Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/947 E. 2022/78 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/947 Esas
KARAR NO : 2022/78

DAVA : Ticari Şirket (Bilgi Alma Ve İnceleme Hakkı İhlali)
DAVA TARİHİ : 15/11/2021
KARAR TARİHİ : 19/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Bilgi Alma Ve İnceleme Hakkı İhlali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 05.11.2021 tarihli olağan genel kurulunun 3 no.lu gündeminde şirkete ait bilanço ve gelir tablosunun görüşüldüğünü ve oylandığını, bilanço ve gelir ‘tablosunda yer alan şüpheli işlemlere ilişkin olarak yönetim kuruluna yönetilen soruların cevaplanmadığını ve şirketin ticari defterlerini ve kayıtlarını inceleme taleplerinin reddedilmiş olduğunu, müvekkilinin bilgi alma hakkı davalı tarafından karşılanmadığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 437. maddesinde düzenlenen bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında taraflarına davalı şirket ticari defterleri ve kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisinin verilmesini talep etmelerinin tüm yasal koşullarının oluşmuş olduğunu, bu nedenle haklı ve her yönüyle hukuka uygun davanın kabulü ile, davalı şirketin 05.11.2021 tarihli olağan genel kurul toplantısında müvekkilinin TTK m. 437 kapsamında bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiğinin tespiti ile 05.11.2021 tarihli olağan genel kurul toplantısında taraflarınca yöneltilen şirketin bilançoda 2017 yılında 211.068,15 TL ve 2018 yılında ise yine 212.195,36 TL satıcılara borçlu olduğunun gözüktüğü, şirketin bu iki yıl boyunca neredeyse hiçbir tedarikçisine ve satın alma yaptığı hiçbir üçüncü kişiye olan borcunu ödemediğinin anlaşıldığı, yine şirketin ticari alacaklar hesabına bakıldığında şirketin 2017 yılında 355.693,08 TL ve 2018 yılında 355.693,08 TL alacaklı olduğu, bu iki yıl boyunca hiçbir alacağını tahsil etmediğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Bu alacakların ve borçların kimlere ve kimlerden olduğu hususuna ilişkin muavin kayıtlarının incelenmesi talep edilmiş olmakla, bilançoda izah edilen durum karşısında şirketin iki yıl boyunca herhangi bir ticari faaliyet yapıp yapmadığı, bilançonun incelenmesinde şirketin kasasında 2018 yılında 137. 700,43 TL olduğunun görüldüğü, şirket kasasında bu miktarda para tutulması ticari teamüle aykırı iken, bu denli yüksek miktarın kasada bulunmasının sebebinin ne olduğu, kasada tutulan bu meblağın neden kullanılmadığı, 137.700,43 TL’nin kasada fiilen bulunup bulunmadağı ile bu para kasada fiilen bulunmuyor ise, şirketin zararının mı daha az gösterilmeye çalışıldığı ve bu paranın kasaya nasıl ve hangi işlem karşılığında girdiği, kasada tutulan ve işletilmeyen 137.700,43 TL’lik nakit para sebebiyle şirketin bu tutarın faizinden yoksun kalıp kalmadığı ve bu sebeple şirketin uğradığı zarar miktarının şirket tarafından bilinip bilinmediği, şirketin bilançosu incelendiğinde 2017 yılında 231.411,85 TL, sipariş avansı alındığı 2018 yılında 231.411,85 TL sipariş avansı alındığı tespit edilmektedir. Bu sipariş avanslarının hangi mal veya hizmet üretimi için alındığı, gelir tablosuna bakıldığında stok veya satış bulunmadığı dikkate alındığında, bu şekilde sipariş avanslarının alınmadığı sonucu ortaya çıktığı belirtilerek iki yıl boyunca avansların aynı miktarda kalmasının olağan olup olmadığı, 2019 yılı bilançosu incelendiğinde ticari alacaklar hesabında şirketin 2018 yalında 355.693,08 TL, 2020 yılında ise 620.739,50 TL alacaklı olduğu tespit, edilmiştir. Fakat gelir tablosu incelendiğinde şirkette herhangi bir satış olmadığı tespit edilmiştir. Şirketin 2018-2019 yıllarında hiçbir girdisi olmadığı faaliyet raporunda da belirtilmiştir. Şirket satış yapmadığı halde, bu alacakların nasıl oluştuğu, Şirketin borç verip vermediği ve faaliyet alanının dışında başkaca işlemler. yapıp yapmadığı ile alacaklardaki bu artışın sebebinin ne olduğu, 2019 yılı bilançosunun incelenmesinde Şirketin kasasında 553.661,16 TI, olduğunun görüldüğü, şirket kasasında bu miktarda para tutulması ticari teamüle aykırı iken, bu denli yüksek miktarın kasada bulunmasının sebebinin ne olduğu, kasada tutulan bu meblağın neden kullanılmadığı, 553.661,16 TL’nin kasada fiilen bulunup bulunmadığı ile bu para kasada fiilen bulunmuyor ise, şirketin zararının mı daha az gösterilmeye çalışıldığı ve bu paranın kasaya nasıl ve hangi işlem karşılığında girdiği, kasada tutulan ve işletilmeyen 553.661,16 TL’lik nakit para sebebiyle şirketin bu tutarın faizinden yoksun kalıp kalmadığı ve bu sebeple şirketin uğradığı zarar miktarının şirket tarafından bilinip bilinmediği, 2020 yılı bilançosunun incelenmesinde Şirketin kasasında 559.422,54 TL olduğunun görüldüğü, şirket kasasında bu miktarda para tutulması ticari teamüle aykırı iken, bu denli yüksek miktarın kasada bulunmasının sebebinin ne olduğu, kasada tutulan bu meblağın neden kullanılmadığı, 559.422,54 TL’nin kasada fiilen bulunup bulunmadığı ile bu para kasada fiilen bulunmuyor ise, şirketin zararının mı daha az gösterilmeye çalışıldığı ve bu paranın kasaya nasıl ve hangi işlem karşılığında, girdiği, kasada tutulan ve işletilmeyen 559.422,54 TL’lik nakit para sebebiyle şirketin bu tutarın faizinden yoksun kalıp kalmadığı ve bu sebeple şirketin uğradığı zarar miktarının şirket tarafından bilinip bilinmediği, şirketin bilançosu incelendiğinde 2018 yılında 231.411,85 TI, sipariş avansı alındığı 2019 yılında 266.456,97 TL sipariş avansı alındığı tespit edilmektedir. Bu sipariş avanslarının hangi mal veya hizmet üretimi için alındığı, gelir tablosuna bakıldığında stok veya satış bulunmadığı dikkate alındığında, bu şekilde sipariş avanslarının alınmadığı sonucu ortaya çıktığı belirtilerek iki yıl boyunca avansların aynı miktarda kalmasının olağan olup olmadığı, 2020 yılına ait bilanço incelendiğinde şirketin 2019 yılında 217.099,26 TL, 2020 yılında ise yine 217.099,26 TL satıcılara borçlu olduğu görülmektedir. Şirket bu iki, yıl boyunca neredeyse hiçbir tedarikçisine, satın alma yaptığı hiçbir üçüncü kişiye borcunu ödememiştir. Yine ticari alacaklar hesabına bakıldığında, şirketin 2019 yılında 620.739,50 TL, 2020 yılında 620.739,50 TI, alacaklı olduğu, bu iki yıl boyunca şirketin hiçbir alacağını tahsil etmediği tespit edilmektedir. Bu alacakların ve borçların kimlere ve kimlerden olduğu hususuna ilişkin muavin kayıtları incelenme talebinde bulunulmuş ve bilançodaki izah edilen durum karşısında Şirketin iki yıl boyunca herhangi bir ticari faaliyet yapıp yapmadığı ile bu durum karşısında faaliyet raporunda “denizcilik sektöründeki gelişmelere göre tavır almayı hedeflemekteyiz, denizcilik piyasasındaki gelişmelere göre aktif olma fırsatlarını kollamaya devam etmekteyiz” şeklinde belirtilen amaçların gerçek bir amaç niteliğinde olup olmadığı ve 3-4 yıl içinde denizcilik sektörünün bu denli pasif mi seyrettiği, Bilançoda “diğer borçlar” başlığında 2018 yılında 1.152.693,04 TL, 2019 yılında 1.385.581,25 TL, 2020 yılında 1.198.309,37 TL Şirketin borçlu olduğunun tespit edildiği, bu diğer borçların kapsamının ne olduğu, aktifolmayan bir şirketin bu miktarda borçlanmasının sebeplerini ve anladığımız