Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/616 E. 2018/1126 K. 28.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/616
KARAR NO : 2018/1126

DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 06/02/2014
KARAR TARİHİ : 28/11/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %50 hisse sahibi ortağı olduğunu, davalı şirketin uzun zamandan beri faal olmadığını, şirket müdürü olan diğer davalıya ulaşılamadığını, tarafların şirketin feshi konusunda anlaşamadığını, taraflar arasında husumet bulunduğunu, şirketin amacının gerçekleştirilmesinin mümkün bulunmadığını ileri sürerek davalı şirketin feshi ile tasfiyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davaya cevap vermemiştir.
Dava, Limited şirketin feshi isteğine ilişkindir.
Taraflar arasındaki davanın daha önce yapılan yargılaması sonucunda mahkememizin 09/12/2015 gün ve …. E-…. K. Sayılı kararı ile özetle:”Taraflar arasındaki davanın yargılaması sırasında 09/09/2015 tarihli oturumda bilirkişi incelemesine karar verilmiş ve davacı vekiline sonuçları da hatırlatılmak suretiyle bilirkişi delil giderini depo etmesi için kesin süre verilmesine rağmen kesin süreli ara karar gereği davacı vekilince yerine getirilmemiştir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. Aynı Kanun’un 636/3. maddesi hükmüne göre de haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemece, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir.
6102 sayılı Kanun’un 573/1. ile 636/3. maddeleri hükümleri dikkate alındığında bu maddeler gereğince bir değerlendirme yapılmasının ve şirketin mali yapısı ile ilgili bilirkişi raporu alması gerekmektedir.
Mahkememizce de bu amaçla bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesine ve kesin süreli ihtara rağmen davacı tarafça bilirkişi delil gideri yatırılmamıştır. Bu durumda davacı taraf bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmalıdır. Toplanan deliller de mahkememizce hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu durumda davacı davasını ispat edememiştir.
Hal böyle olunca davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararın temyizi üzerine Yargıtay …. HD.sinin 15/01/2018 gün ve …. E -…. K sayılı kararı ile özetle:” Dava, haklı nedenlerle davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması gerekli ve yeterli olup, şirket ortak ve müdürüne de husumet yöneltilmesi doğru değildir. Bu durum karşısında, davalı … (….) hakkındaki davanın husumet nedeniyle ret edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değilse de mahkemece davalı müdür yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar sonucu itibariyle doğru olduğundan 6100 sayılı HMK.nın geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı HUMK 438. maddesinin son fıkrası uyarınca davalı … (…) hakkında verilen kararın gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Davacının, davalı şirkete yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, kesin süre içinde bilirkişi ücretinin yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece 09.09.2015 tarihli celsede “Davacı vekiline, 3×500,00 TL= 1.500,00 TL bilirkişi ücretini yatırması için iki hafta kesin süre verilmesine, aksi halde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına” dair ara karar tesis edilmişse de anılan ara kararda, bilirkişilerin hangi sıfatları haiz olacakları, hangi hususlarda inceleme yapıp rapor verecekleri belirtilmediğinden davacı vekiline verilen kesin mehil usulüne uygun olmamış, bu nedenle kesin süre içinde bilirkişi ücretinin yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Ayrıca, karar gerekçesinde, 6102 sayılı TTK uyarınca artık tek ortaklı limited şirketlerin ticari hayatlarını sürdürebileceği, bu yönde bir bilirkişi incelemesi yapılmadan toplanan delillerin hüküm kurmaya yeterli olmadığı belirtilmişse de, davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarında belirtilen adresinde bulunmadığı, bu adrese gönderilen tebligatların iade edildiği, kolluk tarafından düzenlenen tutanakta şirketin adresinden iki yıl önce ayrıldığının belirtildiği, vergi kaydının da 30.09.2012 tarihi itibariyle terkin edildiği gözetildiğinde de şirketin devamı ve haklı nedenle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı yönlerinden değerlendirilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davalı şirket yönünden bozulmasını gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkememizce bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Davacının davalı şirket ortağı bulunduğu ve davalı şirket adresi itibariyle mahkememizin yetkili olduğu saptanmıştır.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. Aynı Kanun’un 636/3. maddesi hükmüne göre de haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemece, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir.

Yargıtay bozma kararında da belirtildiği gibi, davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarında belirtilen adresinde bulunmadığı, bu adrese gönderilen tebligatların iade edildiği, kolluk tarafından düzenlenen tutanakta şirketin adresinden iki yıl önce ayrıldığının belirtildiği, vergi kaydının da 30.09.2012 tarihi itibariyle terkin edildiği, şirketin faal olmadığı gözetildiğinde şirketin devamında ortakların yararının bulunmadığı ve haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, taraflardan birinin ortaklıktan çıkarılmasının kabul edilebilir bir çözüm gibi görünmediği, davacının da bu yönde talebinin bulunmadığı, şirketin feshinin en makul çözüm olacağı kanaatine varlımştır.
Hal böyle olunca aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı … … hakkındaki önceki hüküm onanmış ve kesinleşmiş olmakla yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Diğer davalı hakkındaki davanın kabulü ile İstanbul Ticaret sicilinin ….. sicil numarasına kayıtlı ….. SANAYİ DIŞ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nin TTK 636/3. maddesi gereğince haklı nedenle feshine ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak Mali Müşavir …… ‘ün atanmasına, tasfiye memuruna aylık 1.500,00 TL ücret takdirine, bu miktarın şirket hesaplarından tasfiye memuruna ödenmesine,
3- Alınması gereken 35,90 TL karar harcından daha önce yatırılan peşin harcın mahsubu ile bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
4-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 24,30 TL başvurma harcı ile 24,30 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 419,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Kullanılmayan yargılama gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzünde kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/11/2018 10:20

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

YARGILAMA MASRAFLARI
DAVACI
34 Tebligat – 392,00 TL
2 Müzekkere – 9,00 TL
Yargıtay Masrafı- 18,00 TL
Toplam = 419,00 TL