Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/807 E. 2021/890 K. 04.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/807 Esas
KARAR NO : 2021/890

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/02/2014
KARAR TARİHİ : 04/10/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :02/11/2021
Davacı vekili tarafından açılan İtirazın İptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı İdare arasında ” ….. ” na ilişkin olarak sözleşme kurulduğunu, söz konusu sözleşme çerçevesinde, idareye verilen hizmetin bedeli olan hak edişlerden 25.10.2008 Tarihli Kamu İhale Genel Tebliği doğrultusunda %5 lik sigorta prim kesintisi yapıldığını, ancak söz konusu kesintinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hak edişlerden kesilen % 5 lik sigorta priminin iadesi için davalı idare aleyhine Küçükçekmece .. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalı idarece borca ve ferilerine itiraz edilerek söz konusu takibin durdurulduğunu belirterek davalının itirazının iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle söz konusu davanın görevli ve yetkili mahkemede açılmadığını, öncelikle söz konusu dava görevli ve yetkili mahkemede açılmadığını, müvekkili Kurum ile davacı arasında 15.09.2010 tarihinde imzalanan sözleşmenin anlaşmazlıkların çözümü başlıklı 37.maddesine göre, “Bu sözleşme ve eklerinin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlığın çözümünde Ankara mahkemeleri ve icra daireleri yetkildir.” Yargıtay …. Hukuk Dairesi 09.11.2006 T. Esas … Karar … “Dosyadaki dilekçeye göre, davalı icra takibinde sadece borçlu itiraz etmiş ve yetkiye itiraz etmemiş olup, icra takibinde sadece borcu itiraz eden ve yetkiye itiraz etmeyen davalı, icra dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılır ise de; bu kabul davalının yapıldığı yerde açılan itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisini de kabul ettiği anlamı sayılmaz. Davalı borçlunun daha sonra açılan itirazın iptali davasında Mahkemenin yetkisine itiraz etme hakkı yine bulunmaktadır. Öte yandan somut olayda, davanın açıldığı mahkeme kaza yeri ve davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesi olmadığı gibi HMUK’nun yetkiye ilişkin diğer hükümleri çerçevesinde de yetkili mahkeme değildir. O halde davalı vekilince süresinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunulmasına ve mahkemenin yetkisiz olmasına göre, mahkemece davanın yetki yönünden reddi ile istem halinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle, yetki itirazının reddiyle esasa ilişkin hüküm kurulması doğru olmamış ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” Yukarıda bahsedilen mahkeme kararı ile söz konusu davada HUMK’a göre yetki şartı yerine getirilmediğini, yine Mahkemece taraflar arasında ki uyuşmazlığın kamu ihalesinden doğması nedeni ile TTK md. 4 ve 5 kapsamında bu davaya bakmaya görevli olduğuna hükmetse de verilen kararın isabetsiz olduğunu, TTK’nun yukarıda yer alan hükümleri incelendiğinde kamu ihalesinden doğan davalardan bahsedildiğinin görüleceğini, ayrıca müvekkili kurumun; 5648 sayılı Teşkilat Kanununun Kuruluş başlıklı 3.maddesinde yer alan “Bu kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabi ve Bakanlığın ilgili kuruluşu olmak üzere Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu kurulmuştur.” hükmü gereği ticari bir işletme olmadığı gibi dava konusu da Ticaret Kanununda düzenlenen hususlardan olmadığından göreve itiraz ettiklerini, haksız ve hukuka aykırı olan davanın reddine, takibin iptaline vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 26/02/2014 tarihli … esas .. karar sayılı kararı ile mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay … Hukuk Dairesinin … esas …. karar sayılı ilamında; Taraflar arasındaki sözleşme yüklenici sıfatıyla davacı … Turz.Taş. Otom. Gıda Ürün.Tem.Hiz.İletişim San.ve Dış Tic. Ltd Şti (Eski unvanı …. Turz.Taş. Otom. Gıda Ürün.Tem.Hiz.İletişim San.ve Dış Tic. Ltd Şti ) ile davalı ….arasında düzenlenmiş ve sözleşmenin konusu; 70 adet araç ile bu araçlarda görevlendirilecek 69 adet sürücü kiralama hizmeti alımı olarak kararlaştırılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme; Sürücülü araç kiralama işine ilişkin hizmet alım sözleşmesi olup ve iş ticari nitelikte olduğundan, somut uyuşmazlıkta davaya bakmakla Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Bu nedenle yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığından bahisle mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi doğru değildir, gerekçesiyle kararın bozulduğu, mahkememizde yeniden yargılama sonucu, Mahkememizce Yargıtay … Hukuk Dairesi … esas … karar sayılı bozma kararına karşı direnilmesine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … esas … karar sayılı kararı ile; davanın tarafları arasında ” ………” başlıklı sözleşme düzenmiş ve başlıkta kiralamadan bahsedilmiş ise de kiralanan araçların beraberinde sürücü hizmetinin de alınması hususunda anlaşıldığı açıktır. Ancak, insan unsurunun kira sözleşmesine konu olamayacağı gözetildiğinde karma nitelikteki işbu sözleşmede yanlar arasında kira ilişkisinin değil, hizmet alımı unsurunun ağır bastığının kabulü gerekir. Taraflar arasındaki hukukî ilişkinin kira ilişkisi olduğundan bahsedilemeyeceğinden uyuşmazlığın çözümünde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu düşünülemez. Gelinen noktada, asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesinin görev ayrımı önem taşıdığından ticarî dava kavramını açıklamak da yerinde olacaktır. Ticarî davalar; mutlak ticarî davalar, nispi ticarî davalar ve yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Bir davanın ticarî dava sayılmasına bağlanan en önemli sonuç, o davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi ve buna bağlı olarak özel birtakım usul kurallarına tabi olmasıdır. Hangi iş ve uyuşmazlıkların ticarî dava sayıldığı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ve bazı özel kanunlarda sınırlı olarak belirtilmiştir (…….). Mutlak ticarî davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticarî işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticarî sayılan davalardır. Mutlak ticarî davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunlar yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticarî İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticarî davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticarî dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticarî işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticarî dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticarî dava sayılan davalardır. Nispi ticarî davalar, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticarî nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî iş sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. Ticarî iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan bir işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir. Üçüncü grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticarî dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticarî davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası;
“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticarî nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
5. maddesinin 3. fıkrası;
“Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.”
şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukukî ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Bir hukukî işlemin veya fiilin 6102 sayılı TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla, bir ticarî işletmeyi ilgilendiren bir hukukî işlemin veya fiilin olması gerekmektedir. Nitekim, aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 30.06.2020 tarihli ve… E., … K. sayılı kararında da yer verilmiştir. Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; kamu kurumu olan davalının tacir olmadığı ve davanın ticarî dava olarak kabul edilemeyeceği açık olduğuna göre davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahsedilemez. Bu durumda davaya bakmaya genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, taraflar arasındaki sözleşmenin 6102 sayılı TTK’da yerini bulan taşıma sözleşmesi mahiyetinde olduğu, bu nedenle asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda belirtilen Hukuk Genel Kurulu kararında da ayrıntısı belirtildiği üzere somut olay incelendiğinde; kamu kurumu olan davalının tacir olmadığı ve davanın ticarî dava olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmakla Mahkememizin görevsizliğine ve Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın 6100 Sayılı HMK 114. Ve 115. maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, görevli Mahkemenin Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-6100 Sayılı HMK nun 20. Maddesine göre kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde müracaat halinde dosyanın yetkili ve görevli Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde aynı madde gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE,
4-6100 Sayılı HMK 331/2 maddesi gereği harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin ve davalı vekilinin yokluklarında, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı.04/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.