Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/723 E. 2021/638 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/723
KARAR NO : 2021/638

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/07/2018
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 2.ATM 2018/816
DAVACILAR
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 27/08/2018
KARAR TARİHİ : 30/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli), Genel Kurul Kararının İptali (Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların toplamda davalı şirketin %31,64 pay sahibi ortakları olduğunu, davalı şirketin 26/04/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında müvekkilerince finansal tabloların ve buna bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesi talebine rağmen faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin alınan 3 nolu kararın, 8 nolu karar ile alınan yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine ilişkin kararın, yönetim kurulu üyelerine TTK 395-396. maddeler uyarınca izin verilmesine ilişkin 12 nolu kararın, özel denetçi atanması talebinin oylanmamasına ilişkin alınan 13 nolu kararın ana sözleşme, yasa ve afaki iyiniyet kurullarına aykırı olduğunun tespiti ile ayrı ayrı butlanına, butlanına karar verilmemesi halinde ayrı ayrı iptaline karar verilmesi ile davalı şirkete özel denetçi atanmasına ve ihtiyati tedbir olarak da davalı şirkete kayyım atanmasına, TTK 395-396. maddeler uyarınca izin verilmesine ilişkin 12 nolu kararın yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; seçilmiş yönetim kurulu görevde olduğundan kayyım atanması talebinin reddi gerektiği, genel kurul toplantısında alınan kararların iptalinin istendiği davada özel denetçi atanması talebine yönelik alınan kararın iptalinin talep edilemeyeceği, faaliyet raporunun yasal koşulları taşıması nedeniyle iptalinin istenemeyeceğini, davacıların yönetim kurulu seçimine ilişkin karara muhalefet etmediklerinden ve aday çıkardıklarından yönetim kurulu seçimine ilişkin alınan kararın iptalini talep edemeyeceklerini, yönetim kurulu üyelerine TTK 395-396. maddeler uyarınca izin verilmesine ilişkin kararın ana sözleşme, yasa ve afaki iyiniyet kurullarına aykırılığı bulunmadığından buna yönelik talebin reddi gerektiği, davacıların teminat yatırmaları gerektiğini, oy hakkından yoksunluk hükümlerinin uygulanamayacağını, yönetim faaiyet raporunun oylanmasına ilişkin kararın yasaya uygun olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin kararın ertelenmesine karar verilen hususlarla bir bağlantısı bulunmadığından iptalinin istenemeyeceğini ve yasaya bir aykırılığın sözkonusu olmadığını, özel denetçi atanması taleplerinin yersiz bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacıların toplamda davalı şirketin %31,64 pay sahibi ortakları olduğunu, davalı şirketin 26/04/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında müvekkilerince finansal tabloların ve buna bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesi talebi gereğince 24/05/2018 tarihinde yapılan ertelenen genel kurul toplantısında finansal tabloların onaylanmasına ilişkin alınan 3 nolu kararın, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin alınan 4 nolu kararın, karın ve kazanç paylarının kullanımı şekline ilişkin alınan 5 nolu kararın, özel denetçi atanması talebinin reddine ilişkin alınan kararın, ana sözleşme, yasa ve afaki iyiniyet kurullarına aykırı olduğunun tespiti ile ayrı ayrı butlanına, butlanına karar verilmemesi halinde ayrı ayrı iptaline karar verilmesi ile davalı şirkete özel denetçi atanmasına karar verilmesini ve ihtiyati tedbir olarak davalı şirket yönetim kurulu Başkanı …’nın TTK 198. maddesi uyarınca bildirim yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle oy haklarının donduğunun tespiti ile … ve …. şirketinin kullandığı oyların geçersizliği, oylamada ana sözleşme, usul ve yasaya, iyiniyet kurlalarına aykırı davranıldığı dikkate alınarak genel kurulda alınan tüm kararların icrasının geri bırakılmasına karar verilmesini ve ilanını istemiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından usulden reddine karar verilmesini, adli tatil süresinin 6102 sayılı TTK 445. Maddesinde düzenlenen hak düşürücü süreye