Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/907 E. 2019/86 K. 23.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/907
KARAR NO : 2019/86

DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 26/09/2018
KARAR TARİHİ : 23/01/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili, müvekkillerinin babası olan ve aynı zamanda davalı şirketin sahibi ve yönetim kurulu başkanı olan diğer davalı … aleyhine K. çekmece …. Sulh hukuk mahkemesinin …. E sayılı dava dosyası ile vesayet altına alınması için dava açıldığını, mahkemece davalı şirket malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, davalı şirketin kötü yönetimi, davalının basiretli davranmaması, dengesiz tavır ve davranışları ile davalı şirketin borç batağına girdiğini, şirketin 2015 yılından bu yana faaliyetinin bulunmadığını, açılan vesayet davası ve verilen ihtiyati tedbir kararı ile şirketin organsız kaldığını, şirkete ait defterlerin davalı tarafından 3. kişilere kaptırılması nedeniyle gerekli işlemlerin yapılabilmesi için şirkete acilen kayyım atanması gerektiğini ileri sürerek davalı şirket yönetim kurulu üyesi ve pay sahibi davacı …’nin ihtiyati tedbirle davalı şirkete yönetim kayyımı olarak seçilmesine karar verilmesini, TTK ve TMK hükümleri gereğince şirketin fiilen yönetim organlarından yoksun hale gelmesi nedeniyle telafisi imkansız zararların önüne geçebilmek amacıyla şirketin yönetim kurulu üyesi ve ve pay sahibi davacı …’nin davalı şirkete yönetim kayyımı oylarak atanmasını istemiştir.
Davalılar davaya cevap vermemiştir.
Dava, Ticari şirkete kayyım atanması isteğine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davacılardan …’nin davalılardan ……SAN VE TİC A.Ş.’nin pay sahibi ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi ve başkan yardımcısı, diğer davacıların ise davalı şirkette pay sahibi ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi bulundukları, davalı …’in ise davalı şirketin pay sahibi ve aynı zamanda yönetim kurulu başkanı ve tek yetkilisi olduğu, davalı şirketin sicile kayıtlı adresinin mahkememiz yargı alanında kaldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar ortağı oldu ve yönetim kurulu üyesi oldukları şirketin kötü yönetimi, davalı …’nin basiretli davrandığı, dengesiz tavır ve davranışları ile davalı şirketin borç batağına soktuğu, şirketin 2015 yılından bu yana faaliyetinin bulunmadığı, şirkete ait defterlerin davalı … tarafından 3. kişilere kaptırıldığı ve açılan vesayet davası ve verilen ihtiyati tedbir kararı ile şirketin organsız kaldığı iddiasıyla davalı şirkete kayyım atanmasını istemişlerdir.
Davacılarca ileri sürülen iddiaların bir kısmı yöneticinin azlini gerektiren nedenler olup, eldeki davada davacıların azil konusunda bir talepleri bulunmadığı gibi bu iddilar şirketin organsız kaldığına gerekçe yapılamaz. Ayrıca davacılar da davalı … ile birlikte davalı şirketin….. üyeleri olup, şirketin yönetilmesinde yetki ve sorumlulukları bulunmaktadır.
Diğer yandan açılan vesayet davası, davalı …’nin kısıtlanması ve vesayet altına alınması isteği ile açılmış olup, dava sonuçlanmadığından bu aşamada şirketi değil kendisini ilgilendiren bir husustur. Açılan vesayet davası sonucunda, davalı …’nin kısıtlanmasına karar verilir ve bu karar kesinleşirse, tek yetkilisi olduğu davalı şirketin temsilcisiz kalması söz konusu olabilir. Oysa bu yönde verilmiş bir karar olmadığı gibi, mahkemece verilmiş bu sonucu doğuracak herhangi bir ihtiyati tedbir kararı da söz konusu değildir.
Davacıların davalı şirketin organsız kaldığına ve yönetim kayyımı atanmasına ilişkin taleplerine gelince;
Bilindiği üzere kayyım atanmasını gerektiren nedenler TMK’nın 426 ve 427. maddesinde sınırlı sayım ilkesi ile sayılmış bulunmaktadır. TMK 426. maddesinde sayılan haller incelendiğinde davalı şirket için ancak aynı maddenin 3. bendinde belirtilen neden söz konusu edilebilir niteliktedir. Zira, anılan fıkrada “Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine yasal bir engel varsa” hükmü yer almaktadır. Davacıların dava dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler bu nitelikte olmadığı gibi, bu fıkra kapsamına giren bir neden bulunduğu mahkememizce de tespit edilebilmiş değildir. Diğer taraftan TMK 427. maddesi yönetim kayyımı atanmasını gerektiren durumları düzenlemiştir. TMK 426. maddesinde sayılan haller incelendiğinde davalı şirket için ancak aynı maddenin 4. bendinde belirtilen neden söz konusu edilebilir niteliktedir. Zira anılan fıkrada” bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetim başka yoldan sağlanamamışsa” hükmü yer almaktadır. Davacıların yönetim kayyımı atanmasını istedikleri şirketin gerekli organlardan yoksun bulunmadığı, şirketin yönetim organı olan Yönetim Kurulunun kanunen ve fiilen mevcut olduğu saptandığından bu fıkranın da uygulanması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer yandan kayyım atanması isteği ile açılan davalarda husumetin davalı şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir. Eldeki davada ise husumet, davalı şirkete ve davalı şirketin yetkilisi ve …şkanı olan davalı …’ye de yöneltilmiş olduğundan ve davada da azil talebi olmadığından bu davalı hakkındaki dava bu nedenle usulden ret edilmiştir.
Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunmalarına, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamına göre eldeki davada davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasını gerektiren bir hal bulunduğu ispat edilemediği gibi, yönetim kayyımı atanmasını gerektiren bir hal bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … hakkındaki davanın husumet nedeniyle usulden reddine,
2-Davalı şirket hakkındaki davanın reddine,
3-Alınması gereken 44,40 TL karar harcının peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacılardan tahsiline,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin yüzünde verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23/01/2019 10:03

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …