Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/260 E. 2022/39 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/260 Esas
KARAR NO : 2022/39

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2021
KARAR TARİHİ : 11/01/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :14/02/2022
Davacı vekili tarafından açılan itirazın iptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından davalı şirkete, 06.09.2019 düzenleme ve irsaliye tarihli, …. fatura numarası ile, 216 Kg Yaprak Yay satımı yapıldığını, bu alım-satım ilişkisinden doğan bedelin KDV dahil 3.419,64 TL olduğunu, 26.09.2019 düzenleme ve irsaliye tarihli, … fatura numarası ile toplamda 163 Kg Yaprak Yay satımı yapıldığını, bu alım-satım ilişkisinden doğan bedelin KDV dahil 2.470,63 TL olduğunu, bu iki faturadan dolayı, davalı şirket tarafından, davacı şirkete kısmi ödemeler yaptığını, davacının bakiye olarak 2.890,27 TL alacağının kaldığını, davacı şirket tarafından, ayrıca, davalı şirkete, 24.02.2020 tarihli, … fatura numarası ile 1.050 kg ve 1.550 kg olmak üzere toplam 2.600 kg Yaprak Yay satışı yapıldığını, bu alım-satım ilişkisinden doğan fatura alacağı bedelinin KDV dahil 5.605.00 Euro olduğunu, davacı şirket tarafından, davalı şirkete, 02.03.2020 tarihli, … fatura numarası ile 435 Kg Yaprak Yay satışı yapıldığını, bu alım-satım ilişkisinden doğan fatura alacağı bedelinin KDV dahil 1.168,20 Euro olduğunu, bu iki faturadan doğan toplam alacaklarının 5.605,00 Euro + 1.168.20 Euro 6.773,20 Euro olduğunu, bu alacaklarının takip tarihi itibariyle TL karşılığının ise (1 Euro-9,20 TL) 6231344 TL olduğunu, bu iki faturadan doğan alacaklarına karşılık, davalı şirketten, 31.12.2020 vade tarihli 404301.03 TL tutarlı çek alınmış olup bu çek bedeli toplam fatura alacakları olan 62.313,44 TL’den mahsup edilerek, bakiye 22.012,41 TL’nın icra takibine konu yapılmış olduğunu, Türk lirası olarak düzenlenen faturalardan doğan alacaklarının işlemiş faizi takip tarihi itibariyle 428,27 TL, yine. Euro olarak düzenlenen faturalardan doğan alacaklarının işlemiş faizinin takip tarihi itibariyle 286,02 TL olduğunu, borçlu şirketin, icra takibine kısmi itirazda bulunarak, 7.986.91 TL ana para borçları olduğunu, bu miktar dışında kalan kısım için herhangi bir. borçlarının bulunmadığını, bu sebeple takibe, asıl alacak miktarına, ferilerine, işlemiş ve işleyecek olan faize, talep edilen faiz oranına, takibe konu belgelere itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasını talep etmiş olduğu, Davalı şirket tarafından yapılan bu itirazın tümüyle yasal dayanaktan yoksun, haksız bir itiraz olduğunu, bu nedenle, davalı şirketten alacaklarının tahsili bakımından eldeki davanın açılması gereğinin hasıl olduğunu, davalının yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz İtirazın İptali ile takibin devamına, Borçlunun bu itiraz başvurusu bakımından kötü niyeti sabit olduğundan, yasa gereği, takip konusu alacağın %20′ sinden az olmamak üzere hakkında icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her ikisi de tacir olan davacı ile davalı arasında mevcut ticari ilişkileri kapsamında davacı şirket tarafından farklı tarihlerde faturalar düzenlendiğini, taraflar arasında mal alım satımına ilişkin bu faturalarda davacı tarafın satıcı, davalının ise alıcı konumunda olduğunu, söz konusu faturaların bazıları TL olarak, bazıları da Euro/Dolar üzerinden fakat TL karşılığı gösterilmek şartı ile düzenlenmiş oldukları, Davacıya borçlu konumda olan davalının, mevcut borçları açısından davacıya 31.12.2020 vade tarihli ve 40.301.03 TL bedelli çek keşide etmiş ve teslim etmiş olduğunu, davalı tarafından bu çekin düzenlenmesi, davacıya karşı olan borçlarının büyük bir kısmını bitirme amacı ile yapılmış olduğunu, ancak davacı tarafın söz konusu yabancı para içeren faturaları icra takibi tarihi itibariyle TL’ye çevirerek bakiye alacağı olduğu kanısıyla haksız olarak icra takibi başlatmış olduklarını, Davacının iddia ve taleplerinin kabul edilemez olduğunu, V.U.K.Mad.213 uyarınca faturaların TL karşılığı gösterilme şartı ile yabancı para biriminden de düzenlenmesi mümkün olduğu, bu kapsamda davacı tarafından 24.02.2020 ve 2.03.2020 tarihlerinde TL karşılığı gösterilerek EURO üzerinden fatura kesilmiş olduğunu, davacı taraf, 24.02.2020 ve 02.03.2020 tarihli toplamda KDV dahil 6.773.20 Euro alacağı içeren faturaları takip tarihi olan 20.11.2020 tarihinde ki kur üzerinden hesaplama yaparak toplamda 62.313,44 TL alacağı olduğunu ve davalının verdiği çek bedelini asıl alacaktan mahsup ettikten sonra 22.012.441 TL alacağının kaldığını iddia etmiş, ancak davacının yaptığı bu hesaplamanın hukuken kabul edilebilir olmadığını, zira söz konusu Euro üzerinden düzenlenen iki fatura düzenlenme tarihleri baz alınarak TL’ye çevrilmeli ve ortaya çıkan miktar üzerinden alacak talebinde bulunulması gerektiğini, bu kapsamda dava dilekçesinin ekinde mübrez bulunan söz konusu faturaların, yasal zorunluluk karşısında TL karşılığı gösterilerek düzenlendiğinden; davacının, davalıdan fatura bazında talep edebileceği miktarın TL üzerinden de gözükmekte olduğunu, 24.02.2020 tarih ve …. No.lu fatura 5.605.00 Euro ve TL karşılığı olan 37,352.28 TL üzerinden, 02.03.2020 tarih ve …. No.lu fatura ise 1.168.20 Euro ve| TL karşılığı olan 8.045,39 TL üzerinden düzenlendiğini, bu kapsamda davacının bu iki Euro üzerinden düzenlenen faturada toplam alacağının 45.397.67 TL olduğunu, dava dilekçesinde, davacının iddiasıyla 62.313,44 TL asıl alacaktan 40.301.03 TL çek bedeli mahsup edilmiş ve geriye kaldığı iddia edilen 22.012.41 TL icra takibine konu edildiğini, ancak Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü …. E. Sayılı iş bu davaya konu icra tabinde müvekkiline gönderilen ödeme emrinde 25.616.97 TL, asıl alacak olarak talep edildiğini, bu yönüyle de davacı hukuken talep hakkı olmayan kur farkını talep etmekle yetinmediğini, ek olarak icra takibinde de bakiye alacak olarak iddia ettiği 22.012.41 TL’den yaklaşık 3.500 TL fazla olacak şekilde 25.616.97 TL talep etmiş olduğunu, ancak takip tarihi itibariyle davalının, davacı tarafa 7.986,91 TL borcu kalmış olduğundan taraflarınca takibe kısmi itirazda bulunulmuş ve aynı günkü kapak hesabına uyularak davalı tarafından icra dosyasına 9.397.50 TL ödeme yapılmış olduğunu, bu yönüyle müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir bakiye borcu kalmadığını, kur farkının talep edilebilmesi ve kur farkı faturasının düzenlenebilmesi için taraflar arasında yabancı para cinsinden kurulan bir sözleşme olmalı ve bu sözleşme de kur farkı talep edilebileceğine ilişkin bir kayıt olması gerektiğini, davacı ile müvekkili arasında herhangi bir alım satıma ilişkin ve kur farkı talep kaydını içeren bağımsız sözleşme olmadığı gibi taraflar arasında bir cari hesapta olmadığını, bu yönüyle davacının davalıdan fatura tanzim tarihi ile ödeme tarihi arasında oluşan kur farkını talep edebilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında kur farkı kaydını içeren ayrı bir sözleşme var ise ve ödeme belirlenen günde yapılmış ise kur farkı talep edilemeyeceğini, davalı ile davacı arasında bu kaydı içeren bir sözleşme dahi olmadığından davacının kur farkı istemesinin hukuki bir dayanağının da bulunmadığını, davalıya, davacı tarafından fatura alacağı için herhangi bir ihtarname gönderilmemiş ve davalının icra takibi başlangıcı ile temerrüde düşürüldüğünü, takip sonrası taraflarınca borca kısmi itirazda bulunulduğunu, 08.12.2020 tarihinde 7.986,91 TL üzerinden hesaplanan kapak hesabı uyarınca icra dosyasına 9.397,50 ödeme yapıldığını, dolayısıyla davacı ile müvekkil arasında kur farkı kaydını içeren bir sözleşme olmadığından belirlenen bir ödeme günü olmaması ve icra takibiyle bu alacağın talep edilmesi karşısında; ödeme günü olarak da icra takibinin açılış tarihi esas alınabileceğinden müvekkilinin ilgili faturaların düzenleme tarihleri esas alınarak TL bedeli üzerinden icra dosyasına ödeme kapmasıyla; davacının kur farkı talep edebilme ihtimalinin kalmamış olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle beraber Mahkeme davacıyı haklı bulur ve kur farkı alacağının kabulüne karar verirse, davacının iddialarının kısmen reddinin gerekmekte olduğunu, zira kur farkı ancak taraflarca kararlaştırılan ödeme(vade) gününde yani borcun muacceliyet tarihinden fiili ödeme tarihi arasında ki zaman diliminde faturada belirlenen yabancı para biriminde kur artışı olması halinde gündeme gelebileceğini, mevcut davada davacının davalıya fatura alacağı için herhangi bir ihtar çekmediğini, taraflar arasında faturaların temel olduğu ayrı bir sözleşme de olmadığından ödeme gününden bâhsedilemeyeceğini, ancak icra takibi başlangıcı ile davalının temerrüde düşmüş sayılacağından sadece temerrüt tarihi ile fiili ödeme günü arasındaki zaman dilimi açısından kur farkı hesabı yapılabilmekte olduğunu, faturayı tebliğ alan borçlunun, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşeceğini, anılan hususun TBK’nın 117. maddesi ile düzenlenmiş olduğunu, bu durumda, borçluya ihtarname gönderilmeden başlatılan icra takibinde, takip tarihinden öncesi için faiz talep edilemeyecek, borçlu icra takibi ile temerrüde düşürülmüş sayılacağını, her ne kadar davacı taraf Türk Lirası olarak düzenlenen faturalarda 428.37 TL. Euro olarak düzenlenen faturalarda ise 286,02 TL işlemiş faiz olduğunu belirtse de bu iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, zira davacı tarafından söz konusu faturalara ilişkin herhangi bir ihtarname olmadığından davalının takip öncesinde temerrüde düştüğünden bahsedilemeyeceğini, dolayısıyla takip öncesi işlemiş faiz alacağının mevcut olmadığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davanın reddine, kötü niyetli davacının dava değerinin %20’si oranında tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı ile davalı aralarında mal alım satımından ve faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; icra takibine konu taraflar arasındaki ticari ilişkisi kapsamında davacının davalıya satmış olduğu mal ve fatura karşılığında alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne kadar olduğu ve kur farkı talep edebilip edemeyeceği hususlarındadır.
Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası Uyap üzerinden celp edilmiş, incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı toplam 25.616,97 TL’nin tahsili için ilamsız takip talebinde bulunulduğu, süresinde itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından 2004 Sayılı İİK’nun 67. Maddesi uyarınca yasal bir yıllık hak düşürücü süre içinde davalının itirazının iptali için dava açıldığı anlaşılmıştır.
İstanbul Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğü’ ne, İstanbul İkitelli Vergi Dairesi Müdürlüğü’ ne yazılan yazı cevapları incelenmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılması için mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, 18/10/2021 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; Davacı ve Davalı yan tarafından incelemeye sunulan 2019 ve 2020 yıllarına ait ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu kanaatine varıldığı, Davacı yanın incelenen ticari defterlerinde, Davalı yan’dan 20/11/2020 İcra takip tarihi itibariyle 7.986,65 TL Alacaklı olduğu, Davalı yanın incelenen ticari defterlerinde, Davacı yan’a 20/11/2020 İcra takip tarihi itibariyle 7.986.91 TL Borçlu olduğu, icra takibinden sonra davalı tarafından, İcra dairesine 7.986,91 TL borca karşılık icra masraf dahil 9.397,50 TL ödenmiş olduğu, Taraflar arasındaki ihtilafın 2020 yılında davacı tarafından davalı yana düzenlenmiş aşağıdaki faturaların, Davacı tarafından EURO Alacağı olduğunun, Davalı tarafından TL Borcu olduğunun iddia edilmesinden kaynaklanmış olduğu, Taraflar arasında sözleşme olmadığı, 2019 yılında TL faturalarının yalnızca TL değeri belirtilerek düzenlenmiş, EURO faturalarının hem EURO hem de TL tutarının faturada gösterilmiş olduğu, EURO faturaları 2019 ve 2020 yılında da aynı şekilde düzenlenmiş olduğu baz alındığında, 2020 yılında EURO bazlı çalışıldığının aksine TL çalışıldığına dair bir belge görülmediğinden 2020 yılında da taraflar arasındaki çalışmanın EURO bazlı çalışıldığı kanaati uyanmakta olduğu, Hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, Mahkeme tarafından, tarafların 2020 yılında TL çalışıldığı sonucuna varılırsa davacının TL alacağının tamamının davalı tarafından davacı yana İcra Müdürlüğü’ne masrafıyla birlikte yatırılmak suretiyle ödenmiş olduğu, Sayın Mahkeme tarafından tarafların 2020 yılında EURO çalışması olduğu sonucuna varırsa, İcra takibinin, davalı yan tarafından davacı yana 28.08.2020 tarihinde verilen 40.301,30 TL Ziraat Bankası çekin vadesi olan 31.12.2020 tarihinden önce 20.11.2020 tarihinde takip yapılmış olduğu, davacının davalı tarafından İcra Müdürlüğü’ne yatırılan 7.986,91 TL icra masraf harici tutar düşüldükten sonra kalan alacağının 16.202,28 TL olduğu, taraflar arasında düzenlenmiş ve imzalanmış bir sözleşmeye ve davacı tarafından davalı yana gönderilmiş bir ihtarnameye dosya içeriğinde rastlanmamış, bu nedenle ve 28.08.2020 yılında davalı tarafından davacı yana verilen 40.301,30 TL çekin vadesi icra takip tarihinden sonra olduğu için, işlemiş faiz hesabı yapılmamış olduğu, Davacı yan lehine karar alınması durumunda, Davacı yan 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 20/11/2020 tarihinden itibaren asıl alacağına, Davacının takip talebinde belirtmiş olduğu gibi, avans faizi talep edebileceği, kanaati bildirilmiştir.
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
6100 Sayılı HMK’nun “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1)
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda taraflar arasındaki alım satım sözleşmesine istinaden davacı tarafça davalı tarafa faturalara konu ürünlerin satıldığı, ancak davalı tarafça ürünlerin bedelinin ödenmediği ileri sürülmüştür. Mahkememizce taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından 6102 Sayılı TTK’nun 83 ile 85 ve 6100 Sayılı HMK’nun 222’nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve davacının ve davalının incelemeye konu ticari defterlerinin yasal şartları taşıdığı ve davacı ve davalı lehine delil niteliğinin olduğu bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiştir. Davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu ve faturalar konusunda tarafların defter ve kayıtlarının birbirini tuttuğu tespit edilmiştir. Bu haliyle davacının faturalardaki ürünleri davalıya teslim ettiği hususu karine olarak ispatlanmış ve bu karinenin aksi ileri sürülmemiş ve aksi ispatlanmamıştır. 2019 yılında faturaların TL olarak düzenlendiği, davalının davacıya 7.986,65-TL borçlu olduğu ve icra takibinden sonra davalının icra masrafları ile birlikte 9.397,50 TL ödemek suretiyle borcunu ödediği anlaşılmıştır. 2020 yılında tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre faturaların Euro olarak düzenlendiği ve tarafların Euro olarak çalıştığı tespit edilmiştir. Tarafların defter ve belgeleri arasındaki farklılık davacı taraf faturaların ödeme tarihindeki kur üzerinden talepte bulunmuş, davalı taraf ise faturaların düzenlenme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Yani taraflar arasındaki ihtilaf davacının kur farkı talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Kur farkı talep edilebilmesi için, kur farkı uygulamasına dair bir yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamülün bulunması veya faturaların yabancı para cinsi üzerinden düzenlenip, ödemelerin ise Türk Lirası üzerinden yapılmış olması halinde de, yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için, bu konuda bir teamülün varlığı da aranmayacağından, fatura tarihi ile fiili ödeme tarihi arasındaki kur farkının istenebilmesi mümkündür. Somut olayımızda da davacı tarafından ihtilaf konusu faturaların yabancı para birimi üzerinden düzenlendiği ve 2020 yılında yabancı para birimi üzerinde çalışıldığı tespit edilmiş, ödemeler TL cinsinden yapılmıştır ve bu nedenle davacının kur farkı talep etmesine engel bir durum söz konusu olmadığından davalı vekilinin savunmalarına itibar edilmemiş ve Mahkememizce tarafların defter ve kayıtlarının incelenmek suretiyle alınan bilirkişi raporunda da davacı tarafın 16.202,28-TL kur farkı alacağının olduğu tespit edilmiş ve alınan bilirkişi raporu usul ve yasaya uygun olduğundan Mahkememizce hükme esas alınarak açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve ayrıca davacının alacağı faturaya dayalı olduğundan ve bu nedenle likit olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE;
-Davalı borçlunun Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasındaki takibe yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 16.202,28-TL asıl alacak üzerinden aynen devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Hüküm altına alınan asıl alacağın % 20 oranında (3.240,45-TL) icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 1.106,77 TL nispi karar harcından daha önce mahkememiz dosyasına yatırılan 160,80 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 945,97 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini davada vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar ve tarifenin 13/1 maddesi dikkate alınarak takdir edilen 5.100,00- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı kendisini davada vekil olarak temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen miktar ve tarifenin 13/2 maddesi dikkate alınarak takdir edilen 713,49 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 160,80 TL peşin harç olmak üzere toplam 220,10 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan ( haklı çıkmış olduğu orana göre ) 711,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.320,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
8-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.