etkisinin olmadığını, davacıların birleştirme talebinin yasaya aykırı ve yersiz olduğunu, davacıların teminat yatırmadan huzurdaki davaya devam edemeyeceğini, genel kurul toplantısında alınan kararların butlan olduğuna dair iddiaların yasa karşısında geçersiz olduğunu, şirket hissedarlarından …’ın “hakim teşebbüs” olduğu iddiaları yasaya ve maddi gerçeğe aykırı olduğunu, herhangi bir pay devri, iktisabı söz konusu olmadığından ne müvekkili şirketin ne de pay sahiplerinin bildirim ve tescil yükümlülüğünün söz konusu olmadığını, davanın esasa girilmeden usul hükümlerine aykırılıklar, özellikle hak düşürücü süre içerisinde dava açılmamış olması nedeniyle reddine karar verilmesini, davanın usulden reddedilmemesi durumunda TTK 448/3 gereğince davacıların müvekkili şirketin sermayesi ve piyasa büyüklüğü de nazara alınarak belirlenecek uygun bir teminat yatırmaları için kesin süre verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davacı … 19.12.2018 tarihli dilekçesi ile;18 yaşını 12.10.2018 tarihinde ikmal ettiğinden bahisle herhangi bir hak ve alacak talep etmeksizin davadan feragat ettiğine ilişkin beyanda bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı …. A.Ş.’nin 26.04.2018 tarihinde gerçekleştirilen 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında, faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin alınan 3 noln kararın, yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine dair 8 nolu kararın, yönetim kurulu üyelerine TTK’nm 395-396. maddeleri uyarınca izin verilmesine ilişkin 12 nolu kararın, özel denetçi atanması talebinin oylanmamasına ilişkin alınan 13 nolu kararın butlanına veya iptaline ilişkin olup, birleşen davada ise 2017 hesap yılma ilişkin 26.04.2018 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısında müvekkilleri tarafından 2017 yılına ait finansal tablolar ile buna bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesi talebi gereğince 24.05.2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında finansal tabloların onaylanmasına ilişkin alınan 3 nolu kararın, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin alınan 4 nolu kararın, kârın ve kazanç paylarının kullanımı şekline ilişkin alınan 5 nolu kararın, özel denetçi atanması talebinin reddine ilişkin alınan kararın butlanına, butlanına karar verilmemesi halinde iptaline karar verilmesi ile şirkete özel denetçi atanmasına karar verilmesi talebine ilişkindir.
…’ın kurumsal internet adresinde ilişkili şirketler arasında yer alan … San. ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu/yetkililer değişikliği 12.09,2019 tarihinde gerçekleştirilmiş, tescil 18,09,2019 tarihli ve 9911 sayılı Ticaret SîcÜ Gazetesinde yayımlanmıştır. Buna göre … (Başkan), … ve … yönetim kurulu üyeliklerine seçilmişlerdir. Belirtilen tarihe kadar yönetim kurulu başkaru … olduğu bilgisi ay m tarihli ve sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde belirtilmiştir.
Taraflara arsındaki uyuşmazlık konularında rapor düzenlenmesi için bilirkişi heyetine tevdii edilmiş bilirkişiler …, … ve … tarafından sunulan 01/10/2019 tarihli raporunda özetle ve sonuç olarak;
… AŞ ürünlerinin parekende satışlarını … AŞ.’nin yapmakta olduğu, … AŞ. Yönetim kurulu toplantısının gündemin 3. maddesi görüşülürken yönetim kurulu başkanı … a davalı taraftan gelen neden parekende satış yapmıyoruz sorusuna … tarafından parekende satışı karlı görmüyoruz cevabını verdiği, …’ın .. AŞ. yönetim kurulu başkanı iken … şirketi parekende satış yapmayı karlı görüp yaptığı halde … da parekende satışı karlı görmüyorum demesi ticari yönden tatmin edici bir cevap olmadığı, diğer bir konu … AŞ yönetim kurulu ile dava dışı … AŞ. yönetim kurullarının benzerlik göstermesi olduğu, şöyle ki … AŞ.’nin yönetim kurulu seçimlerini 26.04.2018 tarihinde … AŞ’nin ise yönetim kurulu seçimlerini 29.08.2019 tarihinde gerçekleştirdiği ve konu olan iki şirketinde seçimlerden önceki yönetim kurulu başkanının sayın … olduğu, davaya konu tarihlerde yönetim Kurulu başkanının iki şirketin de sayın … ve kuyum sektöründe işletmeye yön veren büyük patron olduğunu, bu sebeplerle yine davalı tarafın bazı konuları bağımsız denetçi tarafından araştırılmasını istemesinin tabi bir durum olduğu,
Davalı şirketin incelenen ticari defterlerinden 2008-2016 yıllarında kar payı dağıtmadığı ancak 2017 yılı genel kurulunda 1.000.000,00 TL’ lik görüldüğü,
Kar dağıtma yetkisinin münhasıran Genel Kurulun uhdesinde olduğu, bu yetkinin kullanılma şekli kendi başına yetkinin kötüye kullanılması teşkil etmeyeceği, kar dağıtılmamasının ortaklar bakımından yararına bakılması gerektiği, 2016 ve 2017 yılları arasında bilanço ve kapsamlı gelir tablolarında yapmış oldukları analiz sonucunda şirketin borçluluk oranı yüksek olmakla birlikte, bu borçluluk seviyelerinin önceki yıllarda da devam ettiğinin görüldüğü, uzun yıllardır %50’ nin üzerinde borçlulukla çalışan şirketin borçluluğu finansal tablolara zarar olarak yansımadığı, şirketin finansman giderlerini ödemede herhangi bir güçlük çekmediğini gösterdiği, bu borçluluk oranının şirketin optimal sermaye yapısı olabileceği, bu nedenle önemli bir risk unsuru olarak görülmeyeceğinin değerlendirilebileceği,
Davalı şirketin 2016-2017 yılları karında oransal ve sayısal olarak düşüş olduğu, şirketin uzun yıllar boyunca karlılık oranının düşük olduğu ancak son yılda ki oranın 2016 yılına göre 2/3 azalış gösterdiği, şirketin pasiflerinin yaklaşık %67′ sinin kısa vadeli yabancı kaynaklardan oluştuğu, uzun vadeli yabancı kaynakların yaklaşık olarak %6 seviyesinde olduğu, özkaynaklarının da %26 seviyesinde olduğunun belirlendiği,
Davacının dönen varlıklarının %93 olduğu ayrıca net işletme sermeyesinin 99.252.156,00 TL olduğu, diğer bir ifade ile şirketin likit olduğunun kabulünün gerekeceği, bu nedenle kar dağıtmama ve/veya düşük miktarda kar dağıtılma kararının davalı şirketin finansal sıkıntı içerisinde olmasıyla ilişkilendirilemeyeceğinin açık olduğu, ancak Davalı şirket tarafından LBMA üyeliği zorunlu şartları arasında 15.000.000 GBP tutarına denk gelen sermaye zorunluluğu gerekleri bulunduğu dosya kapsamındaki davalı yanın beyanlarından ve dava konusu 24.05.2018 tarihli Genel Kurul toplantı tutanağından anlaşıldığı.
Sonuç olarak; davalı şirket toplam borçlarının neredeyse tamamına yakını kısa vadeli borçlardan oluştuğu, İşletme yabancı kaynaklarını kısa vadeli olarak temin etmesi, bu şirkete dönem içinde finansman yükü getireceği, kar dağıtma yetkisinin Genel Kurulda olduğu, bu yetkinin kullanılma şekli kendi başına yetkinin kötüye kullanılması teşkil etmeyeceği, kar dağıtıImamasının yatırımcı bakımından yararına bakılması gerektiği, davalı şirketin özelinde yapılan Pasif yapısındaki 2016 ve 2017 yıllarında yapılan analizler neticesinde her ne kadar likit bir şirket olmakla birlikte kısa vadeli yabancı kaynakların şirketi pasifinde ki payı düşünüldüğünde davalı şirketin kar dağıtımını düşük yapmamasının kabul edilebilir olduğu,
Dava dışı şirket ile davalı şirket arasında hali hazırda yönetim kurulunda herhangi bir benzerlik bulunmadığı, Genel Kurulların yapıldığı tarihler (26.04.2018- 24.05.2018 tarihleri) itibari ile yönetim kurulu üyelerinin kimler olduğunun dosya kapsamında ki vesaikler ile belirIenemediği, Ticaret sicilde ki yönetim kurulu üyeleri arasında benzerlik olmadığından yapılan oylamalarda davalı Gram Altın adına kullanılan oyların geçerli kabul edilmesi gerekeceği, davacıların özel denetçi talebinin de; Dava dışı şirketin yine de davalı şirketin yönetim kurulu başkanı tarafından yönetildiğine dair sayın mahkeme tarafından kanaat oluşması halinde değerlendirilebileceği, davacılar tarafından genel kurulda bir kısım vesaiklerin talep edildiği, Söz konusu vesaikler ile ilgili toplantıda bulunan şirket münferit müdürü tarafından cevapların verildiği, yine asıl dava ve birleşen davada davacıların taleplerinin büyük bir kısmının hukuki değerlendirme sonucunda oluşabilecek kanaatler olduğu, bu itibarla davacıların talepleri ile ilgili hukuki değerlendirme ve kanaatin sayın mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Tarafların kök rapora itirazlarının değerlendirilmesi için alınan 16.03.2020 tarihli ek rapor ile; Taraflarca yapılan itirazların bir bölümünün hukuki nitelikti olduğu ancak iş bu değerlendirmelerin sayın mahkeme veya genel kurul kararları konusunda uzman bilirkişiler tarafından yapılabileceği, bilirkişi heyetlerince yapılan değerlendirmelerin sektörel ve mali