Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/858 E. 2022/949 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/858 Esas
KARAR NO : 2022/949

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2021
KARAR TARİHİ : 26/10/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :25/11/2022
Davacı vekili tarafından açılan tazminat davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalının, dava dışı …. Şti. şirketinde yarı yarıya hisse sahibi olup aralarında çıkan uyuşmazlıklar nedeniyle şirketteki ortaklığın sona erdirilmesi ve buna bağlı olarak bazı edimlerin belirlenmesi için Avukatlık kanunu m. 35 uyarınca vekillerin katılımı ile 22.06.2018 tarihinde ilam niteliğindeki Sulh ve ibra protokolünü (Kısaca” Protokol”) imzalayarak uyuşmazlıkları çözüme amaçladıklarını, bu protokole göre müvekkilinin, … Şti.” indeki 75.000’TL nominal değerli hissesini (tüm hissesi) bedelsiz olarak davalı …’ e devretmesini ve müdürlükten istifa etmeyi taahhüt ettiğini, Eyüpsultan … Noterliği’nin …. yevmiye nolu 03.07.2018 tarihli “Limited şirket payı devri sözleşmesi” ile hisse devrinin gerçekleştiğini, müvekkilinin protokolün kendisine yüklediği yükümlülüklerin tümünü yerine getirdiğini, davalı ile tüm ortaklığının sona erdiğini, yalnızca iş bu davaya konu taşınmazda ortaklığı kaldığını, davaya konu, …. mah. …. ada, …. parselde, …. sok. no:…. …./İstanbul adresindeki taşınmazın : hissesi müvekkiline, Y hissesi davalıya ait olduğu, Müvekkilinin dava dışı … Şti’n deki hissesini bedelsiz olarak …’e devretmesinin ve müdürlük görevinden ayrılmasının karşılığı olarak Protokolde taşınmazın 01.07.2018 de satışa çıkarılacağına ve en geç 01.01.2019 tarihinden itibaren 6 ay içinde satılacağına ve bedelin tarafların payları oranında bölüşüleceğine, taşınmaz bu süre içinde satılamazsa 3. Kişiye tamamen kiralanacağına ve/veya fiilen bölünerek taraflarca kullanılacağına oy birliği ile karar verildiğini, Taşınmaz, belirlenen satış süreci içinde satılamadığından, taraflar birbirinin payını satın alamayacağını bildirdiğinden ve halihazırda 3. Kişiye kiralanamadığından müvekkilinin taşınmazın fiilen bölünerek hissesi oranında kullanımına tahsis edilmesini talep ettiğini, ancak davalı mesnetsiz ve gerçek dışı iddialar ileri sürerek fiili bölme işleminden kaçındığını, 22.06.2018 tarihli Sulh ve İbra protokolünün 9. Maddesi ile taraflar itirazi kayıt olmaksızın oy birliği ile “taşınmazın bölünerek ayrı ayrı kullanılmasına” karar verilmişken, davalının protokoldeki ifa yükümlülüğünden kaçınması protokol hükümlerinin ihlali teşkil etmekte olup cezai şarta sebebiyet verdiğini, bu nedenle iş bu dava ile davalının sebebiyet verdiği cezai şart bedelini ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen protokol uyarınca belirlenmiş olan cezai şart bedeli tarafların ticari işletmesini ilgilendirmediği gibi taraflarda tacir olmadığını, davaya konu talep ne mutlak ne de nispi şekilde ticari dava olmadığından bu davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, davanın usulden reddi ile dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesini talep ettiklerini, taraflar tacir olmadığından ve dava konusu ticari iş olmadığından avans faizi talep edilmesi mümkün olmadığını, bu nedenle avans faizi talebinin reddi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen protokolde taşınmazın satılması için süre öngörülmüşse de bu sürenin geçmesi sonrasında taşınmazın satışının devam edeceği hususunda anlaşmanın sağlandığını, 22.06.2018 tarihli protokolün 9/2 maddesi;” taşınmaz satım süreci 01.01.2019 tarihinden itibaren en geç 6 ay içerisinde tamamlanacağını, taşınmazın satılması halinde alıcının aksi yönde kabulü haricinde şirket taşınmazı 6 ay içerisinde boşaltmak durumunda olduğunu, bu süreçte taşınmazın satılamaması halinde, taşınmaz maliklerinden biri taşınmazın maliklerin mutabık kalacağı tutar üzerinden satın alma hakkına sahip olup, maliklerin taşınmazı satın alma teklifinde bulunmaması halinde taraflar taşınmazı bir üçüncü kişiye kiraya verecekler ve/veya taşınmazı satmaya veya taşınmazın bölünerek ayrı ayrı kullanılmasına devam edeceklerdir.” meşkür madde uyarınca taşınmazın 01.06.2019 tarihine kadar satılmaması halinde taşınmaz satışına devam edileceğini, taraflar bu yönde anlaşma sağlayarak 01.06.2019 tarihinden itibaren satışı için ilan verdiğini, emlakçılarla anlaşma sağlandığını, alıcıların bir kısmı kaparo bile verdiğini, satış işlemleri için gayret gösterildiğini, davacı tarafça dava hakkı kötüye kullanıldığından kısmi dava açılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın açık katılımı ile taşınmazın satış işlemleri yapıldığı sırada cezai şart talepli iş bu davanın açılması hakkın kötüye kullanılması olduğunu, kısmi dava açılamayacağından davanın usulen reddi gerektiğini, bunun yanında akdedilen protokol Avukatlık kanunun m 35 uyarınca ilam niteliğinde belge olduğundan cezai şart bedelinin bölünerek talep edilmesinin mümkün olmadığını, Kıyasen uygulanacak olan ilamın bölünmezliği ilkesi uyarınca davanın reddi gerektiğini, tarafların önceliği protokol tarihinden bu yana taşınmazı satarak ihtilafı sonlandırmak olduğundan davacının taşınmazın bölünmesi talebinin yerinde olmadığını, kaldı ki protokolde taşınmazın yasal çerçevede ikiye bölüneceği hüküm altına alınacağı hüküm altına alındığını, davacı taraf müvekkilinden hukuka aykırı olarak iş ve işlem yapmasını beklemekte olup bu dürüm ne akdedilen protokole ne genel hukuk ilkeleri ile bağdaşmadığını, taşınmazın fiilen bölünmesi durumunda taşınmaz maliklerinin aleyhine hukuki, idari ve cezai yaptırım uygulaması muhtemel olduğunu, taşınmazın yasal çerçevede ikiye bölünmesi hususunda anlaşma sağlanmasına rağmen davacı tarafından mahkemeyi yanıltmak amacıyla taşınmazın fiili olarak ikiye bölüneceği konusunda anlaşma sağlandığının beyan edildiğini, dilekçesinin 1 maddesinde “taşınmazın fiilen ve hukuken bölünmesine oy birliği ile karar verilmiştir” beyanında açıkça görülmekte olduğunu, davacı tarafından taşınmazın bölünmesi için delil tespiti yapıldığı belirtilmişse de yapılan delil tespiti; hukuki yarar bulunmaması, taşınmazın 2. Ve 3. Katın kaçak olarak yapılması, tüm yapıya ilişkin yapı kayıt belgesi alınması, merdiven kovasının ortak kullanılmak zorunda olması, taşınmazın ikiye bölünmesi için tadilat ruhsatı alınması gerektiği, taşınmazın ikiye bölünmesi halinde elektrik, su ve doğal gaz aboneliklerinin verilmeyeceği, taşınmaz maliklerinin hukuki, idari ve cezai müeyyideleri olduğunun göz ardı edilmesi, taşınmazın tapuya şerh edilen projesine bakılması, belediyeden mimari projenin tadil edilip edilmediğinin kontrol edilmesi ve gerekli evrakların temin edilmesi, Akdedilen protokol uyarınca şirketin doğmuş ve doğacak borçları müvekkili tarafından üstlenildiğini, davalının kredi kefaletleri kaldırıldığını, beşinci madde doğrultusunda davacının çok yüksek tutardaki şahsi borcu üstlenilmiş ve borca batık sayılabilecek şirket devralındığını, davacı taraf kendisinin kandırıldığını, aldatıldığını ve zarara uğratıldığını beyan etmiş olup protokol şartları ve yukarıda yaptıkları açıklamalardan açıkça görüldüğü üzere; kandırılan, aldatılan ve zarara uğratılan müvekkilin kendisi olduğunu, davacı taraf protokolün 3. Maddesine aykırı olarak elinde bulunan kayıt ve evrakları müvekkilinin yetkilisi olduğu şirkete teslim etmediğini, onuncu maddeye aykırı olarak da tapu işlemlerinin önlenmesine neden olabilecek şekilde tapu sisteminde yer alan telefon numarasını güncellemediğini, telefon güncellenmediğinden kaparo veren … tarafında ekspertiz işlemlerinin yapılamadığını ve satışının sürüncemede kaldığını, davacı tarafından açıkça protokole aykırı davranılmasına rağmen, davacıdan cezai şart bedeli talep edilmediğini, ancak gelinen durumda haksız ve hukuka aykırı olarak cezai şart bedeli talep edilmiş olduğundan ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davacının müvekkiline cazai şart bedeli ödemekle yükümlü oluğunu, belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki 22/06/2018 tarihli sulh ve ibra protokolü başlıklı sözleşmenin ihlali sebebiyle cezai şart alacağı talebine ilişkindir.