kadarıyla ticari faaliyetlerinin dışında olan hangi iş veya işlemler sebebiyle (bu borçlar ticari borçlar altında değil, diğer borçlar olarak ayrı bir kalem olarak ifade edilmiştir) bu borçların oluştuğu, öte yandan 2020 yılında diğer borçların 2019 yılına oranla 187.272 TL düştüğü, bunun ne ile düşürüldüğü, kasa veya banka gibi hesaplar ile kapatıldı ise, neyin karşılığında kapatıldığı, zira gelir tablosunda satış görünmediği, kaldı ki kasa ve banka bakiyelerinde iki yıl arasında bu denli bir fark bulunmadığı, bu nedenle bilançoda “Diğer borçlar” ile ilgili bu azalmanın yani borç ödeme işlemlerinin nasıl yapıldığı, yönetim kurulu faaliyet raporunun 6. maddesinde şirketin 31.12.2020 tarihi itibariyle ticari alacağı bulunmadığı ifade edilmişken, bilanço incelendiğinde 620.739,50 TL tutarında şirketin ticari alacağı olduğu ve bu uyumsuzluğun sebebinin ne olduğu, “Faaliyet raporunda şirketin 2018-2019-2020 yıllarına ilişkin girdisinin olmadığı ve aktif bir şirket olmadığı ifade edilmişken, 2019 yılında 11.234,93 TI, olan zarar kaleminin, 50.327 TL’ye nasıl çıktığı ve bu zarara sebep olan ticari işlemlerin neler olduğu, aktif ticari faaliyet olmayan davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine neden huzur hakkı ödendiği, hususlarına ilişkin sorularımıza davalı şirketin yazılı olarak gerçeğe uygun ve tam bir şekilde cevap vermesi yönünde hüküm tesis edilmesine, davalı şirketin 2018, 2019 ve 2020 yılı ticari defter ve kayıtları ile özellikle muavin kayıtlarının incelenmesi hususunda tarafımıza inceleme yetkisi verilmesine ve incelemenin tarafımızca belirlenecek uzman mali müşavirler tarafından yapılmasına, uzmanlara şirket merkezinde çalışma yeri tahsis edilmesine ve uzmanlarca sorulacak soruları cevaplayacak bilgi ve yeteneğe sahip şirket ilgililerinin bu incelemede hazır bulundurulmasına, taraflarınca sorulan sorulara ilişkin davalı şirket nezdinde bulunan belge ve kayıtların ilgili kısımlarının suretlerinin ya da elektronik veri taşıyıcısındaki bilgilerin kopyasının tarafımıza verilmesine, yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:Davalı cevap dilekçesinde özetle;davacının, şirketin faaliyetleri ile ilgili bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, ihlal edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin, yasal şartlara uygun düzenli genel kurullarını yaptığını, genel kurullarda ve öncesinde ortaklara bilgi vermekte ve tüm iş ve işlemleri yasal olarak yapıldığını, 05.11.2021 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısı öncesinde de toplantı sırasında da buna uygun davranıldığını, Genel Kurulla ilgili tüm yasal gerekler ve tebligatlar eksiksiz yerine getirildiğini, Genel Kurul duyurusunun ortaklara postalandığı tarihten itibaren şirketin bilanço ve gelir/gider tabloları, faaliyet raporu ortakların incelemesine açılmış olduğunu, davacı vekilleri incelemeye açılan belgeleri, toplantı tarihinden önceki günlerde bizzat incelediği ve birer nüshasını teslim aldığını, şirket Genel Kuruluna davacıyı temsilen vekilinin katıldığını, Genel Kurul çalışmalara başladığında önceden bilgisiyarda yazılıp hazırlanan imzalanan 4 adet A4 sayfasındaki soruların divana verildiğini, ön yargılı ve kötü niyetli bir şekilde toplantıya gelinmiş olduğunu, bu durumda, soruların cevaplanmayacağı değil, aksine bu hususta özel hassasiyet gösterilmiş ve ayrıntılı cevaplandırılmak istenmiş olduğunu, davacının, muhalif oy itirazlarını da aynı şekilde genel kurulda yapılan görüşme ve değerlendirmelere göre değil, yine genel kurula gelmeden önce hazırladıkları ön yargılı fikirlerle