açıdan ve sayın mahkeme tarafından yapılan görevlendirme kapsamında sınırlı incelemeler sonucunda tespitlerin yapılmış olduğu, sayın mahkeme tarafından verilen görevlendirmelerde dava konusu şirket ile ilgili genel kurul ve içeriğinde ki şerhler dahilinde kısmı incelemelerin yapılmasına olanak verildiği, Diğer bir ifade ile detay incelemelerin iş bu davada davacı tarafça talep edilen özel denetçi tarafından yapılabileceği, sonuç olarak; kök raporda ki görüş ve kanaatin aynen korunduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Yukarıdaki kök ve ek raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmakla, taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında; tüm dosya kasamı, davalı şirketin ticari defter ve belgeleri, tarafların bilirkişi kök ve ek raporuna karşı itirazları da değerlendirilerek denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli rapor hazırlanması için yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler YMM …, Finans Uzmanı … ve genel kurul kararlarının iptali davalarında uzman … tarafından sunulan 20/04/2021 tarihli raporunda özetle ve sonuç olarak;. Davalı tarafından ibraz edilen ticari defterlerinin lehine delil niteliği bulunduğu, Finansal durum tablosunda yer alan hesap kalemlerinin 2016 ve 2017 yılları mukayesesinde, dipnotlarda yer alan açıklamalar da dikkate alınmak suretiyle yapılan incelemede; dikkati çeken, belirgin herhangi şüpheli bir hesaba rastlanmadığı, 2017 Hesap Yılma ait Kapsamlı Gelir Tablosunda yer alan hasılat, kârlılık, genel yönetim, pazarlama, finansman giderleri gibi hesap kalemlerindeki nispi değişimler ticari hayatın olağan akışına uygun olduğu, Ticari defter, belge ve beyannamelerin bağımsız denetim raporuyla karşılaştırılması sonucunda, bağımsız denetim raporunun gerçekliğine itibar edilebileceği, Kâr transferine iddiasına ilişkin dosya kapsamıyla sınırlı olarak defter, belge, rapor ve beyannameler üzerinde yapılan incelemede, ilişki kişilerin ve bu kişilere yapılan satış tutarlarının davalı tarafından belirlenerek, kurumlar vergisi beyannamesi ile bildirildiği, transfer fiyatlandırmasına konu işlemlerin karşılaştırılabilir fiyat ve fiyat artı yöntemlerinin kullanıldığı, kâr transferine yol açacak kasıtlı bir işlemin varlığına rastlanmadığı, 2017 yılında dönem kanmn 1.000.000,00 TL’sinin dağıtılma kararının gerisinde LMBA üyeliği için gereken sermaye zorunluluğunu sağlama gerekçesinin ve aynca toplam yabancı kaynaklarının büyük bölümünün kısa vadeli yabancı yükümlülük 1erden oluştuğu, kısa vadeli yabancı kaynakların dönem içi finansman yükü getirebileceği düşünüldüğünde düşük kar payı dağıtımının makul olarak değerlendirilebileceği; bu tespitler ışığında; asıl ve birleşen davalarda iptali talep edilen gündem maddelerinde alınan genel kurul kararlarının iptali koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Davacılar vekilince her iki bilirkişi raporunun birbiri ile çelişkili olduğu ileri sürülerek yeni bir heyetten rapor alınması talebinde bulunmuşsa da; bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmadığı, aksine birbirlerini desteklediği, ikinci heyet raporunda birinci heyet raporundaki tespitler de nazara alınarak inceleme ve değerlendirme yapıldığı, tarafların iddia ve savunmalarının karşılandığı anlaşılmakla, yeniden rapor alınması uygun görülmemiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 418. maddesinde; genel kurulların, bu kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacağı, bu nisabın toplantı süresince korunmasının şart olduğu, ilk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmayacağı, kararların toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verileceği,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 436/2. maddesinde; şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacağı,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 445. maddesinde; 446’ncı maddede belirtilen kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilecekleri, aynı yasanın 446. maddesinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu, kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 447. maddesinde; genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlarının batıl olduğu, düzenlenmiştir.
Genel Kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için, iptali istenen karara olumsuz oy vermenin dışında, 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi gereğince, muhalefet şerhinin de tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. İptal davası açabilmeye ilişkin TTK md. 446’da anılan toplantıya katılma halinde muhalif kalma ve muhalefeti zapta geçirtme ve iptal davasmı genel kurul kararından itibaren 3 ay içerisinde açma koşulunun yerine getirildiği anlaşılmaktadır.
O halde alınan kararın içerik bakımından iptal koşullarının oluşup oluşmadığının İncelenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda aşağıda iptali talep edilen her bir karar kanuna, esas sözleşmeye veya afaki iyi niyet kurallarına, aykırılık bakımından incelenip değerlendirilecektir.
Asıl davada iptali istenen kararlar bakımından:
Davacı tarafça faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin alınan 3 nolu kararın iptali talep edilmiş olup, yukarıda belirtilen her iki bilirkişi raporunda davalı şirketin faaliyet raporunun gerçeği mevzuatta aranan koşulları taşıdığı ve iptali koşullarının oluşmadığı yönünde tespit ve değerlendirme yapılmış olmakla mahkememizce itibar edilmiştir.
Davacı tarafça yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair 8 nolu kararın iptali talep edilmiş olup, Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin seçimi münhasıran genel kurulun görev ve yetki alanmda olup, davalı şirket genel kurulurda gerçekleşen yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin kararda herhangi bir yasaya, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılığa rastlanmadığı, pay sahiplerinin oydan yoksunluk halleri yasa ile açıkça sınırlanmış olup Yönetim Kurulu üyeliğinin seçiminde oydan yoksunluk söz konusu dolmadığı, yine istifa etmiş bir yönetim kurulu üyesinin yeniden seçimine de yasal bir engel bulunmadığı anlaşılmakla, netice itibarıyla alınan kararın iptali koşulu oluşmamıştır.
Davacı tarafça yönetim kurulu üyelerine TTK M. 395 ve M. 396 kapsamında izin verilmesine ilişkin gündemin 12 nolu kararın iptali talep edilmiş olup, her ne kadar kanunda yönetim kurulu üyesinin, ortaklıkla işlem yapmasını veya rekabet etmesini mümkün kılan genel kurul oylamasına katılabilip katılamayacağı konusu açıkça düzenlenmemişse de konu gerek öğreti gerek Yargıtay uygulamasında; üyelerin yasağı kaldıran oylamada oydan yoksun oldukları kabul edilmiştir. Bu durumda gündemin 12 maddesi yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğu dikkate alınarak değerlendirilmelidir, Yargıtay yerleşik uygulaması oydan yoksunluk halinde bu kimselerin oyları düşüldükten sonra geriye kalan oylann kararın alınması bakımından yeterli olup olmadığına bakılarak bir sonuca varılması yönünde olup, huzurdaki davada yönetim kurulu üyeleri 6. ve 7. gündem maddelerinin onaylanmasında oy kullanamazlar. TTK işlem yasağının ve rekabet yasağının kaldırılması bakımından ağırlaştırılmış bir nisap öngörmemiştir. Davalı şirketin esas sözleşmesinde de aksı bir düzenleme yoktur, O halde TTK md. 418 (2) gereği kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir. Bu durumda 6102 sayılı TTK’nm 436/1, maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri kendileri ile ilgili rekabet yasağının kaldırılması oylamasında, anılan yetkinin verilmesine ilişkin karar ortak ile şirket arasında şahsı bir işe ilişkin olduğundan, oy yoksunluğu hali uygulanmalıdır. Ancak buradaki oy yoksunluğu yönetim kurulu Üyesinin kendisi ile ilgili karara ilişkin olup diğer üyelerin yasaklarının kaldırılmasında yönetim kurulu üyesi oy kullanabilir. Davalı Şirket Genel Kurulunda TTK md. 395 ve 396’daki izinlerin verilmesine ilişkin oylama sonuçlan davalı şirketin ortaklık yapısı ve pay oranlan dikkate alınarak değerlendirildiğinde bu yasağın ihlal edildiği sonucuna götürrnemektedir. Zira davalı şirket ortaklarından yalnızca … , … …, … (Tüzel kişiyi temsilert) ve …’ın oyları sayım dışı bırakıldıktan sonra davacıların red oyuna rağmen geriye kalan oylar ile yasağın kaldırılması mümkündür. Sonuç olarak alınan bu kararların kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediğini, bu yasağın kaldırılmasının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edebilmesi için azlığı zor durumda bırakmak onun menfaatlerini zedelemek için getirildiğinin ispatlanması gerektiği mevcut dosya kapsamından bu sonuca varılamadığı ve son olarak rekabet yasağı ve işlem yasağının kaldınlmasına ilişkin olarak alınan kararın tıpkı ibrada olduğu gibi bu karara olumlu oy veren pay sahipleri ile şirketi bağladığım, yasağın kaldırılmasına olumsuz oy veren pay sahiplerinin sorumlüliık davası açmalarının önünde bir engel bulunmadığı da dikkate alındığında bu kararın iptali koşulu oluşmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça özel denetçi talebinin reddine ilişkin 13 nolu kararın iptali talep edilmiş olup, özel denetçi tayini TTK md. 43 S ve 439″ da düzenlenmiş olup, 438. maddeye göre her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alrna veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile Genel Kuruldan isteyebilir. Görüldüğü üzere özel denetçi tayini için öncelikle bilgi alma veya inceleme hakkının kullanılmış olması gerekir. Bu şart yerine getirilmediyse talep reddedilir. Dosyadan davacıların bilgi alma vc inceleme haklarını kullanıp kullanmadıkları anlaşılamamaktadır. Bunun da ötesinde özel denetçi talebinin reddi ile ilgili karara karşı iptal davası açılamaz. Zira TTK. m. 439. a istinaden red kararına karşı mahkemeye müracaatla, şartlar mevcutsa denetçi tayini imkanı vardır ve azlığın bu davayı açmakta hukuki yararı yoktur.
Birleşen davada iptali talep edilen kararlar bakımından;
Davacı tarafça gündemin 3. maddesinde yer alan finansal tablolar bilanço kar-zarar hesaplarının onaylanmasına ilişkin kararın iptali talep edilmiş olup, bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere; finansal durum tablosunda yer alan hesap kalemlerinin 2016 ve 2017 yılları mukayesesinde, dipnotlarda yer alan açıklamalar da dikkate alınmak suretiyle yapılan incelemede; dikkati çeken, belirgin herhangi şüpheli bir hesaba rastlanmadığı, bu durumda kar ve zarar cetvelinin okunmasına ilişkin bu madde bakımından kanuna aykırılı yönünde bir tespit bulunmadığından anılan maddenin iptali koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça Gündemin 4. maddesinde yer alan yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın iptali talep edilmiş olup, anılan gündem maddesinde her ne kadar yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında, oy kullanmadıkları belirtilmişse de ibra bakımından sadece yönetim kurulu üyesinin değil; yönetime dahil diğer üyelerin de oy kullanma yasağı bulunup onların da ibra oylamasında oy kullanmamaları gerekmektedir. Geçerli bir ibradan bahsedebilmek için TTK md, 436/2 de yer alan koşullara uygun yapılması gerekir. Bununla birlikte Yargıtay’ın da yerleşik uygulaması yönetimde görevli kimselerin oyları düşüldükten sonra geriye kalan oylar ibra için yeterliyse aykırılığın iptale yol açmayacağı yönündedir. Nitekim 11. HD. T. 16,03.1982 E, 19327760, K. 1982/1097 sayılı kararında bu husus açıkça ifade edilmiştir. Huzurdaki davada iptali talep edilen 4 gündem maddesi bakımından yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibrasında oy kullanmış oldukları kabul edilse dahi; bu oylar çıkarıldığında dahi davalı şirket ortaklarından .. San. Ve Tıc. AŞ’nin sahip olduğu pay itibarıyla yönetim kurulu üyelerini ibra edebileceği anlaşılmaktadır. Kaldı ki ibranın sadece olumlu oy kullanan pay sahiplerini bağlaması, olumsuz oy kullanan pay sahiplerinin sorumluluk davasına engel teşkil etmemesidir. Bu sebeple yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin genel kurul kararının kanuna ve esas sözleşmeye aykırı olmadığı anlaşılmakla bu kararlar yönünden iptal talebinin reddine karar verilmiştir
Davacı tarafça kârın ve kazanç paylarının kullanımı şekline ilişkin alınan 5 nolu kararın iptali talep edilmiş olup, bilirkişi raporlarında; kâr transferine ilişkin değerlendirmede; kâr transferine ilişkin ilgili kişilerin ve bu kişilere yapılan satış tutarlarının firma tarafından belirlenerek, kurumlar vergisi beyannamesi île bildirildiği, transfer fiyatlandırmasına konu işlemlerinde karşılaştırılabilir fiyat ve fiyat artı yöntemlerinin kullanıldığı, bariz bir işleme rastlanmadığı, …. Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. tarafından 2017 hesap dönemine ilişkin olarak Şubat 2019’da düzenlenen Transfer Fiyatlandırması Raporu’na itibar edilebileceği kanaati bildirilmiş olup; kâr dağıtılmamasına ilişkin değerlendirme ise; 24.05.2018 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurulda 2017 yıhtan dönem kan olan 5.788.741,00 TL’den …. San. ve Tic. A.Ş.’nin 1.000.000,00 TL tutarında karın dağıtımı yönündeki önerisi (karın ve kazanç paylarının kullanımı şekline ilişkin alınan 5 nolu karar ile) kabul edildiği, davalı tarafından kâr dağıtmama gerekçeleri olarak, Londra Külçe Piyasaları Birliği (LMBAJ’ne üyelik şartlarından biri olan 15.000.000 GBP sermaye zorunluluğunun sağlanması için kârın dagıtılmayarak, bu kriterin yerine getirilmeye çalışıldığı şeklinde açıklandığı, bu hususta 2017 Yılı sonu itibariyle kayıtlı sermaye tutarı olan 72.500.000 TL’nin 2017 yık ortalama Merkez Bankası ortalama GBP kum alındığında (72.500.000 TL / 4,70 Ortalama Kur=) 15.425,532 GBP olarak sağlandığı, 31.12.2017 sonu itibariyle de öz sermaye tutarının 103.237.022 TL olduğunun görüldüğü, bu bağlamda karın geri kalanının dağıtmama kararında LMBA üyeliği için gereken sermaye zorunluluğunu sağlama gerekçeli makul olarak değerlendirildiği, ayrıca 2017 sonunda finansal durum tablosuna göre şirketin kısa vadeli yabancı yükümlülükleri 252.786,157 TL’ olup, davalı şirketin toplam yabancı kaynaklarının büyük bölümünün kısa vadeli yabancı yükümlülüklerden oluştuğu, kısa vadeli yabancı kaynakların dönem içi finansman yükü getireceği düşünüldüğünde düşük kar payı dağıtımı kararının makul olduğunun değerlendirildiği görüşü bildirilmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nda şirketin her yıl elde ettiği kârın asgari bir oranım pay sahiplerine dağıtma zorunluluğunu düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Anonim şirketlerde yıllık kâr üzerinde tasarruf yetkisini (TTK m.408 /2 (d) bendine göre) genel kurulda olup, genel kurulun şirket kârını kullanma konusundaki takdir yetkisi hem kanun hem de esas sözleşme hükümleri ile sınırlandırılmıştır, TTK’da belirtilen sınırlardan biri TTK m.519 da düzenlenen yedek akçe ayırma zorunluluğudur. Diğer bir kanuni sınırlama, kâr payı ile yedek akçeler arasındaki ilgiyi düzenleyen TTK m, 523’de öngörülmüştür. Sonuç olarak kurulun kâr dağıtmayarak ya da çok az tutarda dağıtarak, dağıtılmayan kânrı bünyede tutulması kararının yukarıda belirtilen haller çerçevesinde makul olduğu tespit edilmekle, buna ilişkin kararın iptali talebi de yerinde değildir.
Davacı …. yargılama sırasında 18 yaşını ikmal ederek davadan feragat etmiş olup bu davacı yönünden de davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl davanın ve birleşen davanın reddine,
2-Asıl davada alınması gereken 59,30 TL karar harcının peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacılardan tahsiline,
-Birleşen davada alınması gereken 59,30 TL karar harcının peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacılardan tahsiline,
3-Asıl davada yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
-Birleşen davada yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/06/2021 11:33

Başkan ….
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.