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Halkalı Vergi Dairesi tarafından …. vergi … TC kimlik numaralı mükellefi … ‘ün sistem kayıtlarının tetkikinde; ödevlinin dairemizde 01/01/1998 tarihinden itibaren … – Kendine Ait veya Kiralanan Gayrimenkullerin Kiraya Verilmesi veya Leasingi (Kira Geliri) faaliyet kodundan mükellefiyet kaydı bulunduğu, dairelerinde ticari faaliyet kaydına rastlanmadığı bildirilmiş ve son 4 yıla ait beyan dökümleri gönderilmiştir.
…. Müdürlüğü tarafından Yenibosna …. ada …. parselin mimari projesine ait CD gönderilmiştir.
Beyoğlu … Noterliği tarafından 27/12/2019 tarih ve … y.nolu ihtarnamenin ve tebliğ şerhinin bir sureti mahkememize gönderilmiştir.
Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası Uyap ortamından gönderilmiş olup, incelenmesinde; Davacı vekilinin 24/07/2018 tarihli Uyap üzerinden e-imzalı olarak gönderdiği dilekçe ile taraflar arasında 22/06/2018 tarihinde akdedilen sulh ve ibra protokolü uyarınca davaya konu uyuşmazlığa ilişkin olarak sulh olunduğunu, davadan feragat ettiğini, gereğinin yapılmasını talep ettiği, davalı vekilinin de aynı tarihte Uyap üzerinden e-imzalı olarak gönderdiği dilekçesi ile feragati kabul ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediklerini bildirdiği, taraf vekillerinin vekaletnameleri incelendiğinde, davadan feragat yetkilerinin bulunduğu görülmüştür.
Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine itirazın iptali davası açıldığı, daha sonra davacının davadan feragat etmesi sebebiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Davacı tanığı … duruşmadaki beyanında; “Davacı babam olur, davalı babamın eski ortağı olur, bu nedenle tarafları tanırım, bu nedenle de dava konusu sözleşmenin içeriği ve süreç hakkında bilgim vardır, taraflar arasındaki protokol gereği babam üzerine düşen tüm edimleri yerine getirdi, feragat edilecek davalardan feragat etti, ayrıca taşınmazın satılması için ben emlakçı arkadaşımı davalı tarafa gönderdim ancak davalı taraf arkadaşımı hanın içerisine sokmadı, taşınmazın satışı için gereği yapmasını engelledi, ayrıca iş adamı arkadaşım …. dava konusu taşınmazı satın almak istedi, ben davalının numarasını arkadaşıma verdim, arkadaşım davalıyla görüşmüş, davalı arkadaşıma taşınmazı satmayacağını söylemiş, davalı taşınmazın satılması için çaba göstermemiştir, bizim girişimlerimizi engellemiştir, emlakçılık yapan arkadaşım …’na da babam taşınmazın satılması ve bölünmesi için yetki vermişti, …yla birlikte davalıya gittiğimizde taşınmazın satılması ve bölünmesi için gereken işlemleri yapmamazı engelledi ve tehdit vari bir şekilde konuştu. Emlakçı, arkadaşıma fotoğraf çekimi için dahi davalı izin vermedi.” Demiştir.
