Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/948 E. 2019/1124 K. 12.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/948
KARAR NO : 2019/1124

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 10/12/2019
KARAR TARİHİ : 12/12/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının müvekkili şirkette 100.000 adet ve 100.000,00 TL nominal değerli pay sahibi olduğunu, dava dışı …. tarafından müvekkili şirkete Noter aracılığı ile gönderilen ihtarname ile davalı şirket ortağının 100.000 adet payını devraldığına ve bu paylar üzerinde davalı paydaş lehine rehin hakkı tesis edildiğini bildirerek devre şirket tarafından onay verilmesi ve paydevrinin ve rehin tesisinin şirket pay defterine kaydını talep ettiğini, bu ihtarnameye cevabi ihtarla cevap veren müvekkili şirketin devir sınırlamalarına ilişkin ana sözleşme ve TTK’da öngörülen haklarını muhafaza ettiğini bildirerek pay devrine ait sözleşme ile rehin sözleşmesinin gönderilmesini istediğini, ihtar üzerine pay devrine ait sözleşme ile rehin sözleşmesinin gönderildiğini, devir sözleşmesinin incelenmesinde devre konu pay için belirlenen 1.000.000,00 USD bedelin muvazaalı olduğu kanısına vardığını,bunun üzerine devre konu payın gerçek değeri olan 100.000,00 TL üzerinden şirketin diğer ortağı olan … AŞ hesabına devralınması konusunda davalıya teklifte bulunulduğunu ve buna bağlı olarak da pay devri ve rehne onay talebinin şirket ana sözleşmesinin 6. maddesine göre ret edildiğinin bildirildiğini, ancak taraflar arasında devre konu payın gerçek değeri yönünden ortaklar arasında mutabakatsızlık oluştuğundan TTK 493/5 maddesi gereğince devre konu payın gerçek değerinin mahkeme aracılığı ile yapılması konusunda iş bu davanın açılması gereği doğduğunu ileri sürerek TTK 493. maddesi gereğince davalının şirkete sahip olduğu 100.000 adet payın gerçek değerinin mahkeme tarafından tespitini talep etmiştir.
Dava, TTK 493. MaddesineDayalı Devre Konu Payın Gerçek Değerinin Tespiti isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere TTK 493. maddenin kenar başlığı ” 2. Borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar, a) Red sebepleri” olup maddenin kendisinde:”(1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri yada üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir.
(2) Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur.
(3) Bundan başka, devralan, payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmezse şirket, devrin pay defterine kaydını reddedebilir.
(4) Paylar; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir.
(5)Devralan, paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu hâlde mahkeme şirketin karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Değerleme giderlerini şirket karşılar.
(6)Devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş sayılır.
(7) Esas sözleşme devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramaz.” hükmü yer almaktadır.
Kanunun tasarı gerekçesinden de yararlanarak madde hakkında açıklamalara gelince:
Maddenin Birinci fıkraya göre bir anonim şirket borsaya kote edilmemiş bulunan payların (pay senetlerinin) devrine kural olarak onay vermekle yükümlü tutulmuştur. Ancak iki halin gerçekleşmesi halinde devre onay vermeyi reddedebilir: Bunlardan birincisi ” Esas sözleşmesinde öngörülmüş bir haklı sebebe dayanarak” İkincisi ise ” Devreden kişiye, devre konu payları/pay senetlerini, başvurma anındaki gerçek değeri ile kendi veya diğer paysahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek.
Anonim şirkete, devre konu olan pay senetlerini gerçek değeri üzerinden devralma önerisinde bulunabilme olanağının tanınması, ona, haklı sebepler yanında, sağlanmış, uygun görmediği devirlerden kurtulabilme olanağıdır. Uluslararası uygulamada ve öğretide escape clause (kaçış, kurtuluş klozu) diye anılan bu hüküm kişisel unsurları öne çıkan anonim şirketlerde, (aile anonim şirketi, tek kişilik anonim şirket, iki gruptan oluşan anonim şirket ve genel olarak kapalı anonim şirket gibi) şirketin yabancılaşmasını veya niteliklerini kaybetmesini önleyen bir etkin araçtır. Bu aracın kullanılabilmesi için esas sözleşmede hüküm bulunması gerekmez.
