Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/35 E. 2019/81 K. 22.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/35
KARAR NO : 2019/81

DAVA : Hakem Tayini (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/01/2019
KARAR TARİHİ : 22/01/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Hakem Tayini (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalıların miras bırakanları ….’in 1/3 payının maliki bulunduğu…. ilçesi, …. pafta, …. parsel sayılı gayrimenkulün, tüm paydaşlar ve müvekkili arasında 09/05/2017 tarihinde Bakırköy …. Noterliğinin 09/05/2017 tarih ve …. yevmiye sayılı Taşınmaz Satış Vaadi ve İnşaat Sözleşmesine konu olduğunu, sözleşmenin 11.maddesinde, taraflar arasında meydana gelebilecek uyuşmazlıkların, bir hakem tarafından çözülmesinin kararlaştırıldığını, devamında akit taraflardan …. ile ….’in hakem kurulunu oluşturacağının belirlendiğini, ….’in vefat ettiğini ve mirasçıları ile uyuşmazlık çıktığını, Hakem …. ile davalılar arasındaki devam eden uyuşmazlıklar nedeniyle hakemin tarafsız ve bağımsızlığı konusunda şüphe oluşacağından ….’in hakem olarak görev yapamayacağını belirterek, davalıların sözleşme gereği ödemeleri gereken günlük 5.000,00 TL üzerinden hesaplanacak cezai şartın tazminen tahsilinden ibaret dava ve taleplerinin tahkim yargılamasında karara bağlanması için bir hakem seçilmesine, masrafların davalılara yüklenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davacının hakem tayini talebinin yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından belirtilen noter sözleşmesi ile ilgili davacı tarafından açılmış davanın mevcut olduğunu, sözleşmeye aykırılık olup olmadığı hususunun yargıya intikal ettiğinden bu konuda hakem tayininin mümkün olmadığını, bu sebeple davacı tarafın talebinin reddini dilemiştir.
Dava, hakem tayini talebine ilişkindir.
Dava, Küçükçekmece ….Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır.
Davanın açıldığı K. Çekmece ….. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 21/11/2018 gün ve …. E-….. K. sayılı karar ile özetle:”Dava, hakem tayini talebinden ibarettir. Somut olayda, hakem seçimi davalarında görevli mahkemenin belirlenmesi uyuşmazlığın özünü oluşturmaktadır. 6545 sayılı Kanun’un 45.maddesi ile Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5.maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmiş ve asliye ticaret mahkemeleri tahkim ile ilgili konularda görevli mahkeme olarak belirlenmiştir. Bu nedenle mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve dava dosyası mahkememize gelmiştir.
Davanın açıldığı mahkemece verilen görevsizlik kararının yerinde olup olmadığı, mahkememizin somut uyuşmazlıkta görevli olup olmadığının, yani göreve ilişkin dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Uyuşmazlık hakem seçimi talebiyle açılan davada asliye ticaret mahkemesinin mi, yoksa asliye hukuk mahkemesinin mi, yoksa Bölge Adliye Mahkemesinin mi görevli olduğunun tespiti gerekir.
Öncelikle 28/02/2018 tarihili ve 7101 sayılı kanunun 57. maddesi ile HMK 410. maddesinde yapılan değişiklikten önce bu konuda doktrindeki ve uygulamadaki görüşler üzerinde durulması gerikir. Bu konuda Yargıtay ….. Hukuk dairesinin 19.01.2018 gün ve …E-…. K sayılı kararı bu konudaki doktrindeki görüşleri de kapsayan, ancak oy çokluğu ile verilmiş kararına rastlanılmıştır.
Adı geçen kararda özetle:” Prof. Dr. Baki Kuru İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuk adlı eserinde (Legal Yayınları Ağustos-2016) hakem kararlarının iptâli davası sonucu verilen kararların istinaf edilemeyeceğini (sayfa 669), doğrudan doğruya temyiz edilebileceğini (sayfa 702) belirttikten sonra hakemlerin seçimi başlığı altında yaptığı incelemede; tek hakem seçilecek ise ve taraflar hakem seçiminde anlaşamazlarsa hakem, taraflardan birinin talebi üzerine toplu ticaret mahkemesi tarafından seçilir. Üç hakem seçilecek ise taraflardan herbiri bir hakem seçer, bu şekilde seçilen iki hakem üçüncü hakemi belirler. Taraflardan biri diğer tarafın bu yoldaki talebinin kendisine ulaşmasından itibaren 1 ay içerisinde hakemini seçmez ise veya tarafların seçtiği iki hakem seçilmelerinden sonraki bir ay içerisinde üçüncü hakemi belirlemezlerse taraflardan birinin talebi üzerine toplu asliye ticaret mahkemesi tarafından hakem seçimi yapılır (sayfa 939).
Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Pekcanıtez Usul-Medeni Usül Hukuku adlı eserinde (Oniki Levha Yayıncılık Mart 2017); “5235 sayılı Kanun’da 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle birlikte Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başlamasından sonra da tahkimde Bölge Adliye Mahkemelerinin görevli ilk derece mahkemesi olarak görev yapmasına son verilmiştir (3. cilt sayfa 2626 ).” şeklinde görüşünü ortaya koymuş bulunmaktadır.
Prof. Dr. Ramazan Arslan, Prof. Dr. …., Prof. Dr. ….. Medeni Usul hukuku adlı eserlerinde (Yetkin Yayınları Ankara 2016); “tahkim sözleşmesine göre, üç hakem seçilecek ise; bu halde, taraflar arasında eşitliğe uyulması gerekir. Bir tarafa, diğerinden daha fazla sayıda hakem tayin etme hakkı tanınamaz. Taraflardan her biri, bir hakem seçer, bu şekilde seçilen iki hakem, üçüncü hakemi belirler. Taraflardan biri diğer tarafın bu yoldaki talebinin kendisine ulaşmasından itibaren 1 ay içerisinde hakemini seçmez ise veya tarafların seçtiği iki hakem seçilmelerinden sonraki bir ay içerisinde üçüncü hakemi belirlemezlerse taraflardan birinin talebi üzerine toplu asliye ticaret mahkemesi tarafından hakem seçimi yapılır (sayfa 769).” demek suretiyle hakem seçiminde ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu kabul etmektedirler.
Prof. Dr…… Gör. …. Tahkim adlı eserlerinde (Adalet Yayınları Ankara 2016) “6545 sayılı Torba Kanun’un 45. maddesi ile HMK madde 410’da “görevli mahkeme Bölge Adliye Mahkemesi’dir” şeklindeki düzenleme zımni olarak mülga olmuştur. HMK madde 410’daki yetkiye ilişkin düzenleme geçerliliğini korumaktadır. Buna göre tahkim yargılamasında, tahkime ilişkin itirazlara, iptâl davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalara ilişkin tüm yargılama safhaları ve dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati tedbir de, görevli ve yetkili mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanacak tahkim yeri asliye ticaret mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli ve yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri asliye ticaret mahkemesidir.” şeklinde görüşlerini belirtmişlerdir.
Tülin Kurtoğlu, Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması adlı eserinde (Yetkin Yayınları Ankara 2017) “18.06.2014 tarihinde kabul edilen 6545 sayılı “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına dair Kanun’un” 45. maddesi ile 26.09.2004 tarihli 5235 sayılı “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un” 5. maddesinin üçüncü fıkrası yeniden düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kabul edilen bu hükümle, gerek HMK gerekse MTK’ya tabi olan tahkim birlikte ele alınarak, her iki Kanun’a göre yapılan tahkim yargılamasında, tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptâl davalarına, yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalardaki tüm yargılamaların, bir başkan ve iki üyeden oluşan heyetçe yürütülmek ve sonuçlandırılmak üzere asliye ticaret mahkemeleri tarafından yerine getirileceği ifade edilmiştir. 18.06.2014 tarihinde kabul edilen 6545 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile de (asliye ticaret mahkemelerinin çalışma usulünün düzenlendiği 5235 sayılı Kanun’un 5. maddesinin üçüncü fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle), asliye ticaret mahkemesinde heyetçe yürütülecek davalar arasında, HMK’ya ve MTK’ya göre yapılan tahkim yargılamasında, tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptâl davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalar da sayılmıştır. HMK’nın kabulünden sonra, 5235 sayılı Kanun’da yapılan bu değişiklikle, gerek 6100 sayılı HMK’ya tabi olan milli tahkimde, gerekse 4686 sayılı MTK’ya tabi olan tahkimde verilen hakem kararlarına karşı açılan iptâl davalarına (ve Kanun’da belirtilen diğer davalara) asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı öngörüldüğüne göre, mevzuat hükümleri arasındaki son tarihli olan söz konusu Kanun’a göre, bu davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir (sayfa 281 ve devamı).” şeklinde görüşünü belirtmektedir.
Doktrindeki tüm bu görüşler çerçevesinde somut olayımıza gelince; hakem seçimi davalarında görevli mahkemenin belirlenmesi uyuşmazlığın özünü oluşturmaktadır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 410. maddesinde “Tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri Bölge Adliye Mahkemesi’dir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli ve yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri Bölge Adliye Mahkemesi’dir.” ifadelerine yer verilmiştir. 6545 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmiş ve asliye ticaret mahkemeleri tahkim ile ilgili konularda görevli mahkeme olarak belirlenmiştir. HMK’nın 410. maddesinin lafzı ile bağlı kalıp buna göre yorum yapılarak sonraki değişikliği yok saymak suretiyle hakem seçimi davalarında görevli mahkemenin Bölge Adliye Mahkemeleri olduğu sonucuna uluşmak hukuken mümkün değildir.
Gerek özel Kanun-genel Kanun ilişkisi, gerekse önceki Kanun-sonraki Kanun ilişkisi ve gerekse Kanun koyucunun amacı birlikte değerlendirilip tahkimin niteliği ve amacı ile tahkime ilişkin uyuşmazlıkların süratle sonuçlandırılması gereği nazara alındığında hakem seçimi davalarında görevli mahkeme ilk derece mahkemesi olup, ilk derece mahkemelerinden verilen bu kararlara karşı da temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün görüldüğünden verilen görevsizlik kararı usul ve yasaya uygun bulunmamış, bozulması gerekmiştir.” gerekçesini taşımaktadır. Ancak aynı karara karşı oy kullanan anılan daire üyesi sayın …. ise aynı karara özetle ” 6100 sayılı HMK 410. maddeye göre; tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri Bölge Adliye Mahkemesi’dir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli ve yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri Bölge Adliye Mahkemesi’dir.
HMK 407. maddeye göre; bu kısımda yer alan hükümler, 21/06/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.
Bu hükümler gerekçeleriyle birlikte değerlendirildiğinde HMK hükümlerine göre tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri Bölge Adliye Mahkemesi olarak belirlenmiştir. HMK kuralları ve sistematiğinin tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli mahkemeyi Bölge Adliye Mahkemesi olarak belirlediği öğretide de ittifakla kabul edilmektedir. Ancak öğretide bu düzenlemenin HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 2014 yılında 5235 sayılı Kanun’un 5. maddesinde yapılan değişiklikle ortadan kalktığı ve ticaret mahkemesinin görevli hale geldiği savunulmaktadır.
4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu 3. maddeye göre ise, bu Kanun’da mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde, davalının yerleşim yeri veya olağan oturma yeri ya da işyerinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi; davalının Türkiye’de yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyeri yoksa İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkilidir.
Bu durumda 5235 sayılı Kanun 5. madde değişikliğinden önceki düzenlemelere göre mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde, görevli mahkeme konusunu ikiye ayırmak gerekir. Yabancılık unsuru taşıyan tahkimde yani 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’na göre açılan davalarda ticari dava ise asliye ticaret mahkemesi, ticari dava değil ise asliye hukuk mahkemesi görevlidir. HMK 407. madde nedeniyle HMK hükümleri uygulanamayacağı ve 4686 sayılı Kanun’da da HMK’ya uygun değişiklik yapılmadığından Bölge Adliye Mahkemeleri görevli hale gelmemiştir. 4686 sayılı Kanun kapsamında olmayan tahkimde ise HMK hükümleri uygulanacağından görevli mahkeme Bölge Adliye Mahkemesi’dir.
5235 sayılı Kanun 5. maddesinde yapılan değişiklik ile HMK hükümlerinin zımni olarak değiştirildiği ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin görevli olmaktan çıktığı ve asliye ticaret mahkemesinin tümüyle görevli hale geldiği görüşü mevcut ve öğretide de bu savunulmakta ise de bu değişiklik görev kuralı değişikliği değildir. Çünkü bu madde ticaret mahkemesinin görevlerini belirleyen bir madde olmayıp o tarihte ticaret mahkemesinin bakmakla görevli olduğu davalardan hangilerinin heyet halinde görüleceğini düzenleyen bir maddedir. Değişiklik gerekçesinde de bu husus açıklanmış ve bununla maddenin ikinci fıkrasında yer alan ve asliye ticaret mahkemelerinin tek hakimli olduğunu düzenleyen hükmün değiştirilmekte olduğu ve buna göre asliye ticaret mahkemelerinin bazı davalar bakımından heyet mahkemeleri haline getirilmekte olduğu belirtilmiştir.
Tahkimin niteliği, gerektirdiği sürat ve uzmanlık göz önünde bulundurularak Bölge Adliye Mahkemesi’nin görevli mahkeme olarak belirlendiği 410. madde gerekçesinde de açıklanmıştır. Yasa koyucu Bölge Adliye Mahkemesi’ni tahkimin gerektirdiği uzmanlığı da gözeterek görevli mahkeme olarak belirlediğini açıkça ortaya koymuştur. Bu açık tercihe rağmen yasa koyucu 410. maddeyi değiştirmek isteseydi değişiklik gerekçesinde; özellikle ticari dava niteliğini taşımayan tahkimle ilgili davaların dahi ticaret mahkemesinde görülmesini de kapsar şekilde görev kurallarının değiştirilmek istendiğini de açıkça belirtirdi. Oysa ki yasa koyucu mevcut görev kuralları çerçevesinde bu değişikliğin bir görev değişikliği olmadığını ortaya koyar biçimde; ticaret mahkemesinin heyet mahkemesi haline getirilmek istendiğini değişiklik gerekçesinde açıkça belirtmiş ve ticaret mahkemesinin görevine ilişkin kurallarda hiçbir değişiklik yapma yoluna gitmemiş ve bu şekilde bir değişikliğin amaçlandığını da gerekçede belirtememiştir. O halde bu değişikliğin görev kuralı değişikliği olmadığı o tarihte ticaret mahkemesinin bakmakla görevli olduğu davalardan hangilerinin heyet halinde görüleceğini düzenleyen bir değişiklik olduğunun kabulü gerekir. Yeni yasanın önceki yasayı zımni olarak değiştirdiğinden söz edebilmek için sonraki yasanın da aynı konuyu temel olarak düzenlemesi gerekir. Sonraki yasanın görev kurallarına ilişkin bir düzenleme niteliğinde olmaması ve ticaret mahkemesinin görevine ilişkin asıl kurallar tümüyle yerinde durmakta iken yapılan heyet mahkemesi değişikliği ile görev kurallarının zımni olarak değiştirildiği de kabul edilemez.
HMK geçici 3/3. madde nedeniyle o tarihte açılan bu davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılması mümkün olduğundan değişiklik yapılan 5. maddede bu davaların heyet halinde görülecek davalar arasında sayılmış olması da anlamsız bir düzenleme olmadığından bu sonuca varılmalıdır.
Tüm bu nedenlerle 4686 sayılı Kanun kapsamında kalmayan ve HMK’ya göre açılan hakem kararının iptâli davaları ve diğer tahkim yargılamasında mahkemece yapılacak işlere ilişkin açılan davalarda görevli mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesi olduğu, değiştirilen 5. maddede bu davaların sayılmış olmasının, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin faaliyete geçtiği tarihe kadar uygulanacak bir hüküm olarak değerlendirilmesi gerektiği, 20.07.2016 tarihinden sonra görevli mahkemenin 410. maddeye göre belirleneceği ve açılan davaya bakmaya Bölge Adliye Mahkemesi görevli olduğu için verilen mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.”gerekçesi ile karşı oy kullanmıştır.
Gerek doktrindeki görüşler ve gerekse az yukarıda özeti verilen Yargıtay kararındaki gerekçeler dikkate alındığında bu görüşlerden hangisinin daha isabetli olduğunun belirlenmesi 28/02/2018 tarihili ve 7101 sayılı kanunun 57. maddesi ile HMK 410. maddesinde yapılan değişiklik karşısında artık anlamsız kalmıştır.
Gerçekten de 28/02/2018 tarihili ve 7101 sayılı kanunun 57. maddesi ile HMK 410. maddesinde yapılan değişiklik sonucu anılan madde şu şekli almıştır. “Tahkim yargılamasında, mahkemece yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme, konusuna göre tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli mahkeme, konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi, yetkili mahkeme ise davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri mahkemesidir:”
HMK 410. maddesinde yapılan bu değişiklik usul hükmü olduğundan derhal yürürlüğe girdiğinden derhal uygulanmalıdır. Eldeki dava 25/07/2018 tarihinde açılmış olup, davanın açıldığı tarih itibariyle HMK 410. maddede yapılan bu değişiklik yürürlüktedir.
HMK 410. maddesine göre tahkim yargılamasında, mahkemece yapılacağı belirtilen işlerden olan hakem seçimi işi de bu madde kapsımında kalmaktadır. Dolayısı ile görevli mahkemenin tayininde taraflar arasındaki hukuki ilişkinin konusuna ve bu konuya göre görevli olan mahkemenin asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesinden hangisi olduğunun saptanması gerekir.
Somut olayda davacı yüklenici ile toprak sahibi olarak davalıların murisi ….’in de aralarında bulunduğu, dava dışı …., …. ,…. ve…. arasında 09/05/2017 tarihli düzenleme şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi bulunduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Yukarıda yapılan açıklama nezdinde taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın konusuna baktığımızda temel uyuşmazlığın konusu mutlak ticari dava olmadığı gibi davalıların ve murisi ….’in tacir de olmadığı ve bu hususta bir iddia da ileri sürülmediğinden davalılar yönünden uyuşmazlığın konusunun nispi ticari dava olarak da kabulü mümkün olmadığından temel ilişkinin konusu yönünden ticaret mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olacağı sonucuna varılmıştır.
Hal böyle olunca Küçükçekmece … Asliye Hukuk Mahkemesince ticaret mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin verilen görevsizlik kararı isabetli bulunmadığından, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:yukarı açıklanan nedenlerle.
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı eksikliği nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20. maddesi gereğince kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli K.Çekmece ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3- Kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde K.Çekmece ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkacağından bu hususun giderilmesi için dosyanın talep halinde ilgili İstanbul BAM Hukuk Dairesine gönderilmesine,
4-Yargılama giderleri ile ilgili olarak şimdilik bir karar verilmesine yar olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/01/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …