Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/748 E. 2020/771 K. 02.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/748
KARAR NO : 2020/771

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 02/08/2018
KARAR TARİHİ : 02/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin hissedarı olduklarını, davalı şirketin 20/06/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına şirketin toplam 1688 pay sahibi ortağından 940’ının asaleten, 642’sinin ise vekaleten toplantıya katıldığını, toplantıda hazır bulunan bakanlık temsilcilerinin de tutanağa yazdıkları gibi çağrının kanuna uygun yapılmadığını, yönetim kurulunun sorumluluğu üstlenmesi nedeniyle toplantının yapıldığını, vekaleten oy kullananlara ait vekaletnamelerin usulüne göre alınmadığını, bir kişinin vekaleten birden çok oy kullandığı gibi vekillerin tevkil yetkileri olmadığı halde tevkil yolu ile vekaleten oy kullanıldığını, bunların usul hatası olduğunu ileri sürerek 20/06/2018 tarihli genel kurul toplantısının ve seçilen yeni yönetimin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacıların bu davayı kötüniyetle açtığını, davacıların dava konusu genel kurula katıldığını ve alınan kararların oybirliği ile alındığını, seçimi mevcut yönetimin kazandığını, davacıların seçimi kaybetmeleri üzerine iş bu davayı açtıklarını, çağrının kanuna ve ana sözleşmeye uygun yapıldığını, ana sözleşmenin 7. maddesine göre TSG ve yerel gazetede ilan edildiğini, davacıların bildirdikleri gibi şirketin 1688 pay sahibi ortağından 940’ının asaleten, 642’sinin ise vekaleten olmak üzere toplantıya katıldığını, kararlarında oy birliği ile alındığını ve davacılarında toplantıya katıldığını ve kararların oybirliği ile alındığını, muhalefet şerhlerinin bulunmadığını ve dava şartı eksikliği bulunduğunu, davacıların toplam hisse adedinin %6 olduğunu ve sonuca etkili olmayacağını, vekaletnamelerin de noter onaylı olduğunu, davacıların birden fazla ve mükerrer oy kullanıldığı iddiasının da doğru olmadığını, kaldı ki bir hissedarın birden fazla hissedarı temsil etmesinde yasal engel bulunmadığını, davacıların da birden fazla vekalet alarak vekaleten birden fazla oy kullandıklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şirketin dava konusu genel kurul toplantısı çağrısının usulüne uygun olup olmadığı, bir kişinin vekaleten birden çok oy kullanıp kullanmadığı, vekillerin tevkil yetkileri olmadığı halde tevkil yolu ile vekaleten oy kullanılıp kullanılmadığı, genel kurul kararlarının iptali koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarındadır.
Davacıların davalı şirketin hissedarı oldukları, şirketin merkez adresinin de mahkememiz yargı alanında kaldığı anlaşılmaktadır.
Taraflara dayanmış oldukları delillerinin dosyaya ibraz etmişlerdir
Davalı şirketin ticaret sicil kaydı ve ekleri dosyaya celbedilmiştir.
Ticaret İl Müdürü’ne müzekkere yazılarak iptali talep edilen genel kurul toplantı tutanak ve ekleri dosyaya celbedilmiştir.
Genel kabul gördüğü üzere genel kurul kararları iki şekilde sakatlanabilir. îlk ihtimalde kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık genel kurulda alman kararın normatif kurallara aykırılığı biçiminde ortaya çıkabilir. Bu durumda kararın içeriğinin norma aykırılığından bahsedilir. İkinci ihtimalde genel kurulu kararı şekli açıdan yani kararın alınması sürecindeki aykırılıklar dolayısıyla da norma aykırılık teşkil edebilir. Bu durumda ise usule aykırılıktan bahsedilir.
Davacının hükümsüzlük iddiası çağrı usulüne aykırılığa dayanmaktadır. Davacı genel kurulun yetkili organ tarafından toplantıya çağrılmamış olduğu bu nedenle yokluğunun/butlanının tespitini talep etmektedir. Anonim şirketlerde genel kurulun toplantıya daveti sıkı merasim koşuluna bağlanmıştır. Bu bağlamda çağrı usulüne ilişkin düzenlemeler esas itibarıyla emredicidir. Bununla birlikte çağrı usulüne aykırılık her zaman genel kurul kararlarının yokluğu sonucu doğurmaz.

Genel kurul kararlarının yokluğu, bir kararın meydana gelmesi için kanunun öngördüğü unsur ve şartların hiçbirisinin mevcut olmaması durumunda gerçekleşen sakatlık halidir. Bir başka deyişle, bir kararın doğabilmesi için uyulması gerekli bulunan kurucu ve şekli nitelikte emredici hukuk kurallarına aykırılık halinde yokluk söz konusu olur. Bu sakatlık hali şekil ve usul hakkındaki emredici hükümlere aykırı kararlar hakkında uygulanmakta ve bu şekilde alman kararlar “yok” sayılmaktadır. Yok hükmünde kararlar ex tunç baştan itibaren hüküm ve sonuç doğurmazlar.
Genel kurulu çağrıya yetkili organ şirketin yönetim kurulu olup bu görev yönetim kurulunun devredemeyeceği görev ve yetkileri arasındadır. Toplantıya çağrı yönetim kurulunun bir üyesi tarafından değil kurul tarafından yapılır. Türk doktrininde de çağrının, yetkili olmayan bir kimse veya organ tarafından yapılması hainde bir iptal edilebilirlik değil yokluk müeyyidesinin söz konusu olacağı görüşü hakimdir. (Bkz. Moroğlu, Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 5. Basım, İstanbul 2005, 74 ve dn. 17 de anılan kararlar ve literatür)
Davacı genel kurul kararlarının iptalini de talep etmektedir.
Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre: “a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri,… iptal davası açabilir”.

Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir. Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyi niyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak,
-usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması,
-genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları,
-müktesep hakların ihlal edilmiş olması, hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda, iptal davası açabilir.
Mahkememizce davalı şirket kayıtları ve dosya kapsamındaki deliller kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılması için ara karar kurulmuş, verilen kesin sürede davacı tarafça bilirkişi ücreti yatırılmadığı için bilirkişi raporu alınamamıştır. Bu durumda mevcut delillere göre mahkememizce değerlendirme yapılmıştır.
Davacı iptali talep edilen genel kurul toplantısına katılmışlardır. Davacılar toplantıya çağrı mektuplarının kendilerini tebliğ edilmediğini ileri sürmüş dosya kapsamı ve tanık anlatımlarından da davacılara çağrı mektubu tebliğ edilmediği, toplantı yeri ve zamanını ortaklara sözlü olarak ve sms yoluyla bildirildiği anlaşılmaktadır. Ticaret Sicil Gazetesinde ve yerel gazetede yer alan ilanlar davalı şirket genel kurulunun toplantıya davetinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Genel Kurul toplantısı için ortaklara posta veya noterden çağrı yapılmadığı, toplantıya davet usulünde eksiklik bulunduğu düşünülse de; ana sözleşmenin 7. maddesine göre toplantının TSG ve yerel gazetede ilan edildiği, davacıların bildirdikleri gibi şirketin 1688 pay sahibi ortağından 940’ının asaleten, 642’sinin ise vekaleten olmak üzere toplantıya katıldığını, kararlarında oy birliği ile alındığını ve davacılarında toplantıya katıldığını ve kararların davacıların da katılımıyla oybirliği ile alındığı, muhalefet şerhlerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yine davacıların toplam hisse adedinin şirketin toplam hisselerine oranının %6 olduğu ve sonuca etkili olmayacağı, vekaleten kullanılan oyların dayanağı vekaletnamelerin de noter onaylı olduğunu, bir hissedarın birden fazla hissedarı temsil etmesinde yasal engel bulunmadığı anlaşılmıştır. Genel kurul toplantısının 8. Gündem maddesinde yönetim kurulu ve denetim kurulunun seçiminin yapıldığı, seçime iki liste halinde katılım olduğu, davacıların da beyaz listedeki yönetim kurulu ve denetim kurulu adayları olduğu, oy çokluğu ile karşı liste olan pembe listenin seçildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda %90 oranında katılımın bulunduğu genel kurulda, tüm kararlar oy birliği ile alınmışken davacıların yönetim kurulu ve denetim kuruluna aday olup seçimi kaybetmeleri de nazara alındığında, davacılara posta veya noter kanalıyla çağrı davetiyelerinin tebliğ edilmemiş olmasının alınan kararlarda bir itkisinin olmayacağı gibi, iptal taleplerinin MK 2 anlamında dürüstlük kurallarına aykırı olduğu kanaatine varılmakla davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar harcının peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacılardan tahsiline,
3-Yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı veklinin yokluğunda verilen karar, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/12/2020

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.