Davacı tanığı … duruşmadaki beyanında; ” ben davacı tarafın avukatıyım, bu sebeple kendisini tanıyorum, ayrıca protokol de vekil olarak imzam vardır, bu sebeple taraflar arasında süreci iyi biliyorum, protokol ün işletilmesi için müvekkilim dava konusu taşınmazın satışı için emlakçı ve potansiyel müşteri buldu, bunları bulunca da bana geldiler, ben karşı tarafın avukatı ile görüştüm, dükkanı emlakçıya ve müşteriye göstermek istediğimizi söyledik, karşı tarafın avukatı tamam dedi ancak davalı şirketinin kiracı olarak bulunduğu dava konusu taşınmaza gidildiğinde emlakçının ve müşterinin görmesine izin vermediler, fotoğraflarının çekilmesini izin vermediler bu şekilde birçok girişim oldu ancak her defasında davalı taraf engelledi, bunun üzerine bölünmesini istedik, ancak karşı taraf yasal olarak bölünme mümkün değil diye protokolün yerine getirmedi, biz belediye ile görüştüğümüzde belediye bize dava konusu yerin daha önce daire daire olduğunu bölünmüş olduğunu, tarafların bu şekilde dükkan haline getirdiğini bölmeye engel bir durum olmadığını söyledi, buna ilişkin delil tespiti yaptırıp rapor aldık, ancak davalı taraf buna da yanaşmadı ve protokolü ihlal etti, bizde en son çare dava açtık.” demiştir.
Davacı tanığı … duruşmadaki beyanında; ” ben davacının oğlu olurum bu sebeple tarafları tanıyorum, ayrıca protokolde tanık olarak imzam vardır, davalı, babamın eski ortağı olur, taraflar arasında anlaşmazlık olduğu için biz çocukları olarak araya girip tarafları uzlaştırmaya ve sorunu çözmeye çalıştık, bunun neticesinde dava konusu protokol imzalandı, protokolün gereğinin yerine getirmek için ve dava konusu taşınmazın bir an önce satışı için babam ve biz emlakçı ve müşteri bulduk ancak davalı taraf, emlakçı ve müşteriyi dava konusu taşınmaza sokmadı, fotoğraf çekmelerine engel oldu, bu şekilde birçok emlakçı ve müşteri kapıdan döndü, bunlarla biz tehdit edildik, davalı taraf satış için hiç bir çaba göstermedi, kendi istediği fiyattan müşteri bulmamazı rağmen taşınmazın satışına engel oldu, kendisinin şirketi dava konusu yerde komik bir rakama kiracı olarak bulunmaktadır, emsal kira bedelleri 55 bin – 60 bin civarındadır, bize aylık 5 bin TL kira ödemiştir, bu rakam emsallerinin çok altındadır, davalı taraf başka bir müşteriye kiralanması içinde çaba sarf etmedi ve bizim bulduğumuz kiracıları da tehdit edip gönderdi, bu sefer biz dava konusu taşınmazın bölünmesini davalıdan istedik, davalı yasaya aykırı diyerek bu hususa da yanaşmada, belediyeye sorduğumuzda belediye daha önce bölünmüş olan taşınmazın duvarının belediyeye sormadan kaldırıması sebebi ile cezai yaptırım uygulanacağını söyledi, biran önce duvarın örülmesini söyledi, biz bunu davalıya söyledik, ancak buna da yanaşmadı ve protokol hükümlerini yerine getirmedi, en son dava açtık.” demiştir.
Davacı tanığı … duruşmadaki beyanında; ” ben emlakçılık yapıyorum, davacının oğlu … tanırım, dava konusu taşınmazın satımı için davacı taraf benle iletişime geçti, bende dava konusu taşınmazı görmek için, taşınmazın bulunduğu yere davalının yanına gittim, ancak beni handan içeriye sokmadı, fotoğraf almamıza izin vermedi, ayırca satım için müşteri de getirdim, davalının dava konusu yeri sattırmayacağını söylemesi üzerine müşteri geri döndü. Taşınmazın fiilen bölünmesi için de davacı benim dava konusu yere götürdü, taşınmaz bölünebilir durumdaydı ancak davalı bunun için çalışma yapmamıza da engel oldu. Ayrıca protokolden önce dava konusu yerin başkasına kiralanması için müşteri bulmuştum. Davalı taraf ben dava konusu yeri böldürtmeyeceğim ve kiraya da verdirtmeyeceğim dedi ve zaten dava konusu yeri davalı bir bütün olarak kullanıyordu. Davacı dava konusu yerin satışı, kiraya verilmesi ve bölünmesi için bana ayrıca yetki vermişti.” demiştir.
Davalı tanığı … duruşmadaki beyanında; ” ben 1993 yılından beri davanın tarafları ile birlikte çalışırım, halen de dava konusu …. şirketinde çalışıyorum, bu şirket tekstil ile uğraşmaktadır, dikim ve ütü işi yapmaktayız, taraflar belirttiğim şirketin hissedarları idi ancak anlaşamadıkları için ayrıldılar, ancak ben halen …’ün yanında dava konusu edilen …. mahallesi, …. Sokak, No:…. …./İstanbul adresinde çalışmaya devam ediyorum, taraflarla bir problemim yoktur, benim dava konusu taşınmaz ile ilgili sözleşmeden ve maddelerinden haberim yoktur, taşınmazı satacak olan emlakçı binaya satılık pankartı asmamızı istedi, bizde emlakçı ile birlikte bizzat ben pankartı astık, davacının gönderdiği veya başka gelen alıcılara binayı gezdirdik, binayı da bizzat ben gezdirdim, çünkü … beni görevlendirdi, haberim olmadan başkaları binaya gelmiş ve yetkisi olmayan kişilerden binayı gezdirmesini istemiş ise buna izin verilmemiş olabilir ancak ben tanık olmadım, ben davacının davalı tarafa ya da gelen alıcı ya da emlakçıları tehdit ettiğine de tanık olmadım, yanımızda öyle bir olay olmadı, benim orada olduğum dönemde gelen ve haberimiz olan herkesi binayı gezdirdik, binayı satın alan kişi …’dir, tam adını hatırlamıyorum, binanın satımı için anlaşılan emlakçı ile hem davacı … hemde davalı … anlaştılar, ikisi de tanıyordu, tam adını soyadını bilmiyorum ancak adı … idi. Emlakçılık sözleşmesinin ne zaman imzalandığını bilmiyorum. Ben emlakçı ….’in tam olarak hangi tarihten itibaren dava konusu binayı satmayı çalıştığını bilmiyorum ancak tahminen 1,5 – 2 yıldır uğraşmaktadır, bina satılalı yaklaşık iki yıl olmuştur, satımdan önceki yıldan bahsediyorum.” demiştir.
Davalı tanığı … duruşmadaki beyanında; ” ben davacıyı çok iyi tanımıyorum ancak davalıyı tanırım, dava konusu binanın karşısında benim çalıştığım iş yeri vardır, ben …. sokak No: …. de çalışıyorum, taraflar arasındaki ilişkiyi bilmiyorum, davalının iş yerinin adı …. olarak geçiyor, ben size bahsettiğim iş yerinde son 3- 4 yıldır çalışıyorum, davalı ile görüştüğümüzde dava konusu binayı satacağını hep söylüyordu, zaten binada satılık afişi de bulunuyordu, afişin bulunma tarihi hatırladığım kadarıyla 2018 yılından itibarendi, binanın daha sonra ne şekilde satıldığını bilmiyorum. Ben sadece afişi gördüm, bunun dışında bir ilan olup olmadığını bilmiyorum, ancak davalı her zaman satılacağını söylüyordu.” demiştir.
