Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/3 E. 2022/1050 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/3 Esas
KARAR NO : 2022/1050

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2021
KARAR TARİHİ : 24/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin internet sitesinde gerçek dışı ve iftira niteliği taşıyan açıklamalar nedeniyle müvekkili şirketin ticari itibarının zedelendiğini, kişilik haklarının ihlal edildiğini, internet sitesinde yayınlanan yazıda davalının “tarafsız ve kaynağından doğru haber” ilkesinden ödün vererek haber değeri taşımayan, kamuoyunu bilgilendirme amacından sapan söylemlere yer verdiğini, nesnel olmayan olayların haber olarak verilmemesi gerektiğini beyanla dava konusu haber içeriğinin gerçek dışı, haksız karalayıcı ve hukuka aykırı olması nedeniyle açılan davanın kabulüne, kişilik hakları ve ticari itibarları zarar gören müvekkili için toplam 0,03-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün davalının internet sitesinde ve tirajı yüksek iki ulusal gazetede yayınlanmasına, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığa konu haberin müvekkilinin internet sitesinde “….in borç yapılandırmasındaki tutar dudak uçuklattı” şeklinde yer bulduğunu, söz konusu haber içeriğinin davacının onur ve haysiyetine zarar veren hiçbir ifade barındırmadığını, basının sorumluluğunun maddi gerçek ile değil görünen gerçeklik ile sınırlı olduğunu, yayınlanan haberin doğrudan dünyada birçok yayın kuruluşuna içerik üreten … Ajansından alıntılandığını, 5651 sayılı yasada içerik sağlayıcının internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumlu olduğu ancak bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten kural olarak sorumlu olmadığını, basının kamuoyunu yakından ilgilendiren kişilerle ilgili haber yapması bir hak değil doğrudan görev olduğunu, söz konusu haberin yayınlanmasında kamu yararı bulunduğunu savunarak davanın reddine, yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Yapıla açık yargılamada taraf teşkili sağlanmış, ilgili haber görseli UYAP aracılığıyla dosya arasına alınmış, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının …. soruşturma sayılı dosyası UYAP aracılığıyla dosya arasına alınmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama süreci ve değerlendirmede; dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı ve haksız rekabet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalıya ait internet haber sitesinde yayımlanan “…’in borç yapılandırmasındaki tutar dudak uçuklattı” başlıklı haberin gerçeğe aykırı olduğu, kişilik haklarının ihlal edildiğinden ve ticari itibarının zedelendiğinden bahisle manevi tazminat isteminde bulunmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlık 05/10/2021 tarihli www…..com.tr adlı internet sitesinde yayımlanan haber nedeni ile davacının kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği, ticari itibarının zarar görüp görmediği davalının eyleminin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, manevi tazminat isteminin koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. maddesi ile, yasanın amacının, basın özgürlüğü ve bu özgürlüğün kullanımı ile basın kartına ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu, yasanın basılmış eserlerin basımı ve yayımı ile ayrıca yasaya sonradan eklenmekle internet haber sitelerini kapsadığı, yasanın 2. maddesinde belli aralıklarla yayımlanan gazete, dergi gibi basılmış eserler ile haber ajansları yayınlarının ve internet haber sitelerinin süreli yayın olduğu ifade edilmiş, internet haber sitesi ise, internet ortamında, belirli aralıklarla haber veya yorum niteliğinde yazılı, görsel veya işitsel içeriklerin sunumunu yapmak üzere kurulan ve işletilen süreli yayın olarak tanımlanmıştır. Aynı yasanın 3. maddesinde, basının özgür olduğu belirtilmiş, devamında bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerdiği düzenlenmiş, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hüküm altına alınmıştır. Yine aynı yasanın 13. maddesinde, basılmış eserler veya internet haber siteleri yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, bu hükmün, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanacağı, tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanının, diğer şirketlerde en üst yöneticinin, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiş, süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, yasanın 14 maddesi ile bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorunda olduğu, internet haber sitelerinde ise zarar gören kişinin düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür, hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç bir gün içinde, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, URL bağlantısı sağlanmak suretiyle, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.
