Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/633 E. 2022/1121 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/633 Esas
KARAR NO : 2022/1121

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 29/07/2021
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin İstanbul Ticaret Siciline … sicil no ile kayıtlı, Ürdün uyruklu ….’ın kurucusu olduğu, 08.02.2020 tarihinde kurulan davalı … şirkete 17.02.2021 tarihinde sermaye devralarak ortak olduğu, devam eden süreçte müvekkilinin, şirket ortağının sürekli habersiz olarak yurt dışına çıkması nedeniyle hiçbir zaman sağlıklı iletişim sağlayamadığı, şirketin kar elde edememesini ve sürekli borçlandığını öğrenmesi üzerine şirket muhasebesiyle iletişim kurmak istediği ancak bu hakkının da kısıtlandığı, şirket kayıt ve defterlerini inceleyemediği, müvekkilinin devraldığı pay oranı daha fazla iken bu hususun da sicile bildirilmediği, payın 500’er adet olmak üzere eşit şekilde dağıtıldığını öğrendiği, müvekkilinin, şirketin borçlarının biriktiğini öğrendiği, diğer ortakla iletişim sağlayamadığı, şirket kayıt ve defterlerini inceleyemediği, pay oranının kayıtlara yanlış bildirildiği ve diğer ortağın davalı şirket ile aynı amaç ve konuda hizmet veren şirketlerle çalıştığını öğrenmesi üzerine şirketin feshi ve tasfiyesi için anlaşmaya çalıştığı ancak diğer ortağın feshi istemediği ve müvekkilinin, kendisi ile bir daha iletişim sağlanmasının engellendiği, müvekkilinin, şifahen, diğer ortağın Türkiye’den çıkış yaptığını öğrendiği, şirketin işleyişine devam etmek ve borçları kapatmak için uğraşırken şirket ortağı ….’ın babası …. tarafından şirkete karşı 40.000,00 TL değerinde icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiği, şirket mallarının haczedildiğini öğrendiği, müvekkilinin işbu icra takibinden şirket mallarının haczedilmesiyle haberdar olduğu, şirketin böyle bir borcu olmadığı açıkken, şirket ortağının babası adına başlatılan icra takibinin müvekkilinin fesih talebi üzerine kötü niyetli olarak başlatıldığını, müvekkilinin, haciz neticesinde şirket işlerinin durma noktasına gelmesi üzerine icra dosyasını incelemek için imza sirküleri çıkarmak istediği, ancak şirket muhasebeciyle iletişiminin kötü niyetli olarak engellenmeye devam ettiği, bunun üzerine müvekkilinin, muhasebeci değişikliğine gitmek zorunda kaldığı, ancak imza sirküleri alabildiği ve icra dosyasını inceleyebildiği, böyle bir borç olmamasına rağmen müvekkilinin şirketin daha fazla borca batmaması adına icra dosyasına ödeme yapmak ve hacizleri kaldırmak zorunda kaldığı, işbu ödemeye ilişkin istirdat davası açıldıktan sonra dosya bilgilerinin mahkemeye ibraz edileceğini, kişisel ilişkilerin ağırlık taşıdığı limited şirketlerde, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin, şirketin devam etmesi ve amacına ulaşabilmesinde büyük önem taşıdığını, güven ilişkisinin herhangi bir nedenle zedelenmesinin ise, ortakların aynı amaç için birlikte çalışma isteğini ortadan kaldırabileceği, aynı amaç için birlikte çalışma isteğini kaybeden ortakların, şirketi devam ettirme ve kuruluş amacını gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını, böyle bir durumda, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmanın kişilik haklarına aykırılık teşkil edeceğini, tarafların şahsını ilgilendiren veya taraflar dışındaki olaylar, sözleşme ilişkisini taraflardan birisi için çekilmez hale getiriyorsa, haklı sebeple fesih hakkının doğduğunu, somut durumda açıkça görüleceği üzere şirket ortaklarının birbirlerine karşı güveninin kalmadığı, ortaklar arasında iletişimin tamamen bittiği, diğer ortak tarafından şirkete karşı haksız ve kötü niyetli olarak başlatılan icra takibinin dahi artık bu şartlar altında şirketin devamının mümkün olmadığını gösterdiği, haklı nedenlerden dolayı şirketin feshi için mahkemeye başvurmak zorunluluğunun hâsıl olduğunu, açıklanan tüm bu nedenlerle, şirket ortaklarının birbirlerine karşı güvenlerinin kalmaması ve açıklanan diğer şartlar nedeniyle şirketin devamının mümkün olmadığı, haklı nedenlerin varlığından dolayı …’nin feshi ve tasfiyesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesi istemiştir.
Davalı şirket adına dava dilekçesi ve tensip zaptı ekli duruşma gün ve saatini bildirir davetiye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı şirket tarafından cevap dilekçesi sunulmamış ve davalı duruşmalara katılmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 636/3. maddesine dayalı açılmış haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde; şirketin kuruluşunun 02/01/2020 tarihinde tescil edildiği, kurucularının …. ve … oldukları, her iki ortağın münferiden yetkili oldukları, davalı şirketin merkez adresine göre mahkememizin yetkili ve davanın konusuna göre de görevli olduğu saptanmıştır.
