Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/842 E. 2020/430 K. 16.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/842
KARAR NO : 2020/430

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/09/2018
KARAR TARİHİ : 16/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı ……. AŞ’nin ortağı ve münferit yetkili müdürü olduğunu, davalılardan ………. ’in şirketin diğer münferit yetkili müdürü ve davalı …’ın da şirket muhasebecisi olduğunu, davalıların şirket hakkında müvekkilinin taleplerine rağmen bilgi vermediklerini,şirketin gelir gider kalemlerini müvekkilinden gizleyerek maddi menfaat sağlamakta olup olmadıklarının tespiti ve tespit edildiği takdirde iş bu zararın şirkete ödenmesi istemiyle dava açılma zarureti hasıl olduğunu,ayrıca davalı …’in şirket işleyişindeki bilgileri müvekkilinden kaçırması, mali işleyiş için müvekkiline hiç bir bilgi vermemesi, kar payı dağıtımı hususu ve elde edilen gelire yönelik yetkisizce işlem yapılıp yapılmadığı ve şirketin aktifinde bulunan değerlerin yetkisizce azaltıldığı yahut iş bu değerlerin davalıların hesaplarına geçirilip geçirilmediğine yönelik davalılara ait banka hesaplarının incelenmesi suretiyle incelenmesi taleplerinin bulunduğunu, diğer davalının ise talebine rağmen şirkete ait istenen bilgi ve belgeleri sunmadığından hukuki sorumluluğu bulunduğunu, davalı … ile müvekkilinin münferit yetkili olmalarına rağmen davalının şirketi yalnızca kendi güdümünde yöneterek hem şirketi hem de müvekkilini zarara uğrattığını, TTK 553. maddesi gereğince sorumluğa gidilmesi halinin vuku bulduğunu, davalıların şirketi zarara uğrattıklarını, zararın şu an belirlenir olmaması karşısında dava değerinin bilirkişi raporu ile ortaya çıkacağını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak ve belirsiz alacak davası olarak şirket zarararlarının tespiti ve tespit edilen miktarların davalılardan tahsil edilerek anılan şirkete tespit tarihinden itibaren yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, davacının davayı dava değeri belirtmeden açtığını, buna muvafakatlarının bulunmadığını, 21/12/2017 tarihinde yapılan şirket genel kurul toplantısında müvekkilinin ibra edildiğini, davacının da ibra yönünde oy kullandığını, davacının şirketin tüm satımlarında aktif olarak görev aldığını, ekonomik konularla ilgili bilgisinin olmadığı yönündeki davacı iddiasının doğru olmadığını, istenen evrakın sunulduğunu, ancak davacının kabul etmediğini, davacının bilgi istediğine verilmediğine ilişkin herhangi bir somut bilgi ve belge sunmadığın, davanın kötüniyetle açıldığını ve şirkete zarar verdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Diğer davalı vekilinin uyapa cevap olarak yüklediği dilekçesinin farklı formatta yazılı olduğundan okunamamıştır.
Dava; davacı Anonim şirket eski yöneticisi olarak görev yapan davalı …’ın ve muhasebecisi …’ın yaptığı iş ve işlemlerle şirketi zarara uğrattığı iddiası ile sorumluluk hukuki nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir.
Yöneticilerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.
Yöneticilerin denetim ve gözetim görevi ile ortaklara eşit işlemde bulunma, şirkete karşı rekabette bulunmama, şirketle işlem yapmama, özen ve bağlılık yükümünün yerine getirilmemesi bir zarara yol açmışsa, bunlara aykırılık yöneticilerin sorumluluğuna yol açacaktır.
İşte yöneticilerin işlem ve eylemleri nedeniyle zarara uğrayan şirkete, meydana gelen zararın giderimini sağlamak için kanunda hukuki sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu çeşitli durumlara göre farklılıklar gösteren hallerde, şirkete veya ortaklar ile şirket alacaklılarına uğradıkları zararları yöneticilerden veya diğer sorumlulardan talep etme hakkı vermektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki, yöneticilerin hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, ortada somut bir zararın bulunması gereklidir. Zira zarar tehlikesi sorumluluk için yeterli değildir. Ayrıca meydana gelen zararın yöneticilerin kanuna ve esas sözleşmeye aykırı kusurlu davranışları, yani uygun illiyet bağı sonucu meydan gelmesi şarttır.
Yöneticilere (organa) özgü genel sorumluluk hallerini düzenleyen, TTK m. 553, 6762 sayılı TTK m. 336 dan farklı olarak, ayrı ayrı hangi hallerin sorumluluk doğuracağını belirtmemiş, genel ve kapsayıcı bir şekilde müdürlerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlâl edip şirketin zarar görmesine sebep olmaları hallerine hasretmiştir. Maddede belirtilen kanun ifadesi, sadece TTK’nu değil, diğer kanunlardaki yükümlülükleri de kapsar şekilde anlaşılmalıdır.
Madde anlamındaki yükümlülük, yöneticilerin kanunlardaki veya esas sözleşmede bir görev veya yetki bağlamında öngörülen hususlardaki yapma ve yapmama zorunluluğunu ifade eder. Bu bağlamda ilk olarak müdürlerin TTK m. 626 anlamında özen ve bağlılık yükümü ile rekabet yasağına aykırı davranması, eşit işlem ilkesini ihlâl etmesi açıkça yükümlülük ihlâli olarak tespit edilebilir. Öte yandan, TTK m. 623/3 müdürlerin kanunla veya şirket sözleşmesiyle genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkili olduğunu, TTK m.625/1 ise kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkili olduğunu belirterek yöneticilerin kullanacakları yetki kapsamındaki yükümlülükleri gösterilmiştir. Yükümlülükler, yöneticilerin limited şirketi, ortakları ve alacaklıları korumaya yönelik görev ve yetkilerdir. Yükümlülüklerin kusurlu olarak ihlâli nedeni ile yöneticilerin sorumlu olabilmesi için, ihlâl sonucu, şirketin, ortakların ya da alacaklıların bir zarara uğraması gereklidir. Yükümlülüğün ihlâline rağmen ortada bir zarar yoksa yöneticilerin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Yöneticilerin hukuki sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğu, hem TTK m. 553/1 de hem de 557 de açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle yükümlülüğün ihlâlinde kusur olmadan müdürlerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Hatta şirketin zarar etmiş olması veya beklenen gelişmeyi göstermemesi yöneticileri sorumlu tutmak için yeterli değildir. Buna karşılık yöneticiler kendisine kanun ve esas sözleşmenin yüklediği görevlerden birisini kusurlu olarak yerine getirmeyerek bir zarara neden olmuşsa, sorumlu olacaktır. TTK m. 553/1, 6762 sayılı TTK m. 336 ve İsviçre BK m. 754 den farklı olarak, “kasten veya ihmal” kavramı yerine, kusur kavramını kullanmıştır. Bu çerçevede zararın kasıt veya ihmalle gerçekleşmiş olması, müdürlerin sorumluluğuna gidilmesi açısından önem taşımayacaktır. Kusur oranı hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
6102 sayılı TTK da değişiklik yapan 6335 sayılı Kanun, m. 553’ü ilk haline dönüştürerek, önceden olduğu gibi kusurun ispatını davacıya yüklemiştir. Buna göre meydana gelen zararın oluşmasında yöneticilerin kusurlu olduğu davacı tarafından ispat edilecektir.
Yeni TTK kusurun niteliğini, İsviçre hukukundaki gelişmelere uygun olarak, objektifleştirmiştir. Objektifleştirilmiş kusura göre, sorumlu olan kişi aynı olayda, bilinçli ve mantıklı bir kişinin aynı şartlar altında göstermesi gereken özeni göstermiş olmalıdır. Bu nedenle hakkında sorumluluk davası açılan yöneticilerin kendi işinde göstermesi gereken özeni gösterdiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığı gibi, tecrübesizliği ve yeterince bilgi sahibi olmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulması da mümkün değildir.
Hâkim, yöneticiler aleyhine açılan sorumluluk davalarında, özen borcunun kapsamını dikkate alarak, onların kusurlu olup olmadığını, kendilerine yüklenen özen borcunu yerine getirip getirmediklerini araştıracaktır. Yöneticilerin söz konusu kararı verirken, konu hakkında yeterince bilgi sahibi olup olmadığı, gerekli dokümanların toplanıp toplanmadığı, konu hakkında uzman kişilerden görüş alınıp alınmadığı özen borcu kapsamında incelenecektir. Hâkim, yöneticilerin karar verdikleri konuya vakıf olup olmadıklarını, verdikleri kararın bilincinde olup olmadıklarını ve şirketin çıkarlarına yabancı hususların karara etkisinin bulunup bulunmadığını, TTK m. 626’da benimsenen özen ölçüsünde araştıracaktır. Bir karar alınmadan önce gerekli araştırmanın yapıldığı, şirket çıkarına yabancı etkilerin söz konusu olmadığı bir kararın özen borcuna aykırı olamayacağı ve müdürlerin sorumlu tutulamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü bu durumda müdürlerin tercihine saygı duyulmalı, kararın yerinde olup olmadığı tartışılmamalıdır. Zira yöneticiler, kanunun kendileri için getirdiği objektif özeni göstermiş ve bu kararı almıştır.
Mahkememizce dava dışı şirketin ticari defter, kayıt ve belgeleri ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak ön inceleme duruşmasında tespit olunan uyuşmazlık konularında rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere; 21.12.2017 tarihli 2014-2015-2016 yıllan olağan genel kurul toplantısında gündemin; 3. maddesinde, şirketin 2014, 2015 ve 2016 yıllarındaki bilanço ve kar/zarar hesaplarının oy birliğiyle onaylandığı, 4. maddesinde, 2014, 2015 ve 2016 yılları karın dağıtılmasına oy birliğiyle karar verildiği, 5. maddesinde, ise yönetim kurulunun 2014, 2015 ve 2016 yılları faaliyetlerinden dolayı ibra edilmesine oy birliğiyle karar verildiği, 6. maddesinde, şirketin yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile görev yapmak üzere şirket ortaklarından …… ve …’in seçilmelerine ve 3 yıl süre ile münferiden temsil ve ilzama yetkili kılınmalarına karar verildiği görül; ibraz edilen banka dekontlarından …… Kurumu’ndan 435.000,00 Euro’nun şirket ortaklarına kar payı dağıtımı açıklamasıyla ödeme yapıldığı, dava dışı şirketin 2014, 2015 ve 2016 yılı kurumlar vergisi beyannamelerden tespit edilen şirket karlarının kar dağıtım tablosuna göre şirketin 2014, 2015 ve 2016 yıllarında I. Tertip Temettü 109.348,50 TL, II. Tertip Temettü olarak da 2.056.027,76 TL olmak üzere toplam 2.165.376,26 TL dağıtılabilir net karı olduğu, dava dışı şirketin 2014 yılında kurulduğu, 2014 yılında 256.489,74 TL, 2015 yılında 1.008.120,14 TL; 2016 yılında ise 900.766,38 TL olmak üzere toplamda 2.165.376,27 TL dağıtılabilir net kar elde ettiği, davacı tarafın 21.12.2017 tarihinde yapılan 2014-2015-2016 yılları olağan genel kurul toplantısında divan başkanı olarak görev yaptığı, şirketin bu yıllara ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının onaylanmasına, yine bu yıllara ait karının dağıtılmasına ve yönetim kurulunun 2014, 2015 ve 2016 yılları faaliyetlerinden dolayı ibra edilmesine oy birliğiyle karar verildiği, Dava dışı şirketin 2014, 2015 ve 2016 yılları aktiflerine ait tabloya göre; davacının iddiasının aksine davalıların şirketin aktiflerini elden çıkartmadığı, aksine bu tabloda da görüleceği üzere yıllar itibariyle yükseldiğinin görüldüğü, dava dışı şirketin 2014, 2015 ve 2016 yılları özet gelir tablosuna göre şirketin davacı yanın iddiasının aksine zarara uğratılmadığı, davacı tarafın, dava dışı şirketin 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ait genel kurul toplantısında divan başkanı ve yönetim kurulu başkanı sıfatıyla katılmış olması, yapılan oylamalarda, bilanço ve kar/zarar hesaplarının onaylanmasına, bu yıllara ait karların dağıtılmasına ve yönetim kurulunun ibra edilmesine oy birliğiyle karar verilmiş olması nedenleriyle davacı tarafın kendisine bilgi verilmemesi, kar payı dağıtımına yönelik iddiaları yerinde olmadığı, davacı tarafın 2014, 2016 ve 2016 yıllarına ait genel kurul toplantısında (kendisinin de içinde bulunduğu) yönetim kurulunu bu yıllarda yapılan tüm iş ve işlemlerden dolayı ibra etmesi nedeniyle TTK 553/1 maddesine taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, davalı yönetici ve ortak … yönünden davanın esastan reddine, diğer davalı … dava dışı şirketin muhasebecisi olup, yöneticinin sorumluluğu davası kapsamında husumet yöneltilemeyeceğinden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … hakkında açılan davanın esastan reddine,
2-Davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
3-Alınması gereken 54,40 TL karar harcının peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacıdan tahsiline,
4-Yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ……. ‘e verilmesine,
5-Yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …….. ‘a verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzünde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
16/09/2020 11:26

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.