Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/939 E. 2021/1162 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/939 Esas
KARAR NO : 2021/1162

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/10/2017
KARAR TARİHİ : 14/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :13/01/2022
Davacı vekili tarafından açılan İtirazın İptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kereste ticareti yaptığını ve davalı- borçluya mal sattığını fakat bedelini alamadığını müvekkilinin alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu belirterek, davalı-borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline, takibin devamına, davalının % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:Davalı davaya cevap dilekçesi sunmamış, davalı vekili duruşmadaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ürün satışından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; icra takibine konu taraflar arasındaki ticari ilişkisi kapsamında davacının davalıya vermiş olduğu ürün satışı karşılığında alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne kadar olduğu hususlarındadır.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası aslı celp edilmiş, incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı toplam 28.058 TL’nin tahsili için ilamsız takip talebinde bulunulduğu, süresinde itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü yazı cevabı ve tarafların BA ve BS formları, davacı tarafça sunulan müşteri çek giriş iade bordro dökümleri incelenmiştir.
Davacı vekili tarafından 2004 Sayılı İİK’nun 67. Maddesi uyarınca yasal bir yıllık hak düşürücü süre içinde davalının itirazının iptali için dava açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılması için mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, 28/06/2018 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; Davacı yanın ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliğinin bulunması, ticari defter kayıtları ile müstenidatı belgelerin birbirleriyle ve BS formlarıyla uyumlu olduğu, davalı yanın duruşmalara ve incelemeye iştirak etmemesi, ticari defterlerini sunmaması nedenleriyle davalı yanın davacı yana karşı 23.232,64 TL borçlu olduğu, ancak takip talebiyle bağlılık ilkesi gereğince davacı yanın 23.067,62 TL talep edebileceği, Davacı yanın takip tarihi itibariyle 3095 sayılı kanuna göre değişen oranlara faiz talep edebileceği, tarafların, inkâr tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin Mahkemenin takdiri içinde kaldığı, kanaati bildirilmiş, mahkememizce davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesi .. esas … karar sayılı kararında; “Davacı, davalı ile aralarındaki alım satıma dayalı ticari ilişkinden dolayı davalıdan cari hesap bakiye alacağının olduğunu iddia etmiş, davalı ise davaya cevap vermeyerek davayı inkar etmiştir. İlk derece mahkemesince, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının incelenen 2014 yılı kayıtlarına göre, davalının 2013 yılından 18.902,28 TL alacaklı olduğu, 2014 yılında davalıya 90.934,93 TL tutarında 14 adet fatura düzenlendiği karşılığında 66.890,00 TL tahsilat yapıldığı, yıl sonu itibari ile davalının 5.142,65 TL borçlu olduğu, 2015 yılı ticari defterlerinde, 2014 yılından 5.142,65 TL davalının borcunun geldiği, 2015 yılında davalıya 1.763,99 TL tutarında 3 adet fatura düzenlendiği, 18.090,00 TL tutarında karşılıksız çıkan 2 adet çekin iade edildiği, 1.764,00 TL tahsilat yapıldığı ve yıl sonu itibariyle davacının davalıdan 23.232,64 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Ne var ki, davacı tarafça davalının ödemesi olarak ticari defterlerine işlenen ve sonradan karşılıksız olduğundan bahisle davalıya iade kaydıyla davalı adına cari hesaba borç olarak işlenen sözkonusu çeklerin davalıya iadesine ilişkin dosyada herhangi bir belgeye rastlanılmadığı gibi, bu konuda mahkemece herhangi bir araştırma yapılmadığı….” gerekçesi ile bozulmuştur.
İstinaf bozma ilamından sonra davacı vekili tarafından İstinaf ilamında belirtilen iki adet çekin karşılıksız çıkması sebebiyle çeklerin … ve …’a iade edildiğine dair müşteri çek giriş iade bordro dökümü dosyaya sunulmuştur.
Dosyada davalı tarafın 2014-2015 yılı ticari defter kayıt ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş, davalı şirket ticari defterlerini sunmadığı için bilirkişi incelemesi yaptırılamamıştır.
Mahkememizin 08/07/2021 tarihli duruşma tutanağının 3 ve 4 nolu ara kararları ile davacı ve davalının isticvap edilmesine karar verilmiş, davacı isticvabında; “1992 yılından beri ben … ve kardeşi … ile birlikte ticari iş yapıyordum, ben bunlara mobilya malzemesi veriyordum, davalı kardeşi ile birlikte mobilya üretiyordu, ben malzeme verdikçe davalı tarafta bedelini elden ödüyordu, ancak 2015 yılından itibaren verdiğim mallara karşılık alacağımı alamadım, … e ulaştığımda kendisi ayrılmıştı, … e borcunu öde, durumun yoktu taksit taksit öde dedim, ancak …. borcunu ödemedi, borcuna karşılık 2 adet çek vermişti, ancak bunlar karşılıksız çıkınca bu çekleri … ve … a iade ettim, … ve … … in birlikte çalıştığı şahıslardır, borcu tam olarak hatırlamıyorum, Avukatımın takibe koyduğu miktar kadar alacağım vardır, ödenmemiştir, ben malları teslim ettim, ben işimde yüksek cirolar yapıyorum, yüksek vergi ödedim, benim alacağım olmasa böyle bir takip yapmaya tenezzül etmem.” demiştir.
04/02/2015 tarihli müşteri çek giriş iade bordro dökümünde imzası bulunan ve bu nedenle bilgisi alınan … beyanında; “2004 ve 2016 yılları arasında davalı abim … ile birlikte çalışıyorduk, marangozculuk yapıyorduk, malzemeleri davacıdan alıyorduk, başka yerlerden de alıyorduk, davacıdan aldığım mal karşılığı ödemelerimizi elden de ödüyorduk, çek yoluyla da ödüyorduk, ya da kart yoluyla ödüyorduk, davacıya ihtiyaç halinde siparişle ben de veriyordum, abim de veriyordu, o an atölye de olan başkası da veriyordu, … dayımızın oğlu olup, bizim atölyede kendi adına çalışıyordu, … kendi adına çalışıyordu, bize çalışmıyordu, onun iade aldığı çeke ilişkin bilgim yoktur, … ın davacıdan kendi işi için mal alıp almadığını bilmiyorum, benim iade aldığım 20/01/2015 keşide tarihli, 9.000 TL bedelli çeki aldığımız mal karşılığında davacıya teslim etmiştik, ancak çek karşılıksız çıkınca ben geri iade aldım, o sırada abim ile birlikte çalışıyordum” demiştir. … e 04/02/2015 tarihli müşteri çek giriş iade bordro dökümü gösterildiğinde; ” Çeki teslim alan olarak görülen … benim imza da bana aittir” demiştir. … e 03/01/2015 tarihli müşteri çek giriş iade bordro dökümü gösterildiğinde; “… ın teslim aldığı çeke ilişkin bir bilgim yoktur, burada duydum, çeki niçin teslim aldığını bilmiyorum” demiştir.
Davalı isticvabında; “Ben mobilya işi yapıyorum, davacı ile 1994 ve 2013 yılları arasında ticari iş yaptım, kendisinden mobilya üretimi için sunta gibi mobilya malzemesi alıyordum, ancak 2013 yılından sonra iş yapmadım, benim yanımda çalışan kardeşim … 2013 yılından sonra davacı ile iş yapmış, dava konusu fatura tarihlerine bakıldığında bu faturaya konu malları ben almadım, davacı tarafından iade edilen çekleri de ben almadım, bunları kardeşim … davacıya vermiş, … ve … benim iş yerimi kullanarak kendi adlarına iş yapıyorlardı, … benim adıma hiç çalışmadı, kardeşim … ile 2004 yılından 2012 yılına kadar ortak iş yaptık, ancak 2012 yılından sonra ben işi tamamen bıraktım, ben davacı ile birebir görüştüğümde davacı … ın kendisine borcu olduğunu … ın üzerine mal varlığı olmadığı için faturaları benim adıma düzenlediğini ve icra takibine geçtiğini söyledi, ben davacıya çek vermedim, kardeşim ve … ın geri iade aldığı karşılıksız çeklerden haberim yoktur, benim davacıya borcum yoktur, davacı ile ticari ilişkimiz olduğu dönemlerde ödemeleri nakit ve çek ile yapıyorduk, müşteri çeki veriyorduk, müşteri çeki verdiğimiz için açık fatura gönderiyorduk, davacı bu faturaları doldurarak istediği meblağı üzerine yazabilir, … ile çalıştığımız dönemde davacıya olan borcumuzu nakit ve çek olarak ikimizde davacıya götürüyorduk, ancak … daha çok götürüyordu, ben … ı daha çok ön planda tutuyordum, ben alınacak mal listesini ofiste hazırlıyordum, sipariş vermek için genelde … ı gönderiyordum, ancak benim de sipariş verdiğim oluyordu, davacının bana dediğine göre … ın davacıya verdiği çeklerin karşılığı çıkmayınca mal almak için atölyesine gelen … a çeki vermiş, … a teslim edilmek üzere vermiş, kardeşim … kendi adına iş yaparken benim ticari defterlerimi kullanmış, büromu da kullandığı için bundan haberim yoktu, … ile de ortak iş yapmıştır, ayrıca daha önce davacıya vermiş olduğumuz çeklerden ciro ettiğim de oluyordu, etmediğim de oluyordu, davacı ile ticari ilişkimiz sıkı idi, aradığımda bir kamyon mal gönderdiği de oluyordu, defter ve belgelerimi bulamadığımız için ibraz etmedik” demiştir.
6100 Sayılı HMK’nun “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1)
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” Hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı taraf davalı tarafa faturalara konu ürünlerin teslimi sözleşmesinden kaynaklı olarak ürünleri teslim ettiğini, ancak davalı tarafından bu ürünlerin bedelinin ödenmediği ileri sürülmüştür. Mahkememizce taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından 6102 Sayılı TTK’nun 83 ile 85 ve 6100 Sayılı HMK’nun 222’nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve davacının incelemeye konu ticari defterlerinin yasal şartları taşıdığı ve davacı lehine delil niteliğinin olduğu bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiştir. Davalı taraf ticari defterlerini inceleme için sunmamıştır. Taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı fatura ve ticari defter ve ticari kayıtlar içeriği ile sabittir. Tarafların BA ve BS formlarının karşılaştırmasında da davacı tarafça bildirilen tüm faturaların davalı tarafçada BA formlarında bildirildiği tespit edilmiştir. Davalının davacı tarafından düzenlenen faturaları BA formlarında bildirmesi sebebiyle kural olarak dava konusu faturalardaki ürünleri teslim aldığını kabul anlamına gelmektedir. Davacı tarafından dava konusu faturalardaki ürünlerin davalıya teslim edildiğinin BA ve BS formları ile ispatlanmıştır. Davalı tarafından davacıya ödeme için 30/12/2014 tarihli 9.090,00-TL bedelli ve 20/01/2015 tarihli 9.000,00-TL bedelli iki adet çek verilmiştir. Ancak söz konusu çekler davacı tarafından müşteri çek giriş iade bordrosu ile davalının kardeşi olan … ve davalının kuzeni …’a iade edilmiştir. Bu belgenin sunulması üzerine davalı tarafından çeki iade alan kişilerin müvekkili ile alakasının olmadığını ve çeki müvekkilinin iade almadığını ileri sürmüştür. Ancak …’in beyanlarında davacı ile davalının aralarındaki ticari ilişkinin devam ettiği dönemde abisi olan davalı ile birlikte iş yaptıklarını, …’ın da atölyelerinde kendi işini yaptığını, mal siparişini atölyede bulunan herkesin verdiğini, …’ın da vermiş olabileceğini, çek götürüp getirmiş olabileceğini, kendisinin iade aldığı çeki abisi ile birlikte iş yaptığı dönemde karşılıksız çıkması sebebiyle iade aldığını beyan etmiştir. …’a ulaşılamaması sebebiyle ve dosya kapsamı itibariyle dinlenmesinin esasa etkili olmayacağı anlaşıldığından dinlenmemiştir. Ancak …’in beyanlarından atölyede … kendi işini yaptığı kabul edilse bile ihtiyaç halinde davalı adına sipariş verdiği, çek veya ödeme götürüp getirdiği kanaatine varılmış ve davacı defter ve belgelerinde davalıdan alındığı sabit olan çeklerin davalı adına adı geçen şahıslara iade edildiği kanaatine ulaşılmıştır ve davalı tarafın savunmalarına itibar edilmemiştir. Davacı, … ile iş yapmadığını beyan etmiştir ve dava konusu çeklerin Bülent’in işi için alındığı ve iade edildiği davalı tarafça ispatlanamamıştır. Davalı tarafça bu çek bedellerinin davacıya ödendiğini ispatlar delil dosyaya sunulmamıştır. Davacının alacaklı olduğu hususu tarafların birbiri ile örtüşen BA ve BS formları, tanık ve taraf beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile sabit olduğundan asıl alacak yönünden davanın kabulüne, takipten önce davalı tarafa temerrüte düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin reddine, davacının alacağının davacının ticari defter ve belgeler ve faturalar ile belirli ve likit olduğu anlaşılmakla davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE;
-Davalı borçlunun Bakırköy …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasındaki takibe yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 23.067,62-TL asıl alacak üzerinden kaldığı yerden aynen devamına, işlemiş faiz talebinin reddine,
-Hüküm altına alınan asıl alacağın % 20 oranında (4.613,52-TL) icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 1.575,74 TL nispi karar harcından daha önce mahkememiz dosyasına yatırılan 338,89 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.236,85 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini davada vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar ve tarifenin 13/1 maddesi dikkate alınarak takdir edilen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı kendisini davada vekil olarak temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen miktar ve tarifenin 13/2 maddesi dikkate alınarak takdir edilen 4.990,38 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 338,89 TL peşin harç olmak üzere toplam 370,29 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan ( haklı çıkmış olduğu orana göre ) 582,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan ( haklı çıkmış olduğu orana göre ) 45,36 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacının ve vekilinin ve davalı ve vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı.14/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.