Başakşehir İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen cevapta; görevli polis memurları tarafından davalı şirket adresine gidildiği ve tutanak tutulduğu, 24.11.2021 tarihli bu tutanakta; davalı şirketin … Mah. … Sok. No:…Başakşehir/İstanbul adresine gidildiği ve şirketin faal olmadığının beyan edildiği, yapılan araştırmada davalı şirket hakkında başkaca bir bilgiye ulaşılamamış olduğu bildirilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığına yazılan müzekkereye verilen cevapta; davalı şirketin mükellefiyet kaydının halen devam ettiği bildirilmiştir.
Mahkememiz 30.03.2022 tarihli celsesinde davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup bilirkişiler SMMM …. ve şirketler alanında uzman ….’dan alınan 17.10.2022 tarihli bilirkişi raporunda; davalı şirketin aktif bir faaliyetinin bulunmadığı, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesinin duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olacağı, sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Limited şirketlerde feshi ve tasfiyeyi düzenleyen TTK’nun 636/3. maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın mahkemeden şirketin feshini talep edebileceği, mahkemece fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin hesaplanarak şirketten çıkarılmasına ya da duruma uygun olabilecek bir çözüme hükmedebileceğinin belirtildiği ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, şirketin feshini isteyen ortağın fesih koşullarının oluşmasında kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiği belirtilmiştir. Limited şirket ve anonim şirketlerde; şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi haller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması,” “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması,” “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi,” “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması,” “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır. Mahkeme, sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Mahkemenin feshe karar verebilmesi için, ileri sürülen sebeplerin şirketin feshini gerektirecek nitelikte olması da gerekir. Gerçekten de haklı sebeplerin varlığını tespitte dar bir yorumun yapılması ve bu yolun ancak son çare olarak başvurulacak bir yol olduğunun dikkate alınması zorunludur. Görüldüğü üzere, şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme, şirketi feshetmek yerine, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Bu sebeple bu dava alternatif çözümlüdür. Kaldı ki sebebin mahkemece haklı görülmesi halinde, şirketin feshine hükmedilmesinden önce mahkemece alternatif çözümlerin araştırılıp incelenmesi gerekir. Zira fesih çok ağır bir sonuçtur.
Somut olayda davalı şirketin fiilen faal olmadığı, 2020 ve 2021 yılında beyan ettiği matrahının olmadığı, şirkete ve defter ve kayıtlarına ulaşılamadığı, ortaklar arasında anlaşmazlık olduğu ve şirketin bu haliyle kuruluş amacını gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı, şirketin devamında hukuki yarar bulunmadığı ve ayrıca davacı ortağın şirketin devamında kusurlu olduğuna dair dosyada bir iddia ve delil bulunmadığı, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı sebeplerin mevcut olduğu, fesih ve tasfiye dışında alternatif bir çözümün mesela davacının şirketteki payının gerçek değeri ödenerek şirketten çıkarılmasının somut uyuşmazlık bakımından uygun olmayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı şirket ortakları arasında ciddi anlaşmazlık bulunması sebebiyle, davalı şirketin kuruluş gayesinin gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği ve davalı şirketin devamının davacı ortak bakımından çekilmez hale geldiği tespit edilmiştir. Bunun yanında dosya içeriğinden davacının ve dava dışı ortağın davalı şirketin devam etmesi yönünde bir iradesi görülmemiş, ayrıca davalı şirketin gayrı faal olması sebebiyle örneğin davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesinin ya da davalı şirketin feshi dışında bîr diğer alternatif çözümün gerçekçi olmayacağı, bu sebeple davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesinin duruma uygun düşen ve kabul edilebilir en iyi çözüm olacağı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı şirket yönünden davanın kabulü ile; İstanbul Ticaret sicilinin … sicil numarasına kayıtlı …’nin TTK 636/3. maddesi gereğince haklı nedenle fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak SMMM ….’in atanmasına, tasfiye memuruna 5.000,00 TL ücret takdiri ile kararın tefhimi ile bir haftalık kesin süre içerisinde daha sonra davalı şirketten alınmak üzere davacı tarafça mahkeme veznesine yatırılmasına, yatırıldıktan sonra mahkemece tasfiye memuruna ödeme yapılarak görevin tevdiine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile 21,40-TL bakiye harcın terkin sınırının altında kalması sebebiyle tahsiline yer olmadığına,
3-Davacı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

4-Davacı tarafından yapılan 3.159,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzünde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
14/12/2022

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.