yapmış olduğunu, davacı tarafın, esasen onlarca yıldır yapılan bütün genel kurullara şahsen veya temsilcileri vasıtasıyla katıldığını ve şirketin durumunu çok iyi bilmekte olduğunu, bu bağlamda şirketin uzun yıllardır gayri faal olduğunu, zira yine gayri faal olan grup şirketlerinden … Nakliyat A. Ş. ile şirket birleşmesi yapıldığını bilmekte olduğunu, ortaya yeni bir durum çıkmış gibi bilançoya ilişkin sorulan sorulara cevap verilmediğini ileri sürdüğünü, davacı tarafın Genel Kurulda belirli bir belge inceleme talebi olmadığını, inceleme hakkının, kanun maddesinde “belirli konularda” denilerek, bilgi alma hakkından farklı bir hak olarak ortaya konulmuş, ayrıca ortağın şirketin ticari defterleri ve yazışmaları üzerinde inceleme yapılabilmesi genel kurulun açık iznine veya yönetim kurulunun kararına bağlanmış olduğunu, yasada düzenlenen inceleme hakkı kapsamına aykırı olacak şekilde, tüm muavin kayıtların istenmesi hakkın kötüye kullanılmasını gösterdiğini, davacının özel denetçi atanması talebinin de bu kurumun konuluş amacına aykırı bir şekilde ve gerekli koşullar oluşmadığı halde sırf taktik bir üstünlük elde etmek amacıyla yapılmış bir talep olduğunu, bu nedenlerle davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini, her türlü yargılama gideri ve yasal vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmasına ilişkindir.
Bilindiği üzere Bilgi alma ve inceleme hakkı TTK 437. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1.,2.,3. fıkralarında bilgi alma hakkının kapsam ve şekli, 4. fıkrasında inceme hakkının kapsam ve şekli, 6.fıkrası ise bilgi alma ve inceleme istekleri karşılanmayan pay sahiplerinin bu haklarını mahkeme aracılığı ile kullanmalarının ve mahkemenin yapacağı yargılamanın şekil ve mahiyetini düzenlemiştir.
TTK 437/5. maddesi bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmasına rağmen istekleri cevaplandırılmayan her bir pay sahibinin, bu hakkının tanınması için yetkili ticaret mahkemesine dava açabileceğini öngörmektedir. Davacının davalı A.Ş.’de pay sahibi olduğu hususu taraflar arasında tartışmalı olmadığından davacının davalı şirketin pay sahiplerinden biri olarak tek başına bu davayı açabileceği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere iş bu davaların şirketin merkez adresindeki ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Bu yetki kuralı kesin yetki kuralı niteliğinde olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Somut dava davalı şirketin merkez adresine göre yetkili olan mahkememizde açılmıştır.
TTK 437. maddesi hükmü gözetildiğinde bilgi alma ve inceleme hakkının söz konusu olabilmesi için bu hakkı kullanan pay sahibinin pay sahibi olması yanında istenen bilginin, pay sahibinin genel kurulda kullanacağı oya etkisinin bulunması, ayrıca şirketin iş ve işlemleri ile ilgili bulunması da gerekir. TTK 437/2. maddesinde pay sahibinin yönetim kurulundan hangi konularda bilgi alabileceğini düzenlemiştir.
Diğer yandan paydaşın bu davayı ilanihaye değil, belirli bir süre içinde açması gerektiği de öngörülmüştür. Bu süre bilgi alma ve inceleme talebinin açıkça ret edilmesi halinde, ret tarihinden itibaren 10 gün ve diğer hallerde ise makul süre içinde açılması gerekir. Bu süreler hak düşürücü süre niteliğindedir. Somut olayda davacının bilgi alma hakkını kullandığı genel kurulda talebi hakkında dava tarihine kadar cevap verilmediği, genel kurul toplantısının 05/11/2021 tarihinde yapıldığı ve davanın da 15/11/2021 tarihinde açıldığı gözetildiğinde davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı sonucuna varılmıştır.
Bilgi alma veya inceleme davasının birtakım maddi ve şekli koşulları bulunmaktadır. İlk maddi koşul, bilgi alma davası açılmadan önce zamanında ve usulüne uygun olarak bilgi alma veya inceleme haklarının kullanılmış olmasının gerekli olmasıdır ki bu koşul davanın objektif koşulu (veya olumlu koşulu) olarak da anılmakladır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki bilgi alma davasının olumlu koşulu olarak hakkın önceden kullanılmış olması, hakkın genel kurulda kullanılmasına bağlıdır. Zira bilgi verme borcu ancak genel kurul toplantısında muaccel olmaktadır (Akbay, s. 406, 409). İnceleme hakkının kullanılabilmesi için ise -bilgi alma hakkından farklı olarak- genel kurulun açık izni veya yönetim kurulunun bu hususta kararı gerekmektedir. Somut olayda davacı bilgi alma hakkını önceden genel kurulda kullandığından işbu dava bakımından objektif (olumlu) koşul gerçekleşmiştir.
İkinci maddi koşul ise bilgilendirme yapılmamış olmasıdır ki bu koşul olumsuz koşul olarak da anılmakladır. Olumsuz koşulun en açık hali, bilgi alma veya inceleme taleplerinin yetkili organlar tarafından reddedilmesi halidir. Ancak bilgi alma veya inceleme taleplerinin açıkça reddedilmesi, bilgilendirmenin yapılmadığı tek hal değildir. Gerçekten de bilgi alma veya inceleme talebi, doğrudan reddedilebileceği gibi, ertelenebilir, cevapsız bırakılabilir veya yasanın öngördüğü koşul ve kapsamda bilgi verilmemiş olabilir. Gerçekten de TTK m. 437/2’ye göre, “Verilecek bilgiler, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olmalıdır”. Görüldüğü üzere, yasanın öngördüğü kapsam ve koşulda bilgi verilmemesi de red kararıyla aynı sonucu doğurur. Özellikle yetersiz veya hatalı bilgi verilmesi redde eşdeğer kabul edilmelidir. Bunun yanında çok genel veya kesin olmayan bir bilgilendirme yapılması da reddin sonuçlarını doğuracaktır (Akbay, s. 419). Uyuşmazlık sadece hakkın kapsamını ilgilendiriyorsa, ortada salt bir kapsam davası vardır. Böyle bir durumda, pay sahibiyle paylaşılan bilginin kapsamının TIK m. 438/1’de düzenlenen “pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olma” ölçülüne uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir. Öğretide Akbay’a göre, “ortalama pay sahibinin” pay sahipliği haklarını kullanması için gereken miktarda bilgi sağlanmalıdır (Akbay, s. 420-423). Böylece yeterli bilgi verilip verilmediği belirlenirken, olaya pay sahibinin gözünden bakılmaktadır. Gerçekten de öğretide, somut olay bakımından hâkimin kendini pay sahibinin yerine koyması gerektiği ve pay sahibinin gözüyle, paylaşılan bilgiyle istenilen bilgi arasında bir fark olup olmadığını tespit etmesi gerektiğine işaret edilmektedir (Akbay, s. 423). Somut olayda davacının sormuş olduğu bazı sorular hakkında davalı şirket tarafından yasanın öngördüğü koşul ve kapsamda bilgi verilmemiş olduğundan işbu dava bakımından olumsuz koşulun gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Pay sahibi mahkemeden talepte bulunurken, dava öncesinde şirkete yaptığı müracaatın içeriğine uygun bir dava dilekçesi hazırlamalıdır (Atalay, s. 70. Aynı yönde bkz. Akbay, s.445). Bir başka deyişle davacı, pay sahibi olarak genel kuruldan talep ettiği hususlarla bağlıdır. Zira bilgi alma davası, dava dışı yolla bilgi verilmemiş olmasının bir yaptırımıdır. Davadaki taleple dava dışındaki talebin uyumunun denetimi açısından, toplantı tulanağı büyük bir önem kazanır (Akbay, s. 445). Zira Sayın Mahkemece bilindiği üzere TTK m. 422 uyarınca “Tutanak, |…) genel kurulda sorulan soruları, verilen cevapları, alınan kararları içerir”. Somut olayda davacının davadaki talebiyle genel kuruldaki talebinin uyumlu olduğu görülmektedir.
