Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/649 E. 2022/24 K. 10.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/649 Esas
KARAR NO : 2022/24

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan), Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 25/09/2020
KARAR TARİHİ : 10/01/2022

BİRLEŞEN BAKIRKÖY 4. ATM 2021/367 ESAS SAYILI DOSYASI

DAVA : Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 23/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan), Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı davalı ile 09-12 Nisan 2020 tarihlerinde düzenlenecek fuar için sözleşme yaptıklarını, müvekkilerinin bu fuar için davalıya iki adet bono verdiğini, fuarın pandemi nedeniyle gerçekleştirilemediğini, verilen bonolardan ikinci bonoyu ve birinci bonodan artık kısmı icra takibine konulduğunu, davalının sözleşme gereğini yerine getirmemiş olmasına rağmen 15.270,00 TL iade etmesi gereken bedeli iade etmediğini belirterek bu bedelin ve elindeki bonoların davalının iade etmesi gerektiği belirterek davacı vekili davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.
CEVAP;Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Ağız – Diş sağlığı cihaz ve malzemeleri Fuarı (“Fuar”) 03-06 Haziran 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmek üzere planlanmış ancak COVİD pandemisi sebebiyle yapılamadığını, sözleşmenin konusuz kalmadığını, 08-11 Nisan 2021 tarihine ertelendiğini, davacının hem ödeme yükümlülüğü hemde fuara katılma yükümlülüğü devam ettiğini belirterek davalı vekili davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.
Birleşen Bakırköy 6. ATM 2021/170 Esas 2021/231 Karar sayılı dosyası;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilerinin davalı ile 09-12 Nisan 2020 tarihlerinde düzenlenecek fuar için sözleşme yaptıklarını, müvekkilerinin bu fuar için davalıya bono verdiğini, fuarın pandemi nedeniyle gerçekleştirilemediğini, verilen bonodan birinin ödendiğini diğerinin icra takibine konu edildiğini, İcra takibine konu edilen bono ile ilgili Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinde menfi tespit davası açıldığını, davalının sözleşme gereğini yerine getirmemiş olmasına rağmen 15.270 TL iade etmesi gereken bedeli iade etmediğini belirterek bu bedelin davalıdan alınarak müvekkilerine verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;

İş bu dava menfi tespit ve istirdat davası olup yapılan yargılama neticesinde;
Taraflar arasında 09-12 Nisan 2020 tarihlerinde düzenlenecek olan …. Fuarına ilişkin 14/01/2020 tarihinde fuar katılım sözleşmesi akdedildiği,
Davacının iş bu sözleşme kapsamında 28/02/2020 tarihli 16.000 TL bedelli 30/03/2020 tarihli 16.059,06 TL bedelli iki adet bonoyu davalı yana verdiği ve de 6.000 TL bedelli bononun 17/03/2020 tarihinde ödendiği , ilk bonodan arda kalan kısım ile 16.059,06 TL lik bono Bakırköy … İcra … esas sayılı dosyası ile takibe konulmuş iş bu asıl davada takip yönünden menfi tespit birleşen dosya üzerinden de ilk bonoya mahsuben ödenen 15.270,00 TL nin istirdatı talep edilmiştir.İş bu konularda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davalı taraf süresinden cevap dilekçesi ibraz etmekle, fuarın iptal edilmediğini 08_11 Nisan 2021 tarihine ertelendiğini yargılama aşamasında sunmuş olduğu belge ile sektör temsilcileri ile mutabık kalınarak fuarın 26-29 Mayıs 2022 tarihine ertelendiğini ve de sözleşmenin 2.maddesi uyarınca fuar tarihini değiştirme hakkı olduğunu savunmuştur.
İş bu tarihin dava tarihinde sonra olduğu ,davacının 2020 yılı içerisindeki ertelemeleri makul karşıladığı ancak distribütörlük sözleşmesi kapsamında Güney Koreli bir firmanın ürünlerinin tanıtılacağı sözleşmenin yenilenip yenilenmeyeceğinini bilinmediği gibi ucu açık ertelen fuara katılmak istemeyip sözleşmeden dönmek istediği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında sözleşme serbestisi ilkesi gereğince akdedilen sözleşmeden kaynaklı edimini davacının kısmen yerine getirdiği ancak davalının covid-19 pandemi sebebi ile edimini yerine getirmediği /getiremediği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı yan sözleşmenin 2.maddesi uyarınca fuar katılım tarihinde değişiklik yapma hakkına sahip ise de bu maddenin sözleşmenin ifası -ifa imkansızlığı-mücbir sebep konuları ile birlikte değerlendirilmesi gerekir.
“Türk Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesinin 2. Fırkasında;”Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.”
Türk Borçlar Kanunu’nun 177. Maddesinde; “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel adet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” hükümleri bulunmaktadır.
Yargıtay HGK 2017/90 esas ve 2018/1259 karar sayılı kararında; Mücbir sebebi şu şekilde tanımlamıştır: “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcunun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, ön görülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.”
Yargıtay 13 Hukuk Dairesi 2013/16898 esas ve 2014/18895 karar sayılı kararında; “…tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra çok önemli surette, çarpıcı ve öngörülmez bir biçimde adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar. Değişen bu koşullar karşısında TMK 2. Maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğar.”
Dava konusu somut uyuşmazlığın temeli Covid-19 salgını nedeniyle iptal edilen fuar ve bu kapsamda ödenen bedelin iadesidir. Söz konusu küresel salgın sürecinde en çok değerlendirme bulacak ihtimallerden birisi aşırı ifa güçlüğüdür.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve 2017/13-515 Esas, 2019/1233 Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Akitlerin ifasını şartların değişmemesine bağlayan fikir (clasula rebus sic stantibus) gerçeğe tam olarak uygun değilse de, ahde vefa prensibine kesin ve sıkı sıkıya bağlılığında her zaman adil olmadığı görülmektedir. Bugün İsviçre-Türk hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, uyuşmazlıklara dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır (Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Dersleri,Cilt 1, 4.Bası, İstanbul 1987, s.123; Serozan, R.: Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme 3.Cilt, İstanbul 1994, s.164; Kaplan, İ.: Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara 1987, s.112; Burcuoğlu, H.: Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s.4; İsviçre Hukuku için Bkz. Eugen Bucher, Schweizer Isch’es Obligationenrecbt Allgemeiner Teil, 2.Bası, Zürich 1988, s.385 vd. Henri Deschenaux, Le Titre Preliminaire Du Code Civil,Fribourg 1969, s.183).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.T.C.SAKARYABÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİDOSYA NO: 2021/1099KARAR NO : 2021/1259 KARAR TARİHİ: 17/12/2021

Taraflar arasında fuar katılım sözleşmesi akdedildiği ve belirlenen zamanda küresel salgın sebebi ile yapılamadığı açıktır.,Bu itibarla işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması şartının, bir başka deyişle öngörülemeyen dış bir olayın meydana gelmesi olgusunun gerçekleştiği ve borçludan kaynaklanmamış olduğu, bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olduğu, dolayısıyla işlem temelinin çöktüğü, ayrıca sözleşmenin aynı koşullarla ifası mümkün bulunmadığına göre,başlangıçtaki erteleme tarihi davacı tarafça kabul edilmiş sonraki ertelemelerin de davacı tarafça kabul edilmediği ,kaldı ki kabul etmesinin ve davacıyı sözleşmeyle bağlı tutmanın mümkün ve hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede davalı yana fuar tarihini değiştirme/yeniden düzenlenme imkanı sağlanmış ise de,mevcut durum şartları değerlendirildiğinde küresel salgın sebebi ile beklenmeyen hal kavramının gerçekleştiği ve de davalının ediminin aşırı ifa güçlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği bu hali ile davacının sözleşmeden dönme ve ödediği bedeli geri isteme talebinin yerinde olduğu, her ne kadar imkansızlık geçici nitelikte olup, kural olarak borcu sona ermesine neden olmaz ise de,ifanın muayyen bir zamanda yapılacak olması veya ifa zamanının alacaklı için önem taşıdığı hallerde borcun sona ermesi sonucunu doğurduğu kabul edilmeli alacaklı taraf aksi hale mahkum edilmemelidir.
Davacının; Bakırköy … İcra … esas sayılı dosyası kapsamında, 28/02/2020 tarihli 16.000,00 TL bedelli 30/03/2020 tarihli 16.059,06 TL bedelli 2 adet bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti,davacının kötüniyet tazminatı talebinin yasal şartlar oluşmadığından reddine, , birleşen dosya yönünden 15.270,00 TL nin ödeme tarihi olan 17/03/2020 tarihi itibari ile işletilecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM;Yukarıda açıklandığı üzere;
Asıl dava yönünden ;
1-Açılan davanın KISMEN KABUL-KISMEN REDDİNE,
2-Davacının Bakırköy … İcra …. esas sayılı dosyası kapsamında, 28/02/2020 tarihli 16.000,00 TL bedelli 30/03/2020 tarihli 16.059,06 TL bedelli 2 adet bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine,
3-Davacının kötüniyet tazminatı talebinin yasal şartlar oluşmadığından reddine,
4-492 Sayılı Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 1.247,54 TL karar harcı peşin alınan 311,89- TL harcın mahsubu ile 935,65- TL bakiye harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-6100 sayılı HMK’nın 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 311,89- TL peşin harç ve 7,80 TL vekalet harcı olmak üzere 374,09-TL toplam harç nedeniyle yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6100 sayılı HMK’nın 326/2 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan tebligat ve müzekkere,bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 73,5‬0- TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. hükümleri uyarınca 5.100,00 TL- vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

Birleşen Bakırköy 6.ATM 2021/170 Esas 2021/231 Karar sayılı dosyası yönünden;
1-Açılan davanın KABULÜNE,
2-15.270,00 TL nin 17/03/2020 tarihi itibari ile işletilecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-492 Sayılı Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 1.043,09 TL karar harcı peşin alınan 260,78- TL harcın mahsubu ile 782,31‬- TL bakiye harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-6100 sayılı HMK’nın 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 260,78- TL peşin harç ve 8,50 TL vekalet harcı olmak üzere 328,58‬-TL toplam harç nedeniyle yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-6100 sayılı HMK’nın 326/2 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan tebligat ve müzekkere,bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1,5‬0- TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. hükümleri uyarınca 5.100,00 TL- vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Arabuluculuk masrafı olan 1.320,00-TL’ nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/01/2022

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır