Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/417 E. 2022/287 K. 18.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/417 Esas
KARAR NO : 2022/287

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 10/05/2021
KARAR TARİHİ : 16/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’nin, müvekkili davacı … ve davalı … tarafından 10.05.2018 tarihinde %50’şer paylı olarak kurulduğunu, şirket ortağı olan müvekkili …’in 2 yıl süreyle (10.05.2020 tarihine kadar) şirket müdürü olarak seçildiğini, davalı …’in, davacı … tarafından 24.09.2018 tarihinde hazırlanan vekaletname ile yetkilendirildiğini, … Limited Şirketi kuruluş sözleşmesinin 6. maddesinde, şirketin tescil edildiği tarih olan 10.05.2018 tarihinden itibaren 24 ay içerisinde sermaye paylarının nakdi olarak ödeneceğinin ortaklar tarafından imzalanarak taahhüt edildiğini, fakat davalı …’in, şirket tescilinden itibaren yaklaşık 36 ay geçmiş olmasına rağmen 25,000.00 TL olan sermaye payını şirket hesabına yatırmadığını, davacı … tarafından 24.09.2018 tarihinde vekil tayin edilen davalı …’in, … Limited Şirketi (şirket/yüklenici) adına, …. Derneği İdaresi (İdare) ile, …. Beldesi Manavgat/Antalya’da bulunan ….. Tesisi’nin tadilat işinin yapılması için, 15.03.2019 tarihinde sözleşme imzaladığını, tamamlanan tadilat işleri kapsamında adı geçen idare tarafından şirketin banka hesabına belirli aralıklarla ödemeler yapılmış olduğunu, idare tarafından yapılan ödemelerin bir kısmının, proje kapsamında doğacak vergilerin ve işçilik dahil bütün giderlerin ödenmesi amacıyla …’in şahsi hesabına 3 aşamada belirli aralıklarla banka havalesi ile yatırıldığını, idare tarafından yapılan ödemenin kalan kısmının ise, …’in talebi doğrultusunda, proje kapsamında ihtiyaç olunan malzemelerin ödemesi için (tedarikçi) …. Yapı Malzemeleri Ticaret Ltd. Şti.nin banka hesabına belirli aralıklarla banka havalesi ile yatırıldığını, şirket banka hesabından proje kapsamında tedarikçinin ve …’in banka hesaplarına yapılan ödemelerin tutarının 429.756,00 TL olduğunu, proje kapsamında yapılan harcamalar neticesinde davalı … tarafından şirket muhasebesine muhtelif tarihlerde yaklaşık olarak 162,626.53 TL (KDV Dahil) tutarında resmi gider belgesi (fatura/fiş) sunulduğunu, yine … tarafından sahada çalışan işçilere 46.722,00 TL (primler dahil) ödeme yapıldığını, proje kapsamında tahakkuk eden KDV tutarı 41.750,29 TL vergi ödemesinin … tarafından 24.07.2019 tarihinde yapıldığını, proje kapsamında oluşan gelir-gider ve kâr tablosuna göre; Gelir (KDV Dahil) 429.756,00 TL,Gider (KDV Dahil) – 162.626,53 TL, İşçilere Yapılan Ödeme(Prime Esas Kazanç Tutarı) – 46.722,00TL, KDV Ödemesi – 41.750,29 TL, Oluşan Kâr 178.657,18 TL olduğunu, davalı …’in, şirketin bu kârını şirket hesabına aktarmadığını, şirket muhasebesinin yaptığı hesaplamalarla birlikte proje kapsamında oluşan gelirler ve giderler mahsup edildiğinde yaklaşık 178,657.18 TL kâr oluştuğunu ve oluşan bu kâr nedeniyle 17.08.2019 tarihinde ödenmek üzere şirkete 39,263.56 TL geçici vergi tahakkuk ettiğini, davalı …, ….. Beldesi Manavgat/Antalya’da bulunan … Tesisi’nin tadilat işinin tamamlanması ile birlikte oluşan kârı şirket hesabına geri aktarmadığı için, tahakkuk eden geçici verginin zamanında ödenemediğini ve sene sonunda yapılması gereken kâr paylaşımının yapılamadığını, bu nedenle müvekkili …’in, 24.09.2018 tarihinde verdiği vekalet görevinden davalı …’i 04.09.2019 tarihinde azlettiğini, ancak vekillikten azledilmesine ve yetkisi olmamasına rağmen şirket ortağı olan davalı …’in, 18.03.2019 tarihinde 7.326,49 TL’ye satın alınan …. model …. marka kırıcıyı, 236.00 TL bedel ile -yetkisi olmadığı halde- şirkete ait faturayı ve kaşeyi kullanarak …. adlı şahsa 21.11.2019 tarihinde sattığını, müvekkili …’in “şirket müdürü” olarak yetki süresinin 10.05.2020 tarihinde dolması nedeniyle, davalı …’e, şirket temsilcisinin tayin edilmesi ve sermaye payının ödenmesi için 03.06.2020 tarihinde ihtarname gönderdiğini fakat davalı … tarafından cevap verilmediğini, davalı şirket ortağının bu tutumları yüzünden şirketin faaliyetine fiilen son verdiğini, bu şartlarda şirketin devamı ve amacının gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını, bu durumun şirketin haklı nedenle feshine sebep oluşturduğunu, müvekkilinin, davalı … ile şirketin feshi ve tasfiyesi konusunda anlaşamadıklarını öne sürerek iki ortaklı …’nin (TTK 636/3) haklı nedenlerle feshine ve 6102 sayılı kanunda gösterilen şekillerde tasfiyesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı ortak üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı taraflarca cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Limited şirketin feshi istemine ilişkin olup; taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının ileri sürdüğü hususların subut bulup bulmadığı, bu hususların şirketin feshi için haklı sebep teşkil edip etmediği hususlarındadır.
TTK. 636/3, 4 fıkra hükmünde yapılan düzenleme uyarınca limited şirketlerde haklı sebeplerin vardığında her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir, mahkeme bu talep yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketin çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
Mülga TTK. 549 madde hükmünde ve yeni TTK. 636 madde hükmünde limited şirketin sona erme sebepleri gösterilmiştir. Yapılan düzenleme uyarınca anonim şirketlerle ilgili yapılan düzenlemeye benzer şekilde belli koşullarda şirketin fesih edilmesinin yönelik düzenleme yapılmıştır. Aynı şekilde limited şirket ortağına haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin fesihinin talep etme hakkı verilmiştir. Yeni TTK. 636 vd. madde hükümlerinde yapılan düzenleme uyarınca ortağa haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin fesih edilmesini isteme veya ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davalı şirketten çıkarılmasına yada somut olayın özelliğine göre kabul edilebilir diğer bir çözüm bulunması halinde buna göre karar verilmesi imkanı getirmiştir.
Güven prensibine dayanan limited şirkette ortaklar arasında güven kalmaması, davacı ortağın şirketin diğer ortaklarına ulaşamaması, irtibat kuramaması, şirketin faaliyetlerinin sürdürülmemesi, amacına ulaşma imkanının kalmaması, şirketin fesih edilmesi için önemli(muhik) sebep olarak kabul edilmiştir.
Haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağı/ortakların, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendilerinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaklardan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hiç kimse kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramaz ilkesi de bunu gerektirmektedir” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2006/11-710, K. 2006/715, T. 15.11.2006,
Türk hukukunda haklı sebeplere örnek olarak; şirketin kötü yönetilmesi, şirketin işleyişinin felce uğratılması, pay sahiplerinin keyfi ve haksız bir şekilde farklı muameleye tabi tutulmaları, şirket imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, kar ve mali imkanların çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere kaydırılması, şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi, azlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi, genel kurul veya yönetim kurulunun kilitlenmesi, genel kurulun sürekli olarak usule aykırı toplantıya çağrılması, azlığa karşı fiili veya manevi güç vc baskı uygulanması gösterilebilir.
Mahkeme, sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Mahkemenin feshe karar verebilmesi için, ileri sürülen sebeplerin şirketin feshini gerektirecek nitelikte olması da gerekir. Gerçekten de haklı sebeplerin varlığını tespitte dar bir yorumun yapılması ve bu yolun ancak son çare olarak başvurulacak bir yol olduğunun dikkate alınması zorunludur. Görüldüğü üzere, şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme, şirketi feshetmek yerine, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Bu sebeple bu dava alternatif çözümlüdür. Kaldı ki sebebin mahkemece haklı görülmesi halinde, şirketin feshine hükmedilmesinden önce mahkemece alternatif çözümlerin araştırılıp incelenmesi gerekir. Zira fesih çok ağır bir sonuçtur.
Davalı şirketin ticaret siciline kayıtlı merkez adresine göre mahkememiz iş bu davaya bakmaya yetkili ve davanın niteliğine göre de görevlidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, Prof. Dr. …. ve SMMM ….’den alınan 03/02/2022 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; Davalı şirketin 2018, 2019 ve 2020 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğini haiz olduğu, şirket 2018 yılını 85.673,93 TL, 2019 yılını 165.612,27 TL net karla kapattığı, oluşan karın dağıtımının yapılmadığı, şirketin ticari defterlerine ve 31.12.2020 tarihli finansal tablolarına göre aktif ticari faaliyetten kaynaklı gelir ve gidere rastlanılmadığı, kira, amortisman vb. faaliyet giderlerinden kaynaklı 16.400,18 TL dönem zararının olduğu, dava tarihi itibariyle şirketin aktif faaliyetinin olmadığı, haklı sebeple fesih davasında husumet, ortaklara değil, limited ortaklığa yöneltildiğinden, diğer ortak …’in işbu dava bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, somut olayda TTK m. 636/3 Kapsamında haklı sebeplerin mevcut olduğu ve bu sebeplerin Şirket’in feshini gerektirecek nitelikte olduğu kanaatine varıldığı, gerçekten de dosya münderecatından davacı ile diğer ortak arasında çekişme olduğu, davalı (diğer ortak) …’in kuruluşta taahhüt ettiği 25,000.00 TL tutarındaki sermaye borcunu halen ödemediği, ayrıca dava tarihi itibariyle Şirket’in gayrı faal olduğu, bu bağlamda Şirket’in feshi yerine davacı ortağın (paylarının gerçek değeri ödenmek suretiyle) Şirket’ten çıkarılmasına karar verilmesinin somut olayda gerçekçi olmayacağı, zira Şirket’in feshi yerine davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi ihtimalinde, davacı Şirket’te tek müdür olduğundan, davacının şirket’ten çıkarılmasıyla şirketin organsız kalacağı, bu durumda TTK m. 636/2 hükmünün’ uygulanma ihtimali doğacağı ve belki de şirket’in bu defa TTK m. 636/3 hükmüne istinaden değil de TTK m. 636/2 hükmüne istinaden feshine karar verileceği, bu sebeple davalı şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesinin duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olduğu kanaati bildirilmiştir.
Dosya kapsamı alınan bilirkişi raporundaki tespitler birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin 2018 ve 2019 yıllarında kar etmiş olmasına rağmen kar dağıtımının yapılmadığı, 2020 yılı itisariyle aktif ticari faaliyetten kaynaklı gelir ve giderine rastlanılmadığı, kira, amortisman vb. faaliyet giderlerinden kaynaklı 16.400,18 TL dönem zararının olduğu, dava tarihi itibariyle şirketin aktif faaliyetinin olmadığı, davalı (diğer ortak) …’in kuruluşta taahhüt ettiği 25,000.00 TL tutarındaki sermaye borcunu halen ödemediği, bu durumda davacının şirket ortaklığını devam etmeye zorlanamayacağı, diğer taraftan iki ortaklı şirkette davacının ortaklıktan çıkarılması yönünde verilebilecek kararın, şirketin faal olmaması ve davacının şirket’te tek müdür olması nedeniyle davacının şirket’ten çıkarılmasıyla şirketin organsız kalacağı hususları nazara alındığında davalı şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesinin duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olduğu değerlendirilerek davanını kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2-Davalı şirket yönünden davanın kabulü ile; İstanbul Ticaret sicilinin … sicil numarasına kayıtlı … TAAHHÜT LİMİTED ŞİRKETİ’nin TTK 636/3. maddesi gereğince haklı nedenle fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak SMMM ….’in atanmasına, tasfiye memuruna 4.000,00 TL ücret takdiri ile davacı tarafça tasfiye memuruna ödenmesine,
3-Davacı tarafça tasfiye memuru ücreti mahkememiz veznesine yatırıldığında, tasfiye memuruna ödeme yapılarak görevin tevdiine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzünde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
16/03/2022

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.