Davalı tanığı … duruşmadaki beyanında; ” ben tarafları yaklaşık beş yıldır tanırım, tarafların iş yeri olan …. şirketinden dolayı biliyorum, bende bu iş yerinin karşısındaki … iş merkezinde çalışıyorum, son üç – dört yıldır bina satılana kadar dava konusu binada satılık pankartı asılı idi, binanın satımı için davacı da binaya gelip gidiyordu, ben taraflarla binanın satımı hakkında hiç konuşmadım ancak ikisi de binayı satıp kurtulalım diyorlardı. Ben pankart dışında başka ilan verilip verilmediğini bilmiyorum.” demiştir.
Davalı tanığı …. duruşmadaki beyanında; ” davalı babam olur, babam ile davacı …. şirketinde hissedardı, bu sebeple ve ayrıca ailecek görüştüğümüz için tanıyorum, babam ile davacı anlaşamayınca şirketteki ortaklığın bitirmek için sözleşme imzaladılar, sözleşme kapsamında dava konusu taşınmazın satışına karar verildi, ve tarafların anlaştığı emlakçı aracılığıyla da taşınmaz satıldı, davacının gönderdiği tüm alıcılara binayı gezdirdik, emlakçının getirdiği alıcılara da binayı gezdirdik, emlakçı firmanın adı … emlaktı, ancak emlaçının adını tam olarak hatırlamıyorum, bahsettiğim emlakçının aracılığıyla da taşınmaz satıldı, emlakçıya komisyon ödendi, babam ve biz taşınmazın satışına ve gezinmesine engel olmadık, taşınmazın satışı için hatırladığım kadarıyla …com sitede ilan verildi, binanın dışına satılık levhası asıldı. Binanın içinde iki daire arasında duvar vardı. Ben babamla ile birlikte binanın ikiye bölünmesi için … Başkanlığına sözlü olarak müracaat’ta bulunduk, ancak belediye sözlü olarak bu binanın ikiye bölünemeyeceğini, ayrı ayrı elektrik, su verilmeyeceğini, bölünmesi halinde depremden dolayı bütün mahallenin numaralaranın değişmek zorunda olduğunu söylediler, bizde bölünme işlemini yapmadık.” demiştir.

Davacı vekilinin iddia ve talepleri, davalı vekilinin savunmaları, kurumlardan gelen yazı cevapları, taraflar arasında yapılan sulh ve ibra protokolü, tapu kayıtları, belediye başkanlığı cevabi yazısı, değişik iş dosyası ve tüm dosya kapsamı incelenmek suretiyle dava konusu taşınmazın fiilen ifrazının mümkün olup olmadığı, taraflar arasındaki sulh ve ibra protokolü uyarınca taraflar tarafından edimlerin yerine getirilip getirilmediği, getirilmemiş ise tarafların kusurları, davacının cezai şart alacağı hakkının doğup doğmadığı, doğmuş ise miktarı, faiz ve türü ile tarafların tüm talepleri hakkında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmasına karar verilmiş, 10/05/2022 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; Davalının protokolde belirlenen satış koşullarına dair tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi halinde, kendi bilgisi ve kontrolü dahilinde olmayan sebepler ile taşınmazın bölünememesi nedeniyle tek başına sorumlu tutulamayağı ve herhangi bir cezai şart alacağının doğmayacağı, sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Davalı vekili tarafından Mahkememizin görevsiz olması sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi talebinin; tarafların dava dışı … Şti. nin ortakları iken davacının şirketteki hissesini davalıya devrettiği ve ortaklıktan çıktığı, taraflar arasında 22/06/2018 tarihli sulh ve ibra protokolünün imzalandığı ve bu protokol uyarınca taraflara karşılıklı edimler yüklendiği ve edimlerin yerine getirilmemesi halinde cezai şart ödenmesi hususunun kararlaştırıldığı ve bu haliyle ticari şirket olan dava dışı şirketin hisse devri koşullarının düzenlendiği sulh ve ibra protokolünün ihlali sebebiyle talep edilecek ceza şart alacağına ilişkin bu davada Mahkememizin yargılama yapma görevi bulunduğundan davalı vekilinin görevsizlik kararı verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından kısmi dava açıldığı ve iş bu davada kısmi dava açma hukuki yararı bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin kısmi dava