Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/839 E. 2023/390 K. 25.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/839 Esas
KARAR NO : 2023/390

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 24/11/2020
KARAR TARİHİ : 25/04/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :25/05/2023
Davacı vekili tarafından açılan itirazın iptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ” Müvekkilinin, aralarındaki ticari ilişkiye istinaden davalı tarafa mal ve hizmet arz etmiş; üzerilerine düşen edimleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirmiş, malları davalıya teslim etmiş, buna karşılık 146.674,00 TL’lik fatura kesmiş olduklarını, buna karşılık; davalı tarafça bu faturanın davacıya iade edilmiş olup, fakat davalı tarafından müvekkilinin kendilerine teslim ettiği malların iade edilmemiş olduğunu, Faturaya konu iade edilmeyen ürünlerin bedeli olarak davalı aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü …. E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlu tarafından bu icra takibine, borca ve yetkiye yönelik itirazlarda bulunulduğunu; icra takibinin durdurulmasına karar verilmiş olduğunu, Davalı tarafça iade edilen faturalarına konu malların davalıya eksiksiz teslim edilmiş olduğunu, fakat davalı, müvekkiline ait malları iade etmediğini, bu malların karşılığında hileli bir şekilde çek ödeme makbuzu aldığını; çeki göndermediği gibi malların bedelini de ödememiş olduğunu, müvekkilinin ödeme için irtibata geçtiğinde davalı bu kez tamamen kötü niyetli olarak aylar sonra “satışa ve faturaya konu malların (kerestelerin) bozuk olduğunu” iddia etmiş olduğunu, ayrıca davalının ısrara rağmen davaya konu malları müvekkiline iade etmediğini, malların halen davalının tasarrufunda olduğunu, davalının malları kullanmış olduğunu, Davalı-borçlu yetkiye yönelik itirazlarda bulunduğunu, şirketin bulunduğu Çeşme İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu beyan etmiş olduğunu, para borçlarında alacaklının ikametgahı mahkemesi yetkili olduğunu, yukarıda arz ve izah edilen ve mahkemece res’en lehe gözetilecek hükümler çerçevesinde; Davalının kötü niyetli olarak yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, Yargılama aşamasında davalının mallarını kötü niyetli olarak satma ihtimali göz önüne alınarak ve yargılama sonunda alacaklarının tahsil kabiliyetinin olabilmesi için davalı adına kayıtlı bulunan taşınır ve taşınmaz mallarının üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, Fazlaya dair her türlü talep ve dava haklarının saklı tutulmasına, Yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Huzurdaki davaya konu haksız alacak talebinin, sözleşmesel bir ilişkiye dayanmamakta olduğunu, bu nedenle, dayanak icra takibinin, alacaklı ikametgahında açılmasının hukuka aykırı olduğu gibi, kabul anlamına gelmemek kaydıyla- BK’nın 73/1. maddesinde getirilen yetki düzenlemesinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğu YHGK kararı gereği olduğunu, bu karar yönünden de davaya dayanak icra takibinin, alacaklı ikametgahında açılmasının hukuka aykırı olduğunu, yetkili icra dairesinin, davalının takibin açıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairleri yani Çeşme İcra Daireleri olduğunu, bu nedenle öncelikli olarak yetki itirazlarının değerlendirilerek gerek taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmaması, gerekse sözleşmesel bir ilişki varlığını kabul anlamına gelmemek kaydıyla- 6098 sayılı BK’nun 89. maddesinin (mülga Borçlar Kanunu ‘nun 73. maddesine) somut olaya uygulanamayacağı YHGK kararı gereği son derece açık olduğundan, hukuken geçerli bir icra takibine dayanmayan huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerekmekte olduğunu, davacı taraf dilekçesinde,müvekkiline mal ve hizmet arz ettiğini, malları teslim ettiğini ancak müvekkili tarafından malların ayıplı olduğunun iddia edildiğini ancak malların iade edilmediğini ileri sürmüş olduklarını, bu iddianın gerçek olmadığını, halbuki iade edilmediği iddia edilen malların hiçbir zaman davalıya teslim edilmemiş olduğunu, Davacı taraf öncelikle davaya konu alacağı doğuran malları müvekkiline teslim ettiğini ispat etmekle yükümlü olduğunu, kayıtlarında veya davacı şirket kayıtlarında müvekkilinin imzasının bulunduğu bir sevk irsaliyesinin mevcut olmadığını, malların müvekkiline teslim edilmemiş olduğunu, dilekçeleri ekinde sunulu (imzasız) 12.12.2019 tarihli sevk irsaliyesi, söz konusu teslim iddiasının gerçek dışı olduğunu ispatlar nitelikte olduğunu, sevk irsaliyesinde görüleceği üzere, teslim alan kısmında hiç bir isim ya da imza bulunmamakta olduğunu, davacı şirket tek taraflı olarak düzenlediği sevk irsaliyesini müvekkiline sonradan iletmişse de, malların müvekkiline hiç teslim edilmemiş olduğunu, Daha sonra davacının, 17.12.2019 tarihli bir fatura düzenleyerek elektronik fatura yolu ile müvekkiline tebliğ etmişse de herhangi bir mal teslimi söz konusu olmadığı için temel fatura olarak gönderilen faturaya da, müvekkili tarafından sistem üzerinden iade faturası kesilerek aynı gün içerisinde itiraz edilmiş olduğunu, Alacak iddiasında bulunan ve bu sebeple “malı teslim konusundaki ispat yükü” kendisine ait olan davacının, aynı gün itiraz edilen fatura ve sonradan müvekkiline gönderdiği imzasız sevk irsaliyesi gerçeği karşısında, gerçeğe aykırı alacak talebine konu malı teslim ettiğini ispatlayamamakta olduğunu, faturanın tek başına teslim olgusunu ispata yeterli olmadığını, Davacı taraf, müvekkili tarafından kesilen iade faturasına da itiraz etmemiş olduğunu, çünkü, teslimi yapılmayan mallara ilişkin kesilen faturaya müvekkili tarafından itiraz edildiği karşı tarafın da bilgisi dahilinde olduğunu, tüm ihtimaller değerlendirildiğinde dahi; örneğin, ayıplı mal teslimi söz konusu olması halinde ayıp ihbarı için müvekkili tarafından ayıp ihbarına ilişkin prosedürün işletileceğinin ortada olduğunu, oysa ki taraflar arasında ayıplı mal iddiası ile bir ihtilaf doğmamış olduğunu, çünkü ortada ayıplı olabilecek teslime konu bir mal ve/veya hizmet bulunmamakta olduğunu, Yukarıda arz ve izaha çalışılan sebeplerle; fazlaya dair her türlü hakları ve fazlaya dair her dava, talep, itiraz ve şikayet hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle usule ilişkin yetki itirazlarının değerlendirilerek davanın reddine, bunun uygun görülmemesi halinde esasa ilişkin beyanları uyarınca müvekkili aleyhine açılan haksız davanın reddine, arabuluculuk masraf ve giderleri de dahil yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin haksız davacıya yükletilmesine” karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki dava ve icra takibine konu faturalara konu ürünlerin davacı tarafından davalıya satımı ve teslimine ilişkin sözleşme kapsamında dava ve icra takibine konu faturalara konu ürünlerin davacı tarafından davalıya teslim edilmesine rağmen davalı tarafından bedelinin ödenmediği iddiası ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
Taraflar arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış ve arabuluculuk son tutanağı dosyamıza sunulmuştur.
Davacı vekili tarafından 2004 Sayılı İİK’nun 67. Maddesi uyarınca yasal bir yıllık hak düşürücü süre içinde davalının itirazının iptali için dava açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların ba-bs formları ve sgk kayıtları celbedilerek incelenmiştir.
Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, tarafların edimleri, tarafların edimlerini yerine getirip getirmediği, davacı tarafça davayı ve takibe konu faturalardak
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin ….Talimat aracılığıyla alınan Tanık …. beyanında; ” Ben davanın taraflarının sigortalı çalışanı değilim, Yaklaşık 2 yıl kadar önce davacı şirketin gebzede bulunan bir miktar kerestesini yükledim ve davalı şirketin İzmir Alaçatıda olan oteline götürdüm, otelde restorayon çalışmaları vardı, ben o yıllarda kendime ait tır ile nakliyecilik yapıyordum, bu işi 2022 yılı başnda bıraktım, nakliyeci olarak vergi kayıtlarımda vardır, yüklediğim ahşap malzemenin tam miktarını hatırlayamıyorum, fakat hafifti 13-14 ton kadar olabileceğini düşünüyorum, duvarlara ve tabanlara döşenen fırınlanmış ahşap keresteydi, lambri olabilir, yüklediğim parçalar boy olarak 3 metre, 4 metre gibi gelebilecek parçalardı, otelin ahşap işlerini davalı şirket bir başkasına yaptırıyordu, dolayısıyla ben faturayı orada tadilat işi yapan kişiye kestim, evdeki faturalarımı inceledim, hiç davalı adına fatura göremedim, bunun dışında hatırladığım birşey yok, ” demiştir.

i malların davalıya teslim edilip edilmediği, teslim edilmiş ise davalı tarafından bedellerinin ödenip ödenmediği, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı, fer’i nitelikteki talepleri, faiz türü ve oranı konusundaki talepleri ile birlikte bilirkişiye cari hesaba konu fatura sevk irsaliyesi teslim alan isim soy isim, imza bilgileri kısmını açıkça liste halinde yazmasının ihtaratına, alacağa konu faturanın vade farkı/kur farkına yönelik olması halinde taraf defterlerinde bu hususta bir teamül olup olmadığı, Tarafların defter hareketlerinin açıkça rapora aktarılarak yapılan ödeme bilgilerinin, cari hesapta çek yahut bono kayıtlı ise ilgili bankalardan teyit edilebilecek şekilde açıkça bilgilerinin yazılması hususunda irdelenerek var ise taraflar arasındaki cari hesap farkının sebebi de tespiti için davacının ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde inceleme yapılmasına ve rapor alınmasına karar verilmiş, 19/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davacı … SAN.TİC.LTD.Şti ‘nin düzenlediği davalı firmanın defterinde kayıtlı görünen 17.12.2019 tarihli …. seri nolu 146.674.00 TL tutarındaki faturadaki ürünlerin sevkiyatın ve teslimatın yapıldığını gösteren belge ’12.12.2019 tarihli … seri nolu sevk irsaliyesi’ aslı taraflarına sunulmadığı, Sevk irsaliyesinin fotokopi olarak verildiği, Fotokopi evrak üzerindeki bilgilere göre teslimatın yapıldığına dair kanaat getirilmediği, Fotokopi sevk irsaliyesinde nakliyeci ….‘nın bilgilerinin bulunduğu, Tanık olarak ifade veren … malı taşıdığını ifade ettiği, Bahsi geçen ürünün firmaya geri götürüldüğüne dair bir belgenin bulunmadığı, Davalı firma … YATIRIMLARI A.Ş’nin defterinde kayıtlı görünen 17.12.2019 tarihli … seri nolu 146.674,00 TL tutarındaki iade faturası ‘da malın sevk edilmediği usulen düzenlediğinin görüldüğü, Fatura üzerinde malın teslim alınmadığı için sevkiyat yapılmadan iade faturası düzenlendiğini gösterir bir ibarenin görülmediği, Düzenlenen faturada malların teslim alınmadığından dolayı iade faturası düzenlendiğini veya malı teslim almadığını gösterir tutanağın görülmediğini, Davalı firma ….YATIRIMLARI A.Ş’nin 2020 yıllında Davacı … SAN.TİC.LTD.ŞTİ ile ticari faaliyetin bulunmadığı, ” 29/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ” Davacı ve davalı yanın Ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. İlgili usulüne uygun tutulmuş olduğu, Davalı … ait ticari defterlerin incelemesinin, Çeşme Asliye Ticaret Mahkemesi’ne … Talimat numarası ile talimat ile yaptırılmış olduğu, işbu bilirkişi raporuna göre, davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne göre tutulmuş olduğu kanaatine varılmış olduğu, Davacı yanın incelenen ticari defterlerinde, 2019 yılı sonu ve icra takip tarihi olan 21/09/2020 tarihi itibariyle, davacı yanın davalı … bir alacağı veya davalı … borcu olmadığı, talimat ile incelenmiş davalı ticari defterlerine göre de, davalı yanın ticari defterlerine göre davacı … cari hesap bakiyesinin sıfır olduğu, dolayısıyla, davacı … herhangi bir borcunun olmadığı, Dava konusu, davacı tarafından davalı … en son 17.12.2019 tarihinde düzenlenmiş … Numaralı 146.674,-TL’lik Temel E-Faturanın, davalı tarafından kayıtlarına alınıp, aynı gün içinde aymı tutarda davacı … … No.lu E-Fatura ile iade edilmiş olduğu, davacı tarafından işbu iade faturasının ticari defterlerine kayıt edilmiş olduğu, işbu iade faturasının kabul edilmediğine dair ayrıca bir iade faturası düzenlenmemiş olduğu ve ihtarname gönderilmiş olduğuna dair bir belgeye dosya içeriğinde rastlanmamış olduğu, Talimat ile düzenlenmiş 19.06.2022 tarihli Bilirkişi Raporunda, Davalı firma ….A.Ş.’nin defterinde kayıtlı görünen 17.12.2019 tarihli …. seri nolu 146.674,-TL tutarındaki iade faturasının malın sevk edilmediği usulen düzenlendiği tespitinin yapılmış olduğu, Tarafların BA BS Bildirimleri arasında fark olmadığı, taraflarca birbirine düzenlenmiş tüm faturaların her iki taraf BA BS Bildirimlerinde bildirilmiş olduğu, Dava konusu davacı tarafından davalı … düzenlenmiş … Numaralı Temel E-Faturanın dayanağı olan 12.12.2019 tarihli .. Numaralı İrsaliyenin üzerinde, içeriği kerestelerin davalı … Nakliyeci … ile … Plakalı araç ile gönderilmiş olduğu ve gideceği yerde … Bey yazılarak irtibat telefonu olarak … cep telefonu yazılmış olduğu, davacı … tarafından 25.11.2021 tarihinde dosyaya sunulmuş irsaliye üzerinde teslim alan kısmında isim ve imza olmadığı, Talimat ile Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 25.05.2022 tarihli 1 nolu celse de Tanık Nakliyeci .. beyanında “…Ben davanın taraflarının sigortalı çalışanı değilim, Yaklaşık 2 yıl kadar önce davacı şirketin Gebze’de bulunan bir miktar kerestesini yükledim ve davalı şirketin İzmir Alaçatıda olan oteline götürdüm, otelde restorasyon çalışmaları vardı, ben o yıllarda kendime ait tır ile nakliyecilik yapıyordum, …otelin ahşap işlerini davalı şirket bir başkasına yaptırıyordu, dolayısıyla ben faturayı orada tadilat işi yapan kişiye kestim, evdeki faturalarımı inceledim, hiç davalı adına fatura göremedim, bunun dışında hatırladığım bir şey yok… ”olarak beyan etmiş olduğu, davacı … lehine karar alınması durumunda, icra takip tarihi olan 21/09/2020 tarihinden ibaren asıl alacağına yıllık %9 ve değişen oranlarda Yasal Faizi talep edebileceği, ” sonucu bildirilmiştir.
Davalı vekili tarafından icra dairesinin yetkisiz olması sebebiyle davanın dava şartı eksikliği sebebiyle reddine karar verilmesi talep edilmiş ve taraflar arasındaki ticari ilişki inkar edilmiş ise de; taraflar arasında mal satımına ilişkin sözleşme ve ticari ilişki tarafların ticari defter ve kayıtları ile ortaya konulmuştur. Bu sebeple davalı vekilinin ticari ilişkinin inkarı savunmasına Mahkememizce itibar edilmemiştir. Bu husus dikkate alındığında, 2004 Sayılı İİK’nun 50. maddesi uyarınca para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunacağı hükmünün düzenlendiği, 6100 Sayılı HMK’nun 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yeri Mahkemesi’nde de açılabileceği, taraflar arasındaki sözleşmede davacının para alacağı yönünden ifa yerinin belirtilmediği, 6098 Sayılı TBK’nun 89.maddesi uyarınca para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceği ve götürülecek borçlardan olduğu ve bu nedenle alacaklığının adresinde ifa edilmesi gerektiği, dolayısıyla davacı alacaklının adresinin bağlı bulunduğu icra dairesinin icra takibinde, Mahkemenin de itirazın iptali davasında yetkili olduğu ve davacının icra takip tarihindeki adresinin Küçükçekmece İcra Dairelerinin yetki alanında olduğu ve icra dairesinin yetkili olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin icra dairesinin yetkisine yapmış olduğu itirazına Mahkememizce itibar edilmeyerek yargılama devam olunmuştur.
Somut davada; davacı vekili, dava ve icra takibine konu faturaya konu ürünlerin davalıya teslim edilmesine rağmen bedelinin ödenmediğini, iade faturasına konu ürünlerin kendilerine iade edilmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini ve haksız itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, dava ve icra takibine konu faturaya konu ürünlerin davacı tarafından kendilerine teslim edilmediğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından 6102 Sayılı TTK’nun 83 ile 85 ve 6100 Sayılı HMK’nun 222’nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri, faturalar ve sevk irsaliyeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, davacının ve davalının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu ve taraflar lehine delil niteliğinde olduğu tespit edilmiştir. Davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davacı tarafından davalıya düzenlenen KDV dahil 72.404,20 TL bedelli üç adet fatura davalı tarafından kabul edilerek defter ve belgelerine kaydedildiği ve ba formlarında beyan edildiği ve ödemesinin davacı tarafa yapıldığı tespit edilmiştir. Bu faturalar yönünden taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf davacı tarafından davalıya düzenlenen 146.674,00 TL bedelli fatura yönündendir. Söz konusu fatura davalı tarafından alınarak defter ve kayıtlarına kaydedilmiş, ancak aynı gün iade edilmiştir. Söz konusu iade faturası davacı tarafından alınarak defter ve kayıtlarına kaydedilmiş ve tekrar iade faturası düzenlenmemiş ve bu iade faturasına itiraz edilmemiştir. Söz konusu fatura tarafların ba-bs formlarında da karşılıklı olarak beyan edilmiştir. Tek başına fatura düzenlenmesi fatura içeriği ürünlerin teslim edildiği veya hizmetin verildiği ve fatura düzenleyicisinin alacaklı olduğu anlamına gelmemektedir. Fatura içeri ürünlerin teslim edildiği veya hizmetin verildiği hususu faturayı düzenleyen tarafından ispat edilmek zorundadır. Dava ve icra takibe konu faturaya ilişkin ürünlerin davalıya teslim edildiği hususu davacı tarafından, davalı tarafın imzasını taşıyan sevk irsaliyesi veya geçerli bir belge ve delil ile ispat edilememiştir. Sevk irsaliyesinde imzası bulunan tanık şoförün beyanları da dava konusu ürünlerin davalıya teslimi hususunu net bir şekilde ortaya koymamaktadır. Davacı vekiline yemin delili hatırlatılmasına rağmen yemin deliline dayanmamıştır. Davacı vekili tarafından dava ve icra takibine konu faturaya konu ürünlerin davalıya teslimi vakıası ve alacaklı olduğu hususu ispat edilemediğinden açılan davanın reddine, davacının kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden ve koşulları oluşmadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Davacının kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden ve koşulları oluşmadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihinde yürülükte bulunan haçlar tarifesi gereğince alınması gereken 179,90- TL maktu karar harcının peşin alınan 2.675,30 TL harçtan mahsubu ile 2.495,40 TL bakiye harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen miktar üzerinden hesaplanan 24.498,38 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-7155 Sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin 14. fıkrası uyarınca arabulucuk ücreti olan 1.320,00 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
8-Kullanılmayan gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı.25/04/2023

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır