Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/237 E. 2022/857 K. 03.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/237 Esas
KARAR NO : 2022/857

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/03/2021
KARAR TARİHİ : 03/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/11//2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil, şirket ile davalının münferit işlerde ticaret yapmakta olduğunu, müvekkili firmanın ürünlerin miktarı, gönderim zamanı ve fiyatı konusunda anlaşmaya vardığını, bu anlaşma uyarınca 3. Kişi şirket ile cerrahi önlük üretimi konusunda sözleşmeyi 20.05.2020 tarihinde imzalamış ve cezai şart koyduğunu, 3.kişinin de kendisine gelen sipariş doğrultusunda üretim talep ettiğini, davalı tarafından zamanında kumaşların teslim edileceği sözü üzerine müvekkili firmanın davalı şirkete 18.05.2020 tarihinde 750.000,00 TL para yolladığını, davalı firma tarafından müvekkiline proforma fatura kesildiğini, firmanın teslimi bir süre geciktirdiğini, bu süreçte kumaş fiyatlarının ciddi oranda arttığını ve davalı firmanın elinde kumaş kalmadığını ve gönderemeyeceğini bildirdiğini; bu durumu hemen 3.kişi firmaya bildirdiklerini, 3. kişinin sözleşmeye istinaden kendisine ihtar çekildiğini ve sözleşme uyarınca kararlaştırılan cezai şart ile diğer bilumum zararların tahsilini müvekkilden talep ettiğini, müvekkilinin 3.kişi şirket ile bu işle alakalı olarak 350.000 TL ödenmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını ve 12.01.2021 tarihinde 350.000,00 TL gönderdiğini; akabinde davalı şirkete işbu bedeli bildirmek ve davalı şirket sebebiyle işbu zarara girdiğini anlatmak için arabuluculuk sürecinde davalı firma ile anlaşma sağlanamadığını beyan etmiş; müvekkilinin zararının tamamı hesaplanıncaya kadar şimdilik 350.000,00 TL bedelin faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkile verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya bırakılmasını talep etmiştir.
CEVAP;Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili şirket arasında imza altına alınmış herhangi bir alım-satım sözleşmesi bulunmadığını; müvekkil şirketin, temsil yetkisi olamayan kişiden açıkça resmi olarak sipariş geçmelerini talep etmiş ise de karşı tarafça bu hususun yerine getirilmediğini; proforma faturada kumaş bedellerinin 263.000,00-USD olarak gösterildiğini ve ödeme şeklinin peşin olduğunun yazılı olduğunu, davacının gönderdiği bedellerin o tarihlerdeki kura göre toplam 108.643,00-USD yaptığını, bu sebeple davacı tarafından gönderilen toplam 750.000 TL’nin iade edildiğini; proforma fatura ve …. kayıtlarının sözleşme niteliği taşımasının mümkün olmadığını; davacı ile 3. kişi arasındaki sözleşme ve delillerin kabul edilmediğini, muvazaalı işlemler olduğunu; piyasada kumaş olmadığı iddiasının yersiz olduğunu, …. görüşmelerinde açıkça “20 ton sms 7,30-$, 00 ton ss 6,5-$ bunları aldık sonraki hafta 40 ton da ok” diyerek zaten başkaca şirketlerden de aynı kumaşları tedarik ettiğini ikrar ettiğini; cezai şart olarak ödendiği iddia edilen ne davacı ne de dava dışı 3.kişinin BA/BS formlarında yer alan 350.000,00 TL’nin akıbetinin araştırılmasını, bu kapsamda ödemenin yapıldığı tarihten bugüne kadar olan davacı şirket ile davacı 3. kişi şirketin banka kayıtlarının dosyanıza celbini talep ettiklerini beyan etmiş; davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;

İş bu dava sözleşmeden kaynaklı tazminat alacağı talebinden ibaret olup;
Davacı taraf tekstil işi ile uğraştığını ,davalı ile aralarında ticari ilişki olduğunu ,… kumaş ve … kumaş kullanılarak dava dışı 3.kişi şirkete cerrahi önlük dikimi yapacağını gereken kumaşları davalıdan temin etmek üzere davalı şirket yetkilisi ile … görüşmesi yaparak sözleşme kurulduğunu ancak davalının edimlerini yerine getirmeyerek dava dışı 3. Kişi şirkete karşı ifa sorumluluğunu yerine getiremediğinden kendilerine kesilen ceza şartının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı şirket yetkilisi …. ile davalının(firma yetkilisi) 15/05/2020 tarihinde …. üzerinden yazışma yaptığı,kumaş cinsi,adedi,miktarı,termin süresi gibi konularda yazışma yaptığı ve bu yazışmaların davacı tarafından sözleşme davalı tarafından ise ön görüşme niteliğinde olduğu savunulmuştur.
Davalının, davacı tarafı temsilen …. ‘nin şirket yetkilisi olmadığı savunulmuş ise de çıkartılan İTO kaydında … ‘nin şirket yetkilisi olduğu anlaşılmıştır.
Davacı ile dava dışı … şahıs şirketi arasında 20/05/2020 de cerrahi önlük satımına yönelik sözleşme yapıldığı ,davacının 05/06/2020,12/06/2020 ,19/906 /2020 tarihlerinde edimini ifa ile yükümlü olduğu ,sözleşmenin 2. Maddesine göre cezai şart düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dava dışı şirket ile davacı arasında bila tarihli protokol gereği kararlaştırılan cezai şart 350.000 TL olarak güncelendiği ve de davacı tarafça 12/01/2021 tarihinde hesabına havale edildiği dosya arasında yer alan dekonttan anlaşılmıştır.
Davalı taraf öncelikle sözleşme ilişkisini kabul etmemekle ,davacı tarafından sözleşme bedeli olan 263.000 USD ‘nin süresinde ödenmediği bu sebeple davacı tarafından yapılan ödemelerin de iade edildiğini belirtmiştir.
Davacının davalı tarafa , 15/05/202020 tarihinde 250.000 TL , 20/05/2020 tarihinde de 500.000 TL ödeme yaptığı dosya arasındaki dekontlardan anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının dava dışı 3.şirket kişi ile aralarında akdettiği sözleşme uyarınca edimini yerine getirip getirmediği yerine getirmemiş ise bunun sebebinin davacının davalıdan kumaş temin edip üretim yapamamasından kaynaklı olup olmadığı davalının edimini gereği gibi yerine getirip getiremediği davaının 3. Kişiye ödediği iddia edilen tazminatın davalıya rücu edilip edilemeyeceğinin tespiti noktalarında toplanmakla ;
HMK 266.maddesi uyarınca Çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hususlar olan alacak hesabı konusunda rapor alınmıştır.
Davacı,davalı,dava dışı … ticari defter ve kayıtları incelenmekle;
01/03/2022 Tarihli sözleşme bilirkişisi …. ve SMM bilirkişisi … Raporunda;
1. Davacının 2020,2021 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu,2. Davacının ticari defterlerine, davalı ile olan cari hesabına, dava konusu havalelerin; 15.05.2020 davalı hesabına giden havale 250.000 TL, 20.05.2020 davalı hesabına giden havale 500.000 TL, 22.05.2020 davalıdan gelen havale 750.000 TL’yi ve davacının dava dışı …’e “Tazminat Ödemesi” olarak iddia ettiği 350.000 TL’yi, 12.01.2021 tarihinde … yevmiye no. ile 730.37 Diğer Üretim Giderleri Hesabına 350.000,00 TL ile muhasebeleştirerek ticari defter kayıtlarına aldığının görüldüğü,3. Davalı tarafın davacı tarafa konu ile ilgili 18.05.2020 tarihinde toplam tutarı 263.000 USD olan Proforma Invoice düzenlediği, dosyaya sunulan evraklardan, bunu …’tan davacıya gönderdiğinin anlaşıldığı,4. Davalının 2020 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu,5. Davalının ticari defterlerine, davacı ile olan cari hesabına, dava konusu havalelerin; 15.05.2020 Davacı hesabından gelen havale 250.000 TL, 20.05.2020 Davacı hesabından gelen havale 500.000 TL, 22.05.2020 davalıya gönderilen havale 750.000 TL’yi, muhasebeleştirerek ticari defter kayıtlarına aldığının görüldüğü,6. Dosyaya sunulan 12,01.2021 tarihli …. Bankasına ait dekonta, 12.01.2021 tarihinde dava dışı … hesabına, “11.01.21 TAR. ANLAŞ. TUT. GERĞ . TAZMİNAT ÖDEMESİ” açıklamasıyla 350.000 TL para gönderdiği ve ilgili ödemeyi; dava dışı …’ün Mahkememizin talebi ile Mahkememize, vekili aracılığı ile sunduğu Ticari Defter Kayıtlarından; dava dışı …’ün, 12.01.2021 tarihinde, 679.03 Tazminat Gelirleri hesabına 350.000 TL ile muhasebeleştirerek ticari defter kayıtlarına aldığının görüldüğü,7. Dosyaya sunulan …. mesajları ile davacı şirket tarafından gönderilen kapora bedelleri birlikte değerlendi arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu kanaatine ulaşılabileceği, değerlendirildiğinde; takdiri tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu kanaatine ulaşılacağı,8. Taraflar arasındaki yazışmalar ve ödeme belgeleri ile bir sözleşmenin kurulduğu kanaatine ulaşırsa, bu durumda davacının dava dışı 3. kişiye ödediği anlaşılan bedelin, malın davacıya teslim edilmemesi ile arasında uygun illiyet bağının olduğu kanaatine ulaşabileceği ve bu durumda davacının, dava dışı 3. kişiye ödediği bedelin davalıdan talep edilebileceği,9. Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulmadığı kanaatine ulaşırsa; bu durumda davacının dava dışı 3. kişiye ödediği bedel ile davalının olumlu yahut olumsuz edimleri arasında uygun bir illiyet bağı bulunmayacağından; dava dışı 3. kişiye ödenen bedelden davalının sorumlu olmayacağı kanaati ile rapor düzenelendiği;
” 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 112. Ve 126. Maddeleri arasında düzenlendiği; karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun edimini ifa etmemesi halinde alacaklının sahip olduğu seçimlik haklar 125. madde de ‘Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.’ şeklinde ifade edildiği, menfi zararın; maddenin 2.fıkrasında ifade edilmiş olup; daha açık anlatımla uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zararı, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zararı, sözleşmenin geçerliliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zararı, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderleri kapsadığı, işbu dosya kapsamında davacının menfi zararının davalı ile sözleşme yapmamış olsaydı en yakın hangi fiyatla yaptırabileceğinin tespiti ile, bu miktar ile eksik kalan işlerin makul sürede başkasına yaptırılması nedeniyle ödenen tutar arasındaki fark olarak kabul edilmesi gerektiği (Yargıtay 15. H.D ‘nin 06/11/2014 tarih ve 2014/4528E, 2014/6353 K sayılı ilamı gereğince)
Buna göre “Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur”[BK, m.96; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.112].
18. Esas itibariyle zarar malvarlığında meydana gelen eksilmedir; fakat bu eksilme sahibinin iradesi dışında veya hiç olmazsa rızası bulunmaksızın meydana gelmiş olmadıkça zarar sayılmaz (Türk Hukuk Lûgatı: Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, C.I, s. 1247).
19. Borçlar Kanunu’nun 96. maddesi kapsamında tazmini istenilen yani sözleşmeden doğan zarar, müspet yahut menfi zarar olabilir.
20. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Tandoğan, Hâluk: Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul 2010, s. 426- 427; Yılmaz, Ejder: Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş 5. Baskı, s. 591). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur; sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir.
21. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Bu husus BK’nın 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Başka bir anlatımla, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 12. Baskı, İstanbul 2010, s. 482).( T.C. YARGITAY Hukuk Genel KuruluESAS NO : 2020/3-688 KARAR NO : 2022/846 )
Dosya evrakları birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında yetkili temsilcileri aracılığı ile …. üzerinden ticari satım sözleşmesi kurulduğu ,İş bu sözleşmenin 15/05/2020 de kurulduğu ,davacının 15/05/2020 de 250.000 TL,20/05/2020 de 500.000 TL ödeme yaptığı davalı tarafından davacıya 18/05/2020 tarihinde proforma fatura düzenlendiği ve de davacının yaptığı ödemelerin davalı tarafından 22/05/2020 tarihinde iade edildiği anlaşılmıştır.
Yine proforma faturada ödemenin peşin olacağı yazılmış ise de ….. yazışmalarından, davalının buna onay verdiği görülmekle,
Bu hali ile davalı taraf ifa güçlüğü,yahut ifa imkansızlığı gibi bir savunmada bulunmamış , ve de sözleşmesel edimini yerine getirememekte kusuru olmadığını ispatlayamamıştır.Davalı tarafın davalının yaptığı ödemeleri geri göndermesi sözleşmeden haksız olarak döndüğü şeklinde yorumlanmalıdır.
Alacaklı konumunda bulunan davacı 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 112. vd. maddelerinde düzenlendiği şekilde ; sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebileceği düzenlenmekle ;davacının dava dışı … şahıs şirketi hesabına ödediği 350.000 TL ‘yi davalı ile aralarında akdettikleri sözleşmeden kaynaklı menfi zarar talebi kapsamında davalıdan talep etmekte haklı olduğu anlaşılmakla ;davanın kabulü ile 350.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM;Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2-350.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-492 Sayılı Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 23.908,50 TL karar harcı peşin alınan 5.977,13- TL harcın mahsubu ile 17.931,37- TL bakiye harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-6100 sayılı HMK’nın 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 5.977,13- TL peşin harç ve 8,50 TL vekalet harcı olmak üzere 6.044,93-TL toplam harç nedeniyle yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-6100 sayılı HMK’nın 326/2 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan tebligat ve müzekkere,bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.834,00- TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. hükümleri uyarınca 52.000,00 TL- vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Arabuluculuk masrafı olan 1.320,00-TL’ nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır