Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1041 E. 2023/610 K. 10.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1041 Esas
KARAR NO : 2023/610

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 28/11/2022
KARAR TARİHİ : 10/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı … ortaklığından ıskat edilmesini ve müvekkilinin diğer hak ve yetkilerine ilişkin 05.08.2022 tarihli ve 2022 01, 2022 02, 2022 03 karar numaralı yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti ve müvekkilinin …’ndeki ortaklığının devam ettiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin işbu dava dosyasında, dava dilekçesinde iddia edilen hususların gerçeği yansıtmadığını, davacının haksız ve kötü niyetli davasının reddi gerektiğini, davalı müvekkilinin … Sanayi Anonim Şirketi, davacı ile … tarafından başlangıçta iki ortaklı olarak kurulduğunu, şirketin sermayesinin 1.000.000,00TL (birmilyonTL) olarak belirlendiğini, bu itibarla …. ile davacı, şirket sermaye payının yarısına tekabül eden 500.000,00TL’yi ayrı ayrı ödemek hususunda taahhütte bulunduğunu ancak şirketin tescili için gerekli olan 250.000,00TL’nin (şirket sermaye payının 1/4’ü) yalnızca …. tarafından ödenerek söz konusu şirketin 13.06.2022 tarihinde tescil edildiğini, …. ile davacı arasında, davacının iştigal etmekte olduğu taksicilik işi nedeniyle uzun süre tanışıklık bulunduğunu, bu kapsamda, şirketin gerçek sahibi ….’nın babasından kendisine kalan 4.500.000,00TL miras alacağını davacının taksisiyle birlikte almaya gittiğinde, davacının bu durumu öğrendiğini ve ertesi gün ….’ya araç kiralama işi yapmak üzere ortaklık teklif ettiğini, davacının bu teklifinin, …. tarafından kabul edildiğini, hemen şirket kurularak ertesi gün …. marka araç satın alındığını, yer tutulduğunu, akabinde 2 aracın hemen noterde devredildiğini ve fakat bedeli teslim alınmadığını, şirkete borçlanmak suretiyle bu devrin gerçekleştirildiğini, yine daha sonra 4 aracın da sıfır olmak üzere aynı yöntemle …. tarafından şirkete sermaye olarak koyulduğunu, davacının ise bu süreç içinde şirkete 1 kuruş para koymadığını, şirketin tescili için payına düşen 125.000,00TL’yi de ödemeyerek sermaye taahhüt borcunu yerine getirmediğini, bu paranın şirketin diğer ortağı …. tarafından bizzat ödendiğini, dilekçeleri ekine sunulu banka dekontları incelendiğinde, söz konusu 250.000TL’lik tutarın …. tarafından ödendiğinin görüleceğini, şirketin diğer ortağı ve gerçek sahibi ….’nın, davacının kötü niyetini sonradan fark ettiğini ve davacıdan kendi payına düşen sermayeyi şirkete koymasını istediğini, bunun üzerine davacı …’ın, ….’ya ‘Bir taksi durağı ve kendisine ait bir arabasının olduğunu’ bunları satarak kendi payına düşen sermayeyi şirkete koyacağını beyan ettiğini ancak her iki hususu da yerine getirmeyerek şirkete olan borcunu ödemediğini, davacının, TTK 342’de düzenlenen hükme göre, üzerinde haciz veya benzeri takyidat bulunan ayni sermayenin anonim şirkete sermaye payı olarak konulamayacağını bilmesine rağmen başlangıçtaki planlı ve maksatlı tavrının devamı olarak şirketin diğer ortağı ve gerçek sahibi olan ….’yı bu şekilde oyalamaya devam ettiğini ve yine sermaye taahhüt borcunu yerine getirmediğini, davacının, şirketin 10 kmdeki aracını bir günde 1400 km yaptıracak kadar kendi işleri için kullanıp şirketi zarara soktuğunu, ….’ya ait ve şirketle hiçbir bağı olmayan … plakalı … mercedes marka aracı dahi ….’dan habersiz şekilde sanki kendi aracıymış gibi hafta sonları kullandığını ve kiraya da vermek suretiyle gelir elde ettiğini, ….’nın, bu durumu öğrendikten sonra, davacıya bu tavrından vazgeçmesi gerektiği hususunda yanında çalışan … marifetiyle haber gönderdiğini, ….’ın aynı gün, maslaktaki tamirhaneye sürekli olarak gitmesinden kaynaklı olarak kendisinin de uyarılması nedeniyle davacıya bu uyarıyı farklı şekilde ve gerçek duruma aykırı olarak anlattığını, bunun üzerine davacının, …’ın kendisine söylediği yalan sözleri ….’ya aktardığını ve bunun sonucunda …., davacıya …’ı artık iş yerinde istemediğini beyan ettiğini ve sonrasında davacının ”Bu iş bu şekilde olmaz ben ortaklıktan ayrılıyorum” diyerek -şirkete ait 3 araçla birlikte- iş yerini terk ettiğini, davacının, müvekkili şirketi terk etmesinin akabinde daha önce şirket ortağı olarak tam bir güven içinde kendisine teslim edilen araçları, araçların takibi için gerekli bulunan güvenlik sistemlerini söktüğünü, araçların nerede olduğunun tespitini kasıtlı bir şekilde engelleyerek müvekkili şirket üzerine kayıtlı araçları kendine yarar sağlamak üzere kaçırdığını, davacı şirkete ait bu araçları kendisinin kullandığını, kiraya verdiğini, bu araçlardan aylık 60-70 bin civarında gelir elde ettiğini ancak buna rağmen şirkete herhangi bir gelir aktarmadığını, davacının tüm beyanlarının aksine iş yeri kapısının şifresinin hala aynı olduğunu, sadece iş yerinden ayrılan …’ın kullanmakta olduğu … şifresinin değiştirildiğini, başka da bir şey değiştirilmediğini, … sözleşmesinin davacının adına kayıtlı olduğunu, şifreyi değiştirmekte tek yetkili olduğu dikkate alındığında bu beyanın da gerçeğe aykırı olduğunu, dilekçelerine ekli olarak sundukları … online işlemlerine ilişkin çıktılardan görüleceği üzere davacının adına kayıtlı cep telefonu sistemdeki şifreleri değiştirme hak ve yetkisine sahip olduğunun anlaşılacağını, iş yerinin anahtarının hala davacıda olduğunu, davacı beyanlarının aksine davacının, iş yerini kendi rızasıyla terk ettiğini, izah edildiği üzere davacı …’ın, kötü niyetli olarak şirketin kendisine işletmesi için verdiği …, … ve … plaka numaralı üç aracı, araçların takibini sağlayan araç takip cihazlarını sökerek alınması için 1 TL bile vermemesine rağmen müvekkilinden kaçırdığını, müvekkili tarafından yapılan suç duyurusu sonucunda yakalama kararı çıkarılan 3 araçtan biri olan … plakalı aracın emniyet tarafından yakalandığını, müvekkilinin de bu aracı teslim aldığını, ancak geriye kalan iki aracın hala davacı tarafın uhdesinde olduğunu, davacının bu araçlardan haksız olarak kazanç sağladığını, davacının müvekkili şirket üzerine kayıtlı bu araçları yaklaşık 5 aydır haksız yere elinde bulundurmasının yanında, bu araçların HGS geçişlerini dahi ödemeyerek kaçak geçişlere sebebiyet verdiğini, HGS geçişlerine ilişkin bu ücretlerin müvekkili şirket tarafından ödendiğini ve bu durumun şirketi büyük zarara uğrattığını, davacının kötü niyetli olmasına rağmen bir de şirketin feshi için Bakırköy …. Ticaret Mahkemesinin … Esas dosyası ile dava açtığını ve böylece baştan itibaren müvekkilinin iyi niyetinden istifade ederek planladığı bu oyunda sanki makul ve haklı bir ortakmış gibi kanaat oluşturmaya çalıştığını, oysa davacının başlangıçtan itibaren niyeti bu şekilde …. ile ortaklık kurarak ortaklık mevzuatından kaynaklı hukuki haklar ve yargı işleyişindeki yavaşlıktan istifade ederek menfaat temininden başka bir şey olmadığını, bu kapsamda