TIK m. 437/5 hükmünde yer alan “Mahkeme kararı, bilginin genel kurul dışında verilmesi talimatını ve bunun şeklini de içerebilir.” ifadesinden hareketle, bilginin hangi şekilde istendiğinin (yazılı veya sözlü, ilgili belgelerin ibrazıyla veya buna gerek olmaksızın) ve eğer olanaklıysa hangi zaman dilimiyle ilgili olarak istendiğinin talepte yer alması gerekir. Öte yandan bazı belgelerin incelenmesi isteniyorsa, bu belgeyi ihtiya eden kaynakların (ticari defterler, sözleşmeler vb…) ve belgelerin kapsayacağı zaman diliminin belirtilmesi gerekir(Akbay, s. 450). Somut olayda dayacının bilgiyi hangi şekilde istediğini, bilgiyi hangi zaman dilimiyle ilgili olarak istediğini net bir şekilde ortaya koyduğu görüldüğü gibi, incelemek istediği belgeleri ve bu belgelerin kapsadığı zaman dilimini de net bir şekilde ortaya koyduğu görülmektedir.
Bilgi alma veya inccleme davasında şirket, bilgi verilmesi talebinin reddini, “bilgi verilmesi, sadece, istenilen bilgi verildiği takdirde şirket sırlarının açıklanacağı veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin tehlikeye girebileceği” şeklinde bir gerekçeye dayandıracak olursa, istenen bilginin şirket sırı olduğu veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin tehlikeye düşme ihtimalinin yüksek olduğu iddiasını ispatlamalıdır (Oğuz Atalay, “Anonim Şirketlerde Bilgi Alma ve İnceleme Haklarının Mahkeme Aracılığıyla Kullanılması. DEÜHFD, C. 16. Özel Sayı. 2014 (Basım Yılı: 2015) Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan, s. 69). Somut olayda muavin kayıtların verilmesinin (yasal veya sözleşmesel) mutlak sır ya da nispi sır olarak nitelendirilemeyeceği bu sebeple davalı şirketin muavin kayıtların “şirket sırrı” ya da “korunması gereken diğer şirket menfaatleri” niteliğinde olduğunu ispat edemediği sonuç ve kanaatine varılmıştır. (Mutlak sır”, “nispi sır” ve “korunması gereken diğer şirket menfaatleri” kavramları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Akbay, s. 248 vd.; Aslı E. Gürbüz-Usluel, Türk Özel Hukukunda Özellikle Anonim Şirketlerde Ticari Sırrın Korunması, İstanbul 2009, s. 15 vd.).

Davacının bilgi alma hakkını önceden genel kurulda kullandığı anlaşılmakla işbu dava bakımından objektif (olumlu) koşulun gerçekleştiği, davacıların sormuş olduğu bazı sorular hakkında davalı şirket tarafından yasanın öngördüğü koşul ve kapsamda bilgi verilmemiş olduğundan işbu dava bakımından olumsuz koşulun gerçekleştiği, davacıların davadaki talepleriyle genel kuruldaki taleplerinin uyumlu olduğu, davacıların bilgiyi hangi şekilde istediklerini, bilgiyi hangi zaman dilimiyle ilgili olarak istediklerini net bir şekilde ortaya koydukları, davacıların incelemek istedikleri belgeleri ve bu belgelerin kapsadığı zaman dilimini de net bir şekilde ortaya koydukları, Muavin kayıtların “şirket sırrı” ya da “korunması gereken diğer şirket menfaatleri” niteliğinde olduğunun davalı şirket tarafından ispat edilemediği, davacıların sorularına davalı şirket yönetim kurulu tarafından verilen cevapların yeterli ve tatmin edici olmadığı değerlendirildiğinden, dava konusu genel kurulda talep edilen bilgi alma ve inceleme hakkı çerçevesinde bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmaları gerektiği anlaşılmakla açılan davanın kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
TTK’nun 437. maddesi gereğince davacının 2018-2019-2020 yılına ilişkin muavin kayıtları dahil ticari defter ve belgeleri üzerinde, dava konusu genel kurulda talep edilen bilgi alma ve inceleme hakkı çerçevesinde mali müşavir eşliğinde inceleme yapmasına izin verilmesine,
2- Alınması gereken 80,70 TL karar harcının peşin alınan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davalıdan tahsiline,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A. A. Ü. Tarifesi gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 22,60 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kullanılmayan yargılama gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, taraf vekillerini yüzüne karşı, TTK 437/5 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19/01/2022 10:10

Başkan …..
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.