Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/355 E. 2022/752 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
K A R A R
ESAS NO : 2021/355 Esas
KARAR NO : 2022/752

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/04/2021
KARAR TARİHİ : 08/09/2022
YAZIM TARİHİ : 16/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkili şirket tarafından davalı şirket adına …. irsaliye numaralı, 29/04/2019 tarihli, 16.591,20-USD bedelli ve 151640 irsaliye numaralı, 27/06/2019 tarihli, 10.078,10-USD bedelli olmak üzere düzenlenen iki adet faturanın 11.457,00-USD’lik kısmının ödenmediğini, arabuluculuk faaliyetlerinde de anlaşılmaya varılamadığından işbu davanın açıldığını beyanla müvekkili şirketin alacağı olan 11.457,00-USD’nin temerrüt tarihi olan 09/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek kamu bankalarınca dolar üzerinden açılan 1 yıla kadar vadeli döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın fatura düzenlemesinin alacak iddiasını ispata yeterli olmadığını, davacının fatura içeriğinde gösterilen emtiaları müvekkile satıp teslim ettiğine dair iddiasını usule uygun olarak kanıtlamasının gerektiğini, müvekkili şirketin ticari ilişki kapsamında davacı şirkete tüm borçlarını makbuz karşılığı ödediğini, dava konusu faturalardan sonraki tarihlere ait ödemeleri dahi yaptıklarını, bunlara ilişkin kayıtların ticari defterlerinde tutulduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Yapılan yargılamada taraf teşkili sağlanmış, tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerinden B formları getirtilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama süreci ve değerlendirmede; dava, ticari satımdan kaynaklanan fatura alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların ticari ilişki içerisinde bulundukları hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu kapsamda taraflardan ticari defterleri istenmiş, davacı tarafça sunulan ticari defterler üzerinde inceleme yapılmış, davalı tarafça ticari defterler sunulmamıştır.
19/11/2021 tarihli ve 10/01/2022 tarihli bilirkişi raporlarında, davacı ticari defter kayıtlarındaki davalı ile arasındaki ilişkiyi gösterir kayıtlar ile tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerinden getirtilen B formları rapora yansıtılmışlardır. Raporda, tarafların ticari defter kayıtlarından 31/12/2020 tarihi itibariyle davacının davalıdan TL cinsinden 393.530,34-TL alacaklı olduğu vurgulanmıştır. Bilirkişi tarafından bu tutara, davalı tarafından ödenen 103.000,00-TL düşülerek ulaşılmıştır.
Davacının davaya konu ettiği faturalar döviz cinsinden olmakla, KDV hariç 26.669,30-USD karşılığı 156.753,66-TL olarak düzenlenmişlerdir.
Bilirkişi raporu incelendiğinde, davacının defter kayıtlarına göre; 2018 yılında davacının 233.203,47-TL alacaklı göründüğü ve bu hesabın TL cinsinden olduğu ve 2019 yılına devredildiği, 2019 yılında döviz cinsinden 3 adet toplam 44.329,63-USD bedelli fatura daha düzenlendiği, bu faturaların karşılığının 263.326,87-TL olduğu ve bu döviz cinsi faturalardan 2 tanesinin davaya konu edilen faturalar olduğu, 2020 yılında davalının dekontunu sunduğu 103.000,00-TL ödemenin davacının TL hesabını tuttuğu 233.203,47-TL’den düşümü yapılarak, davacının 130.203,47-TL alacağı ile 44.329,63-USD karşılığı 263.326,87-TL alacağı olduğu ve başkaca da ödeme olmadığı, yani davacının davalıdan tüm alacak tutarları TL’ye çevrildiğinde toplam 393.530,34-TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporu bu yönlerden ve TL cinsinden yapılan terditli hesaplama yerinde görülmekle, davacının TL hesabından düşümü yapılan 103.000,00-TL’nin USD’ye çevrilerek bir kez de döviz hesabından düşümünün yapılması yerinde bulunmamışsa da, bilirkişi raporuyla sonuca ulaşılabilmektedir. Böylece bilirkişi raporunun inceleme kısımlarında yapılan saptamaya göre, davacının davalıdan döviz cinsinden 44.329,63-USD alacaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı tarafça dosyaya sunulan 9 adet, bir kısmı da davalı şirket ortağı tarafından imzalanmış, bir kısmında yalnızca imza olan, 9.700,00-USD değerinde para makbuzu ile davacı şirkete ödeme yapıldığını ve bu ödemelerin tarihlerine göre dava konusu faturalara mahsup edilmesi gerektiğini savunmuştur. Davacı taraf ise makbuzları kabul etmediklerini, böyle bir ödeme almadıklarını beyan etmiş, söz konusu para makbuzlarına ticari defter kayıtlarında da rastlanmamıştır. Para makbuzlarına bakıldığında, ödeme yapılmışsa hangi borç için yapıldığına ilişkin bir kayıt da görülmemektedir.

TBK’nin 100. maddesinde, borçlunun, faiz veya giderleri ödemede gecikilmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahip olduğu, aksine anlaşma yapılamayacağı, TBK’nin 101. maddesinde, birden çok borcu bulunan borçlunun, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebileceği, bildirimde bulunulmazsa, yapılan ödemenin, derhal itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılacağı, yine TBK’nin 102. maddesinde, kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödemenin, muaccel borç için yapılmış sayılacağı, birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğunun kabul edileceği, takip yapılmamış ise ödemenin, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olacağı, birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsubun orantılı olarak, borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödemenin, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılacağı açıkça ifade edilmiştir.
Yukarıda da değinildiği gibi, para makbuzlarında ödemenin hangi borç için yapıldığına ilişkin bir kayıt yoktur. Bu durumda davalı tarafından sunulan para makbuzları ile ödeme yapıldığı kabul edilse bile, davaya konu faturalardan düşümü yapıldığında (26.669,30-USD – 9.700,00-USD = 16.969,3-USD) davacının isteminden fazla olduğu görülmektedir.
Diğer yandan, TBK’nin 99/3 maddesi uyarınca, ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. Bu hükme göre, davacının döviz cinsinden alacağını ödeme günündeki kur üzerinden istemesi hukuka uygundur.
Arabuluculuk görüşmeleri ile birlikte davacı davalıdan alacak isteminde bulunmakla, davalı taraf alacak tutarının istendiğinden haberdar olmuş, davacı tarafça açıkça ticari ilişki kapsamında fatura alacağının istenildiği belirtilmiştir. İhtarın bir şekil şartına tabi olmadığı ve arabuluculuk görüşmelerinde davacı tarafça alacakların tahsili açıkça istendiği göz önüne alındığında, artık arabulucuk görüşmelerinde davacının isteminin ihtar mahiyetinde olduğunun kabulü gerekmiştir.
Sonuç itibariyle, davacı vekilinin alacaklarına yönelik faiz isteminde arabuluculuk görüşmelerinin yapıldığı ve davalı tarafından hangi alacakların istendiğinin öğrenildiği arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihte temerrüde düştüğü kabul edilerek faizin başlangıç tarihinin arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarih olan 09/12/2020 tarihi olduğu kabul edilmiştir.
Taraflar arasında mevcut ticari ilişki kapsamında davacının davalıdan alacaklı olduğu, davalı tarafça ticari defter ile kayıtlarının incelemeye sunulmadığı, bu bağlamda davacı ticari defterlerinin aksini gösterir dosyaya yansıyan bir kanıt bulunmadığından HMK’nin 222/3 maddesi gereğince davacı tarafın aradaki ticari ilişki kapsamında alacağı olduğunu kanıtladığı değerlendirilerek, taraflar tacir olmakla davacının 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinde belirtilen türden faiz istemi yerinde bulunmakla, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte taleple bağlı kalınarak davacının 11.457,00-USD alacaklı olduğu kanaatine varılarak, davacının davasının kabulüne karar gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; 11.457,00 USD’nin fiili ödeme günündeki Türk Lirası karşılığının 09/12/2020 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 6.326,80-TL harçtan peşin alınan 1.581,71-TL peşin harcın indirilmesiyle geriye kalan 4.745,09-TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 1.581,71-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30-TL başvurma harcı, 8,50-TL vekalet harcı, 13,40-TL vekalet pulu, 950,00-TL bilirkişi ücreti, 77,50-TL posta ve davetiye gideri olmak üzere toplam 1.108,70-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Arabuluculuk masrafı olan 1.320,00-TL’nin davalıdan alınarak hazineye verilmesine,
7-Davacı kendisini davada vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 14.819,04‬-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan avansın karar kesinleştikten sonra davacıya geri verilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/09/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır