Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/233 E. 2022/432 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/233 Esas
KARAR NO : 2022/432

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 07/06/2016
KARAR TARİHİ : 19/04/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/05/2022
Davacı vekili tarafından açılan menfi tespit davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili ….. Esas sayılı dosyasında dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın müvekkili aleyhine 19/06/2012 tarihli faturaya dayalı icra takibi başlattığını, müvekkilinin davalı tarafa böyle bir borcununun bulunmadığını, müvekkiline takip dosyasından gönderilen ödeme emrinin muhtara tebliğ edilmesi nedeniyle takipten geç haberdar olduklarını ve takibe süresinde itiraz edemediklerini, bu durumda takibin kesinleştiğini ve haciz işlemi uygulandığını, müvekkili ile davalı yan arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalı yan tarafından müvekkilinin şirketinden almış olduğu kumaşlar karşılığında 19/06/2012 tarihli 34.998,62-TL bedelli fatura düzenlendiğini, dava konusu faturanın davalıya ödendiğini, bu faturadan dolayı davacının bir borcu bulunmadığını belirterek, müvekkilinin mağduriyetinin önlenmesini teminen icra dosyasının dava sonuna kadar durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin icra dosyasından dolayı ödeme sebebiyle borcunun olmadığının tespiti ile takibin iptaline davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili ….. Esas sayılı dosyasında cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından icra dosyasından gönderilen ödeme emrine süresi içinde itiraz etmediğini, hakkında başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, davalının müvekkile cari hesaptan kaynaklanan farklı borçları bulunduğunu, davacı tarafından yapılan ödemelerin cari hesaptan düşüldüğünü, davacının müvekkiline takip talebinde belirtilen miktarda fatura borcunun bulunduğunu belirterek davacının haksız ve mesnetsiz tedbir ve tazminat taleplerinin ve davanın reddine, kötü niyetli davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,davacının dava ve takibe konu fatura borcunu ödediği iddiası sebebiyle icra takibine konu alacaktan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespite ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davacı aleyhine davalı tarafından yapılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyasındaki 34.998,62 TL lik takipten dolayı borcunun olup olmadığı hususundadır.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı takip dosyası aslı celp edilmiş, incelenmesinde; davalı takip alacaklısı tarafından davacı takip borçlusuna karşı toplam 47.088,97 TL’nin tahsili için ilamsız icra takip yolu ile icra takibi yapıldığı görülmüştür.
Tarafların 2011, 2012, ve 2013 yılı ticari defter kayıt ve belgeleri üzerinde mali müşavir bilirkişi ile inceleme yapılarak dava konusu alacak hususunda gerekçeli denetime ve hükme elverişli rapor alınmasına karar verilmiş, Mahkememizin ….. Esas sayılı dosyasında 30/05/2017 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; Davacı yanın davalı yana verdiği çeki ödediğinin tespit edilmesi durumunda davacı yanın davalı yana borçlu olmadığı, davacı yanın davalı yana verdiği çekin ödenmediğinin tespit edilmesi durumunda ise davacı yanın 34.998,62 TL borçtan sorumlu olacağı, Tarafların, inkâr tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin Sayın Mahkemenizin takdiri içinde kaldığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir. Mahkememizin ….. Esas sayılı dosyasında 11/07/2018 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; Fatura tarihinden takip tarihine kadar 11.822,82 TL olduğu, Takip tarihinden dava açılış tarihine kadar ise 414,23 TL olduğu, bu durumda anapara+ faiz toplamının takip tarihi itibariyle 46.811,44 TL, fatura tarihinden dava açılış tarihine kadar hesaplandığında ise 47.225,67 TL’sı olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Davacı 29/03/2022 tarihli duruşmada vermiş olduğu yemin beyanında; “Benim davalı tarafa İstanbul …. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı takibine ve davaya konu 34.998,62 TL fatura borcumu ödediğime, davalıya takibe konu fatura nedeniyle hiçbir borcumun bulunmadığına ve yine davalı tarafa farklı bir cari hesaptan da kaynaklanan bir borcumun bulunmadığına namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demiştir.
Mahkememizce davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin İstinaf Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilmesi talebi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesi …. esas … karar sayılı ilamında;” Dava, ticari satımdan kaynaklı açık hesaba dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibi nedeniyle, İİK’nın 72. maddesi uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemiyle, icra takibinden sonra açılmış bir menfi tespit davasıdır.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca Mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Aynı Yasa’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Ticari davadan söz edebilmek için, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir. Öte yandan 6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanlığınca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1). İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1). TTK’nın 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler, tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı, üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden, esnaf sayılmasını gerektirmez. TTK’nın 11(1) maddesi kapsamında ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olarak tanımlanmış olup, ticari işletmenin ticaret siciline kayıtlı olmaması bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez. Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık satım sözleşmesi uyarınca düzenlenen faturadan kaynaklanmakta olup satım sözleşmesi TTK’da düzenlenmediğinden, ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde, davanın nispi ticari dava olduğu kabul edilecek Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olacaktır. İşbu davada, davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığının tesbiti gerekmektedir. Mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu hukuki açıklamalara göre, ilk derece mahkemesinin öncelikle görevli olup olmadığı konusunda gerekli araştırmaları yapması ve yaptığ araştırma sonucunda görevsiz olduğunu tespit etmesi halinde, görevsizlik kararı vermesi gerekir. Kabule göre de; ilk derece mahkemesinin 26.10.2017 tarihli celsesinde davalı tarafa yemin deliline başvurup başvurmayacağı konusunda beyanda bulunmak için süre verilmiş, davalı tarafça süresi içinde, usulüne uygun şekilde yemin metni sunulmuştur. Buna rağmen mahkemece yemin eda ettirilmeden davanın kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. O halde ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen tacir-esnaf ayrımına ilişkin esaslar dikkate alınarak, gerekli araştırmalar yapılıp, davalının dava tarihi itibariyle tacir sıfatını haiz olup olmadığının tespiti yapıldıktan sonra mahkemenin somut uyuşmazlığın çözümünde görevli olduğu anlaşıldığı takdirde, az yukarıda bahsi geçen yeminin eda ettirilmesi suretiyle sonuca ulaşılarak karar verilmelidir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine…” gerekçesi ile bozularak Mahkememize gönderilmiştir.
İstinaf bozma ilamı doğrultusunda tarafların tacir olup olmadığına ilişkin araştırma yapılmış, tarafların vergi kayıtlarından tacir olduğu ve taraflar arasındaki işin ticari iş olduğu ve Mahkememizin görevli olduğu tespit edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Somut davada; taraflar arasında dava ve takip konusu 19/06/2012 tarih ve 34.998,62-TL faturada belirtilen ürünlere ilişkin satım sözleşmesi olduğuna ve faturadaki ürünlerin davalı tarafından davacıya teslim edildiğine ilişkin ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf dava konusu fatura borcunun davacı tarafından davalıya ödenip ödenmediğine ilişkindir. Davacı tarafça dava konusu fatura borcunun davacı tarafından davalıya tahsilat makbuzu ile ödendiğini, davalı taraf ise taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğunu, davacı tarafça tahsilat makbuzları ile yapılan ödemelerin davacının cari hesabından düşüldüğünü ve davacının takip talebinde belirtilen miktarda borcu olduğu savunmasında bulunulmuş, davacı tarafça tahsilat makbuzları ile yapılan ödemeler inkar edilmemiştir. Mahkememizce taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından 6102 Sayılı TTK’nun 83 ile 85 ve 6100 Sayılı HMK’nun 222’nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, davacının ticari defter ve kayıtlarının açılış ve kapanış onaylarının yasal süresinde olmaması sebebiyle kendi lehine delil olma vasfına sahip olmadığı, davalının 2012 yılı ticari defter ve defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve kendi lehine delil vasfına sahip olduğu, 2013 yılında davacı tarafa fatura düzenlenmediğinden işletme hesabı defterinin sunulmadığı tespit edilmiştir. Davacı ticari defter ve kayıtlarına göre dava konusu 19/06/2012 tarih ve 34.998,62-TL bedelli faturanın davalıdan alınarak ticari defter ve kayıtlarına işlendiği, karşılığında 35.000,00-TL bedelli çek verildiği ve davalı tarafa ilişkin alacak ve borç kaydının olmadığı tespit edilmiştir. Davalının ticari defter ve kayıtlarına göre dava konusu 19/06/2012 tarih ve 34.998,62-TL faturanın davacıya düzenlendiği, davacıdan 35.000,00-TL bedelli çek alındığı, ancak çekin ödenmemesi sebebiyle çekin iadesine ilişkin makbuz düzenlendiği tespit edilmiştir. Banka tarafından davacı tarafından davalıya verilen çek hakkında davacı tarafça düzeltme hakkının kullanıldığı bildirilmiştir. Davacı tarafça çek bedelinin davalıya ödenmesi sebebiyle ve davacıya iade edilmesi sebebiyle düzeltme hakkının kullanıldığını beyan etmiş, davalı tarafça çek bedelinin ödenmediği, çek bedelinin ödeneceği inancı ile söz konusu çekin davacıya iade edildiği beyan edilmiştir. Alacaklı tarafından çekin borçluya iade edilmesi çek bedelinin ödendiğine karine teşkil eder. Karinenin aksi yani çek bedelinin ödenmediği savunması aynı derecede kesin ve yazılı delil ile bunu ileri süren davalı tarafça ispat edilmesi gerekmektedir. Davalı tarafça alacağının ve bu hususun ispatı için davacıya yemin teklifinde bulunulmuş, davacı tarafça da davalıya olan borcunun ödendiğine ve başka bir borcu olmadığına dair yemin eda edilmiştir. Davacının davalıya borcun ödendiği ve borçlu olmadığı kesin deliller ile ispat edilmiş, aksi davalı tarafça kesin deliller ile ispat edilememiştir. Bu nedenlerle açılan davanın kabulüne ve borcun ödenmesine rağmen davalı tarafça kötü niyetli olarak takip başlatılması sebebiyle davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davanın KABULÜ İLE;
-Davacının İstanbul …. İcra Dairesi’nin ….. esas sayılı icra takip dosyasında aleyhine yapılan takibe konu borçtan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
-İcra takibine konu asıl alacağın % 20 oranında (6.999,72-TL) kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 3.217,40 TL maktu karar ve ilam harcından daha önce mahkememiz dosyasına yatırılan 804,36 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.413,04 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 6.923,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından mahkememiz dosyasına yatırılan 804,36 TL peşin harç, 29,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 833,56 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.075,75 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
7-Mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakiben dosyamız arasında bulunan İstanbul …. İcra Dairesi’nin ….. esas sayılı dosyasının mercine İADESİNE,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacının, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerinde karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/04/2022

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır