Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/291 E. 2020/12 K. 08.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/291
KARAR NO : 2020/12

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 10/07/2012
KARAR TARİHİ : 08/01/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, 20 Nisan 1959 tarihli Avrupa Sözleşmesi ‘ne Türkiye’nin de taraf olması ile birlikte, tüzel kişiliğe haiz bir kamu kuruluşu niteliğinde olan müvekkilinin çalışma usul ve esaslarının 28/06/2008 gün ve 26920 sayılı Resmi Gazete ‘de yayınlanan yönetmenlikte belirlendiğini, davalı şirkete ait …plakalı aracın … nolu Yeşil Kart Sertifikası ile yurt dışında oluşabilecek kazalarda 3. Şahıslara vereceği zararın teminat altına alınması maksadıyla sigortalandığını, sigortalı araç sürücüsü ….’ün 23/02/2009 tarihinde Bulgaristan ‘ın Dimitrovgrad Şehrinde Kapitan Adreevo Gümrük kapısında beklemekte olan …- …. plakalı çekici ve römorkuna çarptığını, çarpma sonucu aracın ve üzerindeki yükün hasarlandığını, kaza yeri resmi makamlarca 23/02/2009 tarih …. nolu tutanak ile kaza ve sorumluları ve kaza nedeninin belirlenerek tutanak tutulduğunu, tutanakta araç sürücüsünün alkollü olduğunu, alkollü kan örneğinin alındığını, kazanın araç sürücüsünün alkolün etkisi ile aracın kontrolünü kaybederek arıza şeridinde bekleyen araca çarptığının yazılı olduğunu, ….- … plakalı araç üzerinde bulunan dava dışı BSH ye ait kompresör emtiasının hasarlandığını, oluşan hasar nedeniyle işçilik giderleri ve tamir-yenileme giderleri olarak toplam 69.393,97 EURO tazminat ve tedvir bedelini 28/06/2010 tarihinde ödediklerini, Karayolları Trafik Kanunu 109/4 md gereğince sorumluluklarını tam olarak yerine getirdikleri tarihten itibaren 2 yıllık süre içinde dava açmalarının gerektiğini, müvekkilince zarar görene ödenen 69.393,97 EURO ‘nun ödeme yapılan 28/06/2010 tarihinden işleyecek en yüksek orandaki temerrüt faizi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline, davalıya ait …. plakalı ve diğer kayıtlı araçlarının trafik kayıtları üzerine teminatsız tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.

Buna karşılık davalı vekili, zamanaşımı ilk itirazında bulunduğu, 23/02/2009 tarihinde Bulgaristan ‘da meydana gelen kaza neticesinde oluşan maddi zararın Bulgaristan Bürosunca ödendiğini, maddi zarar miktarının kendilerinden 15/03/2010 tarihinde bildirimde bulunularak talep edildiğini, müvekkil şirketin kaza sonrasında maddi zararın en aza indirgenmesi için çarpılan araçta bulunan yükü kendi araçlarıyla önce Çerkezköy ‘deki Gümrük Müdürlüğüne, daha sonra tarafların talebi üzerine yükün gönderildiği Slovenya ‘da bulunan fabrikaya ücretsiz olarak taşındığını, zararın bir an önce giderilmesi için gereken tüm girişimlerde bulunulduğunu, ancak zarar gören yükün göndericisi ve satıcısı şirket tarafından makul olmayan ve fırsatçılık değerlendirilebilecek taleplerin gelmesi üzerine müvekkilinin sorunun bu şekilde çözümlenmeyeceğine karar verdiğini ve görüşmeleri bitirdiğini, müvekkili tarafından tüm ücret ve masrafları karşılanmak suretiyle bağımsız bir sigorta eksperinin Slovenya ‘da bulunan fabrikaya hasarlı olan mallar üzerinde tespit yapması için gönderildiğini, ancak mallar üzerinde inceleme yapılmasına tam olarak izin verilmediğini ve ekspertizin tahmini en yüksek zarar miktarına ilişkin rapor hazırladığını, raporda belirtilen zarar miktarının gerçek zarar miktarı olmadığını, öncelikle zaman aşımı itirazlarının kabulüne karar verilmesini, talebin kabul edilmemesi halinde haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, rücuen tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki davanın daha önce yapılan yargılaması sonunda mahkememizin 31/05/2016 gün ve …. E-… K sayılı kararın temyizi üzerine Yargıtay … H.D.sinin 11/03/2019 gün ve … E- …. K sayılı kararı ile özetle:”Mahkemece, iddia, savunma ve yapılan yargılamaya göre; dava dilekçesinde bulunması gereken “davacının adresinin” dava dilekçesinde eksik olduğu ve giderilmesi için verilen 1 haftalık kesin sürede eksikliğin giderilmediği gerekçesiyle, HMK’nun 119/2. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemiz’in 23.05.2013 tarih, … Esas ve …. Karar sayılı ilamı ile; “davacı tarafın vekil aracılığıyla dava açtığı ve dava dilekçesine ekli vekaletnamede davacının açık adresi bulunduğundan dava dilekçesinde davacı adresinin bulunmamasının kanuni eksiklik sayılamayacağı, HMK’nun 114. maddesi gereğince dava şartlarının incelenmesi gerekirken, davanın HMK’nun 119/b maddesi gereği açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 69.393,97 Euro alacağın 28.06.2012 tarihinden itibaren kamu bankalarının aynı cins bir yıllık mevduata uyguladığı faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, yeşil kart sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın, davalı sigortalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, davaya konu kazanın meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak verildiği kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayda ise; davacının sigortaladığı aracın karayolunda seyri sırasında, araç sürücüsünün, Gümrük Kapısı’nda yapılan işlemler için emniyet şeridi içinde bekleyen başka bir araca arkadan çarptığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davalıya ait araç sürücüsünün alkollü olmasının, tek başına davacıya rücu hakkını vermeyeceği doğru biçimde mahkeme tarafından gözetilmiş ve münhasırlık incelemesi için iki ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmış olmakla birlikte; 03.07.2015 tarihli heyet raporunda ve 30.03.2016 tarihli farklı bilirkişi heyetinin raporunda, kazanın münhasıran alkolden meydana geldiği tespiti açıkça yapılmamıştır. Mahkemece benimsenen 30.03.2016 tarihli heyet raporunda; alkole ilişkin yasal sınırlar üzerinde ve 0,76 promil alkollü biçimde araç kullanıp, diğer araca arkadan çarpan davalı sürücüsünün güvenli sürüş yeteneğinin bulunmadığı şeklinde tespit yapıldığı görülmektedir. Bu itibarla, mahkemenin münhasırlık konusunda yaptığı araştırma yetersizdir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; rücuya konu edilen zararın teminat dışı kaldığını ispat yükünün davacı sigortacıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde rücu hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da gözönünde bulundurularak; kazanın meydana gelmesine etki edebilecek hava- yol- trafik durumuna ilişkin tespit sağlayacak eksik kalan delillerin toplanması ile İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı dikkate alınmak suretiyle, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre davacının rücu hakkı olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Dolayısı ile uyulan Yargıtay bozma kararı gerekçesine uygun şekilde oluşturulan bilirkişi kurulundan bozma gerekçesini karşılayacak şekilde yeniden rapor ve ek rapor alınmıştır. Bilirkişi kurulu rapor ve ek raporlarında özetle” kazanın münhasıran sürücünün alkollü olması nedeniyle meydana gelmediği” bildirilmiştir. Bilirkişi raporu gerekçesine nazaran kabule şayan bulunmuştur.
Bilindiği üzere davacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin ve rücuya konu edilen zararın bu nedenle teminat dışı kaldığını ispat yükü davacıdır.
Yargıtay bozma kararı uyarınca alınan uzman bilirkişi raporunda dava konusu kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediğinin bildirilmesine, aksine durumun somut biçimde ispat edilememesine ve dolayısı ile davacının rücu hakkının doğmadığının açık olmasına göre davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Hal böyle olunca aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar harcının peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiyesinin talebi halinde davacıya iadesine,
3-Yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 18.941,18 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 81,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ileYargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzünde oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/01/2020 10.47

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

YARGILAMA MASRAFLARI
DAVALI
1 Tebligat – 7,00 TL
Temyiz Masrafı – 74,80 TL
Toplam = 81,80 TL