Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/93 E. 2022/183 K. 22.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/93 Esas
KARAR NO : 2022/183

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/01/2021
KARAR TARİHİ : 22/02/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :29/03/2022
Davacı vekili tarafından açılan itirazın iptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı İle davalı arasında ticarî mal (tekstil enzimleri) satımına dayalı şifahen
kurulmuş bir akdi/ticari münasebet söz konusu olduğunu, davalı şirketin cari hesaptan
doğan bakiye 13.223,97 EUR tutarlı borcunu ödememesi akabinde taraflarınca
04/11/2020 tarihinde Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası
ile davalı şirket aleyhinde ilamsız icra takibi başlatılmış olduğunu, davalının borca itiraz dilekçesi incelendiğinde hiçbir gerekçe sunulmaksızın borca
yönelik itirazda bulunulduğu, davalı yan her ne kadar davacı müvekkile borçlu olmadığını
iddia etmiş olsa da, taraflar arası tüm alacak ve borçların davacı ticarî defterlerinde
kayıtlı olduğunu, taraflar arasında 2018-2019-2020 yıllarından müteşekkil bir akdi/ticarî
ilişki bulunmakta olup, cari hesap ilişkisi incelendiğinde, davacının davalıya kestiği
faturalar yanında davalının borcuna mahsuben yaptığı ödeme hareketleri ve TL olarak
alınan ödemelerin döviz hesaplarından düşüldüğünün de görüleceğini, kesilen faturaların
yanında, iki tarafın da kaşe ve imzasını taşıyan sipariş teyit formları, ilgili yıllara ait
tarafların mutabık olduğunu gösterir cari hesap mutabakatnameleri, tamamı teslim alan
imzasını hâvi sevk İrsaliyeleri, 2019 yılı kur farkı mutabakatı ve taraflar arasındaki
mailleşmeleri de dilekçe ekinde sunduklarını,
davalının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra
dosyasına vaki yersiz ve yasal mesnetten yoksun yetkiye, borca, faize ve fer’îlere ilişkin
itirazlarının iptali ile icra takibinin devamına,
itirazlarında haksız olan davalının dava değerinin %20’si oranında tazminat
ödemeye mahkum edilmesine (yabancı paranın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı esas
alınmak suretiyle),
yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin (hükümde tahsiline karar verilen yabancı
para alacağının, karar tarihi itibarıyla TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak
Türk Lirası karşılığı üzerinden nispî vekâlet ücretine) davalı yana tarafa tahmiline, karar
verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
öncelikli olarak icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatılmış olduğundan
davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerekmekte
Davacı taraf ile davalı şirket arasında ticari ilişki neticesinde davalı şirket davacıya
karşı olan tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş, davalı şirketin hali hazırda davacı tarafa
herhangi bir borcu bulunmamakta, davacının davasının hukuki bir mesnedinin
bulunmamakta olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini,
davacı tarafın müvekkil şirket aleyhine düzenlemiş olduğu 30.06.2020 tarih,
…. seri ve sıra nolu, 120.177,80- TL. miktarlı “kur farkı” açıklamalı
faturasına karşı davalı şirket tarafından yasal süresi içerisinde 01.07.2020 tarih ve
…. seri ve sıra numaralı, aynı miktarlı iade faturası düzenlenerek
davacıya gönderilmiş, davacının kur farkı faturasına itiraz edilmiş olduğunu, dolayısı ile
davacı yanın takip talebinde ve dava dilekçesinde ileri sürülen kur farkı alacağının hiçbir
zaman mevcut olmamış olduğunu,
öte yandan davacı ile davalı arasında ticari satımlar nedeniyle kur farkının talep
edilebileceği yönünde herhangi bir sözleşme ilişkisinin mevcut olmadığını, Yargıtay
içtihatları doğrultusunda kur farkının istenebilmesi için kur farkı faturasının akde kain bir
sebeple tanzim edilmesi gerekmekte olduğunu, Taraflar arasında gerçekleşen satımlar
doğrultusunda ” kur farkı istenilebileceği hiçbir şekilde imza altına alınmamış olup
taraflar ödeme planını da başından itibaren Türk Lirası üzerinden yapmış olduklarını, Bunlara ek olarak çek ile ödeme yapılan durumlarda Yargıtay kararları ile sabit olduğu
üzere kur farkının talep edilemeyeceğinin açık olduğunu, somut olayda, taraf ticari
defterlerinin incelenmesi sureti ile görüleceği üzere tüm faturaların Türk Lirası üzerinden
düzenlendiği ve tüm ödemelerin Türk Lirası üzerinden gerçekleştiğinin görüleceğini, bu
hususlar uyarınca davacı tarafın kur farkı talebinin yersiz ve mesnetsiz olduğunu, bununla
birlikte davacı her ne kadar dava dilekçesinde “Kesilen faturaların yanında, iki tarafın da
kaşe ve imzasını havi sipariş teyit formları, ilgili yıllara ait tarafların mutabık olduğunu
gösterir cari hesap mutabakatnameleri, tamamı teslim alan imzasını havi sevk irsaliyeleri,
2019 yılı kur farkı mutabakatı ve taraflar arasındaki mailleşmelerimizi de dilekçemiz
ekinde sunuyoruz.” şeklinde belirmiş ise de dava dilekçesi ekinde davacının belirtmiş
olduğu deliller yer almamakta olup davacının iddia etmiş olduğu gibi taraflar arasında
kur farkı mutabakatı, buna ilişkin bir sözleşme ve mailleşme de bulunmamakta olduğunu,
olduğunu, Büyükçekmece İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu, davacı tarafın, Kur Farkı Faturası tanzimi neticesinde davalıdan talep ettiği bedel,
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Sayı: …. Tarih: 04/07/2013 tarihli
özelgesinin de açıkça kapsamı dışında olduğunu, özelgede de, yalnızca dövize endeksli
teslimlerde verilen döviz çeki hususunda kur farkı oluşacağı görüşünün kabul edilmiş
olduğunu, somut olayda, taraflar ifa yerine edim niteliğinde Türk Lirası ile belirlenen
bedel üzerinden Çek tanzimi ile ticaretlerini gerçekleştirmiş olduklarını, taraflar arasında gerçekleşen ticari
münasebet doğrultusunda taraflar arasında kur farkı istenilebileceğinin hiçbir şekilde
imza altına alınmamış olması ve tarafların ödeme planını da başından itibaren Türk Lirası
üzerinden yaptıkları hususları göz önüne alınarak davalının, davacıya hiçbir borcu
bulunmadığından huzurdaki haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini,
haksız ve mesnetsiz davanın reddine, davalı
hakkında kötü niyetli icra takibi başlatan davacının % 20′ den aşağı olmamak üzere kötü
niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya
tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kur farkı alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; icra takibine konu taraflar arasındaki ticari ilişkisi kapsamında davacının davalıdan kur farkı alacağı talep edip edemeyeceği ve edebilmesi halinde miktarı hususlarındadır.
Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası uyap üzerinden celp edilmiş, incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı toplam 13.223,97 Euro nun tahsili için ilamsız takip talebinde bulunulduğu, süresinde itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından 2004 Sayılı İİK’nun 67. Maddesi uyarınca yasal bir yıllık hak düşürücü süre içinde davalının itirazının iptali için dava açıldığı anlaşılmıştır.
Halkalı Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne ve Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne yazılan yazı cevapları incelendi.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında çözümü teknik bilgiyi gerektirmesi sebebiyle tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde inceleme günü belirlenerek mali müşavir bilirkişisinden rapor alınmasına karar verilmiş, 09/11/2021 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; Taraflar arasındaki hukuki ihtilaf davacı yanın, davalı borçlu aleyhine,
04.11.2020 tarihinde Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası
ile, 13.223,97 EUR cari Hesap Alacağı için icra takibi başlatması karşısında, davalı yanın
takibe itiraz etmesi üzerine çıkmış bulunmaktadır. Davacı ve davalı yanların 2019 ve 2020 yılları Ticari defterlerinin 6102 sayılı
TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu tespit edilmiştir.
Davacı yanın incelenen ticari defterlerinde, Davalı yan’dan 04.11.2020 İcra
takip tarihi itibariyle TL bazında 303,91 TL, EUR bazında 13.223,97 EUR ve USD
bazında 9.303,53 USD alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Ancak tarafların USD ve EUR
bazında çalışmış oldukları, karşılıklı düzenli kur farkı faturalarının düzenlenmemesinden
dolayı alacaklı oldukları 9.303,53 USD ve 13.223,97 EUR tutarlarının TL karşılığının
gerçeği yansıtmadığı tespit edilmiştir.
Davalı yanın incelenen ticari defterlerinde, 04.11.2020 İcra takip tarihi itibariyle
davacı yana bir borç veya alacağının olmadığı cari hesap bakiyesinin “sıfır” olduğu tespit
edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenmiş sözleşme olmadığı, ancak sipariş öncesi davacı
tarafından sipariş teyid formaları düzenlenip, davalı tarafından kaşe ve imzalı onaylanmış
olduğu, inceleme sırasında klasör halinde sunulmuş belgelerden görülmektedir. Sipariş
formlarında ödeme şeklinin 120 gün döviz ödemeli olduğunun, ay sonlarında kur farkı
faturası kesileceğinin belirtilmiş olduğu görülmektedir. Taraflar arasında yapılmış bir sözleşmeye ve davacı tarafından davalıyı
temerrüde düşürecek bir ihtarnameye dosya içeriğinde rastlanmamıştır. Taraflar arasında
Sipariş bazında ayrı sipariş teyid formları düzenlenmiş olduğu tespit edilmiştir.
Davacı yan lehine karar alınması durumunda, Davacı yan 3095 sayılı yasaya
istinaden icra takip tarihi olan 04.11.2020 tarihinden itibaren 13.223,97 EUR asıl
alacağına, Davacının icra takibinde talep etmiş olduğu gibi, %3 faizi talep edebileceği, Rapor içerisinde yapılan açıklamalar muvacehesinde, dosyaya mübrez belge, bilgi, takip
dosyası, davacı ve davalı yanlara ait incelenen 2019 ve 2020 yılı Ticari defter incelemeleri
ve dosyaya sunulan belgeler neticesinde ortaya çıkan veriler ile Sınırlı olarak yapılan
tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde;
Davacı ve davalı yan 2020 yılı Ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri
yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu,
Tarafların EUR ve USD bazında çalışıyor oldukları kanaatine varılmış olduğu,
Taraflar arasında TL bazında 303,91 TL fark olduğu, bu farkın kur farkından
kaynaklanmış olduğu,
Davacı tarafından inceleme sırasında tarafıma sunulmuş mail yazışmalarına göre, ve
sipariş teyid formlarına göre, tarafların döviz bazında çalışmalarının olduğu, Davacının 04.11.2020 İcra takip tarihi itibariyle davalıdan 13.223,97 EUR ve
9.303,53 USD alacaklı olduğu, işbu alacaktan 9.303,53 USD için ayrı bir icra takibi
yapılmış olduğu, bu borcun davalı tarafından İcra Müdürlüğü’ne ödenmiş olduğu,
davacının 04.11.2020 İcra takip tarihi itibariyle davalıdan kalan alacağının
13.223,97 EUR olduğu, aksini iddia etmek istemesi halinde aksini iddia eden
belge ve tabloların taraflarca dosyaya sunulması gerektiği,
Davacı yan lehine karar alınması durumunda, Davacı yan 3095 sayılı yasaya
istinaden icra takip tarihi olan 04.11.2020 tarihinden itibaren 13.223,97 EUR asıl
alacağına, Davacının icra takibinde talep etmiş olduğu gibi, %3 faizi talep
edebileceği,
kanaati bildirilmiştir.
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Davalı vekili tarafından dava konusu takibin yetkisiz icra dairesinde yapıldığını ileri sürmüştür. 2004 sayılı İİK’nun 50. maddesi uyarınca para veya teminat borcuna ilişkin takip hususunda HMK’nun yetkiye dair hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun “Genel Yetkili Mahkeme” başlıklı 6/1 maddesi; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmünü içermektedir. Yine 6100 Sayılı HMK’nun “Sözleşmeden doğan davalarda yetki” başlıklı 10/1 maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmünü içermektedir. 6098 Sayılı TBK’nun 89. Maddesi; “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir.
Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut davada taraflar arasında mal satımına ilişkin ticari ilişki olduğuna dair bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bu ticari ilişki kapsamında davacının edimi mal teslimi, davalının edimi ise para borcudur. Taraflar arasındaki ticari ilişkide para borcunun ifa edileceği yer olarak ifa yeri belirlenmemiştir. Taraflar arasında ifa yeri belirlenmediğinden ve para borcu götürülecek borç olup alacaklının ifa tarihindeki adresinde ifa edilmesi gerektiğinden alacaklı davacının adresinin bağlı bulunduğu icra dairesi de iş bu dava konusu takip yönünden yetkilidir. Bu nedenle davalı vekilinin icra dairesinin yetkisiz olduğu itirazının reddine karar verilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.

6100 Sayılı HMK’nun “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1)
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” Hükmü düzenlenmiştir.
Somut davamızda; taraflar arasında mal satımına ilişkin ticari ilişki olduğuna ve bu ticari ilişki kapsamında davacı tarafından cari hesapta bulunan faturalara ilişkin malların davalıya teslim edildiğine dair bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf davacının davalıdan kur farkı talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Mahkememizce taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından 6102 Sayılı TTK’nun 83 ile 85 ve 6100 Sayılı HMK’nun 222’nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve tarafların incelemeye konu ticari defterlerinin yasal şartları taşıdığı ve taraflar lehine delil niteliğinin olduğu bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesinden tarafların BA ve BS formlarının birbiri ile uyuştuğu tespit edilmiştir. Tarafların ticari defter ve belgelerinden tarafların EUR ve USD bazlı çalıştıkları tespit edilmiş ve davacı tarafından düzenlenen ve davalı tarafından kaşe ve imzası ile onaylanmış sipariş teyid formlarında ödeme şeklinin 120 gün döviz demeli olduğunun ve ay sonlarında kur farkı faturasının kesileceğinin belirtildiği tespit edilmiştir. Ayrıca tarafların imzaladıkları sipariş teyitlerine göre düzenli olarak kur farkı düzenlemeleri gerekirken aralıklı olarak birbirlerine kur farkı faturaları da düzenledikleri tespit edilmiştir.
Kur farkı talep edilebilmesi için, kur farkı uygulamasına dair bir yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamülün bulunması gerekmektedir. Eldeki davada taraflar arasında kur farkına ilişkin sözleşme ve teamül bulunmaktadır. Kaldı ki davacı tarafından düzenlenen yabancı para içerikli faturalar davalı tarafından da kabul edilerek ticari defterlerine kaydedilmiş, fatura karşılıkları ise fatura tarihindeki kur üzerinden Türk Lirası olarak ödenmiş olup, dava konusu fark ise fatura tarihleri ile fiili ödeme tarihleri arasındaki kur farkından kaynaklanmaktadır. Davacının faturaları yabancı para cinsi üzerinden düzenlenmiş, davalı ödemeleri ise Türk Lirası üzerinden yapmış olmakla, yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için, bu konuda bir teamülün varlığı da aranmayacağından, fatura tarihi ile fiili ödeme tarihi arasındaki kur farkının istenebilmesi mümkündür. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki beyanlarına itibar edilmemiş ve davacı vekilinin kur farkı talebi yerinde olduğundan açılan davanın kabulüne ve alacak tarafların ticari defter ve belgeleri ve taraflar arasındaki sözleşme uyarınca likit olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davanın KABULÜ İLE;
-Davalı borçlunun Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasındaki takibe yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden aynen devamına,
-Hüküm altına alınan asıl alacağın % 20 oranında (23.893,33-TL) icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 8.160,72 TL nispi karar harcından daha önce mahkememiz dosyasına yatırılan 1.384,75 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 6.775,97 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 15.299,27 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından mahkememiz dosyasına yatırılan 1.384,75 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.444,05 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.061,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.320,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı.22/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.