davacının şirket ortaklığı ve diğer talepleri ile ilgili hiçbir yasal hakkının olmadığının hukuken ortada olduğunu, ayrıca davacı … bu davranışlarının, hakkın suistimali niteliğinde olduğunu, TMK’nın 2 maddesinde bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağının belirtildiğini, hal böyle iken davacı … davasında haksız ve kötü niyetli olduğu gözetildiğinde işbu davanın başkaca bir incelemeye gerek olmaksızın reddi gerektiğini, daha önce izah ettikleri üzere, ….’nın sermaye taahhüt borcunun tamamını ödemesinin yanında şirket kuruluşundan sonra şirkete ayrıca 3.500.000,00 TL tutarında 6 adet araç satın alarak sermaye taahhüdünden fazlasını yerine getirdiğini, bu süreçte davacı …’a noterden ihtarname çekilerek sermaye taahhüt borcunu yerine getirmesinin talep edildiğini ancak buna rağmen davacı tarafın borcunu yerine getirmediğini, davacı tarafın sermaye borcunu tüm ihtar ve uyarılara rağmen yerine getirmemesi üzerine TTK madde 393/1 gereği şirkette yapılan yönetim kurulu toplantısı sonucu TTK’nın 363/2 maddesi gereğince 05.08.2022 tarihinde davacı … ….’ın yönetim kurulu üyeliğinin düştüğünü, şirketin yönetim kurulunun aynı tarihli bir toplantı ile 6102 sayılı TTK nun 380 ve TTK 381/1. maddesinin sermaye taahhüt borcunu yerine getirmeyen şirket ortağı gerçek kişilerin hisseleri şirket tarafından iktisap edilir hükmü gereği davacı …’ın sermayesinin düşürüldüğünü, 5.000 Pay karşılığı 500.000,00 TL sermaye, şirkete 6 araç karşılığı 3.5 Milyon TL sermaye koyan …. üzerine kaydedildiğini, yapılan tüm bu işlemlerin hukuka uygun bir şekilde yapıldığını, davacı tarafa yapılan tüm bu işlemler müvekkili tarafından bildirildiği halde, davacı tarafın hakkaniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı şekilde tamamen mesnetsiz ve soyut iddialardan ibaret ihtarnameyi noter aracılığı ile gönderdiğini, ihtarnamede ve dava dilekçesinde iddia edilen hususların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını, işbu iddiaları kabul etmelerinin mümkün olmadığını, davacı … müvekkili şirket tarafından yapılan ıskat işleminin usulüne aykırı olduğunu iddia ettiğini ancak TTK 393 hükmü ve işin mahiyeti gereği 2 üyeli bir anonim şirket yönetim kurulunda davacının kendi aleyhine ıskat kararına onay vermeyeceği dikkate alındığında yapılan işlemin hukuka ve usule uygun olduğunu zira dosyaya sunulan davacı taraf ihtarnamesinde ifade edildiği üzere davacı kendi payına düşen taahhüt ettiği şirket kuruluş sermayesini ödediğini ifade ettiğini, davacıya 1 ay ya da 2 ay herhangi bir süre verilmesinin sonucu değiştirmeyeceği ve bu yönde de herhangi bir itirazı olmadığı dikkate alındığında şekil kurallarına aykırılık olsa dahi esas itibariyle davacının ıskat edilmesinin davacı yönünden bir hak kaybı oluşturmadığının anlaşıldığını, bu kapsamda davacı ile şirketin diğer ortağı ve gerçek sahibi …. arasındaki ortaklık ilişkisinin, davacının haksız ve kötü niyetli davranışlarıyla çekilmez hale geldiği dikkate alındığında ortakların bir araya gelerek şirketi birlikte idare etmesinin mümkün olmadığının açık olduğunu, zira iki ortaklı bir anonim şirkette ortaklarından birinin şirketi terk ettiği ve bahse konu şirketin yönetim kurulu üyelerinin zaten bu iki ortaktan oluştuğu dikkate alındığında, yönetim kurulunun işlemesi ve bir araya gelerek karar almasının mümkün bulunmadığını, hal böyle iken, davacıya verilecek 1 ya da 2 aylık sürenin mevcut durumu değiştirmeyeceği dikkate alındığında yapılan ıskat işleminin usulüne uygun olduğunun kabulü gerektiğini, davacı … dava dilekçesinde ıskat işlemi için davacıya çağrıda bulunması gerektiği belirtilmiş ise de sermaye borcunun yerine getirilmesi hususunda çağrıda bulunulması, pay sahibinin temerrüde düşürülmesi açısından her zaman zorunlu bir unsur olmadığını, çağrının gerekli olup olmaması, sermaye borcunun yerine getirilme zamanının kanun veya esas sözleşmede belirtilip belirtilmemesine bağlı olduğunu, sermaye koyma borcunun ödeme zamanının kanun ya da esas sözleşme ile belirlendiği hallerde çağrıda bulunulması gerekmediğini, bu kapsamda kanunda, anonim şirketlerin tescili için gerekli %25’lik nakdi sermayenin tescilden önce ödenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, bu düzenleme karşısında, şirketin kuruluş aşamasında getirilmesi gereken nakdi sermaye borcu konusunda pay sahiplerinin ödemeye davet edilmesi gerekmediğinin açık bir şekilde ortada olduğunu, davacı iddialarının aksine müvekkili şirketin bu hususa ilişkin davacıya ayrıca ihtar da çektiğini, temerrüt şartının gerçekleştiğini, hal böyle iken davacı … davasında haksız ve kötü niyetli olduğu gözetildiğinde işbu davanın başkaca bir incelemeye gerek olmaksızın reddi gerektiğini, açıkladıkları ve Mahkemece re’sen öngörülecek sebeplerle davacının haksız ve kötü niyetli davasının tümden reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı … üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı … ortaklığından ıskat edilmesi ve davacının diğer hak ve yetkilerine ilişkin 05.08.2022 tarihli ve ..,..,… karar numaralı yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ve tam dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davacı vekili duruşmadan önce sunduğu dilekçe ile sulh olduklarını beyan etmiştir.
Davacı vekilinin 13.06.2023 tarihli dilekçesine ekli 12.06.2023 tarihinde düzenlenen “Mahkeme İçi Sulh Protokolü” uyarınca tarafların sulh oldukları ve taraflarca imzalanan 12.06.2023 tarihli sulh protokolüne göre karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekilinin 14.06.2023 tarihli dilekçesinde, taraflar arasındaki sulh protokolü uyarınca Mahkemece duruşma günü beklenmeksizin karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
HMK 315/1 maddesine göre sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse sulh sözleşmesine göre, karar verilmesini, istemezler ise karar verilmesine yer olmadığına karar verir.
Somut olayda 12.06.2023 tarihli Sulh Protokolünün taraflar arasında düzenlendiğinin kabulü ile dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Sulh protokolü içeriği ile de taraf vekillerinin yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri olmadığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların 12.06.2023 tarihli Sulh Protokolü uyarınca sulh olmaları sebebiyle dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90-TL karar harcından, davacı tarafından yatırılan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin talep olmadığından davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı vekili tarafından vekalet ücreti talep edilmediğinden davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı vekili tarafından vekalet ücreti talep edilmediğinden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi ve İİK 263. maddesi de dikkate alınarak) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.10/07/2023

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.