Maddenin ikinci fıkrası, birici fıkrasında öngörülen haklı nedenin neler olabileceğini açıklamaktadır. Birinci kural şudur: Anonim şirket her türlü haklı görülebilecek sebebi “haklı sebep” olarak esas sözleşmesine koyamaz. Haklı sebepler ikinci fıkrada belirtilen, yani kanunen gösterilmiş olan kategorilerden birine girmelidir. Ayrıca esas sözleşmede 493 üncü maddenin ikinci fıkrasına göndermede bulunmak yeterli değildir. Haklı sebep kanundaki haklı sebeplere uygun bir şekilde somutlaştırılmalıdır. İkinci kural ise şöyle ifade edilebilir: Birinci fıkrada öngörülen onayın reddi sebepleri sadece pay senedinin hukukî bir işlemle devri hali için geçerlidir. Kanunî devir (geçiş) hâllerinde dördüncü fıkra uygulanır. Hukuki bir işlemle yapılan pay devirlerine şirketin onay vermemesi halinde devir geçersizdir. Hükümde “devreden”in merkez alınması bu ilke gereğidir. İlke TTK 494 üncü maddenin birinci fıkrası hükmünde açıkça ifade edilmiştir.
Anonim şirketin pay senetlerini kendi hesabına alabilmesi için 379 ve devamında yer alan hükümlerdeki şartların varlığı gerekli değildir. Bu haldeki iktisabı 381 inci maddenin kapsamında kabul etmek veya 379 uncu ve devamı maddelerde öngörülenlere ek bir istisna olarak değerlendirmek de mümkündür. Çünkü kanun 379 uncu ve devamı maddelerinden bağımsız olarak şirkete kendi hisse senetlerini iktisap etmek olanağını tanımıştır. Paysahipleri veya üçüncü kişi hesabına devralmada ise herhangi bir şart ve sınırlama yoktur. Devrin önlenebilmesi, söz konusu bedelin ödenmesine bağlıdır.
Maddenin üçüncü fıkrasına göre anonim şirket, devreden kişiden devralanın bir beyanını kendisine sunmasını isteyebilir. Devralan bu beyanında, pay defterine kaydını istediği payları (pay senetlerini) kendi adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmelidir. Bu beyan ile ikinci fıkradaki haklı sebeplerin dolanılmasının olabildiğince–engellenmesi amaçlanmıştır. Başka bir deyişle, anonim şirketin ileri sürebileceği bir haklı sebebi tarafların muvazaa ile hatta inançlı bir işlemle aşmaları, hükme aykırıdır. Beyanın doğru olmadığı daha sonra anlaşılırsa, şirket 500 üncü maddeye dayanarak kaydı (bir mahkeme kararına gerek olmaksızın) pay defterinden silebilir. 500 üncü maddeyi tartışmasız uygulayabilmesi için, yönetim kurulunun devralandan beyanını yazılı olarak vermesini isteme hakkı vardır.
Bu hüküm 492 nci maddenin “esas sözleşmeyle sınırlama” yan başlığı altında yer almasına rağmen bütün bağlı nama yazılı paylara ve esas sözleşmede öngörülmemiş olsa bile uygulanır.
Maddenin dördüncü fıkrasına kanuni geçiş (devir) hallerine ilişkindir. Fıkrada sayılan geçiş hâlleri sınırlı sayı (numerus clausus) değildir. Anılan hallerde anonim şirket kural olarak onay vermekle yükümlüdür. Ancak ve ancak, şirket söz konusu pay senetlerini gerçek değeri üzerinden almayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir. Bu hüküm hisse senetlerinin anonim şirket tarafından alınmasını öngörmektedir. Bu hüküm TTK 494. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde kanuni geçiş hallerinde şirketin 1. fıkrada öngörülen ana sözleşmede öngörülen önemli bir ileri sürerek onay vermeyi ret etmesi mümkün değildir.
Maddenin beşinci fıkrası ve altıncı fıkrası değer ihtilaflarını ortadan kaldırmak amacıyla öngörülmüştür.
Maddenin Yedinci fıkrası ise devredilebilirlik şartlarının ağırlaştırılmamasına ilişkin konulmuştur.
TTK 494. maddesinde ise hisse devirlerinin kanuni hükümleri düzenlenmektedir. Maddenin 1. fıkrasına göre hukuki bir işlemle yapılan pay devirlerine, şirketin onay vermemesi halinde, pay devri geçersizdir ve pay ve paylara ait haklar devredene ait olmaya devam eder. Ancak bu onay vermeme işleminin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla iptali için dava açılması mümkündür. Maddenin ikinci fıkrası ise kanuni devir ( geçis ) hallerini düzenlemektedir. Kanuni geçişlerde geçen payın hukuki sonuçları ayrı düzenlenmiştir. Maddenin 3. fıkrası ise şirketin onaylamaya ilişkin istemi karara bağlaması için üç aylık süre öngörmüş ve bu duruma sonuçlar bağlamıştır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere TTK 493/5. maddesine istinaden açılacak payın gerçek değerinin tespiti davasını ancak devralan açabilir. Şirketin böyle bir dava açması mümkün değildir. Çünkü payın satılması halinde maddenin 1. fıkrası uygulanacağından şirkete verilen yetki yalnız satışa onay verip vermemekten ibaret olup, onay vermediği takdirde, satış işlemi geçersiz olacağından pay satana ait olmaya devam edecektir. Şirketin onay vermemesi üzerine pay sahibinin satışa ilişkin önceki iradesinden yararlanarak payı kendisi veya önerdiği 3. kişinin elde etmesini sağlaması kanuni düzenlemeye göre mümkün değildir. TTK 493/5. maddesinde öngörülen değer tespitine ilişkin dava, ancak aynı maddenin 4. fıkrasında söz konusu olana kanuni devirler için söz konusudur ve dava hakkı da açıkça devralana (kanunen geçene) tanınmıştır. Dolayısı ile TTK 493/1. maddesindeki haller için şirkete değer tespiti davası açma hakkı verilmediğinin kabulü gerekmektedir.

Her ne kadar öğretide öğreti de “TTK 493/5. maddesindeki kapsama sadece özel iktisap halleri giriyor gibi görünse de, hükmün, hukuki işlemle gerçekleşen devirlerde de uygulanacağına kuşku duymamak gerekir.” görüşü savunulmakta ise de az yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüşün kabulü mümkün değildir.
Somut olayda şirket ortağı davalının payını dava dışı 3. kişiye satım sözleşmesi ile devrettiği, devrin şirket pay defterine işlenmesi talebinin davacı şirket tarafından şirketin diğer ortağı adına satın alınması teklifiyle ret edildiği, bu durumda TTK 494/1. maddesi gereğince devrin geçersiz hale geldiği ve pay ve paya davayı hakkarın devredene ait olmaya devam ettiği, bu aşamadan sonra şirketin geçersiz hale gelen devir iradesine dayalı olarak TTK 493. maddesine göre değer tespiti davası yolu ile payı kendisi veya 3. kişiye geçermesinin hukuken mümkün bulunmadığı, somut olayda kanuni geçiş söz konusu olmadığından devralanın dahi böyle bir dava açmasının mümkün bulunmadığı, değer tespiti davasının ancak ve ancak kanuni iktisap hallerinde ve şirketin payı edinen kişiye payın gerçek değeri ile devralmayı önermesi halinde devralanın payın gerçek değerinin tespiti için dava açmasının mümkün bulunduğu, şirketin bu hususta dava açma yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Hal böyle olunca iş bu davada davacı yönünden “dava takip yetkisinin bulunması” dava şartı eksikliği bulunduğu sonucuna varılmış ve aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın dava takip yetkisi dava şartı eksikliği nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın taraflara tebliğine, masrafının mevcut avanstan karşılanmasına
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/12/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …