Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/869 E. 2021/109 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/869
KARAR NO : 2021/109

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 14/11/2019
KARAR TARİHİ : 03/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … ile kardeşi … ‘nın 26 Aralık 2003 tarihli Şirket Ana sözleşmesi ile sermayesi 5 Milyar TL olan (4.5 Milyar TL …’a, kalanı …’ya ait olmak üzere) …’ni kurmuş olduklarını, daha sonra 29.03.2004 tarihli … ile şirket sermayesi 90 Milyar TL’si …’a ait olmak üzere 100 Milyar TL’ye yükseltildiğini, 20.10.2009 tarihli … ile 750.000 TL’ye çıkartılmasına karar verildiğini, 31.07.2015 tarihinde ise 750.000 TL’den 1.500.000 TL’ye çıkarılmış olduğunu, … ‘nın, Beyoğlu …. Noterliğinin 04.06.2009 tarihli … Y. No lu ve … Y. No lu hisse devir sözleşmeleri hisselerinden %90’ını …’a, %10’unu ise annesi müvekkili …’ya devrederek ortaklıktan çıktığını, devirler sonucu, şirketin 05.06.2009 tarihli … ile devirleri pay defterine işlemiş ve şirketin hisselerinden % 99’u …’a, % 1’i …’ya ait hale geldiğini, … ‘ın, Bakırköy …. Noterliğinin 15.5.2018 tarih ve … Y. No lu ‘Limited Şirket Pay Devri sözleşmesi’ ile şirkette ki 750.000 TL değerinde ki hissesini … isminde ki kişiye devrettiğini, iş bu devir müvekkilinin katılmadığı ve haberdar olmadığı 12 Haziran 2018 tarihli … ile şirket tarafından kabul edildiğini, hisse devir alan …, devraldığı hisselerini K.Köy …. Noterliğinin 11.10.2018 tasdikli ve … Y. No lu 31.10.2018 … ile kabul edilen devir ile …’a devrettiğini, yine iş bu devirden ve …’den müvekkilinin …’ye katılmadığı gibi haberdar olmadığını, bu nedenlerle öncelikle yapılan hızlı ve hileli devirlerin devam etme olasılığı, bu şekilde taraflar arasında husumet ve ihtilafların doğma olasılığı, devrin yoklukla malul olması dikkate alınarak huzurda ki davada verilecek hükmün kesinleşmesine kadar geçerli olmak üzere; Şirket hisselerinin, ana sözleşmenin 13. Maddesine aykırı, müvekkil onayı olmayan her türlü devri, temliki, rehnini, hisse üzerine konulacak her türlü iradi tahditleri önleyici HMK.389 vd. Maddeleri uyarınca ihtiyat-i tedbir kararı verilmesine, şirket hissedarlarından …’ın davalı şirkette ki hissesinin bir kısmını önce …’a, bu kişinin de …’a devretmesi, bu devirlerin şirketçe kabul edilip pay defterine işlenmesi karşısında; devrin, TTK 577. Maddesinde zikredilip ana sözleşme gereğince tüm hissedarları bağlayıcı hükme aykırı olarak müvekkilinin kanun ve ana sözleşmeden kaynaklı hakkını ortadan kaldırması nedeniyle; davalı şirketin, 12.06.2018 ve 31.08.2018 tarihli Ortaklar Genel Kurul Kararının , TTK. 622. Maddesi yollamasıyla TTK.447. maddesi uyarınca yoklukla malul olduğunun tespitine; Ortaklar Kurul Kararlarının batıl olması nedeniyle bu kararlara dayanılarak yapılan Ticaret Sicilinde ki 27.06.2018 ve 16.10.2018 tarihli tescil işlemlerinin ve de Şirket pay defterine yapılan hisse devir kayıtlarının ayrı ayrı iptaline; Pay defterinin hisse devir öncesi haline getirtilmesine; Tescili gerekenlerin ayrıca tesciline; tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmış, ancak davalı taraf cevap dilekçesi vermemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; genel kurul kararının esas sözleşmede öngörülen nisaplara uygun olmaması nedeniyle yokluğunun tespiti istemine ilişkindir.
İptal edilebilirlik ve butlan hallerinin yanı sıra, genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de yokluktur. Genel kurul kararlarının yokluğu, bir kararın meydana gelmesi için kanunun öngördüğü unsur ve şartların hiçbirisinin mevcut olmaması durumunda gerçekleşen sakatlık halidir. Bir başka deyişle, bir kararın doğabilmesi için uyulması gerekli bulunan kurucu-şekli nitelikte emredici hukuk kurallarına aykırılık halinde söz konusu olan durumdur. Bu sakatlık hali şekil ve usul hakkındaki emredici hükümlere aykırı kararlar hakkında uygulanmakta ve bu şekilde alınan kararlar “yok” sayılmaktadır. Kurucu unsurlar olan “kurul” ve “karar”ın birlikte bulunmadığı bir genel kurul kararının, artık genel kurulca alınmış bir karar niteliğinde değil, ancak orada bulunan pay sahiplerindeki “hakim fikir”in belirlenmesi niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir. İlk olarak genel kurul toplantısının yapılması, ikinci olarak da toplantıda karar alınmasıdır. Bunlardan birisinin eksik olması halinde, karar baştan itibaren yoktur. Genel kurul toplantıya davet edilmeden karar alınmış ise, çağrısız genel kurul toplantısında bütün paysahipleri hazır olmadığı halde karar alınmış ise, genel kurul toplantısına sadece belirli paysahipleri çağrılmış ise, toplantıya davette toplantı yeri yanlış gösterilmiş ise, bir genel kuruldan sözedilemeyeceği için karar da yoktur. Ayrıca toplantıya yeterli paysahibinin katılmaması sebebiyle toplantı veya karar yeter sayılarının (şeklen, görüntüde dahi) oluşmadığı hallerde de alınan kararlar açısından yokluk durumu söz konusu olur (Güzin Üçışık/Aydın Çelik, Anonim Ortaklıklar Hukuku, C. I, Ankara 2013, 336-337).
Buna karşılık, karar alındığı sırada hak sahibi olup olmadığı tespit edilemeyen bir takım kişilerin, aslında genel kurula katılma veya oy hakkından yoksun bulunmalarına karşın, genel kurul sırasında bu husus anlaşılmadığından bunların karara katıldığı hallerde alınan kararların iptal davasına konu edilmesi gerekir. Çünkü bu halde görüntüde şekli kurucu unsurları bulunan bir kararın varlığı söz konusudur. Aynı şekilde toplantıya davet, yetkisiz kişiler tarafından yapılmışsa ya da davet usulüne uygun yapılmamışsa, bir başka deyişle usulsüz de olsa bir davetin varlığından sözedilebiliyorsa alınan genel kurul kararlarının hukuki sonucu iptaledilebilirliktir (Üçışık/Çelik, s. 337-338). Somut olayda, genel kurul toplantısına ilişkin gündem maddesinini oluşturularak çağrıda bulunulması, yapılan çağrı sonucunda pay sahiplerinin genel kurula katılarak gündem maddelerini oylamaları ve bir takım kararlar almaları nedeniyle, genel kurul kararları için şeklen de olsa kurucu unsurlar olan “kurul” ve “karar” birlikte bulunduğundan alınan kararların yokluğundan sözedilemeyeceği sonucuna varılmaktadır .
Yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptaledilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre: “a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, … iptal davası açabilir”.
Sözkonusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak paysahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir. Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren paysahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak,
– usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması,
– gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması,
– genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi,
– genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları,
– müktesep hakların ihlal edilmiş olması,
hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda, iptal davası açabilir (Üçışık/Çelik, s. 366 vd.).
Ancak genel kurul kararlarının iptaline ilişkin TTK. m. 445 uyarınca yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı kararlara karşı iptal davası açılabilir. Dolayısıyla anılan kararların iptalinin sağlanabilmesi için bu kararların kanun, anasözleşme veya afaki iyiniyete aykırı olması da gerekir. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: “…TTK.nun 381 maddesinde yazılı olduğu üzere toplantıda alınan kararların yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddia ve ispat edildiği takdirde iptale karar verilmesi mümkün bulunmaktadır. Sadece usulsüz çağrıya dayanılarak açılan davada iptal kararı verilemiyeceğinden davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir…” (Y. 11. HD.’nin E. 1991/6466, K. 1993/563 sayı ve 01.02.1993 tarihli kararı).
Somut olayda, dava konusu şirketin hisselerinin devri için şirket ortaklarının ¾’nün onayının gerekli olduğu, onay veren ortakların sermayesinin de şirket sermayesinin en az ¾’nü oluşturması gerektiğine ilişkin esas sözleşmede hüküm konulduğu görülmektedir. Yukarıda da ifade etmiş olduğumuz üzere, yokluk ve butlan ancak kanunda öngörülen nisapların ve diğer hükümlerin ihlal edilmesi halinde sözkonusu olabileceğinden, esas sözleşmede öngörülen nisaplar paysahiplerinin menfaatlerini korumaya yönelik hükümler olduğundan bir an için sözleşmede öngörülen devre ilişkin nisap hükmünün ihlal edildiği kabul edilse dahi yokluk ve butlan durumundan söz edilemeyecektir. Somut olayda, genel kurula katılarak red oyu kullanmadığından ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmadığından, alınan kararın iptali talep edemeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Esasen incelenmesi gereken diğer hususta davacının dayandığı esas sözleşmenin 6102 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önceki 2003 tarihli olmasıdır.
Bir kısım maddeleri hariç olmak üzere genel olarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’u (kısaca TTK ) ile yine aynı tarihte yürürlüğe giren 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’u ( kısaca UK ) bir kısım şirketlere sözleşmelerini TTK’na uyumlu hale getirilmesini temin açısından anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ile yöneticilerine, limited şirket müdür veya müdürlerine kanuni bir görev olarak vermekte, aksi taktirde TTK’nun 553 maddesi uyarınca şirkette oluşacak zararlardan sorumlu tutmaktadır.
Aşağıda belirtilen kanun hükümleri anonim şirket esas sözleşmesinin, limited şirket, şirket sözleşmesinin kanuna uyumlu hale getirilerek değiştirilmesini emretmektedir. Böyle bir emir sonucu TTK’nun 453 maddesi uyarınca yönetim kurulu, yönetici veya limited şirket müdürünün yapması gereken değiştirilecek mevcut hükümlerle birlikte, şirket organları tarafından hazırlanacak değişiklik taslağının 414 madde gereği ilanını yaparak kanunda belirlenen süre içinde genel kurullarını yaparak şirket sözleşmelerini değiştirmekten ibarettir. 6103 Sayılı Kanun’un Esas sözleşme başlıklı 22 maddesi uyarınca, Anonim şirketler esas sözleşmelerini ve limited şirketler şirket sözleşmelerini, TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on iki ay içinde Türk Ticaret Kanunuyla uyumlu hale getirmek zorundadırlar. Bu süre içinde gerekli değişikliklerin yapılmaması halinde, anonim şirket esas sözleşmedeki ve limited şirket, şirket sözleşmesindeki düzenleme yerine TTK’nın ilgili hükümleri uygulanacağı öngörülmüştür. Kolaylık sağlaması açısından UK’nun 20/2 maddesine göre anonim şirket esas sözleşmesini ve limited şirket sözleşmesini TTK’na uyumlu hale getirmek için yapılacak genel kurullarda ( 01.07.2013 tarihine kadar yapılacak genel kurullarda ) toplantı nisabının aranmadığı da düzenlenmiştir. Bu sürenin ( 01.07.2013 tarihinin) geçirilmesinden sonra yapılacak genel kurullardaki sözleşme değişiklerinde Türk Ticaret Kanununun genel kurulun toplantı ve karar nisaplarına ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
TTK’nun 340’ncı maddesinin 1 fıkrası anonim şirket, 579 maddesinin 1 fıkrası ise limited şirketler için emredici hükümleri düzenlemekte olup, anonim şirketler esas sözleşmesindeki, limited şirketler, şirket sözleşmesindeki var olan TTK’nun emredici hükümlerine aykırılıkların mutlaka giderilerek TTK’na uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Sözleşmelerde var olan emredici hükümlere aykırılıklar yok hükmündedir.
Bir anonim şirketin esas sözleşmesinde veya bir limited şirketin şirket sözleşmesinde genel kurulun toplantı ve karar nisaplarına, madde numarası belirtilerek veya belirtilmeksizin 6762 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüşse, bu şirketler TTK’nun yürürlüğe girmesinden itibaren on iki ay içinde anonim şirketler esas sözleşmelerini ve limited şirketler şirket sözleşmesini değiştirerek, TTK’na uyumlu düzenleme yapmak zorundadırlar. Aksi halde, bu sürenin geçmesiyle TTK’nun genel kurulun toplantı ve karar nisaplarına ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Sadece bu oniki ay içinde yapılan genel kurullarda 6762 sayılı Kanunun genel kurulların toplantı ve karar nisapları hakkındaki hükümleri uygulanır. Bir esas sözleşmede esas sözleşme değişikliklerine ilişkin olarak 6762 sayılı Kanunun 388 inci maddesindekinden daha ağır nisaplar öngörülmüş olup da bunlar Türk Ticaret Kanununun 421 inci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen nisaplardan ağırsa, bunların uygulanmasına devam olunabilir. Ağırlaştırılmış nisaplara dair esas sözleşmedeki veya herhangi bir sözleşme veya hukuki metindeki özel düzenleme Türk Ticaret Kanununun 421 inci maddesine göre daha hafifse 421 inci madde uygulanır. Buradan hareketle genel kurul esas sözleşme değişikliği nisaplarının da TTK’na uyumlu hale getirilmesi gerektiği söylenebilir.
Somut olayda hisselerin bir kısmını devreden ortak, sermayenin %99’un sahip olmakla birlikte esas sözleşmenin hisselerin devrine ilişkin “ortaklarının ¾’nün onayının da gerekli olduğu” yönündeki nisap sağlanamamıştır. Bir başka deyişe somut olayda iki ortak sözkonusu olduğundan hisselerin devri ancak iki ortağın onayı gerekmektedir. Esas sözleşmede böyle bir bağlam hükmü öngörülmüş olmakla birlikte, Yukarıda belirtildiği üzere davalı şirketin esas sözleşmesi 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’unun 20/2 maddesine göre TTK’na uyumlu hale getirilmediğinden Türk Ticaret Kanununun genel kurulun toplantı ve karar nisaplarına ilişkin hükümleri uygulanacak olup, davacının esas sözleşmenin 13. maddesine dayanması da mümkün bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL karar harcının peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacıdan tahsiline,
3-Yürürlükteki A.A.Ü.T. gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/02/2021 11:25

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.