Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/901 E. 2022/474 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/901 Esas
KARAR NO : 2022/474

DAVA :(İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 30/10/2021
KARAR TARİHİ : 27/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nin çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren bir iş adamı olduğunu, yaptıkları protokol ve pay devir sözleşmesi ile 26/06/2019 tarihinde davalılardan …’in sahibi olduğu davalı …’ın bir kısım hissesini devraldığını, bu şekilde başlayan ticari ilişkide müvekkilinin kendisine güven telkin eden davalılara çeşitli nedenlerle borç para talep etmeleri üzerine süreç içerisinde birçok kez bankadan borç para gönderdiğini, ancak bir süre sonra davalıların verdiği vaatleri yerine getirmemesi, 26/06/2019 tarihli protokolün B/2. maddesi gereğince aylık ödenmesi gereken paraların müvekkiline eksik ödenmesi, verdiği borç paraları defalarca talep etmesine rağmen davalılar tarafından geri ödenmemesi üzerine müvekkilinin, vergisel yönden yaşayabileceği risklerin de önüne geçebilmek adına öncelikle şirketteki hisselerini 09/07/2021 tarihinde tekrar davalı …’e devrettiğini, akabinde de alacakları için dava konusu icra takibini başlattığını fakat davalıların kötüniyetle takibe itiraz ettiklerini, arabuluculuk sürecinde de anlaşma sağlanamaması nedeniyle iş bu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, müvekkilinin davalılara banka yoluyla gönderdiği borç paralar ile 26/06/2019 tarihli protokolün B/2. maddesi gereğince doğan alacaklarından dolayı davalıların müvekkiline borçlu olduğunun sabit olduğunu, davalıların icra dosyasına yaptıkları haksız ve kötü niyetli itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, likit alacağa yapılan itiraz nedeniyle %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkememizde görülmekte olan davada, davacının İran vatandaşı olduğunu, yabancı gerçek ve tüzel kişilere Türkiye’de dava açmak veya icra takibi başlatmak istemeleri halinde teminat yatırma zorunluluğunun getirildiğini, bu zorunluluğun milletlerarası özel hukuk ve usul hukuku hakkında kanun (möhuk) m.48 kapsamında düzenlendiğini, yabancılara yönelik bu teminat yükümlülüğünün istisnasının yine 48. maddenin 2. fıkrasında gösterildiğini, buna göre anılan hüküm ile yabancıların, “karşılıklılık esası” çerçevesinde teminattan muaf tutulabileceklerinin kararlaştırıldığını, Mahkememiz tarafından kanaat getirilmesi halinde davacının işbu itiraz çerçevesinde teminat göstermekle yükümlü tutulması gerektiğini, davacı tarafından açılmış olan davanın, davalı … yönünden tefrik edilerek görev yönünden reddi gerektiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari işlerden olduğunu, bir işin ticari veya adi olmasının farklı kuralların uygulanmasını gerektirdiğini, bir işin ticari olup olmadığının kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptanması gerektiğini, eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanmasının zorunlu olduğunu, ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlerin haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her işin ayrık durumlar dışında, ticari iş sayıldığını, bu işlerin, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari iş sayılmadığını, davacı ve davalı …’in tacir olmadığını, davacı … ‘nin Limited şirketteki paylarını Kartal …. Noterliği 09/07/2021 gün … yevmiye numaralı devir sözleşmesi ile devretmiş olduğunu, takibin ve davanın açıldığı tarih itibarı ile ticari işletmeden kaynaklı bir ilişkileri de bulunmadığını, bu çerçevede davanın davalı … yönünden tefrik edilerek Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, taraflar arasında imzalanan 26/06/2019 günlü “Yatırım ve Pay Devri Protokolü” uyarınca davaya bakmakla İstanbul Çağlayan Mahkemeleri’nin yetkili kılındığını, yetki itirazı çerçevesinde davanın reddini, HMK 119. Maddesinin (e) bendi ve HMK madde 194 gereği, dava dilekçesinde soyut kavramlar ile davalılara borç adı altında bir takım ödemeler yapıldığının bildirildiğini, bunların geri ödenmediğini, davacının davalılardan alacağının olduğunun iddia edildiğini, dava dilekçesinde davacının hangi vakıaya dayandığı kimden ne sebeple ne kadar alacaklı olduğunu iddia ettiği gibi bir açıklamaya yer verilmediğini dolayısı ile dava dilekçesinin reddi gerekmekle beraber Mahkememizce, dava dilekçesinin somutlaştırılması hususunda karar verilmesini, davacı tarafından müvekkili şirkete açılan davanın ve alacak iddiasının yasal olarak hiçbir mesnedi bulunmadığını, öncelikle alacak iddiasını tümden reddetmekle beraber, davacının müvekkili şirketten alacağı olduğu varsayılsa dahi bu alacağın sönümlendiğini, davacı şirketten alacağının taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin (26/06/2019 tarihli protokol) B-2 maddesine dayandığını, sözleşmeye göre davacının müvekkili şirkete 100.000 Dolar yatırım yapacağını, diğer bir deyişle para koyacak başka bir deyişle borç vereceğini, bu tutarın ne kadar verildiği ne kadarının davacının ortaklığı esnasında geri ödendiğinin Mahkememiz tarafından yapılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkabileceğini ancak bu alacak borç ilişkisi ortaklık hakkından kaynaklanan bir borç-alacak ilişkisi olduğunu, davacının ise ortaklık hakkını Kartal …. Noterliği … yevmiye numaralı pay devir senedi ile “şirketin aktifine ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçları ile” davalı …’e devrettiğini, bu çerçevede davacının bir alacağı bulunduğunu kabul etmemekle birlikte, alacak olduğu varsayımında dahi ortaklık hakkını devreden davacının bu alacağı şirketten talep ve tahsil etme hakkı kalmadığını, pay devri sözleşmesi ile ortaklık hakkı devredilmiş olduğundan alacağı talep etme hakkının yeni ortakta olduğunu, bu sebeple davanın müvekkili şirket yönünden reddi gerektiğini, davacının alacağı var ise bunu ortaklık hakkı devam ederken ileri sürmesi gerektiğini ancak davacının pay devir sözleşmesini noter huzurunda imzaladığını ikrar ile herhangi bir irade fesadı da olduğunu ileri sürmediğini bu nedenle müvekkili şirket yönünden davanın tümü ile reddi gerektiğini, yukarıda belirtilen hususlardan ve protokol içeriğinden …’in borcunun şirketin borcuna tali borç niteliğinde olduğu ve asıl borca bağlı olarak sönümlendiğini, burada borcun sönümlenmesi ayrı ayrı a) asıl borcun sona ermesi, b) alacaklı ile borçlu sıfatlarının birleşmesi nedeniyle, hukuki nedenine dayandığını, ancak buna rağmen dosyada mübrez protokole istinaden (Protokol B-2) davalı … tarafından 100.000 USD tutarlı bir adet senedin keşide edilerek davalıya teslim edildiğini, bu senedin konusunun protokolde yatırım tuarının geri ödenmesi olarak tespit edildiğini ve borç sebebi olarak hüküm altına alındığını, bu senette mümdemiç hakkın konusunun kalmadığı ve davacının … Limited Şirketi ve dolayısı ile …’den bir alacağının kalmadığını yukarıdaki açıklamalar ile ortaya koyduğunu, müvekkili …’in başka bir borcu olduğu iddiasında olunsa dahi bu borçların tamamının banka kanalı ile ödendiğini, bu vakıaya rağmen … tarafından düzenlenmiş olan senet ciro edilerek … isimli bir şahsa verildiğini bu şahıs üzerinden senedin icra takibine konu edildiğini, bu senedin halihazırda Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü … Esas numaralı dosyasında takibe konulduğunu ve müvekkilinin malvarlığına el konulduğunu, bu dosyada yapılan takibin danışıklı olarak yapıldığı konusunda kuvvetli şüphelerinin bulunduğunu, bu dosyadaki takip alacaklısı üçüncü bir şahıs olduğundan dosyaya ödeme yapılması halinde davacı … ‘ye rücu haklarını da mahfuz tuttuklarını, HMK hükümleri gereği hukuki tavsif yapma hakkının Mahkememize ait olduğunu, her ne kadar taraflar arasında sözleşmede davacı … isimli şahsın 15.000 TL maaş alacağı yazıyor ise de bunun maaş olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, eğer davacı bunun maaş alacağı oduğu iddiasında ise bu talebin değerlendirilmesinin İş Mahkemesi nezdinde yapılması gerektiği hususunun muhakkak olduğunu, sözleşmeden anlaşıldığı kadarı ile bu kayıt ortakla şirket arasındaki borç-alacak ilişkisine ilişkin olduğunu, yani ortaklar cari hesabına müteallik bir husus olduğunu, bunun ise hukuken ya kar payı şeklinde olabilir veya huzur hakkı şeklinde olduğunu, şirket tarafından alınan kar payına ilişkin bir karar olmadığı gibi huzur hakkı gibi bir alacağı olmayan davacının bu talebinin hukuka aykırı olduğunu, protokol gereği davacının müvekkili şirkette İş Kanunu’na tabi çalışan bir işçi statüsünün bulunmadığını, dolayısı ile davacının şirketten ortaklık hakkından kaynaklı bir alacağının kalmadığını, davanın bu nedenle de reddi gerektiğini, yukarıda arz edilen sebeplerle, öncelikle davanın usulden reddine, davacının teminat göstermesi hususunda ara karar ittihazına, görev hususunda tefrik kararı verilmesine ve dosyada Mahkememizin görevsizliğine karar verilmesine, davanın esastan reddine masraf ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
Dava; taraflar arasındaki 26/06/2019 tarihli protokol ve pay devir sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, taraflar arasındaki 26/06/2019 tarihli protokol ve pay devir sözleşmesi kapsamında davacınını davalılara yatırım amaçlı borç verip vermediği, verdiyse miktarının ne kadar olduğu, davacının protokol kapsamında aylık 15.000 TL talebinin haklı olup olmadığı, bu talebin hukuki niteliğinin ne olduğu, davalının, davacıya yapılan hisse devirlerinin tekrar davalıya yapılması nedeniyle davacının alacağının kalmadığına yönelik savunmasının yerinde olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede, İstanbul (Çağlayan) Adliyesi’ndeki mahkemelerin yetkili olduğu düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın, “Yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesine göre; (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.
6100 sayılı HMK’nın, “Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları” başlıklı 18. maddesine göre (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.
(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
Davalılardan biri şirket olup, diğer davalı ile davacının ise gerçek kişi tacir oldukları yazılan müzekkere cevaplarından anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; davacı ile davalı arasında yapılan sözleşmede uyuşmazlıkların çözümünde yetkili mahkeme olarak münhasıran İstanbul Mahkemelerinin gösterildiği, HMK’nin 17/1 maddesi gereğince tacirler arasında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında mahkemenin sözleşme ile yetkili kılınabileceği, tarafların tacir oldukları, sözleşme ile belirlenen mahkemede davanın açılması gerektiği, sözleşme ile belirlenen yetkili mahkemenin bağlayıcı olduğu anlaşılmakla, davanın sözleşme ile belirlenen yetkili mahkemede açılmadığı görülmekle HMK’nin 17/1 maddesi kapsamında değerlendirme yapıldığında uyuşmazlığın çözüm yerinin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu kabul edilerek davalı … vekilinin süresinde yapılan yetki itirazının kabulü ile mahkememizin yetkisizliği nedeni ile davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının yetki ilk itirazının kabulü ile davanın HMK 14/2, 114/1-ç ve 115. maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE, yetkili Mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna,
3-HMK nun 20. Maddesine göre kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde müracaat halinde dosyanın yetkili ve görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE gönderilmesine, aksi halde aynı madde gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE,
4-HMK 331/2 maddesi gereği harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/04/2022

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.