5651 sayılı yasanın 2. maddesinde, içerik sağlayıcı, internet ortamı üzerinden kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlanmış, internet ortamı ise, haberleşme ile kişisel veya kurumsal bilgisayar sistemleri dışında kalan ve kamuya açık olan internet üzerinde oluşturulan ortam olarak ifade edilmiştir. 5651 sayılı yasanın 4. maddesine göre, içerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumlu olmakla birlikte, bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu olmayacak, ancak, içerik sağlayıcının sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumlu olacaktır.
TMK’nin 24. maddesi ile, hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği, 25. maddesi ile, davacının, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebileceği, davacının bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabileceği, davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkının saklı olduğu düzenlenmiştir.
TTK’nin 54. maddesinde, haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacının, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olduğu, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtilmiş, 56. maddesinde de, haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimsenin; fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin men’ini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği hüküm altına alınmıştır.
TBK’nin 58. maddesi uyarınca, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar paranın ödenmesini isteyebilecektir.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere, basın yoluyla kişilik hakkının ihlali durumunda manevi tazminat istemleri TBK’nin 58. maddesine tabi olup, 5187 sayılı Basın Kanunu’nda kişilik hakkının ihlali nedeniyle cevap ve düzeltme hakkı ile yayın nedeniyle doğan zararlardan sorumlu tutulabilecek kişilere ilişkin düzenlemeler getirildiği görülmektedir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 25. maddelerinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, nesnel sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Önemle vurgulanmalıdır ki, yayımlanmasında kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel bir haberin veya eleştirinin, özle biçim arasında denge kurulmak suretiyle verildiği durumlarda manevi tazminat sorumluluğunun temel öğesi olan “hukuka aykırılık” gerçekleşmeyeceğinden basının sorumluluğu da söz konusu olmayacaktır.
Kamu yararı, kişiye özgü olmayan, geneli ilgilendiren, kişilerin öznel değil, kamunun genel yararına hizmet eden yararları ifade eder. Basın özgürlüğünün tanınmasının nedeni de basın yoluyla kamunun aydınlatılmasına, gerçeklerin su yüzüne çıkarılmasına, karanlıkta kalan konuların aydınlatılmasına, toplumun bilgilenmesine yöneliktir. O halde basın özgürlüğünün temeli de kamu yararından doğmuştur. (Prof.Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu/Borçlar Hukuku Genel Hükümler 24. Bası 562 sayfa)
Basın nesnel sınırlar içinde kalmak suretiyle olay ve konu ile ilgili olan, görünen, bilinen her şeyi araştırma, inceleme ve olayları o anda belirlenen biçimi ile değerlendirme, yayma ve yayımlama yetki ve sorumluluğuna sahip olmakla birlikte, haberin verilişi sırasında özle biçim arasındaki dengenin bozulmaması da gerekmekte olup, haberde gerekli, yararlı ve ilgili olmayan nitelemeler ve yorumlar yapıldığı, haberin içeriğine uygun düşmeyen, tahrik edici, kamuoyunda husumet ve kuşku yaratıcı, güveni zedeleyici bir üslubun kullanıldığı durumlarda, özle biçim arasındaki denge bozulmuş sayılır. Bu da hukuka aykırılığın varlığını kabule olanak sağlar.
Somut olaya gelince; 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinde süreli ve süresiz yayınlarda hukuki sorumlular düzenlenmiştir. Buna göre süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, yayın sahibi tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakta, 5651 sayılı yasanın 4. maddesine göre ise, içerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumlu olmakla birlikte, bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu olmayacak, ancak, içerik sağlayıcının sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumlu olacaktır. Bu hükümlerden hareketle, haberin davalıya ait internet haber sitesinde yayımlandığı anlaşılmakla, davalı …. A.Ş.’nin yayın sahibi ve içerik sağlayıcı olduğundan dava konusu haber nedeniyle davacının kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği, ticari itibarının zedelenip zedelenmediği yönünde davalıya husumet yöneltilebileceği kanaatine varılmıştır.
Davacının ülke ekonomisinin en büyüklerinden birisi olan bir şirketler grubu bünyesinde olduğu, ilk olarak 2011 yılında ülkenin en köklü ve saygın gazetelerinden … Gazetesi ve … Gazetesini satın aldığı, akabinde medya alanındaki bu yatırımları ile yetinmeyerek ve nihayetinde 2018 yılının Mayıs ayı itibariyle … Medya Grubu içerisinde yer alan, ülkenin en çok okunan … Gazetesi, … Gazetesi ve en çok izlenen ..Televizyonu ve … başta olmak üzere pek çok medya iştirakini bünyesine kattığı yönündeki beyanlar ile davacının medya sektöründe ilk sırada yer alan ve sektörün öncüsü konumunda olan, sektörün gelişmesine katkıda bulunan, ticari faaliyetleriyle göz önünde olan yönündeki beyanlar birlikte değerlendirildiğinde davacının yaptığı iş ve medya sektöründe bulunduğu konum itibariyle, davacının iş ve eylemlerinin haber değeri taşıdığının kabulü gerekmiştir.
Davacı, yetmiş yıla yaklaşan iktisadi faaliyetleri süresince diğer tüm piyasa aktörleri gibi bünyesinde bulunduğu şirketler grubunun da finans kuruluşları ile kredi ilişkileri içinde olmasının olağan olduğunu ve kredi ilişkilerini sorunsuz sürdürüldüğünü beyan etmekle bankalarla kredi ilişkisi içerisinde olduğunu ve bu durumun olağan olduğunun kabul etmektedir. Haber içeriğinde yer alan “… ifade ediliyor.”, “…’ta geçen haftalarda … Grubu’nun 1.4 milyar dolara kadar borç yapılandırması için bankalarla görüştüğü haberi yer almıştı.”, “…’nun yürüttüğü sürece hakim olan üç bankacılık kaynağının verdiği bilgiye göre; … ifade etti.”, “… dedi.”, “Bir diğer kaynak ise … altını çizdi.”, gibi sözcüklere bakıldığında davalının haberi verirken yorumunu katmadığı, haberin veriliş biçimine göre nesnel ölçütlere uyulduğu, kesin ifadelerden ve değerlendirmelerden kaçındığı anlaşılmaktadır. Yine haberin veriliş biçimine göre, konusu ile ifade edilişi arasında düşünsel bağ korunmuş, özle biçim arasındaki denge gözetilmiş, ayrıca haber içeriğinde davacı tarafın bünyesinde bulunduğu şirketler grubuna ve adı geçen bankaya cevap hakkının verildiği de anlaşılmaktadır.
Davacı haber/yazı içeriğinin gerçek dışı iddialara dayandığı, bir medya kuruluşunun saygınlığına büyük bir saldırı oluşturduğu gibi bu haber nedeni ile davacı şirketin ana hissedarı olduğu halka açık …. A.Ş.’nin piyasa değerinin düştüğünü, ticari itibarının sarsıldığını iddia etmişse de, bu iddiasının dayanağı olarak dosyaya yansıyan bir kanıta rastlanmamıştır.
5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer verilen haber verme hakkı (bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma hakları) basına görevi gereği tanınmış bir haktır. Bu açıdan bakıldığında, basının görevi gereği bir haber verirken gerçeğe uygunluğunu araştırmasında kuşkusuz çalışma koşullarını da gözden uzak tutmamak gerekir. Basında sıcak haber değerlidir. Gerçeğin araştırılması konusunda kaybedilecek süre içerisinde verilecek haber anlamsız kalabilecektir. Bu nedenle verilecek haberin güncelliğini yitirmemesi önemlidir. Bu kapsamda davacının medya sektöründe bulunduğu yer gözetildiği haber değeri olduğu kanaatine varılmaktadır. Bu kapsamda, işbu davaya konu haberle hemen hemen aynı içeriğesahip 04/10/2021 tarihinde reuters.com adlı internet sitesinde yayımlanan haberin güncelliğini koruduğu söylenebilecektir.
Dava konusu haberden önce 04/10/2021 tarihinde, benzer bir haberin reuters.com adlı internet sitesinde yayımlandığı, söz konusu haberi yayımlayan ajansın Türkiye yetkilisi ve sorumlusu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyasıyla haksız rekabet ve iftira suçlarından yürütülen soruşturmada, şüpheli hakkında şikayete konu … ajansı internet sitesinde yayınlanan haber ve yazılarda doğrudan herhangi bir suç teşkil eden bir hususun ve haksız rekabet hükümlerini ihlal anlamına gelebilecek yorumun bulunmadığı, haberin o dönem itibarıyla şüphelinin de ifadesinde belirttiği üzere güncel haber, eleştiri ve yorumlardan ibaret olduğu, bu hali ile şikayet konusu haberlerin T.C. Anayasası’nın 25. maddesinde düzenlenen ‘Düşünce ve kanaat özgürlüğü’, 26. maddesinde düzenlenen ‘Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü’ ile 28. maddesinde ve 5187 Sayılı Basın Kanunu’n 3. maddesinde düzenlenen, ‘Basın özgürlüğü’ kapsamında düşünce açıklama, bilgi verme ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunduğu ve nesnel bir açıklama ile desteklendiği, eleştiri ve değer yargılarının sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiş olsa bile belirtilen özgürlükler kapsamında hukuka aykırı kabul edilmesinin mümkün olmadığı, iftira suçunun işlendiğine dair dosyada bir delilin mevcut olmadığı, gerçeğe aykırı haber yapılarak müşteki şirketin ticari itibarının zarara uğratıldığı yönündeki iddialara ilişkin ise; haber içeriği itibariyle TTK’da düzenlenen Haksız Rekabet suçunu oluşturmadığı, haberlerin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı, haber içeriğinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı atılı suçun oluşabilmesi için ticari bir rekabetin varlığı ve bu rekabetin dürüstlük kuralına aykırı olarak iyi niyet kuralları ile örtüşmeyecek ve haksız suretle kötüleyici beyanda bulunulması gerektiği gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Söz konusu haber içeriğine bakıldığında, işbu davaya konu haber içeriğiyle birebir örtüştüğü, hemen hemen aynı olduğu görülmektedir. Dava konusu haberin alıntılandığı haberin veriliş biçiminin ve haksız rekabete aykırılık oluşturmadığına yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca değerlendiriliş tarzı ile kabul edilen olgular, dava konusu habere ilişkin olarak mahkememizce de aynen kabul görmüştür.
Açıklanan nedenlerle, davalı tarafından yayımlanan haberin, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, haberin güncel olduğu, özle biçim arasındaki dengenin gözetildiği, davacının medya sektöründeki yeri ve yaptığı işe göre haberin yapılmasında kamu yararının bulunduğu ve habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, haberin görünen gerçekliğe uygun olduğu kanaatiyle basın yoluyla kişilik haklarının ihlali suretiyle ve haksız rekabete ilişkin manevi tazminat isteminin koşullarının oluşmadığı değerlendirilerek davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL peşin harcın indirilmesiyle geriye kalan 21,40-TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye verilmesine,
3-Davacı tarafından yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 11,50-TL vekalet harcı ve 18,15-TL vekalet pulu olmak üzere toplam 29,65-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Dava değerine göre davalı vekili lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştikten sonra davacıya geri verilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır