Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/957 E. 2021/866 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/957 Esas
KARAR NO : 2021/866

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2020
KARAR TARİHİ : 28/09/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :27/10/2021
Davacı vekili tarafından açılan İtirazın İptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı borçlunun 2014 yılı 2. Döneminden beri muhasebesini tuttuğunu, Küçükçekmece … İcra Müd. … E. Sayılı dosyasının da borç konusu bu muhasebe ücretleri olduğunu, müvekkilinin …. İstanbul asgari ücret tarifesine göre 2015 yılından aylık 424,00 TL den 12 ay 5.088,00 TL, 2016 yılından aylık 505,00 TL den 12 ay 6.060,00 TL, 2017 yılından aylık 525,00 TL den 12 ay 6.300,00 TL , 2018 yılından aylık 601,00 TL den 12 ay 7.212,00 TL ve 2019 yılından aylık 691,00 TL den 6 ay 4.416,00 TL olarak toplamda 28.806,00 TL ve 5.185 TL de KDV alacağından toplamda 33.991,00 TL davalıdan alacağının bulunduğunu, 2014 yılı Temmuz ayından itibaren tüm beyanname tahakkuk fişlerinde müvekkilinin muhasebeci sıfatı ile adı geçmekte olup müvekkilinin davalı şirketin muhasebesini tuttuğu ispatta şüphe bırakmayacak nitelikte olduğunu, davalı şirket tarafından da müvekkiline bu yönde bir ödeme olmadığının da çok açık olduğunu, zaten davalı tarafın icra dosyasına yaptıkları haksız ve mesnetsiz itirazda buna ilişkin bir dayanak belge de gösteremediklerini, davalının haksız ve mesnetsiz itirazları sonucunda huzurdaki is bu davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu, davanın kabulü ile, borçlunun borca itirazının iptaline, takibin devamına, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında davacının iddia ettiği gibi bir ücret sözleşmesi bulunmadığını, davacı, davalı ile çok uzun sürelerdir tanışmakta olup, tüm işlemler güven prensibi nedeniyle sözlü olarak yürütüldüğünü, müvekkilinin, davacıya talep ettiği miktarlardan daha fazla ödemeler yaptığını, müvekkili tarafından davacıya yapılan ödemelere ait işlem dekontlarının da delil olarak sunulduğunu, 2014-2019 yılları arasında müvekkili tarafından davacıya, elden verilen ücretler haricinde sadece banka hesapları üzerinden toplam, yaklaşık 50.000,00 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin, davacının talep ettiği miktardan fazla olup, müvekkilinin davacıdan alacaklı durumda olduğunu, davacının, Serbest Muhasebeci olduğunu, davacının 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında hiç bir ücret almadan 5 yıl boyunca davalınıın işlerini yürüttüğü iddiasının gerçek olmadığı gibi, hiç bir ücret almadan bunca sene işlemleri yürütmüş olmasının da hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, davacının müvekkiline işlemlerinde yardımcı olmuş olup, işlemleri kendi adına yapmış olduğundan müvekkilinin haberdar olmadığını, buna karşın müvekkilinin, davacıya ödemeler yaptığını, yapmış olduğu ödemelerde, hesaba gönderilen ödemeler toplamı yaklaşık 50.000,00 TL olduğunu, davacının, müvekkilinin işlerini takip etmeyi bıraktığı gibi aylarca şirket defterlerini de teslim etmeyerek müvekkilini zor durumda bırakarak ticari hayatına da engel olduğunu, bu uğradığı zararlar yönünden her türlü alacak ve dava haklarını da saklı tuttuklarını, müvekkilinin borçlu değil davacıdan alacaklı durumda olduğunu, bu nedenlerle Mahkemeden davacının haksız davasının reddi ile icra takibinin iptaline, davacı hakkında %20’den az olmamak kaydıyla, kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etme zorunluluğunun doğduğunu, öncelikle icra takibi konusu borca ve tüm fer’ilerine itirazımızın kabulü ile davacı tarafından açılan haksız davanın reddine, takibin iptaline, davacı hakkında %20’den az olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, muhasebecilik sözleşmesinden kaynaklı ücret alacağı talebine ilişkindir.
Taraflar arasında muhasebecilik sözleşmesi bulunduğu, davacının serbest muhasebeci olarak mesleğini icra ettiği hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır.
3568 Sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanun’unun 45.maddesinde şu şekilde düzenlemeye yer verilmiştir. ” Serbest muhasebeci mali müşavirler bu unvanlarla, yeminli mali müşavirler ise bu unvan ve tasdik yetkisiyle; 2 nci maddede yazılı işlerin yürütülmesi amacıyla gerçek ve tüzelkişilere tabi ve onların işyerlerine bağlı olarak hizmet akdi ile çalışamazlar, ticari faaliyette bulunamazlar, meslekle ve meslek onuru ile bağdaşmayan işlerle uğraşamazlar.”
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davalı bir ticaret şirketi olup tacir ise de, davacı tacir değildir. Bu durumda, tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olmayıp, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan Mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın 6100 Sayılı HMK 114. Ve 115. Maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
3-6100 Sayılı HMK nun 20. Maddesine göre kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde müracaat halinde dosyanın yetkili ve görevli Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde aynı madde gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE,
4-HMK 331/2 maddesi gereği harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize verilecek veya başka bir Mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/09/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.