerek iade edilmiş olduğunu, böyle bir durumda, alıcının 8 (sekiz) günlük süre içinde satıcıya ayıp ihbarında bulunması gerekmekte olduğunu, uygulamada, iade faturasının, faturaya itiraz usulü olarak da kullanıldığı, diğer bir ifade ile, alıcı, kendisine tebliğ edilen faturaya itiraz ettiğini satıcıya beyan etmek için iade faturası düzenleyerek satıcıya göndermekte olduklarını, oysa bu durumda, ortada iade edilen bir mal söz konusu olmadığından iade faturası düzenlenmesi de mümkün olmaması gerektiğini, Nitekim Yargıtay’ın konuyla ilgili kararlarında bu hususun altını çizdiği ve faturaya itirazın iade faturası yoluyla yapılmasını kabul etmediği açıkça görüldüğünü, davalı şirket iade faturası içeriğinde malın evsafına uygun olmadığından bahsetmekte olduğunu, bu içeriğin gerçeği yansıtmamakta olduğunu, davalı şirket davaya konu fatura alacağının mallarının belirli bir kısmını satmış olduğunu, satmış olduğu bu mallar evsafına uygun olmasaydı kendilerine geri iade edilebileceğini, davalı şirketin davacı şirkete göndermiş olduğu ve kendisine tekrar geri iade edilen iade faturasında da anlaşılacağı gibi satın almış olduğu malların adedi ve miktarı ile göndermiş olduğu mal ve aded arasında ki farkın açıkça ortada olduğunu, almış olduğu mallar evsafına uygun olmasaydı malların tamamı için fatura düzlenmesi gerekmiş olacağını, davalı şirket, basiretli bir tacir gibi davranmamış ve iddia ettiği gibi mallarda bir sıkıntı varsa da bu konu ile ilgili ayıp ihbarında bulunmamış olduğunu belirterek davacı vekili davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.
CEVAP;Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … ihtiyati tedbir talebi hukuka ve kanuna aykırı bir talep olup reddi gerektiğini, davanın kabulü halinde davalı şirketin ödemekle yükümleneceği tutar davalı şirketin yıllık cirosu, sermayesi ve karlılığı ile ölçüldüğünde çok düşük bir tutar olduğunu, davalı şirketin bu cüzi tutarı ödemekten imtina etmesi ve şirketini alacaklıların borçlarını tahsil edemeyeceği nispette borca batık hale getirmesinin akla ve mantığa aykırı olduğunu, davalı şirketin davacı şirkete herhangi bir surette borcu bulunmadığını, zira davacı şirket davalı şirkete eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim etmesi gereken ürünleri teslim edemediğini ve buna bağlı olarak davalı şirket müşterileri nezdinde itibar kaybına uğradığını ve somut maddi zarar meydana geldiğini belirterek davalı vekili davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava ticari alım-satım ilişkisine dayalı itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyası ile 185.400,00 TL asıl alacak üzerinden takip başlattığı ,davalının borcu olmadığı savı ile süresinde takibe ve icra dairesinin yetkisine itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının 2004 Sayılı İİK’nun 67. Maddesi uyarınca yasal bir yıllık hak düşürücü süre içinde ve dava değeri 185.400,00 TL üzerinden açıldığı anlaşılmakla ;
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Taraflar arasında “tek kullanımlık maske” ticari satım akdi kurulmuş olup ,davacı satılan ürünlerin bakiye ödemesinin yapılmadığını, davalının haksız olarak iade faturaları düzenlediğini ,davalı taraf ise satın alınan bir kısım ürünlerin ayıplı olduğunu,yurt dışındaki müşterileri tarafından iade edildiğini,ürünlerin ayıplı olduğunu davanın reddini istemiştir.
Dava, icra takibine konu fatura içeriği malların satım/eser sözleşmesine konu ürünler olup olmadığı, hangi faturadan kaynaklı hangi parti ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp iddiasının usulüne uygun ve de süresine uygun yapılıp yapılmadığı, ayıba konu ürünlerin halen mevcut olup olmadığı, davacının icra takibi tutarı kadar alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmakla;
Davalının ayıp iddiasına konu ürünlerin hali hazırda bulunduğu lojistik firmasında bilirkişilerce yerine inceleme yapılmakla;taraf ticari defterleri ve ba-bs formları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş,
HMK 266.maddesi uyarınca Çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hususlar olan alacak hesabı konusunda rapor alınmıştır.
20/03/2023 Tarihli Bilirkişi Heyet Raporunda;
1-) Davacı … Ticari defterlerinin, 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu,
2-) Davalı … tarafından inceleme günü ticari defterlerin incelemeye sunulmamış olduğu,
3-) Davacı … incelenen ticari defterlerinde, icra takip tarihi olan 07/04/2022 tarihi itibariyle, davacı …, davalı yandan 185.400,-TL Alacaklı oldukları,
4-) Davalı … tarafından davacı … düzenlenmiş 04.04.2022 tarihli …. numaralı ve içeriği 137.400,-Adet … Koruyucu Maske iadesi olan 185.490,-TL’lik Temel iade E- Faturasının davacı tarafından kabul edilmediğinin, ihtarname ile davalı … ihtaren bildirilmiş olduğu,
Sektörel Değerlendirme Sonucu;
-Tüm koliler incelendiğinde tespit edilen 22 “kutu”ya denk gelecek adette 220 tekil maskenin; kutusuz ve üzeri baskısız, şeffaf naylon ambalaja konulmuş şekilde, dağınık halde, bazı kolilerin içerisinde yer aldığı,
-Ürünlerin eczane, medikal vb bir işletmedeki “satılabilir” halinin; “ürün niteliklerini ve üretici bilgilerini gösterir ambalaj baskısına sahip karton kutu içerisindeki 10 adet maske” halinde olması gerektiği,
-Kutusuz ve baskısız tekil maskelerin; “satışa uygun olmayıp”, “numune” diye nitelendirilen “bedelsiz” ürün izlenimine sahip olduğu ve maskenin nitelikleri ve kullanım sınıfının anlaşılamıyor olması nedeniyle, tekil şeffaf poşet içerisinde olup sadece kumaş üzeri baskısında üretici adı bilgisi yer alan maskelerin ticari olarak tüketiciye satış ürünü olarak sunulmasının mümkün olmadığı,
-Kutusuz, şeffaf primer ambalajlı maskelerin ayrıştırılması neticesinde, 22 kutuya denk 220 tekil maske haricinde kalan adetli maskelerin satışa uygun olduğu,
-Tüm koliler incelendiğinde tespit edilen 22 kutuya denk 220 tekil maske haricindeki ürünlerde her ne kadar bir sorun tespiti yapılamamış olsa da; pandemi şartlarında steril tek kullanımlık …. sınıfı maskeye erişime hassasiyet göstermiş müşteriye; “kutusuz”, “dökme” diye nitelendirilen şekilde ürün gönderiminde özen eksikliğinin ortada olduğu,
-Maskelerin tekil ve ambalaj baskısız şekilde kişisel kullanımına tıbbi açıdan her ne kadar mani bir durumları olmasa da, nih etici tarafından markasız/anonim/numune şeklinde yapılacak olası değerlendirmeler neticesinde ticari olarak satışı mümkün olmadığından, davaya konu – ticarette satıcıdan alıcıya gönderilen ürünün “kusurlu” — olarak değerlendirildiğine,
-Kusurun ambalajlama sırasında üretici tarafında mı yoksa sonrasındaki lojistik süreçte mi oluştuğunun tespitinin tarafımızca yapılamadığı,
-Satışa uygun olmayan, sevk edilen ürünlerin güvenilirliğini azaltan kusurlu ürünler neticesinde; kurulan ticari ilişkinin bozulup bozulamayacağının takdirinin sayın Mahkemeye ait olduğu,
-Davacı … lehine karar alınması durumunda, Davacı …, icra takip tarihi olan 07/04/2022 tarihinden itibaren asıl alacağına işleyecek Reeskont Avans Faizi talep edebileceği, kanaati ile rapor düzenlendiği görülmüştür.

Taraflar tacir olup, uyuşmazlığın ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK m. 207 vd) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 25/1, 3). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 25/I hükmü de uygulanacaktır.

Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme davaya konu uyuşmazlık açısından ;dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
,
Düzenlemede “Satıcı alıcıya karşı satılanın zikir ve vaadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir surette tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan mesuldür” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanununun 200. maddesine (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine) göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 25/3. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 25/3. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 198. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlar Kanunun 198/3. maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul etmiş olur.
Davalı taraf cevap dilekçesinde söz konusu ürünlerin antrepoda teslim aldıklarını sondajlama usulüne göre kontrol yaptıklarını ,ancak yurt dışı müşterilerinden ayıp ihbarı geldiğini iddia etmiş ise de iddiasın ispata yarar delil sunmamıştır.
Davalı … ticari defterlerini de ibrazdan imtina etmiş,ticari satım akdi uyarınca da muayene yükümlülüğünü süresinde yerine getirmediği,kaldı ki yargılama aşamasında ayıba konu ürünler üzerinde yapılan incelemeden de anlaşılacağı üzere depolama sürecinde zarara uğramış/vasfını yitirmiş de olabileceği bu hali ilde davalının ayıp iddiasını ispat edemediği ve bakiye satım bedeli 185.400,00 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne ve de İİK 67/2 uyarınca alacağın likit oluşu ve borçlunun itirazında haksız çıkması sebebiyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM;Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Davalı borçlunun Bakırköy … İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 185.400,00 TL üzerinden iptali ile takibin aynen devamına,
3-Hüküm altına alınan asıl alacak yönünden 185.400,00 TL üzerinden davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 12.664,67 TL karar harcından daha önce mahkememiz dosyasına yatırılan 2.239,17 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 10.425,50 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 28.810,00 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından mahkememiz dosyasına yatırılan 2.239,17 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 2.342,87 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 4.082,25 TL yargılama giderinin(bilirkişi,tebligat) davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.320,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
9-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır