Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/667 E. 2020/693 K. 17.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/667
KARAR NO : 2020/693

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/05/2013
KARAR TARİHİ : 17/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalılardan …. ‘ın müvekkilinin can sağlığı sigortalısı bulunduğunu, sigorta işleminin diğer davalı tarafından tanzim ettirilerek imzalandığını, poliçe imzalanması sırasında formdaki hastalık beyanına hayır cevabı verildiğini, oysa sigortalının daha öncesine dayalı hipertansiyon ve başkaca rahatsızlığı bulunduğunun saptandığını, davalıların bu durumu müvekkili şirkete beyan etmediklerini, poliçe özel koşulları ve TTK gereğince poliçe öncesine dayanan rahatsızlıkların tetkik ve tedavi masraflarının poliçe teminatı dışında kaldığını, müvekkilinin can sağlığı sigortası özel şartları 18. maddesine göre davalılara rücu hakkı bulunduğunu, davalılara rücu hususunda çekilen ihtardan sonuç alınamadığını ve dava açmak zorunda kaldıklarını ileri sürerek 6.045,82 TL tedavi gideri alacağının ihtarla gerçekleşen temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müteselsilen rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, süresinden sonra verdiği cevap dilekçesi ile müvekkli ….’ye husumet yöneltilemeyeceğini, diğer müvekkilinin davalıya can sağlığı sigortası ile sigortalı bulunduğunu, davacı tarafından sağlık belgesi alınmadan poliçe tanzim edildiğini, ödemeye esas poliçenin yenileme ile yapıldığını, müvekkilinin yönetmeliğe uygun olarak bilgilendirilmediğini, davacının başvuru formuna yönelik iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili …’ın ödemeye konu tedavisinin poliçe öncesine dayalı olan bir hastalık olmadığını, müvekkilinin 2011 yılında da sağlık sigortası yaptırdığı halde sigortadan yararlanmadığını, davacı provizyon onayı vererek tedavinin teminat kapsamında bulunduğunu kabul ettiğini savunarak müvekkili … hakkındaki davanın husumet, diğer müvekkili hakkındaki davanın haksız bulunması nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, … sigortasından kaynaklanan rücuen tazminat isteğine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, … nolu poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının tedavi gördüğü renal arter stenozu hastalığı olup olmadığı, bu hastalığını kasten gizleyip gizlemediği, dolayısıyla ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, …. nolu poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının tedavi gördüğü renal arter stenozu hastalığı olup olmadığı, bu hastalığını kasten gizleyip gizlemediği, dolayısıyla ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı ile davalı … arasında düzenlenen can sağlığı sigorta poliçesinin 29/06/2012-29/06/2013 tarihlerini kapsadığı, davalılardan …’ın poliçede sigortalı olarak gösterildiği, davacı tarafından, 25/01/2013 fatura tarihli tedavi giderine dayanak ….’ın hastalığının poliçe başlangıç tarihinden önce de mevcut olması nedeniyle ödenen tedavi giderinin tahsilini talep edilmiş, davalılar söz konusu tedavinin poliçe öncesi var olan bir hastalıkdan olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6762 sayılı TTK’nun 1290. maddesinde (yeni 1435. maddesi) Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davalı sigortalının daha önceden teşhisli bir hastalığının olup olmadığı, bir hastalığı var ise başvuru formunun imzalandığı tarihte bu hastalığını bilip bilmediği, dolayısıyla poliçe düzenlenirken ihbar yükümlülüğünü kasten veya kusurlu bir şekilde ihlal edip etmediğinin ve rizikonun da bu hastalık nedeniyle meydana gelip gelmediğinin, diğer bir deyişle gizlenen hastalık ile riziko arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususlarının belirlenmesi gerekir.
Tarafların dayanıp bildirdikleri deliller toplanmış; iddia ve savunmaları ile delillerin irdelenip değerlendirilmesi açısından uzman bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır.
Mahkememizce bozma öncesinde alınan Bilirkişi kurulu 03/04/2014 tarihli raporunda özetle:”davalı … tarafından 29/06/2011 tarihinde doldurulmuş Can Sağlığı Sigortası başvuru formu ile kendi ve eşi diğer davalı … için sağlık sigortası poliçesinin tanzim edilmesini istediği, davalının formda yer alan önceki hastalıkların bildirilmesi isteğine rağmen bu kısmı boş geçtiği, oysa davalı … ‘ın sigorta öncesine dayalı olarak Hipertansiyon teşhisi ile tedavi gördüğü, sigortalı olarak yaptırdığı Bilateral Renal Arter Stenazo ameliyatı ile beyan edilmemiş olan hipertansiyon hastalığı arasında illiyet bağı bulunduğu, davalı …’a sonran konan Bilateral Renal Arter Stenazo tanısının sonradan konmasının bu durumu değiştirmeyeceği, ancak illiyet bağının bulunduğu kabul edilmiş ise de davalı …’ın Renal Arter Stenazo hastalığı ile ilgili olarak sigorta poliçesi tanzim tarihinden önceki tarihlere ilişkin olarak dava dosyasına sunulmuş herhangi bir hastane tespit ve tedavi kaydı bulunmadığından davalıların hipertansiyon hastalığını gizlemiş olmasının, poliçe tanzimi sırasında Bilateral Renal Arter Stenazo hastalığının kendisinde mevcut olduğunu bildiği ve bu hastalığı davacı … şirketinden gizlemiş olduğunu söylemenin mümkün bulunmadığı, davacı … şirketince ödenen tedavi giderlerinin piyasa rayiç değerlerine uygun bulunduğu” bildirilmiştir.
Mahkememizce bozma öncesinde mahkememizin …. esasında yapılan değerlendirmede; Bilirkişilerin, davalı sigortalı …’ın daha önceden teşhisli hipertansiyon hastalığının bulunduğu, bu hastalık nedeniyle tedavi gördüğü, sigortalı olarak yaptırdığı Bilateral Renal Arter Stenazo ameliyatı ile beyan edilmemiş olan hipertansiyon hastalığı arasında illiyet bağı bulunduğu yönündeki görüşlerine katılındığı, ancak bilirkişilerin “Renal Arter Stenazo hastalığı ile ilgili olarak sigorta poliçesi tanzim tarihinden önceki tarihlere ilişkin olarak dava dosyasına sunulmuş herhangi bir hastane tespit ve tedavi kaydı bulunmadığından davalıların hipertansiyon hastalığını gizlemiş olmasının, poliçe tanzimi sırasında Bilateral Renal Arter Stenazo hastalığının kendisinde mevcut olduğunu bildiği ve bu hastalığı davacı … şirketinden gizlemiş olduğunu söylemenin mümkün bulunmadığı” görüşlerine davalı …ı sigorta ettirenin diğer davalının kendi eşi olduğu hususu dikkate alındığında katılmak mümkün olmadığı, diğer yandan her ne kadar poliçe tanziminden önce davalı …’ın Renal Arter Stenazo hastalığı ile ilgili olarak sigorta poliçesi tanzim tarihinden önceki tarihlere ilişkin olarak dava dosyasına sunulmuş herhangi bir hastane tespit ve tedavi kaydı yok ise de bu hastalık ile poliçe tanziminden önce davalı sigortalıda var olan ve beyan edilmemiş olan hipertansiyon hastalığı arasında illiyet bağı bulunduğu bilirkişilerce beyan edildiğinden bilirkişi kurulunun aksi görüşüne de katılmak mümkün olmadığı, davacı sigortacının sigorta genel şartlarına göre sigortalısına rücu edebilmesinin bir diğer şartı da genel şartlar 17. maddesi gereğince beyan yükümlülüğüne aykırı davranma olduğu, yukarıda açıklandığı üzere davalı … ettirenin bu yükümlülüğe aykırı davrandığının anlaşıldığı, açıklanan bu durum karşısında davacı … şirketinin sigorta sözleşmesinin diğer yanı olan davalı …’ye rücu hakkı bulunduğunun kabulü gerektiği, davacı … şirketinin ancak sözleşmenin diğer yanı olan sigorta ettirene rücu hakkına haiz ise de diğer davalı sigortalı …. 01/2013 tarihli taahhütname ile sigortacı tarafından ödenecek tedavi giderlerinin teminat dışında kaldığının tesipiti halinde ödeyeceğini beyan ettiğinden bu taahhütname gereğince sorumluluğu bulunduğundan kendisine husumet yöneltilebileceği sonucuna varıldığı, davacı … şirketinin davalı sigortalı Bayram’ın geçirdiği Bilateral Renal Arter Stenazo ameliyatı nedeniyle ödediği 6.045,82 TL tedavi giderinin rayiçlere uygun olduğu bilirkişilerce beyan edildiğinden bu miktarı davalılardan rücuen isteyebileceğinin kabulünün gerektiği, diğer yandan davalıların davacı tarafından 05/03/2013 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile verilen 7 günlük sürenin sonunda 13/03/2013 tarihinde temerrüde düştükleri saptandığından davacının bu tarihten itibaren faiz talep edebileceğinni kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememiz kararının davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay …. Hukuk dairesinin 05/12/2019 tarihli ve …. E., … K. Sayılı bozma ilamı ile “… Mahkemece hükme esas alınan dahiliye uzmanı, sigorta uzmanı ve mali müşavirden oluşan 03/04/2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda; renal arter stenozu hastalığının, hipertansiyonun sebebi kabul edildiği, dava konusu hastalık ile hipertansiyon arasında illliyet bağının olduğu, davacı vekili tarafından poliçe başlangıç tarihinden önceki tarihlere ilişkin kişinin renal arter stenozu hastalığı ile ilgili olarak herhangi bir tespit tedavi kaydının olmadığı, dolayısıyla hipertansiyon hastalığını gizlemiş olsa da poliçe tanzimi sırasında renal arter stenozunun kendisinde mevcut olduğunun ve davacının bu hastalığını gizlemiş olduğunu söylemenin kesinlikle mümkün olmadığı şeklinde tespit yapılmıştır. Bu durumda davalı …’ın kasıtlı olarak davalı …’ın sağlık durumu hakkında bilgi vermediğinin düşünülemeyeceği ancak bu durumda TTK hükümleri ve can sigortası genel şartları hükümleri tartışılarak karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Davacının talebi sigortalısı olan davalı …’ın hastalığı nedeniyle ödenen tedavi giderlerinin istirdadı istemine ilişkindir. TTK. 1511 md. Hükmüne hastalık ve sağlık sigortaları sigortalı lehine yapılabilir. Bu durumda davalı …’ın …. için ödenen tedavi giderlerinden sorumlu tutulması mümkün olmadığından davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. … gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamında belirtildiği üzere; bozma öncesi alınan bilirkişi raporunda; renal arter stenozu hastalığının, hipertansiyonun sebebi kabul edildiği, dava konusu hastalık ile hipertansiyon arasında illliyet bağının olduğu, davacı vekili tarafından poliçe başlangıç tarihinden önceki tarihlere ilişkin kişinin renal arter stenozu hastalığı ile ilgili olarak herhangi bir tespit tedavi kaydının olmadığı, dolayısıyla hipertansiyon hastalığını gizlemiş olsa da poliçe tanzimi sırasında renal arter stenozunun kendisinde mevcut olduğunun ve davacının bu hastalığını gizlemiş olduğunu söylemenin kesinlikle mümkün olmadığı şeklinde tespit yapılmıştır. Bu durumda davalı …’ın kasıtlı olarak davalı …’ın sağlık durumu hakkında bilgi vermediğinin düşünülemeyeceği ancak bu durumda TTK hükümleri ve can sigortası genel şartları hükümlerinin değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Konu ile ilgili 6102 sayılı TTK’nın 1439/1 fıkrası; “Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.” 1439/2. fıkrası ise “rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu durumda davalı …’ın kasıtlı olarak davalı …’ın sağlık durumu hakkında bilgi vermediğini söylemek mümkün değilse de, beyan yükümlülüğü konusunda muris sigortalının ihmali bulunduğu da açıktır. Bu nedenle mahkememizce 6102 sayılı TTK’nın 1439/2, maddesi uyarınca, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği kabul edilerek bu doğrultuda tazminattan uygun miktarda bir indirim yapılması gerekmiş, mahkememizce sigorta poliçesi kapsamında ödenen ve davacı tarafa iade edilmesi gereken 6.045,82 TL tazminattan, takdiren ihmalin derecesine göre % 50 oranında indirim yapılmak suretiyle bulunan 3.022,91 TL’nin, temerrüt tarihi olan 13/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı … yönünden, uyulan bozma ilamında belirtildiği üzere; davacının talebi sigortalısı olan davalı …’ın hastalığı nedeniyle ödenen tedavi giderlerinin istirdadı istemine ilişkin olup, TTK. 1511 md. hükmüne göre hastalık ve sağlık sigortaları sigortalı lehine yapılabilir. Bu durumda davalı …’ın Bayram için ödenen tedavi giderlerinden sorumlu tutulması mümkün olmadığından davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine,
2-Davalı … hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile 3.022,91 TL alacağın 13/03/2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3- Alınması gereken 206,50 TL karar harcından daha önce yatırılan 103,25 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 103,25 TL ‘sinin davalı … ‘dan tahsiline,
4-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 3.022,91 TL vekalet ücretinin davalı … ‘dan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 3.022,91 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 24,30 TL başvurma harcı ile 103,25 TL peşin harcın davalı … ‘dan alınarak davacıya davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 1.686,50 TL yargılama giderinin ret- kabul oranına göre 843,25 TL’sinin davalı … ‘dan alınıp davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 122,35 TL yargılama giderinin ret- kabul oranına göre 61,17 TL’sinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, bakiyesinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
9-Kullanılmayan yargılama gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkememize gönderilecek veya sunulacak dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, hazır taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup tefhim edildi.17/11/2020… 10:54:35

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.

………………… YARGILAMA MASRAFLARI
…………… DAVACI…………………… DAVALILAR
………… 18 Tebligat – 166,00 TL…………… 6 Tebligat – 58,00 TL
………… 4 Müzekkere – 20,50 TL……………Tanık Ücreti- 30,00 TL
…… Bilirkişi Ücreti – 1.500,00 TL… Dosya Gönderme Ücreti – 34,35 TL
………… Toplam = 1.686,50 TL…………… Toplam = 122,35 TL