açılamayacağından davalı vekilinin davanın reddine karar verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin sözleşmenin davalı tarafından ihlal edilip edilmediğinin ve edilmiş ise cezai şart alacağının hüküm altına alınması talepli iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan davalı vekilinin hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Somut davada; tarafların ortağı olduğu dava dışı …. Şti.’nin hissedarları olduğu, taraflar arasındaki anlaşmazlık sebebiyle söz konusu şirketteki ortaklıklarını ve aralarındaki anlaşmazlık konusu dosyaları bitirmek için dava konusu 22/06/2018 tarihli sulh ve ibra protokolünü imzalamışlardır. Söz konusu protokol hükümlerine göre davacı dava dışı şirketteki hissesini davalıya devretmiş ve aralarındaki ihtilaflı dosyalardan feragat edilmiş ve soruşturma dosyalarındaki şikayetinden vazgeçmiştir. Protokolde dava konusu tarafların 1/2 hissedar oldukları taşınmazın 01/01/2019 tarihine kadar dava dışı şirket tarafından kullanılacağı taşınmaz ile ilgili olarak taşınmazın 01/07/2018 tarihinde satışa çıkarılacağı, en geç 01/01/2019 tarihinden itibaren 6 ay içerisinde satılacağı, bu süre içerisinde satılmaması halinde üçüncü kişiye kiralanacağı ve/veya fiilen bölünerek taraflarca kullanılacağı kararlaştırılmış, ayrıca protokolün ihlali halinde cezai şart ödenmesi kararlaştırılmıştır. İş bu davada davacı vekili tarafından dava konusu taşınmazın protokolde belirtilen süre içerisinde satılmaması sebebiyle davalıdan taşınmazın fiilen bölünerek diğer davacının payına düşen kısmın davacıya tesliminin ihtarname ile talep edilmesine rağmen yerine getirilmediği ve protokolün ihlal edildiğini ve davalının cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu ve bu nedenle talep edilen cezai şartın hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Davalı taraf davacıya gönderdiği ihtarnamelerde ve Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde taşınmazın fiilen bölünmesinin resmi olarak mümkün olmadığını beyan etmiştir. Mahkememizce dava konusu taşınmazın fiilen ifrazının mümkün olup olmadığına ilişkin …. Belediye Başkanlığı’na yazılan müzekkereye verilen cevapta taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı bildirilmiştir. Mahkememizce dava konusu taşınmaz başında teknik inceleme yaptırılmış ve alınan teknik bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazın Belediye başkanlığının yazısında belirtildiği gibi taşınmazın ifraz edilemeyeceği, binanın projeli kısımlarında da proje ve ruhsata aykırı ilave kısımlar yapıldığı, konut olarak yapılan 1. Kat iki dairenin iş yeri haline getirildiği, proje ve ruhsatı olmayan 2. Ve 3. Normal katların proje ve ruhsata aykırı olarak inşa edildiği, bodrum katın proje ve eklerine aykırı olarak ayrı bir işyeri olarak yapıldığı, proje tasdikinden sonra kat irtifakı kurulmadığı, dosyasında ve belediyeden gelen yazı eklerinde ruhsatı alınan kısımlarla ilgili iskan belgesine rastlanmadığı, proje ve ruhsat ve yerinde incelemeler neticesinde projeli kısımlarda proje harici ilaveler ve 2. ve 3. katların fazladan yapıldığından, kanuni olarak iki ortak arasında pay edilemeyeceği ve kat irtifakı kurulamayacağı, iskan alınamayacağı, proje ve ruhsata aykırı eklentiler ve ilave katlar nedeniyle bu kısımları kanuni hale getirmeden tadilat ruhsatı alınamayacağı, binanın Mevcut hali kanuni hale getirilebildiği taktirde, tadilat projesiyle ve kat irtifakı kurulmak suretiyle iki kişinin eşit olarak kullanabileceği şekilde pay (bölünebileceği) edilebileceği, bu işlemler için bir mali yük getireceği, her iki malikinde binanın yapımında da malik olduklarından binanın, projeye ve ruhsata aykırı ilavelerinden bilgi sahibi oldukları ve şimdiye kadar binayı kanuni hale getirecek yapı aflarına başvuruda bulunduklarına dair dosyada bir belgeye rastlanmamıştır, mevcut taşınmazın kanuni olarak ikiye bölünemeyeceği, fiili olarak (kanunları gözetmeden) bölünmeye çalışmanın ise büyük riskler meydana gelebileceği, dava konusu … ilçesi … mahallesinde bulunan …. ada …. parsel sayılı 297,90 m2 miktarlı arsa vasıflı taşınmaz / pay oranında … ve … adlarına kayıtlı olduğu, ana taşınmaz arsa vasfında olmasına rağmen yerinde; bodrum katta, ön yaya kaldırımdan girişli 1 adet depo * zemin katta birbirine geçmeli iki adet dükkan ve 1. Katta birbirine geçmeli 2 adet işyeri * 2.katta 2 adet birbirine geçmeli işyeri, 3.katta birbirine geçmeli 2 adet işyeri bulunduğu, ana taşınmaz üzerindeki yapı ruhsat ve eklerine aykırı bir yapıdır. Ayrıca hukuki durum ile fiili durumun uyuşmadığı, … Belediyesinin 03.11.2021 tarih … sayılı yazısında da belirtildiği üzere … ada … parselin hem zemin olarak hem de üstündeki yapı bakımından ifrazı mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Belediye Başkanlığı cevabı yazısı ve Mahkememizce yerine yapılan tespitlerde dava konusu taşınmazın hem hukuken hemde fiilen ifrazının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Bu sebeple ifrazın mümkün olduğuna ilişkin davacı vekili tarafından yaptırılan Bakırköy … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. değişik iş dosyasındaki bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir. Taraflar arasında hukuken ve fiilen mümkün olmayan bir madde ve edim dava konusu sözleşmeye hüküm olarak konulmuştur ve sözleşme her iki taraf tarafından imzalanmıştır. Davacı vekili davacı dilekçesinde hukuken ve fiilen mümkün olmayan bir bölme işlemine davanın neden onay verdiğini, davacının kandırıldığını ve davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürmüştür. Ancak davacı gibi davalıda dava dışı şirketin ortağı olduğu, dava konusu taşınmazda hissedar olduğu, dava konusu taşınmazın ortağı ve kullanıcısı olarak dava konusu taşınmazın fiziki yapısını bildiği, ayrıca ifrazın mümkün olup olmadığı hususunun Belediye Başkanlığı’na başvuru yapmak ve fen bilirkişi getirmek suretiyle basit bir araştırma ile tespit edebilmesine rağmen bunları yapmayarak sözleşmeyi imzaladığı ve koşullarını kabul ettiği görüldüğünden davacının kötü niyetli hareket ettiği ve kendisini kandırdığı iddialarına itibar edilmemiştir. Tarafların fiilen ve hukuken mümkün olmayan dava konusu taşınmazın ifrazına ilişkin maddeyi sözleşmeye koymaları ve daha sonra bunun mümkün olmaması sebebiyle cezai şart talep edilmesi mümkün değildir. Bu sebeple davacının sözleşmeyi ihlal ettiğinden bahsedilemez. Tarafların dinlenen tanıkları beyanlarında taşınmazın satışına ilişkin olarak beyanda bulunmuştur. Ancak dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın ifrazının yapılmaması sözleşme koşullarına uyulmaması sebebiyle cezai şart talebinde bulunulmuştur. Ayrıca ifraz yönünden resmi yazı ve yerinde yapılan inceleme dikkate alındığında da tanık beyanlarının bu hususa bir etkisi de söz konusu değildir. Bu sebeple taraf tanıklarının beyanlarına itibar edilmemiştir. Dava konusu taşınmaz da yargılama sırasında satılmıştır. Açılanan nedenlerle sözleşmenin ihlali söz konusu olmadığından ve bu nedenle davacının cezai şart alacağı talep etmesi mümkün olmadığından açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürülükte bulunan haçlar tarifesi gereğince alınması gereken 80,70-TL maktu karar harcının peşin alınan 59,30 TL ve ıslah harcı olarak alınan 239,09-TL harçtan mahsubu ile 217,69 TL bakiye harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki bulunan AAÜT uyarınca red edilen miktar ve tarifenin 13/1 maddesi dikkate alınarak takdir edilen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.320,00 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı.26/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır