Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/407 E. 2022/700 K. 19.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/407 Esas
KARAR NO : 2022/700

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/05/2022
KARAR TARİHİ : 19/07/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/08/2022
Davacı vekili tarafından açılan alacak davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 03.01.2019 Tarihinde imzalanmış olan “….. SÖZLEŞMESİ” ile 21.01.2019 Tarihinde imzalanmış olan “…. SÖZLEŞMESİ” kapsamında davalı tarafından müvekkiline ödenmemiş hakediş bedellerinin davalının temerrüde düşürüldüğü tarih olan 30.09.2019 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile ödenmesini, …. Projesinde müvekkiline ihale edilmiş olan işin neredeyse tamamlanma aşamasında haksız ve sözleşmeye aykırı olarak başka bir firmaya verilmesi ve müvekkilinin kalan kardan mahrum bırakıldığını, mahrum kalınan kar alacağı, davalı şirket tedarikçileri olan … tedarik ürünlerini geç teslimi nedeni ile müvekkil şirkete hakkedişlerinin geç ödenmesi ve müvekkil şirketin bu projede çalıştırmış olduğu işçilerine maaş verememesi nedeni ile uğradığı zararların tazminini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkil şirket arasında … ve …. projeleri için imzalanmış sözleşme hükümleri kapsamında ifa yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı tarafından, haksız ve gerçekliği olmayan kurgusal iddialar ile işbu davanın ikame edildiğini, taraflar arasında 21.01.2019 tarihli sözleşme imza edilerek, müvekkili tarafından söz konusu proje kapsamındaki … Montajı işi davacı şirkete yüklendiğini, davacının işbu sözleşme ile taahhült ettiği işi 30.09,2019 tarihinde tamamlama ve teslim etme garantisi verdiğini, sözleşme akdedildikten sonra 22.01.2019 tarihinde de tutanak ile iş yeri davacı şirkete teslim edildiğini, davacının her ne kadar son derece yanıltıcı olarak söz konusu projede neredeyse işi bitirdiğini belirtmiş olsa da; işin hem teknik olarak kronolojik sıralaması hem de davacı ile süreç içerisinde varılan mutabakat metinleri gibi somut verilere göre; davacının hiçbir iddiasının gerçek olmadığının anlaşılacağını, …. projesinde davacı tarafından profesyonellik gerektiren zaten bu nedenle müvekkili ile arasında ticari ilişki kurulması sonucunu doğuran edim taahhütleri ve sözleşmeye göre ifa yükümlülüklerinin bulunduğunu, söz konusu edim yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve hukuken haklı sebebi olmayan davacının bu sefer türlü bahaneler ile işbu gecikme ve ifa yükümlülüklerini ihlal etmesinin hukuki sonuçlarını perdelemek istediğini, taraflar arasındaki sözleşmede kör kasa işlerine başlaması ve 60 gün içerisinde tamamlanması gerektiği belirtildiğini, davacının bu süre içerisinde sadece yatak odalarının kör kasa montajını yaptığını, doğrama dizayn ve işlemlerine başlamadığını, davacının görmüş olduğu iş ve işlemlerin karşılığı hakedişi ile alakalı olarak ise kendisiyle Nisan 2019, Mayıs 2019, Haziran 2019 ve Temmuz 2019’da hakediş mutabakatı yapıldığını, bu nedenle davacının zaten yazılı olarak mutabakata vardığı hususlarda müvekkiline talep yöneltmesi mümkün olmadığından, sözde işin bitti ve alacaklı olduğu yönündeki iddia ve beyanlarının da hukuken kabul edilebilirliğinin olmadığını, davacı ile en son sözleşmenin imza tarihi olan 21/02/2019 tarihinden 31/07/2019 tarihine kadar yapılan işler ile ilgili olarak mutabakat yapıldığını, davacının daha ilk basamak işi olan kör kasa işlemlerini yapmaması ve sözleşme temerrüdüne sürekli nakit sıkıntısı çektiği yönünde beyanlarda bulunması nedeniyle ayrıca malzeme alımı bakımından da kendisinin müvekkili tarafından finansa edildiğini, bir kısmı davcı şirket tarafından müvekkiline ödendiğini, hali hazırda davacı şirketten alması gereken 98.117,31 TL malzeme alacağının bulunduğunu, müvekkili ile davacı arasında 01/01/2019 tarihinde …. Projesinin Alüminyum doğrama, cam işleri, cephe alüminyum sistemleri konusunda anahtar teslim iş teslimi konusunda anlaşma yapıldığını, davacının sözleşme kapsamındaki ifa yükümlülüklerini tamamlayarak işi 28/02/2019 tarihinde teslim edeceğini taaahhüt ettiğini, sözleşmenin imzalanmasının ardından iş yerinin davacı şirkete teslim edildiğini, davacı tarafından gecikmelere delil olmak üzere sunduğu e posta yazışmalarının tarihi de zaten sözleşme tarihinden önce olduğunu, keza teknik şartnamede de davacı şirketin hangi marka ürün tedarik edeceğinin belirli olduğunu, davacının mutabakat sağladığı hak edişleri ile ilgili olarak bir talepte bulunabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, sözleşmelerinden kaynaklanan ifa yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle müvekkil şirketin talep edilebilir olan alacakları olduğundan; müvekkilinin takas mahsup hakları kapsamında davacıya değil borcu, davacıdan alacağının bulunduğunu, 28/03/2019 tarihinde kör kasa işlemlerinin bitmesi gerekirken; 6 aylık temerrüt süresi sonunda dahi davacı, ancak yapması gereken işlerin neredeyse yarısını yaptığını, gecikilen her gün için 6.000 TL cezai şart ödemesini yapılacağının düzenlendiğini, sırf işbu 6 aylık gecikme karşılığında dahi 180*6.000 TL olmak üzere 1.080.000 TL davacının cezai şart tutarı ödemesi gerektiğini, ancak cezai şart tutarının hesaplanmasında dahi müvekkili tarafından davacıya anlayış gösterildiğini, zaten sözleşmede belirli olan vade tarihlerine rağmen yine davacının temin yükümlülüğünde olan kör kasa malzemelerinin sahaya geldiği tarih olan 12/03/2019 tarihi esas alınarak 60 gün vade eklendiğini ve 145 günlük gecikmeye göre 145*6.000= 870.000 TL cezai şart olarak davacıdan talep edildiğini, yine davacının, … projesi için sözleşmesinden kör kasa işleri için 28/01/2019 tarihinde işe başlaması gerekirken 45 gün sonra işe başladığından taraflar arasındaki sözleşmenin 48/A bendi uyarınca 210.000 TL ayrıca ceza bedeli ödeme yükümlülüğünün doğduğunu, tüm bu bedeller ifaya eklenen cezai şart tutarı olduğundan davacı doğru düzgün edimini ifa etmediğini, cezai şartları da ödemediğini, yine taraflar arasındaki sözleşmenin 48 inci maddesi gereğince; davacı şirketin, sözleşmeyi ifa etmemesi, kötü ifa etmesi halinde keşif bedeli olan 1.041.410,10 TL nin yüzde onu tutarında 104.141 TL ceza şart ödemekle de yükümlü olacağının belirlendiğini, bu nedenlerle müvekkilin sadece … projesi için 1.184.000 TL cezai şart alacağının bulunduğunu ve söz konusu alacak davacıya T.C. Beyoğlu …. Noterliği 14/10/2019 tarih ve … nolu ihtarname ile bildirilerek muaccel hale geldiğini, öte yandan davacı …. Projesi kapsamında da bir ay da bitirmeyi taahhüt ettiği iş ve işlemleri için de neredeyse 3-4 aylık bir temerrüde düştüğünü, davacıya bir aylık verilen uzatma süresi de göz önünde bulundurulsa davacının en az …. projesi kapsamında 90 günlük gecikmesinin bulunduğunu, sözleşmenin 48 inci maddesi kapsamında 90*5.000 TL üzerinden 450.000 TL cezai şart borcunun davacı tarafından müvekkiline ödenmesinin gerektiğini, bu kapsamda değil müvekkilinin, borcunun olması, sadece … projesinde davacı şirketin yalnızca iki ihlal halinden doğan, 1.184.000 TL+ 450.000 TL cezai şart alacağı bulunduğundan; tüm haklarının saklı kalmak kaydıyla işbu dava tarihi itibariyle talep edilebilir olan işbu alacaklarının takas mahsup defini ileri sürdüklerini, yukarıda açıklanan nedenler ve mahkememizce nazara alınacak nedenlerle haksız davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında 03/01/2019 tarihinde imzalanan “… Sözleşmesi” ile 21/01/2019 tarihinde imzalanan “…. Sözleşmesi” kapsamında davalı tarafından davacıya ödenmeyen hakediş bedellerinin ve işin başkasına verilmesi sebebiyle davacının zararlarının tazminine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünü ,“yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü, aynı Kanun’un 448.maddesi gereğince kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı hükmünü ihtiva etmektedir.
6100 Sayılı HMK’nun 17. maddenin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Bu açıklamalar ışığında tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; tarafların tacir olduğu ve aralarında yapılan sözleşmede dava konusu sözleşmeden doğacak ihtilaflarda İstanbul (Çağlayan) Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığı ve maddede aksine bir hususun yer almadığı ve bu Mahkeme ve İcra Daireleri’nin artık kesin yetkili hale gediği anlaşılmakla Mahkememizin yetkisizliğine, yetkili Mahkemenin İstanbul (Çağlayan) Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
11-Açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nun 114. Ve 115. maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE, yetkili Mahkemenin İstanbul (Çağlayan) Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna,
3-6100 Sayılı HMK nun 20. Maddesine göre kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde müracaat halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul (Çağlayan) Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde aynı madde gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE,
4-6100 Sayılı HMK 331/2 maddesi gereği harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.19/07/2022

Katip …. Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır