Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/246 E. 2020/776 K. 07.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/246 Esas
KARAR NO : 2020/776

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/03/2020
KARAR TARİHİ : 07/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkilinin, davalı şirkete 13,09.2019 tarih, …. sıra numaralı İrsaliydi fatura ile 5400 adel maga/inlikv 1200 adet çöp kovası, 576 adet sekreterlik ve 100 adet evrak rafını davalı şirketin yetkili kişisi ….’ya tam, eksiksiz vc kusursuz olarak teslim edildiği, davalıya teslim edilen malların ayıplı olmadığı halde davalı şirketin müvekkil şirkete 10.10.2019 tarih. … numaralı reklamasyon faturası düzenlediğini, Davalıya teslim edilen ürünlerin bedeli alınamadığı için davalı aleyhine Üakırköy …. İcra Müdürlüsünün …. F.sas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalı tarafından horca itiraz edilerek takibin durduğunu, bu nedenlerle yapılan itirazın kaldırılarak takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesini, kötü niyetli itiraz nedeniyle %20’den ay. olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini. yargılama gideri ile vekalei ücretinin davalıya yükleülmcsini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Davacıdan alını* oldukları ürünlerin teslim sonrasında dava dışı …. firması tarafından yapılan kontrollerde, emtiaların koyulduğu kolilerde hasar yırtık olmamasına rağmen koli içerisinde ürünlerde kırılma, kopma, üreiiın plastik çapakları, kesim halaları ve imalat hataları gibi ayıplar olduğu, bunun üzerine bu ürünlerin iade edilmesi gerekliği, davacı şirketle iletişime geçildiği ancak biı türlü geri dönüş yapılmadığını, bu nedenle dava dışı …. firmasıyla ayıplı emtiaların miktarı bu miktara isabet edeıı lojistik maliyeti ile birlikte davacıya rekiamasyon faturası düzenlediklerini, ancak bu ürünlerin davacı ….dan alınması beklenirken vadesi dahi gelmeyen fatura bedeli için davacının arabuluculuğa başvurduğunu, sonuçta anlaşamadıklarını, Bu ürünlerle ilgili davacıya ihtarname keşide edilerek …. şirketinden ayıplı ürünlerin alınması için I hafta süre verdiklerini, ancak davacının karşı ihtarname ile ürünlerin ayıplı olmadığının takip tutarının ödenmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerden dolayı davanın reddine karar verilmesini. %20 den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir,

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;

Dava mal satım sözleşmesine dayanan 1 adet fatura karşılığı bakiye alacağına dayalı itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyası ile cari hesap alacağından kaynaklı 7.120,00 USD fatura 11,70 USD işlemiş faiz toplamı 7.131,70 USD üzerinden takip başlattığı ,davalının borcu olmadığı savı ile süresinde takibe itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde ve dava değeri 7.131,70 USD üzerinden açıldığı anlaşılmakla ;
Takibe konu fatura incelenmiş malların davalı çalışanı tarafından 13/019/2019 tarihinde teslim alındığı görülmüştür.
Davacı yan 13/09/2019 teslim tarihinden 20 gün sonra mail yolu ile ayıp ihbarı yapıldığını iddia etmiş,
Davalı yan fatura konusu malların teslim alındığını kabul etmiş ancak ayıp definde bulunmuştur Fatura konusu malların dava dışı Almanyada mukim şirkete teslim edildiği ve de bu ürünlerin bağımsız lojistik firması tarafından davacının deposundan alınarak taşındığı ve de taşıma sürecine dahil olmadıklarını belirtmekle ;
Tarafların ticari defterleri ile taşıma evrakları üzerinde yapılan inceleme neticesinde ;

13/11/2020 Tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre ;
Mali Değerlendirme;
Taraflara ait 2019 Hesap dönemi Ticari defterlerinin HMK 222/2 maddesi hükümlerine göre deli/ teşkil ettiği,
Davacı ticari defterleri ile dava konusu muhasebe hesap ve kayalarına göre: ödeme emri tarihinde, davacının davalıdan 7J 20.00.-USD ve 285.27.-TL masraf alacağının olduğu.
Davalı ticari defterleri ile dava konusu muhasebe hesap ve kayıtlarına güre: ödeme emri tarihinde, davacının davalıdan 5. 943,00.-t UR-20,00.-USD (TlJR- USD punt esinin sürekli değişkenliği) veya davalının davacıdan alacağının olduğu tespit ediimiftir.
V. GENEL DEĞERLENDİRME
1. Davalının iddiası, teslim edilen koli içerisinde ürünlerde kırılma, kopma, üretim plastik çapakları, kesim hataları ve imalat hataları gibi ayıplar olduğu yönündedir. İspat kuralına ilişkin MK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkım dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür ‘. HMK. m. E 90/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçlan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Rir vakıadan kendi lehine haklar çıkaraıviddia eden taraf o vakıayı ispat, etmeye mecburdur. Davalının iddiasının haklı görülebilmesi için, anılan kurallar uyarınca, davacı tarafından teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğunun ve ayıp îhbanmn da süresi içinde yapıldığının geçerli delillerle davalı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.
Tacirler arasındaki alım-satım sözleşmesinin ayıplı ilasına ilişkin TTK. tu. 23/1-c hükmüne göre: “Malın ayıplı olduğu feslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda. Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır
TTK. m. 23/1-c hükmü esasında, ayıplı ifa halinde, ihbar yükümlülüğü sürelerini düzenleyen bir hükümdür. Bu madde kapsamında ayıplar bakımından üçlü bir ayrını yapılmaktadır: Teslim sırasında belli olan yani açık ayıplar, denetim (muayene) sonucu ortaya çıkan ayıplar ve gi/Ji ayıplar. TTK. m. 23/1 -c gizli ayıplar bakımından TBK. m. 223 hükmüne yollama yapmaktadır.
Davalı tarafından iddia edilen ayıplar, “ürünlerde kırılma. kopma, üretim plastik çapakları, kesim hataları ve imalat hataları” şeklinde belirtildiğinden, teslim sırasında belli olan yani açık ayıpların ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda ayıbın, iki günlük ihbar süresi içerisinde bildirilmiş olması gerektiği açıktır. Davalı tarafından bıı yönde herhangi bir somut delil sıınulmamıştır.
Alıcı, zamanında ayıp bildiriminde bulunmadığı takdirde, teslim edileni kabul etmiş savılır (TTK. m. 23). Gerçekten de 11. HD’niıı 30.4.1991 tarih ve 90-1072/2713 sayılı kararında bu durum şu şekilde ifade edilmiştir:
Davacı 20.12.19X7 tarihinde teslim aldığı zeytinleri (iki ve sekiz günlük) süreler içerisinde muayene edip ayıplı idiyse davalıya aytp ihbarında bulunması gerekirken hu lazimiye riayet edilmediğinden dolayı artık ayıp nedeniyle ödediğini geri isteyemez. Emtiayı ayıplı hali ile kabul etmiş sayılmak icaheder… ” (Moroglu/Kendigelen, I ürk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, İstanbul 2004, s. 59). Yine 19. HD’mn 13.5.1997 tarih ve 7124/4971 sayılı kararda da. “… Davalı malların tesliminden sonra yapağı … inceleme sonucu malların ayıplı olduğunu kontrol fişleriyle saptadığına göre TK’nın 25. maddesi uyarınca iki gün içinde ayıp ihbarında bulunması gerekirdi. Bu türede ayıp ihbarında bulunmayan davalı, mallan bu haliyle kabul etmiş sayılmalıdır…” hükmüne yer verilmiştir (YKD. C. 23. S. U, s. 1776). Dolayısıyla dava konusu ürünlerin bedelinin davalı (aralından ödenmesi gerektiği sonucuna varılmakladır.
2. Yine, yukarıda, mali inceleme bölümünde, tespit edildiği üzere, dava konusu ürünlerin bedelinin 7.120.00.-USD olduğu ve her iki tarafın licari defterlerinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Faturaya ilişkin TTK. m. 21/2 hükmüne göre: “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabuI etmiş saydır
Aynı şekilde ticari defterlerin delil olmasına ilişkin HMK. m. 222 hükmüne göre: Ticari defterlerin, licari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onaylan yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. …belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahihi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususla hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer ketin delillerle ispatlanmamış olması gerekir
Sözkontısu hükümler birlikte dikkate alındığında; davalının dava konusu faturaları tebliğ alarak yasa] süresi içeresinde faturalara itiraz etmemesi, usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerinin HMK. m. 222 hükmü uyarınca takdiri delil niteliği taşıması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; her iki tarafın ticari defterlerinde yer aldığı şekliyle davacının davalıdan dava konusu mallar nedeniyle 7.120,00-USD alacaklı olduğunun kabulü gerekir.
3. Davacının diğer bir talebi de icra inkar tazminatına ilişkindir, İÎK. m. 67/2 hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmcsi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine İtiraz çimesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek, haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması da yasal koşullardan değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı olarak, alacağın likit vc belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli şahit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi yerekmekte böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir. Borçlu yalmz başına ne kadar borçlu olduğunu tesbıl edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir (Y, 13. HD/nin E, 2003/3743. K. 2003/8165 sayı ve 23.6.2003 tarihlî karan).
Dava konusu alacak, fatura vc tica defler kayıtların adayandığından, alacağın likid. icra inkar tazminatı talebinin de, yerinde olduğunun kabul edilmesi gerekir, Yüksek Mahkeme vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde ifade etmiştir: İlK.nun 67/11. maddesine göre icra inkar tazminatının karar altına alınması için borçlunun itirazında haksız olması gerekir İcra takibi 2HJ.1999 tarihli faturaya dayanılarak yapılmıştır. Davalı faturaya itiraz etmediği gibi, ayıp ihbarında da bulunmamıştır. İcra takibi faturaya dayanılarak yapıldığından iktenmeyen miktarda bilinebilecek durumdadır. Bu durumda icra inkar tazminatı verme şartlarının oluştuğunu kabul zorunludur ” ifadelerine yer vererek bu hususu açıkça dile getirmiştir (Y. 15. HD.’nin L. 2002/1293, K. 2002/2703 sayı vc 21.5.2002 tarihli kararı). Dolayısıyla davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilme si de gerekmektedir,
SONUÇ;
a) Davalı tarafından dava konusu malların ayıplı olduğu vc ayıbın süresi içinde bildirildiği yönünde herhangi bir somut delil sunulmadığı,
b) Fatura vc ticari defterlerin ispat kuvveti dc dikkate alındığında, her iki tarafın ticari defterlerinde yer aldığı şekliyle davacının davalıdan dava konusu inallar nedeniyle 7 /20,00.-USD alacaklı olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle icra takibine yapılan itirazın yerinde olmadığı,
c) Davacı açısından icra inkar tazminatı talep etme şartlarının da oluştuğu. Şeklinde rapor tanzim edilmekle ;
Davalı yan 3.kişi tarafından ifa edilen taşıma işleminin davacı yanın sorumluluğunda kalacağına yönelik herhangi bir sözleşme ibraz etmemiş ,taşıma işinden davacının sorumlu olduğunu ispat edememiştir bu hali ile davacının deposundan ürünlerin çıkış tarihi olan 13/09/2019 tarihinin teslim tarihi olduğu ,ayıp ihbarının 20 gün sonra mail yolu ile yapıldığı, davacının ayıp iddiasına dayalı teslim edilen koli içerisinde ürünlerde kırılma, kopma, üretim plastik çapakları, kesim hataları ve imalat hataları gibi ayıpların açık ayıp niteliğinde olduğu anlaşılmakla;
Tacirler arasında satışa konu malın ayıplı çıkması halinde, alıcının yasal haklarını kullanabilmesi için 6762 sayılı TTK ‘nun25/3. (6102 sayılı TTK.’nun 18/1-c) maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur. Bu süreler, satılan malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise iki gün, açıkça belli değilse sekiz gündür.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanununun 200. maddesine (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine) göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 25/3. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 25/3. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 198. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlar Kanunun 198/3. maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacaktır.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 202 ve 203. maddelerinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
Ayıp ihbarının yasal sürede yapılıp yapılmadığını kimin kanıtlaması gerektiğini bulabilmek için hukukumuzda “ispat yükü”nün nasıl düzenlendiğine bakmak gerekmektedir.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.
İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır (1086 sayılı HUMK m. 238/1; 6100 sayılı HMK m.187/1).
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda davacı kendisine teslim edilen malların ayıplı olduğuna dair davacıya bildirimde bulunduğunu iddia etmiştir. Bu durumda, ayıp ihbarının yapıldığını ispat yükü davacı taraftadır. Davacı davalıya anılan sürelerde ihbarda bulunduğunu yazılı bir delil ile kanıtlayamamıştır. B.K.nun 207/3. maddesine göre, satıcının alıcıyı iğfal etmiş olduğu söz konusu olmadığı gibi, bu husus ispat edilmiş de değildir. Satın alınan malın 13/09/2020 tarihinde teslim edildiği ayıp ihaberının ise mail yolu ile 20 gün sonra yapıldığı ve de 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır hükmü uyarınca usulüne uygun yapılmadığı anlaşılmıştır.
Davalı taraf ayıp iddiasını süresinde ve usulüne uygun yapmadığı bu hali ile fatura bedelinden sorumlu olduğu davacının takibe konu asıl alacak 7.120,00 USD alacaklı olduğu ,davacının takipteki işlemiş faiz talebi yönünden ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 10.maddesinde “Aksine sözleşme yoksa ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.” hükmü bu hükümler gereğince, davacı alacaklının takip tarihi itibariyle işlemiş faiz talep edebilmesi için davalı borçluyu icra takibinden önce temerrüde düşürmüş olması gerektiği, 6098 sayılı TBK 117.maddesi uyarınca da davalının temerrüde düşürülmesigerektiği Borçlunun/davalının BK. 117. Maddesi uyarınca temerrüde düşürülmediği anlaşıldığından, alacaklının takip tarihinden itibaren işlemiş faiz talebinde bulunabileceği kanaatine varılmış ve İİK 67/2 uyarınca alacağın likit oluşu ve borçlunun itirazında haksız çıkması sebebiyle takip tarihindeki kur esas alınarak %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilerek (T.C.İSTANBULBÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ E.2017/580 K. 2018/137 ) ücreti vekalete yönelik ” Yine, yabancı para veya yabancı paranın Türk Lirası karşılığının tahsili amacıyla açılan davalarda vekalet ücreti, yabancı paranın dava açıldığı tarihteki Türk Lirası karşılığına göre, ancak hüküm tarihindeki tarife hükümleri dikkate alınarak takdir edilecektir “(T.C. YARGITAY 11. H.D.2015/9645 E. 2016/4426 K.) içtihat hükümleri uygulanarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Davalı borçlunun Bakırköy …. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın asıl alacak 7.120,00 USD üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Hüküm altına alınan asıl alacak 7.120,00 USD x T.T.K (5.75 = 40.940,00 TL) üzerinden davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
4- Arabuluculuk masrafı olan 1.320,00 TL’ nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5- 492 sayılı Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 2.796,61 TL karar harcından peşin alınan 494,94- TL harcın mahsubu ile bakiye 2.301,67- TL ilam harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
6-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 54,40 -TL başvurma harcı, 494,94- TL peşin harç 7,80TL vekalet harcı, 2.448,50- TL ( bilirkişi + posta) yargılama gideri olmak üzere toplam 3.005,64 – TL yargılama giderinin kabul (%99,83) red (%0,17) oranına göre hesaplanan 3000,53- TL’nin davalıdan tahsiliyle alınarak davacıya verilmesine,
7-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen nispi 6.122,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen nispi 67,28 – TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Kullanılmayan yargılama gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya verilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2020

Katip …
E-imzalıdır.

Hakim …
E-imzalıdır.